Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Yasa değişikliği -Başarı-Tahsilat halinde Avukatlık Ücretine ilişkin Yargıtay kararları

Yasa değişikliği -Başarı-Tahsilat halinde Avukatlık Ücretine ilişkin Yargıtay kararları

Her ne kadar mahkemece, “taraflar arasında yapılan avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesinin geçerli olduğu, sözleşmede davalının imzasının olduğu, lehine idari yargıda dava açılan M. Özlü’nün imzasının bulunmadığı buna rağmen sözleşmede taraf olarak gösterildiği, sözleşmede imzası bulunan kişilerin. M. Özlü adına hukuki işlem yapma konusunda iradelerini birleştirdikleri, niteliği itibariyle sözleşmede imzası bulunan davalının sözleşmede ismi bulunan annesi M. Özlü’nün hukuki yardımdan faydalanmasını talep ettiği, alacaklının yüklendiği bu edimin karşısında kendisinin ve annesi M.’nin ücret ödeme borcunu da münhasıran üçüncü kişinin edimini vaat ile kendisinin üstlendiği bu sebeple sözleşmede adı bulunan L. ve M.’ye tahsili sağlanacak meblağın toplamının net %4’ü kadar ücret ödeme borcunun bulunduğu, dosya kapsamı itibariyle esasen yargısal yoldan çözülecek hukuki sorunun idari ve yeni yasal düzenlemeler yolu ile çözümlenmesi karşısında sözleşmeden beklenen amacın gerçekleştiği, sözleşmenin tarafı olan davacı avukatların ücret alacaklarına hak kazandıkları, bu alacak miktarının da Ziraat Bankasından ödenen toplam meblağın net %4’ü olduğu, davalı tarafın temerrüde düşürülmediğinden faiz başlangıcının takip tarihi olması gerektiği…” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; Mahkeme gerekçesindeki sadece vekalet ücreti alacağının ödenen toplam meblağın net %4’ü ile ilgili bölümü yönünden, davacılar ile davalının 26.2.2004 tarihli Avukatlık hizmet ve ücret sözleşmesi ile İmar Bankası nezdinde bulunan tasarrufların yani off-shoer hesaplarının ödeme kapsamında değerlendirilmemesi ile ilgili çıkarılan yasa maddesinin iptali ve Anayasaya aykırılık iddiası ile ilgili olarak ve uğranılan zararın tazmini yönünde davalı L. Özlü, annesi M. Özlü için ayrı ayrı ve ortak hesaplan yönünden dava açılması hususunda anlaştıkları, yapılacak hukuki yardımın değerinin para ile ölçülebilen dava olduğu kabul edilerek davanın lehe sonuçlanması halinde sözleşmede belirtilen toplam miktarın net %4’ünün avukatlık ücreti olarak davalı ve M.Özlü tarafından müştereken ve müteselsilen ödeneceğinin kararlaştırıldığı, Danıştay’a ilgili yasa maddesinin iptali yönünde 3 adet dava açtıkları, yargılama sırasında Bakanlar Kurulu’nun 3.7.2006 tarihinde paraların Sigorta Fonu tarafından ödenmesi yönünde karar alması üzerine davalı ve annesinin mevduatlannı Sigorta Fonundan faizi ile birlikte tahsil ettikleri, davacılar tarafından vekaleten açılan davalarda, daha önceden çok sayıda bu hususta açılan davalarda olduğu gibi Danıştay 13. Dairesi’nin 8.7.2005 tarih ve 2005/3760 Esas 2005/3421 Karar sayılı kararı ile Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verilmesi nedeniyle aynı talep yönünden karar verilmesine yer olmadığı kararı verildiği anlaşıldığından, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Avukatlık ücreti başlıklı 111. Maddesindeki, davanın lehe sonuçlanması durumunda sözleşmede belirtilen toplam meblağın net %4’ünün vekalet ücreti olarak ödeneceği hükmünün uygulanması mümkün değildir. Yani davalı, sözleşmede öngörülen toplam meblağın %4’ü yönündeki vekalet ücretinden sorumlu tutulamaz. Ancak vekaletin başladığı tarihten Danıştay 13. Dairesine açılan 3 adet davada verilen kararların kesinleşmesine kadar, davacıların davalıya ve annesi M.’ ye sağladıkları hukuki yardım nedeniyle sarf ettikleri emek ve mesaiye karşılık, hak ve nesafete uygun bir avukatlık ücretinin ödenmesi gerektiği kabul edilmelidir. O halde mahkemece, az yukarıda belirtilen ilke doğrultusunda davacıların sarf ettikleri emek ve mesaileri değerlendirilerek, hak ve nesafete göre almaları gereken vekalet ücreti tespit edilip, hasıl olacak sonuca uygun bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sözleşmede kararlaştırılan vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. (Y. 13. HD. 13.2.2013,2012/7867 – 2013/3291)

