Boşanma davalarında avukat ile müvekkil arasındaki vekalet ücretinin hesabına ilişkin Yargıtay kararları
Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının, davalıya vekaleten takip etmiş olduğu Antalya 2. Aile Mahkemesinin 2007/1165 esas sayılı boşanma davasında talep edilen 250.000,00 TL maddi tazminat talebiyle ilgili olarak “talebin, evlilik süresince edinilmiş mallara ilişkin olması nedeniyle, azil olmasa ve dava devam ediyor olsa idi dava tefrik edilerek tazminata ilişkin kısmı nispi harca bağlanacağı” gerekçesiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi oranlara göre ve Avukatlık Kanununun 164/4. Maddesine göre de %10 üzerinden vekalet ücreti hesabı yapılmıştır. Yanlar arasında ücret sözleşmesi bulunmadığından hukuki yardımın başladığı ya da vekaletin verildiği tarih gözetilerek Avukatlık Yasasının ilgili hükümleri uyarınca ücret belirlenmelidir. Konusu para ile değerlendirilemeyen dava ve işlerde AAÜT uyarınca hesaplanan uyuşmazlık davanın konusunun parayla ölçülüp ölçülemeyeceği konusunda toplanmakta olup, mahkemece, az yukarıda açıklandığı üzere dava değeri esas alınmıştır. Oysa ki söz konusu boşanma dosyasının ibraz edilmiş olan fotokopi örneği incelendiğinde, maddi tazminat talebinin dosyadan tefrik edilmeyerek 10.6.2009 tarihli kararla reddedildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar kararın temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2009/15723 esas ve 2010/19208 karar sayılı ilamında, “maddi tazminata hükınedilmesi gerektiğinden bahisle” karar, 23.10.2010 tarihi itibariyle bozulmuş olup, dosyanın bundan sonraki safahatı bilinmemekte ise de, taraflar arasındaki vekalet ilişkisi 28.2.2008 tarihli azille birlikte sona erdiğinden, vekalet ücretinin azil tarihindeki mevcut duruma göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Bu nedenle boşanma davası ile birlikte açılan maddi tazminat talebinin, davacının azlinden sonraki bir zamanda dosyadan tefrik edilerek, nispi harca bağlanması halinde dahi, bu durum sonuca ve ücret hesabına etkili olmayacaktır. Azil tarihindeki duruma göre, davacı tarafından vekaleten takip edilen boşanma davası, para ile ölçülemeyen bir dava olup maktu vekalet ücretine tabidir. Boşanma ile birlikte talep edilen maddi ve manevi tazminat ve nafaka istemleri ise, boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki talepler olup, harca tabi olmadığı gibi, vekalet ücreti yönünden de dikkate alınamazlar. Buna göre, boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki sözü edilen taleplerle ilgili Avukatlık Kanununun 164/4 ve 164/son maddelerine göre vekalet ücreti hesabı yapılan bilirkişi raporu isabetsiz olup, hükme esas alınamaz. O halde mahkemece, açıklanan hususlar doğrultusunda davacının talep edebileceği ücret belirlenip, daha önce ödendiği kabul edilen ücret miktarı da göz önünde tutularak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, azil tarihindeki mevcut duruma göre değil, dosyanın ilerde geçirebileceği safahatla ilgili yapılan varsayıma göre ücret hesabı yapan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 3.7.2012, 2011 /15606 -2012/17172)
Kural olarak boşanma davasında, boşanma ile birlikte talep edilen maddi ve manevi tazminat ve nafaka istemleri, boşanma talebine bağlı fer’ i niteliktedir. Bu talepler herhangi bir harca tabi olmadan serbestçe istenebilir. Mahkemece de dosya kapsamına göre bu talepleri değerlendirir ve vekalet ücreti yönünden de boşanma davasında fer’ i talepler dikkate alınmadan sadece boşanma yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre maktu ücreti vekalete hükmedilir. Somut olayda da, taraflar arasında imzalanan 28.3.