Memurlarda Atama İptali Davası Nedir?

Vesayet Nedir? Vesayet Davası ve Vasi Tayini/Atanması Şartları

Vesayet Nedir? Vesayet Davası ve Vasi Tayini/Atanması Şartları

Vesayet nedir?

Vesayet, 4721 sayılı Medeni Kanun’da (TMK)düzenlenmiş olan belirli özelliklere sahip ergin kişilerin ya da velayet altına alınmamış olan küçüklerin kişisel ve maddi menfaatlerini korumayı amaçlayan bir hukuk kurumudur. Vesayet altına alınma iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Velayet altına alınmayı gerektiren hukuksal durum yasal bir zorunluluktan kaynaklanabilir. Diğer durumda ise kişi kendisinin vesayet altına alınmasını bizzat mahkemeden talep edebilir.

Vesayeti gerektiren haller ve koşullar Medeni Kanun’un 404, 405, 406 ve 407 maddelerinde belirlenmiştir. Medeni Kanun’un 408. maddede de kişinin kendi talebiyle vesayet altına alınma talebinin nasıl uygulanacağının koşulları belirlenmiştir.

Vesayet altına alınmış olan kişilere, haklarını savunması ya da belli işleri yapması için vasi tayin olunur. TMK’nın 403. maddesine göre vasi, vesayet altındaki küçüklerin ya da kısıtlanan kişinin kendi kişiliği ve malvarlığına ilişkin tüm hukuki işlemlerde onu temsil etmek ve menfaatlerini korumakla yükümlüdür (TMK 403).

Vesayeti gerektiren haller

Vesayeti gerektiren haller Medeni Kanun’da 2 ana grup halinde düzenlenmiştir. Medeni Kanun’a göre vesayeti gerektiren haller şöyledir:

  1. Yaş küçüklüğü
  2. Kısıtlanma (Kısıtlılık halleri şunlardır: Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı; savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim; hürriyeti bağlayıcı (hapis cezası) ceza alma; kişinin kendi talebiyle vesayet altına alınmayı istemesi)

Yaş küçüklüğü nedeniyle vesayet

Medeni Kanun’un 404. maddesine göre velâyet altında bulunmayan 18 yaşından küçük her çocuk vesayet altına alınır.

Görevlerini yerine getirirken vesayeti gerektiren böyle bir hâlin varlığını öğrenen nüfus memurlarının, idarî makamların, noterlerin ve mahkemelerin, bu durumu yani yaş küçüklüğünü derhal yetkili vesayet makamına bildirme zorunlulukları bulunmaktadır (TMK 404).

Kısıtlanma nedeniyle vesayet

Kısıtlanma nedeniyle vesayet altına alınma halleri Medeni Kanunu’un 405. maddesinde 4 grupta düzenlenmiştir. Kısıtlama, Medeni Kanun’da belirtilmiş nedenlerden biri nedeniyle korunmaları gereken ergin kişilerin fiil ehliyetlerinin mahkeme kararıyla sınırlandırılmasıdır.

Kısıtlama ve vesayet birbirinden farklı kavramlardır. Vesayet hem ergin olan kişileri hem de küçükleri koruma amacı taşırken kısıtlama ergin kişilerin vesayet altına alınmadan önce fiil ehliyetlerinin sınırlandırılmasıdır. Kısıtlama, ergin kişilerin mahkeme kararıyla medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bırakılmasıdır. Kısıtlanma halleri şöyledir:

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle vesayet

TMK’nın 405/1 fıkrasına göre akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı nedeniyle kendi işlerini yerine getiremeyen veya bakımı ve korunması için sürekli yardıma ihtiyacı olan ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Kişinin akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlanabilmesi için ergin olması gerekir. Ergin olmayan kişiler ancak yaş küçüklüğü nedeniyle kısıtlanabilir.