Davacı avukatın, davalının vekili olarak İstanbul 5.îdare Mahkemesinin 2006/2508 Esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davada, 29.11.2007 tarihli kararla davacının mevduat hesabında bulunan parasının Ziraat Bankası Balçova şubesi tarafından faizi ile birlikte 16.11,2006’da ödendiği anlaşılmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yar olmadığına karar verildiği, eldeki davanın vekalet ücretinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali nedeniyle açıldığı anlaşılmaktadır. 16.12.2003 tarih ve 2003/6668 Sayılı Bankalar Kanununun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, “Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan T.İmar Bankası A.Ş nezdinde bulunan Tasarruf, Ticari Kuruluşlar ve Diğer Kuruluşlar Mevduatının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Ödenmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 3. maddesinin a bendinin 2.fıkrasında, “hak sahiplerine, ekte yer alan ibraname ve taahhütname alınmak kaydıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılacağı” hükmüne yer verilmiş olup, hak sahiplerine ödeme yapılması fırsatını doğuran bu hükümden yararlanmanın ön koşulu, madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, ibraname ve taahhütname imzalanmasıdır. Dava konusu olayda da davalı, yasal düzenlemenin sağladığı bu olanaktan yararlanarak, daha önce davacının kendilerine vekaleten açmış olduğu davanın konusunu oluşturan alacağını, 16.11.2006 tarihinde dava dışı TMSF’den haricen tahsil etmiştir. Davalının, alacağına bir an önce kavuşması açısından, dava yoluna göre daha avantajlı olanaklar sunan bu yasal düzenlemenin gerektirdiği şekilde davranmasının, kendi aleyhine sonuç doğurması kabul edilemez. Dava konusu alacağın, yasa gereğince hasım taraftan haricen tahsil edilmiş olması nedeniyle, davalının, vekalet ücretinin tamamından sorumlu tutulması mümkün değilse de, davacı avukatın, vekaletin başladığı tarih itibariyle davalıya sağladığı hukuki yardım nedeniyle sarf ettiği emek ve mesaiye karşılık, hak ve nesafete uygun bir avukatlık ücretini talep edebileceği de kabul edilmelidir. O halde mahkemece, davacı avukatın, davalının vekili sıfatıyla, sarf etmiş olduğu emek ve mesaisi değerlendirilerek, davalının ödeme iddiası hususunda da gerekli araştırma yapılmak suretiyle, davacının hak ve nesafete göre alması gereken vekalet ücreti tespit edilip, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde sözleşmede kararlaştırılan vekalet ücretinden davalının tümüyle sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 6.6.2012,2012/10335 – 2012/14790)

Davacı avukatın, davalıların vekili olarak Ankara 10.İdare Mahkemesinin 2004/928 esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davada, 13.5.2006 tarihli kararla 56.994,48 YTL’nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiği, kararın temyiz aşamasında iken, yapılan yasal düzenleme gereğince, davalıların dava konusu alacağını 28.11.2007 tarihinde dava dışı TMSF’den tahsil ettiği, tahsilatın haricen yapıldığını öğrenen davacının, vekalet ücretini talep etmesi üzerine de, davalılarca kısmi ödeme yapıldığı, eldeki davanın bakiye vekalet ücretinin tahsili istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, davacı davada yazılı bir ücret sözleşmesine dayanmamış, davalılar ise, taraflar arasında 3.1.2004 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığını belirterek uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerektiğini savunmuşlarsa da, ibraz edilen sözleşme fotokopi olup, aslı ibraz edilemediğinden Mahkemece hükme esas alınmamıştır. Davacının vekalet ücreti talep etmiş olduğu, Ankara 10.İdare Mahkemesinde açılmış olan 2004/928 esas sayılı davanın da konusunu oluşturan İmar Bankası A.Ş.’de bulunan mevduatlarla ilgili olarak, 16.12.2003 tarih ve 2003/6668 Sayılı Bankalar Kanununun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, “Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan T.İmar Bankası A.Ş nezdinde bulunan Tasarruf, Ticari Kuruluşlar ve Diğer Kuruluşlar Mevduatının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Ödenmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Bakanlar Kumlu Karannın 3. maddesinin a bendinin 2.fıkrasında, “…hak sahiplerine, ekte yer alan ibraname ve taahhütname alınmak kaydıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılacağı…” hükmüne yer verilmiş olup, hak sahiplerine ödeme yapılması fırsatını doğuran bu hükümden yararlanmanın ön koşulu, madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, ibraname ve taahhütname imzalanmasıdır. Dava konusu olayda da davalılar, yasal düzenlemenin sağladığı bu olanaktan yararlanarak, daha önce davacının kendilerine vekaleten açmış olduğu davanın konusunu oluşturan alacağı, dava dışı TMSF’den haricen tahsil etmişlerdir. Davalıların, alacağa bir an önce kavuşması açısından, dava yoluna göre daha avantajlı olanaklar sunan bu yasal düzenlemenin gerektirdiği şekilde davranmalarının, kendi aleyhlerine sonuç doğurması kabul edilemez. Dava konusu alacağın, yasa gereğince hasım taraftan haricen tahsil edilmiş olması nedeniyle, davalıların vekalet ücretinin tamamından sorumlu tutulması mümkün değilse de, davacı avukatın, vekaletin başladığı tarihten, alacağın tahsilatla sonuçlandığı tarihe kadar, sağlanan hukuki yardım nedeniyle sarf ettiği emek ve mesaiye karşılık, hak ve nesafete uygun bir avukatlık ücretini talep edebileceği de kabul edilmelidir. O halde mahkemece, davacı avukatın, davalıların vekili sıfatıyla sarf etmiş olduğu emek ve mesaisi değerlendirilerek, hak ve nesafete göre alması gereken vekalet ücreti tespit edilip, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde Tarifeye göre hesaplanan vekalet ücretinden davalıların tümüyle sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 11.1.2012,2011/11232 – 2012/10)