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi ile davalının açacağı boşanma ve boşanmaya bağlı tazminat davalarını takip etmek ve sonuçlandırmak üzere icra yoluyla ya da anlaşma sonucu tahsil olunacak her türlü meblağın %25′ in davacı avukatlara ödeneceği kararlaştırılmış ise de, bu sözleşmede açıkça hangi miktarların talep edileceği yazılmamış, dava dilekçesinde talep edilen miktarlar yönünden de iş sahibi Fatma’nın açık muvafakati ve onayı alınmamıştır. Taraflarca sözleşmelerinde açık bir belirleme olmadığı takdirde asıl dava olan boşanma talebinin dışında kalan fer’ i talepler yönünden ayrıca avukatlık ücreti talep etme hakkı bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalı Fatma ile dava dışı Hüseyin arasında imzalanan 5.9.2008 tarihli anlaşmalı boşanma konulu belgede de aralarında tazminat ve nafaka ödenmesinin dışında ödenmemesi yönünde bir anlaşma bulunmaktadır. O halde mahkemece, boşanma davası yönünden avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, talep edilen maddi tazminat miktarı üzerinden %25 vekalet ücreti hesaplanarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 7.12.2011,2011/6721 -2011/18287)
Katkı payı davasının açılabilmesi için dava şartı olarak taraflar arasındaki boşanma davasının sonuçlanması ve mevcut mal rejiminin sona ermesi gerekir (TMK.md.225/2). Aksi halde katkı payına yönelik dava dinlenemez.(Yargıtay 2. HD.’sinin uygulaması da bu yöndedir. Bkz. 2. HD.’niıı 2010/21666 Esas, 2011/17774 Karar sayılı ilamı) Somut olayda da, davacı avukatın boşanma davası ile birlikte katkı payı bedeli davası açmasında hukuki bir yarar bulunmadığından bu dava yönünden ayrıca avukatlık ücreti talep etme hakkı da yoktur. Hal böyle olunca taraflar arasında yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesi de bulunmadığından davacının kazanılmış hakkı da dikkate alınarak sadece boşanma davası için hukuki yardımın başladığı tarihteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde boşanma davaları için öngörülen maktu vekalet ücretini ve kararda kararlaştırılan karşı yan vekalet ücretini isteyebileceğinin kabulü gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin aksine düşüncelerle katkı payı davası nedeniyle de akdi ve karşı yan vekalet ücreti belirlemesi yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 6.3.2014, 2013/9024 – 2014/6285)
Davacı, davalıya vekaleten boşanma ve ferilerine ilişkin davalara baktığını, davalının borcunu ödemediğini, giriştiği icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek, talepte bulunmuş; mahkemece, bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 5043 sayılı Yasayla değişik 164/4 maddesinde, “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Özellikle sözleşmenin bulunmaması durumunda davanın niteliğine bakılmaktadır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde boşanma davaları için maktu ücret öngörülmüştür. Boşanmayla birlikte açılan nafaka, maddi ve manevi tazminat davaları ise boşanmanın feri niteliğinde olup, davanın harca esas değeri üzerinden ücret hesaplanması olanaklı değildir. Gerek dairemizin gerekse Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin uygulamaları bu yöndedir. Mahkemece yukarıda açıklanan doğrultuda araştırma ve inceleme yapılmalı, takip ettiği dava yönünden avukatın hakettiği ücreti belirlenmeli, davalının kabul ettiği miktar ve ödeme savunması da gözönünde bulundurmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Bu yönler gözardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 15.1.2014, 2013/24071 -2014/705)
Kural olarak boşanma davasında, boşanma ile birlikte talep edilen maddi ve manevi tazminat ve nafaka istemleri, boşanma talebine bağlı fer’i niteliktedir. Bu talepler herhangi bir harca tabi olmadan serbestçe istenebilir. Mahkeme de dosya kapsamına göre bu talepleri değerlendirir ve vekalet ücreti yönünden de boşanma davasında fer’i talepler dikkate alınmadan sadece boşamna yönünden avukatlık asgari ücret tarifesine göre maktu ücreti vekalete hükmedilir. Somut olayda da, taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmamaktadır. Taraflarca açık bir belirleme olmadığı takdirde asıl dava