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim

TMK’nın 406. maddesine göre savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

Özgürlüğü bağlayıcı hapis cezası nedeniyle vesayet

TMK’nın 407. maddesine göre bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Bu düzenlemenin amacı özgürlüğü bağlayıcı cezanın infazı sırasında hükümlünün kendi mallarını yönetemeyecek olmasıdır. Bir yılın altındaki kısa süresi hapis cezalarında vesayet altına alınma söz konusu olmaz (TCK 49/2)

TMK’nın 407/2 fıkrasına göre cezayı yerine getiren görevli makamın, hükümlünün cezasının infazına başlandığını derhal kendisine vasi atanmak üzere vesayet makamına bildirmesi zorunludur.

TMK’nın 407. maddesine göre kişinin kısıtlanması için hükmün kesinleşmesi ve fiilen infazına başlanmış olması gerekir.

Özgürlüğü bağlayıcı ceza verilmesi nedeniyle kısıtlanan kişi üzerindeki vesayet, hapis cezasının infazının tamamlanmasıyla kendiliğinden ortadan kalkar (TMK 407).

Kişinin kendi isteği üzerine vesayet altına alınması

Kişi, yaşlılığı, sakatlığı, ağır hastalığı, deneyimsizliği nedeniyle kendine ait işlerini gerektiği şekilde yerine getiremiyorsa kendi isteğinin de bulunması şartıyla, bu durumunu kanıtlayarak vesayet makamından kısıtlanma talebinde bulunabilir (TMK 408). TMK, bu durumda ilgilinin isteğini yeterli görmemiş, bunu haklı kılacak sebeplerin varlığını ve mahkeme kararını şart koşmuştur.

TMK 408’e göre, kısıtlanma talebinde bulunan kişinin aynı zamanda, ayırtım gücüne sahip olması gerekir. Bu durum, kısıtlama isteminin talepte bulunan kişi tarafından bizzat yapılması gereğinden kaynaklanır.

İlgilinin kısıtlama yönündeki talebinin açık olması gerekir. Kendi isteğiyle kısıtlanan bir kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren nedenlerin ortadan kalkmasına bağlıdır (TMK 476). TMK 408’e göre kısıtlama kararı verilmesinin ardından ancak kısıtlamayı gerektiren sebeplerin ortadan kalktığı ispatlanırsa kısıtlılığın sona erdirilmesi talep edilebilir.

Vesayet altına alma usulü

1- Sağlık raporu alınması ve dinlenmesi

Kısıtlama kararı verilebilmesi belirli bir usule göre gerçekleştirilir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir (TMK 409/2). Akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlama için resmi sağlık kurulu raporu alınması zorunludur.

TMK 409/2 fıkrasına göre hâkimin, sağlık kurulu raporunu göz önünde tutarak, kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir. Akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı nedeniyle bir kişinin kısıtlanabilmesi için dinlenmesi şart değildir.

Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle bir kimsenin kısıtlanabilmesi için dinlenilmesi şarttır (TMK 409/1). Bu durumda sadece, kısıtlanması istenen kişinin dinlenilmesinden bahsedilmiş, herhangi bir bilirkişi raporu ya da sağlık kurulu raporu alınması gerekliliğinden bahsedilmemiştir (TMK 409/1).

Özgürlüğü bağlayıcı ceza verilmesi durumunda, kısıtlama nedeni doğrudan doğruya yasadan kaynaklandığından, kişinin dinlenmesi gerekmez. Kişinin geçici bir tedbir olarak fiil ehliyetinin sınırlandığı durumlarda da (TMK 420) kısıtlanacak kişinin dinlenmesine ilişkin yasa hükmü uygulanır. Kayyım atanması durumunda da kendisine kayyım atanacak kişi dinlenmelidir.

2-Kısıtlama kararının ilanı

Kısıtlama kararı kesinleşmesini takiben derhal kısıtlının yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur (TMK 410/1). Kısıtlama kararının kesinleştikten sonra ilan edilmesi zorunludur. Kesinleşmeden ilan yapılamaz.

TMK’da sadece kısıtlama kararının ilanından bahsedilmiş olduğundan, ergin olmayan bir kişinin vesayet altına alınması halinde durumun ilan edilmesine gerek yoktur.