Davacı avukat davalı ile aralarındaki sözleşmeye dayanarak İdare Mahkemesinde dava dışı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Bayındırbank AŞ ye karşı talepte bulunmuş, dava kabul edilip temyiz aşamasında davalı tarafından feragat ile sonuçlanmıştır. Davanın feragatle sonuçlanmasından sonra da davalı alacaklarını TMSF’den 76.000,00 TL olarak tahsil etmiştir. Mahkemenin de kabul ettiği gibi taraflar arasında düzenlenen 12.5.2004 tarihli sözleşme geçerlidir ve davacı avukat anılan sözleşmenin 1. maddesi kapsamında dava değerinin %10 u oranında ücrete hak kazanmıştır. Ancak davalı bu yönde Bakanlar Kurulunca Çıkarılan ve 3.8.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Kararnamede belirlenen haklardan faydalanmak ve bir an önce bu haklarına kavuşmak amacıyla feragat etmiştir. Hal böyle olunca mahkemece davacı avukatın sözleşmede kararlaştırılan ücrete hak kazandığı kabul edilmeli, davanın feragatle sonuçlanması da gözetilmek suretiyle hak kazanılan ücretten de belli bir oranda indirim yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir. Bu yönlerin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 31.1.2011, 2010/10714-2011/1243)

Davacı avukatın davalının vekili olarak, İstanbul 6. İdare Mahkemesine 2006/1817 esas sayılı dosyada toplam 60.000 YTL’nin tahsili istemiyle dava açtıkları, İdare Mahkemesince 30.3.2007 tarihli kararla 16.12.2003 tarih ve 2003/6668 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca davacıya ibraname ve taahhütname alınmak kaydıyla davacıya ödeme yapıldığı ve davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verdiği, taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı dava neticeleneceği sırada davalının yapılan ödemeyi kabul ederek davadan vazgeçtiğini, vekalet ücreti ödemediğini ileri sürerek alacağının tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacının ancak idare mahkemesindeki dava nedeniyle maktu vekalet ücreti isteyebileceğini savunmuştur. Mahkemece bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle İdare Mahkemesi kararının kesinleşme tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücreti hesaplaması yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. 16.12.2003 tarih ve 2003/6668 sayılı Bankalar Kanununun 14. maddesinin (3)Numaralı Fıkrası Uyarınca Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan T.İmar Bankası T.A.Ş. Nezdinde Bulunan Tasarruf, Ticari Kuruluşlar ve Diğer Kuruluşlar Mevduatının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Ödenmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 3. maddesinin (a) bendinin 2.fıkrasında “…hak sahiplerine, ekte yer alan ibraname ve taahhütname alınmak kaydıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödeme yapılacağı…”hükmüne yer verilmiş olup hak sahiplerine ödeme yapılması fırsatım doğuran bu hükümden yararlanmanın ön koşulu madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, ibraname ve taahhütname imzalanmasıdır. Bu durum yasal bir zorunluluk olup mevzuata uygun davranarak alacağından vazgeçen davalı aleyhine sonuç doğurması kabul edilemez. O halde davalı, Tarife ile öngörülen vekalet ücretinin tamamından sorumlu tutulamaz. Ancak vekaletin başladığı tarihten, davalı tarafından kendisine yapılan ödeme nedeniyle imzaladığı ibraname ve taahhütname tarihine kadar, davacıların davalıya sağladığı hukuki yardım nedeniyle sarfedilen emek ve mesaiye karşılık hak ve nesafete uygun bir avukatlık ücretinin ödenmesi gerektiği de kabul edilmelidir. Mahkemece davacı avukatın, davalının vekili sıfatıyla ödeme nedeniyle imzalanan ibraname ve taahhütname tarihine kadar sarfetmiş oldukları emek ve mesaileri değerlendirilerek, davacıların hak ve nesafete göre almaları gereken vekalet ücreti tespit edilip, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde Tarifeye göre hesaplanan vekalet ücretinden davalının tümüyle sommlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 9.11.2009, 2009/11590 – 2009/12983)