Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Muhdesatın Tespiti Davası

Muhdesatın Tespiti Davası

BİLİRKİŞİ RAPORU VE KROKİSİNDEKİ MUHDESATLARIN KAMULAŞTIRMA KROKİSİ İLE ÇAKIŞTIRILARAK MUHDESATLARIN BULUNDUĞU BÖLÜMÜN KAMULAŞTIRILIP KAMULAŞTIRILMADIĞININ TESPİT EDİLMESİ – HÜKMÜN BOZULMASI

T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2016 / 8161
Karar: 2016 / 9155
Karar Tarihi: 26.05.2016

ÖZET: Mahkemece yapılacak iş, öncelikle az yukarıda açıklandığı şekilde, dava konusu taşınmazın tesciline esas belgeler (tapulama/kadastro tutanağı, mera, yaylak, kışlak kütüğü, Kadastro Mahkemesi dosyası) getirtilerek davaya konu muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmazın niteliği yöntemine uygun biçimde araştırılıp soruşturulması, mera veya aktif su yatağı olup olmadığının duraksama olmaksızın belirlenmesi, taşınmazın belirlenecek niteliğine göre davacının taşınmaz üzerindeki muhdesatlar yönünden dava hakkının bulunup bulunmadığının düşünülmesi, dava hakkının bulunduğu kabul edildiği takdirde; kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, taşınmazın hangi kısmının kamulaştırmaya konu olduğunun belirlenmesi, fen bilirkişi tarafından düzenlenen … tarihli bilirkişi raporu ve krokisindeki muhdesatların kamulaştırma krokisi ile çakıştırılarak, muhdesatların bulunduğu bölümün kamulaştırılıp kamulaştırılmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir rapor alınması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan, eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

(4721 S. K. m. 684, 718, 722, 724, 729) (6100 S. K. m. 106, 114, 115)

Dava: … ile Hazine aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kabulüne dair …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 14.04.2015 gün ve 24/112 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, dava konusu 589 parsel sayılı taşınmazın …. Barajı’nın göl tarafında kaldığını, EPDK tarafından kamulaştırma çalışmalarına başlanıldığını açıklayarak dava konusu taşınmaz sınırları içerisinde bulunan ev ve odunluğun müvekkili tarafından yapıldığının ve 100 adet ağacın müvekkili tarafından dikildiğinin tespitini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, tebliğe rağmen beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 sayılı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 maddeler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.).
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; dava konusu 589 parsel sayılı taşınmazın; su yatağı vasfı niteliği ile …. Kadastro Mahkemesi’nin 1971/21 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve malik hanesi boş bırakılarak tescilinin yapıldığı, hükme esas alınan fen bilirkişi ……tarafından düzenlenen 04.03.2015 tarihli rapor ve krokide davaya konu muhtesatların üzerinde bulunduğu 589 parsel sayılı taşınmazın mera vasıflı olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmüne göre, başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespit davası açma hakkı tanınmış ise de, kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, bu nedenle de bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhtesatlara hukuki değer verilemeyeceği gözönüne alındığında, dava konusu taşınmazın niteliğinin araştırılıp soruşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Ne var ki; Mahkemece uzman fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, taşınmazın mera olarak belirtilmesine rağmen niteliği usulüne uygun olarak araştırılmamış, muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmaz hakkında yapıldığı öne sürülen kamulaştırma ili ilgili kayıt ve belgelerle, kamulaştırma haritası getirtilip uygulanmamış, muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman veya aktif dere yatağı niteliğinde olup olmadığı hususu ile kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığı belirlenmemiştir.
O halde Mahkemece yapılacak iş, öncelikle az yukarıda açıklandığı şekilde, dava konusu taşınmazın tesciline esas belgeler (tapulama/kadastro tutanağı, mera, yaylak, kışlak kütüğü, Kadastro Mahkemesi dosyası) getirtilerek davaya konu muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmazın niteliği yöntemine uygun biçimde araştırılıp soruşturulması, mera veya aktif su yatağı olup olmadığının duraksama olmaksızın belirlenmesi, taşınmazın belirlenecek niteliğine göre davacının taşınmaz üzerindeki muhdesatlar yönünden dava hakkının bulunup bulunmadığının düşünülmesi, dava hakkının bulunduğu kabul edildiği takdirde; kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, taşınmazın hangi kısmının kamulaştırmaya konu olduğunun belirlenmesi, fen bilirkişi tarafından düzenlenen 05.02.2015 tarihli bilirkişi raporu ve krokisindeki muhdesatların kamulaştırma krokisi ile çakıştırılarak, muhdesatların bulunduğu bölümün kamulaştırılıp kamulaştırılmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir rapor alınması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 26.05.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.