olan boşanma talebinin dışında kalan ve fer’ i talepler olan maddi ve manevi tazminat ile nafaka yönünden ayrıca avukatlık ücreti talep etme hakkı bulunmamaktadır. Ayrıca tefrik edilen mal rejiminin tasfiyesi davasında dava değeri, dava ve azil tarihi itibariyle 1.500.00 TL olduğundan taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından geçerli olan %10 – %20 arasındaki orandan mahkemece kabul edilen ve davacı tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşen %10 üzerinden 1.500.00.TL vekalet ücreti hesaplanması gerekirken azilden sonra yapılan ıslah değerinin dikkate alınması hatalı olmuştur. Ayrıca davalı vekili olarak davalının dava dışı eşi aleyhine İstanbul 12. Aile Mahkemesi’ nin 2009/16 Esas sayılı dava dosyasında açtığı boşanma davası yönünden davacı lehine herhangi bir vekalet ücreti hesaplanmamasına rağmen bu husus davacı tarafından temyiz edilmemiştir. Bu durum davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. O halde mahkemece, davacı lehine İstanbul 12. Aile Mahkemesi’ nin 2009/84 Esas sayılı dava dosyasındaki boşanma, maddi ve manevi tazminat, nafaka ile ziynet eşyasının iadesi davası yönünden boşanma, maddi ve manevi tazminat ve nafaka yönünden azil tarihi de dikkate alınarak 1.100.00.TL maktu, ziynet eşyası yönünden 575.00.TL, karşı yan vekalet ücreti olan 575.00.TL ve İstanbul 12. Aile Mahkemesi’ nin 2011/242 Esas sayılı mal rejiminin tasfiyesi davası yönünden azil tarihi itbariyle dava değeri olan 15.000,00.TL’nin %10’u olan 1.500.00.TL olmak üzere toplam 3.750.00.TL avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yanlış bilirkişi raporuna değer verilerek 9.829.33.TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 18.12.2013, 2013/13593-2013/31927)
Davacınm davalı avukata verdiği 14.1.2008 tarihli vekaletle, davacı adına boşanma, el konulan eşya ve ziynet eşyalarının teslimi, evlilik birliği içerisinde kazanılan malvarlığının eşler arasında paylaştırılmasına, maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin davayı açtığı, tarafların boşanmasına ve katkı payı davasının dava şartı yokluğundan reddine ilişkin olarak verilen 7.10.2011 tarihli mahkeme kararının, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce boşanma kararının temyiz edilmemesi nedeni ile katkı payına ilişin davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekçesi ile bozulduğu ve davalı avukatın 10.5.2011 tarihinde azledildiği tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Mahkemece, katkı payı davası için sağladığı bir menfaat bulunmadığından davalı avukatın vekalet ücreti talebinin yerinde olmadığına karar verilmiştir. Oysa davalı avukat tarafından açılan katkı payı davasının boşanma ile birlikte açılan aynı dava dosyasında görülmekte olduğu anlaşıldığına göre, bu dava için de harca esas değeri üzerinden davalı avukatın hakettiği vekalet ücretine karar verilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 13.6.2013, 2013/8930-2013/16106)
Ücretin belirlenmesi ise dava ve takibin niteliğine göre değişiklik göstermektedir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5043 sayılı Yasa ile değişik 164/4. maddesinde “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin %10’u ile %20’si arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise, avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır” düzenlemesi bulunmaktadır. Özellikle sözleşmenin bulunmaması, durumunda davanın niteliğine bakılmaktadır. Boşanma davalarında kanuna bağlı tarife maktu ücret olarak belirlenmiştir. Boşanma ile birlikte açılan nafaka, maddi ve manevi tazminat davaları ise boşanmanın fer’i niteliğinde olup, davanın harca esas değeri üzerinden ücret hesaplanması olanaklı değildir. Gerek Dairemizin, gerekse Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin uygulamaları bu yöndedir. Boşanmadan ayrı açılan tazminat davalarında ise, harca esas değer üzerinden hesaplama yapılmalıdır.