Kural olarak herkesin ilandan haberdar olduğu kabul edilir. Üçüncü kişi, kısıtlamayı biliyor ve dolayısıyla iyi niyetli değilse, kısıtlama kararı ilan edilmemiş olsa dahi güvenleri korunmaz. Bu durumda hukuki işlem, karşı taraf sınırlı ehliyetsiz olduğundan geçersizdir.

Kısıtlanan kişinin ayırtım gücüne sahip olması halinde ilanın üçüncü kişilerin iyi niyetini korur.

Vesayet davasında yetkili ve görevli mahkeme

Vesayet işlerinde yetkili mahkeme, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet daireleridir (TMK 411). Görevli mahkeme ise vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesidir. Burada kesin yetki söz konusu olduğundan hâkim tarafından yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınır.

Yerleşim yeri (ikametgah) bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir (TMK 19/1) Kısıtlamaya karar verecek olan mahkeme, kısıtlanması istenen kişinin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir.

Küçüklerin yerleşim yeri anne babasının, ortak yerleşim yeri bulunmuyorsa çocuğun velayetinin bulunduğu tarafın yerleşim yeridir. Kısıtlının yerleşim yerleri ise bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir (TMK 21/2).

Vesayet organları ve vesayet makamı

Vesayet organları şunlardır: Vesayet daireleri, vasi ve kayyım (TMK 396). Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir (TMK 397).

Asıl vesayet makamı sulh hukuk mahkemesidir (TMK 397). Sulh hukuk mahkemesinin vesayete ilişkin görevleri şunlardır:

  • Vasiyi atamak (TMK 413),
  • Vasi atanana kadar geçen sürede gerekli önlemleri almak (TMK 420),
  • Kayyım atamak (TMK 426, 427),
  • Koruma amacıyla kişinin özgürlüğünü kısıtlamak (TMK 433/1),
  • Vasinin yapacağı işlemlerde bazılarına izin vermek (TMK 462),
  • Yıllık rapor ve hesapları incelemek (TMK 464),
  • Vasi hakkındaki şikâyetleri incelemek (TMK 461)
  • Kısıtlamanın kaldırılmasına karar vermek (TMK 472/1)

Vesayet altındaki küçüğün ya da kısıtlı olan kişinin kişiliği, malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini koruyan ve hukuksal işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişiye vasi denir (TMK 403/1).

Kayyım ise belirli işleri görmek ya da malvarlığını idare etmek amacıyla vesayet makamınca atanan kişiye verilen isimdir (TMK 403/2). Vasinin görevinin sürekli olması ve vesayet altında bulunan kişinin kişiliğini koruma görevi olmasına karşın, kayyımın görevi belirli bir iş ya da malvarlığını yönetmek olup, kayyımı olduğu kişinin şahsına ve kişiliğine özen göstermek ve korumak yükümlülüğü yoktur.

Vesayet makamına itiraz

Vasiliğe atanan kişinin, görevin kendisine tebliğinden başlayarak 10 gün içinde vasilikten kaçınma hakkı bulunmaktadır (TMK 422/1).

İlgili olan herkesin, vasinin atandığını öğrendiği günden başlamak üzere 10 gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürme hakkı vardır (TMK 422/2).

Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebeplerinin uygun bulursa yeni bir vasi atar. Sebepler uygun görmezse durumu denetim makamına bildirir (TMK 422/3).

Vesayet görevini/vasiliği kabul yükümlülüğü

Vesayet kamu hukukuna ilişkin bir yükümlülüktür. Bu nedenle de vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasi olarak atanan kişinin bu görevi kabul etmesi zorunludur (TMK 416).

Ancak bu durumun bazı istisnaları vardır. Bu durumlar TMK’nın 416/2 ve 413/3 fıkralarında düzenlenmiştir.

Vesayet görev süresi

Vasilik süresi kural olarak iki yıldır (TMK 456). Sürenin sona ermesinden itibaren vesayet makamı, vesayet altındaki kişinin menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir. Dört yıllık süreyi tamamlayan vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir (TMK 456/3).

