ELATMANIN ÖNLENMESİ ECRİMİSİL TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI
DAVA KONUSU DÜKKANIN BİRLEŞTİRİLMİŞ HALİYLE YAKLAŞIK YİRMİ BEŞ M2 ALANA SAHİP OLDUĞU VE TAŞINMAZIN DOĞU KÖŞESİNDEN MERDİVEN İLE İNİLEN BODRUM KATIN ALANININ İSE YAKLAŞIK YİRMİ M2 OLDUĞUNUN BELİRTİLDİĞİ – DAVALININ PAYINA HASREN KULLANDIĞI BÖLÜMÜN NEREDE VE ALANININ NE KADAR OLDUĞUNUN GÖSTERİLMEDİĞİ – HÜKÜM ALTINA ALINAN ECRİMİSİL VE YARGILAMA GİDERLERİNİN DAVACININ PAYI ORANINDA HESAPLANMADIĞI – İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİNE ŞİMDİLİK YER OLMADIĞI
Ankara BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. Hukuk Dairesi
Esas: 2016 / 31
Karar: 2016 / 40
Karar Tarihi: 29.12.2016
ÖZET: Somut olayda; davanın esası ile ilgili olan böylesi bir durumda, dosyaya sunulan taraf delillerinin de yukarıdaki ilkeler çerçevesinde hiç bir değerlendirmesinin yapılmadığı görülmektedir. Öte yandan, bilirkişi kurulunun 25/07/2016 tarihli raporunda dava konusu dükkanın birleştirilmiş haliyle yaklaşık 25 m2 alana sahip olduğu ve taşınmazın doğu köşesinden merdiven ile inilen bodrum katın alanının ise yaklaşık 20 m2 olduğu belirtilmesine ve taşınmazda davalılardan Rıfat’ın da paydaş olduğu tapu kayıtları ile anlaşılmasına rağmen, davalının payına hasren kullandığı bölümün nerede ve alanının ne kadar olduğu ile davacının payına isabet eden bölümün nerede ve alanının ne kadar olduğu infaza elverişli kroki ile gösterilmemiş, hüküm altına alınan ecrimisil ve yargılama giderleri davacının payı oranında hesaplanmamıştır. Asıl ve karşı davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle bu aşamada karşı davaya yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
(4721 S. K. m. 2) (6100 S. K. m. 27, 353)
Dava: Davacı, kayden paydaşı olduğu 858 ada 182 parsel sayılı taşınmazdaki dükkanın davalı ve sahibi olduğu diğer davalı şirket tarafından 25 yıldır kullanıldığını, son 10 yıldır sözlü ihtarlara rağmen dükkanı boşaltmadığını, davalılara 21/05/2015 tarihli ihtarname keşide edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Cevap: Davalılar zamanaşımı def’inde bulunarak, davaya konu taşınmazın davalı Rıfat tarafından davacıdan sözlü satış sözleşmesi ile satın alındığını, sözleşme uyarınca satış bedeli olarak davacının çocuklarına evler alındığını, nakit ödemeler yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, karşı davalarında ise; dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile tesciline, olmazsa satış bedeli olarak ödenen nakdi bedeller, daireler ve diğer maddi kalemlerin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesince, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar-karşı davacılar vekili, dava konusu taşınmazın davalılardan Rıfat tarafından davacıdan satın alındığını, satış bedeli olarak da davacının çocuklarına evler alındığını ve nakit ödemeler yapıldığını, karşı dava yönünden delillerinin toplanmadığını, davacı Ayşe’nin taşınmazın tapu kaydını devretmesi gerekirken devretmediğini, karşı dava harcının yargılama sırasında tamamlatılmadığını ancak harcı tamamlanmayan değer üzerinden müvekkili aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, asıl dava yönünden ise; dava konusu taşınmazda davalı Rıfat’ın da paydaş olduğunu, payına karşılık satın almış olduğu dükkanın davacı payına karşılık gelen dükkan ile birleştirilerek kullanıldığını, ancak taşınmazın tamamının değeri üzerinden yargılama giderlerine ve ecrimisile hükmedildiğini, ayrıca müvekkili Rıfat’ın payı yönünden de el atmanın önlenmesine karar verilmemesinin doğru olmadığını bildirmiştir.
DELİLLER:
Tapu kaydı, keşif, bilirkişi raporu, tanık beyanları vs.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEP:
Dava, çaplı taşınmazda paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrisimil, karşı dava; tapu harici satın almadan kaynaklanan kişisel hakka dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu 858 ada 182 parsel sayılı kargir ev ve arsası vasıflı taşınmazın 50/5184 payının davacı Ayşe Durmuş, 176/5184 payının davalılardan Rıfat Durmuş adına tapuda kayıtlı olup, dava dışı bir çok paydaşının bulunduğu, fen bilirkişinin 13/06/2016 tarihli raporuna göre taşınmazda 10 katlı apartman olup, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulu olmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi ortaklardan biri öteki ortakların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan, taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine tek başına el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, ortak ya da paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur.
Diğer taraftan, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtta paylı eylemsel olarak(fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK’nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda; mahkemece yukarıda belirtilen ilkelere uygun araştırma yapılmadığı gibi, davanın esası ile ilgili olan böylesi bir durumda, dosyaya sunulan taraf delillerinin de yukarıdaki ilkeler çerçevesinde hiç bir değerlendirmesinin yapılmadığı görülmektedir.
Öte yandan, bilirkişi kurulunun 25/07/2016 tarihli raporunda dava konusu dükkanın birleştirilmiş haliyle yaklaşık 25 m2 alana sahip olduğu ve taşınmazın doğu köşesinden merdiven ile inilen bodrum katın alanının ise yaklaşık 20 m2 olduğu belirtilmesine ve taşınmazda davalılardan Rıfat’ın da paydaş olduğu tapu kayıtları ile anlaşılmasına rağmen, davalının payına hasren kullandığı bölümün nerede ve alanının ne kadar olduğu ile davacının payına isabet eden bölümün nerede ve alanının ne kadar olduğu infaza elverişli kroki ile gösterilmemiş, hüküm altına alınan ecrimisil ve yargılama giderleri davacının payı oranında hesaplanmamıştır.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince verilen kararın, asıl dava yönünden esaslı deliller toplanmadan ve delil değerlendirmesi hiç yapılmadan verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 353/1-a/6. bendi gereğince kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine; asıl ve karşı davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle bu aşamada karşı davaya yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27/10/2016 tarih, 2015/514 E.-2016/653 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davalılar-Karşı davacılar vekilinin karşı davaya yönelik istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
3-Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak öncelikle asıl dava ile ilgili inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılması, davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
4-Davalılar-Karşı davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin harcının istek halinde davalılar-Karşı davacılara İADESİNE,
5-Davalılar-Karşı davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate ALINMASINA,
6-Kararın HMK’nın 27. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince TARAFLARA TEBLİĞ EDİLMESİNE,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. bendi uyarınca kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 29/12/2016