Somut olaya bakıldığında; boşanma davası ile birlikte açılan maddi ve manevi tazminat davası, boşanmanın fer’i niteliğinde olduğundan, taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi de bulunmadığından sadece avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince maktuen ücret belirlenmelidir. Mahkemece bu doğrultuda değerlendirme yapılarak her bir boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle (hukuki yardımın başladığı), tarifedeki boşanma davaları için öngörülen maktu vekalet ücretinin saptanarak davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları esas alınarak bu miktarların %12’si oranında ücret belirlemesi yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 10.4.2013, 2012/24936 – 2 013/9344)
Davacı, davalıyı haklı nedenlerle azlettiğini, banka havalesi ile davalının sözlü olarak talep ettiği vekalet ücreti olan 2.000,00 TL yı davalının hesabına havale ettiğini ileri sürerek davalıya vekalet ücreti alacağı nedeni ile borçlu olmadığının tespiti için eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasında yazılı avukatlık ücret sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalı vekil, davacı adına vekalet boşanma davası(maddi, manevi tazminat ve nafaka istemli) açtığına göre, nafaka, maddi ve manevi tazminat alacakları fer’i nitelikte olduğundan boşanma davasının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uygulanmalıdır. Hal böyle olunca mahkemece, İstanbul Barosunun tavsiye niteliğindeki ücret tarifesine göre ücret hesabı yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm verilemez. Bu durumda davacı maktu vekalet ücretinden sorumludur. Ne var ki davacının, maktu vekalet ücretini de 1.600,00 TL olarak peşin yatırdığı bilirkişi tarafından belirlenmiş olduğuna göre davanın kabulü ile davacının davalı avukata borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 27.3.2013,2012/29395 – 2013/7719)
Yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm tesisine yeterli değildir. Şöyle ki, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 174/2 maddesindeki azlin haksız olması halinde avukat ücretin tamamına hak kazanır. Azlin haksız olması halinde ise azilden sonraya ilişkin (azilden sonra devam eden veya kesinleşen) işler nedeniyle bir ücret isteyemez ise de, azil tarihine kadar olan tamamlanmış işler nedeniyle vekilin ücrete hak kazanacağı kabul edilmelidir.
Diğer yönden ücretin belirlenmesinde taraflar arasında sözleşme olup olmadığına göre ayrım yapılmaktadır. Sözleşme var ise 1136 Sayılı Avukatlık Yasasındaki 164. maddesindeki sınırlamalar aşılmamak kaydıyla ücret hesaplanmalı, sözleşme yok ise hukuki yardımın başladığı tarihteki 1136 sayılı yasanın 164/4. maddesindeki düzenleme dikkate alınmalıdır. Somut olayda yazılı ücret sözleşmesi bulunmamaktadır.
Diğer yandan ücretin belirlenmesi ise dava ve takibin niteliğine göre değişiklik göstermektedir. 1136 Sayalı Avukatlık Kanunun 5043 sayılı Yasayla değişik 164/4 maddesinde, “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Özellikle sözleşmenin bulunmaması durumunda davanın niteliğine bakılmaktadır. Boşanma davalarında kanuna bağlı tarife maktu ücret belirlenmiştir. Boşanmaya birlikte açılan nafaka, maddi ve manevi tazminat davaları ise boşanmanın feri niteliğinde olup, davanın harca esas değeri üzerinden ücret hesaplanması olanaklı değildir. Gerek dairemizin gerekse Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin uygulamaları bu yöndedir. Boşanmadan ayrı açılan tazminat davalarında ise, harca esas değeri üzerinden ücret hesaplanmalıdır.
Diğer yandan davanın ve takibin parayla değerlendirilmesi halinde %10 ile %20 arasında belirlenirken hangi ölçüyü esas aldığının da gerekçeli olması gerekir. Davaların sayısının çok olması ölçütü kabul edilebilir bir kıstas olmayıp, avukat her dosya için ücret almaktadır. Bu oran belirlenirken davalının sarf ettiği emek ve mesai ile dava ve takibin ve uyuşmazlığın niteliği gözardı edilmemelidir. Özellikle müstakil açılan nafaka davalarında %10 oranın aşılması halinde somut dayanakları gösterilmelidir.
Somut olaya dönülecek olursa; Az yukarıda açıklanan doğrultuda araştırma ve inceleme yapılmalı, takip ettiği dava ve takipler nedeniyle davalı avukatın hakettiği ücreti belirlemeli, davacının yapmış olduğu ödemelerde ücretten mahsup edilerek, uhdesinde kalan miktarın davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 24.12.2012,2012/14493 – 2012/29547)