Vasiliğin sona ermesi

Vesayetin sona erme nedenleri şunlardır:

1- Vasinin ölümü: Vasinin ölümüyle vasilik görevi sona erer (TMK 479).

2- Vasinin fiil ehliyetini kaybetmesi: Vasinin fiil ehliyetini kaybetmesi halinde de vasilik görevi sona erer (TMK 479).

3- Mahkûmiyet: TCK 53. maddesince kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûmiyet halinde kişi, cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun kalır.

4- Vasinin görev süresinin dolması: Uzatılmadığı takdirde vasilik görevi sürenin dolmasıyla sona erer. (TMK 480).

5- Vasinin görevden çekilmesi: Vasi iki yıllık görev süresini tamamlamadan görevinden çekilemez. Ancak TMK’da bazı hallerde vasinin çekilebilmesine olanak verilmektedir. Bazı hallerde görevden çekilme yükümlülüğü de öngörülmüştür.

Vasinin görevden alınması

Vasinin hangi durumlarda görevden alınabileceği TMK’da sayılmıştır. TMK’nın 483. maddesine göre görevini ağır surette savsaklayan, yetkilerini kötüye kullanana ya da güveni sarsıcı davranışlarda bulunan veya borç ödemede acze düşen vasi, vesayet makamınca tarafından görevden alınır (TMK 483/1).

Vasinin görevini yapmaktaki yetersizliği nedeniyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düştüğü taktirde vesayet makamı kusuru bulunmasa dahi vasiyi görevden alabilir (TMK 483/2).

Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi ya da bütün ilgililer, vasinin görevden alınmasını isteme hakkına sahiptirler. Görevden alınmayı gerektiren nedenlerin mevcut olması durumunu başka bir şekilde öğrenmiş olan vesayet makamının da vasiyi resen görevden alma yükümlülüğü vardır (TMK 484).

Vesayet makamının görevden alma için gerekli araştırmayı yapması ve vasiyi dinlemesi gerekir (TMK 485).

Vesayetin sona ermesi ve sonuçları

Küçükler üzerindeki vesayet, küçüğün ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer (TMK 470/1). Burada erginliğin hangi yolla kazanıldığının önemi yoktur.

Kişi evlenmekle ergin olur. Bu durumda vesayet kendiliğinden sona erer. Erginliğe mahkemece karar verildiği durumlarda, küçüğün hangi tarihte ergin olacağı mahkeme tarafından tespit ve ilân edilir (TMK 470/2).

Evlilik dışı doğmuş olan vesayet altındaki küçük sonradan soybağı kurulursa, vesayet kendiliğinden sona erer (TMK 282). Evlat edinilen küçük üzerindeki vesayet de evlat edinme ile (TMK 314).

TMK’nın 405. maddesine göre bir yıl veya daha fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya nedeniyle nedeniyle kısıtlı bunan kişi üzerindeki vesayet, cezanın infazı ile kendiliğinden sona erer (TMK 471).

Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet ise yetkili vesayet makamının kararıyla sona erer. Vesayeti gerektiren nedenlerin ortadan kalkmasını takiben vesayet makamı talep üzerine vesayetin sona ermesine karar verir (TMK 472). Bu durumlarda vesayet,  vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinin kararıyla sonlanır.

Görevi sona eren vasinin vasilik görevine ilişkin yönetim faaliyeti raporu ve kesin hesabı, görevin sona ermesinden itibaren 15 gün içinde vesayet makamına vermesi gerekir (TMK 489). Raporda malvarlığı ile gelir ve giderin her kalemi niteliği ayrı ayrı gösterilir.

Görevi sonlanan vasinin defter gereğince almış olduğu mallarını, malvarlığı üzerinde tasarruf sağlayacak vasıtaları (örneğin, kiralık kasanın, dairenin anahtarlarını) vesayet altından çıkmış ise bizzat kişinin kendisine, çıkmamışsa yeni vasisine, ölmüşse mirasçılarına teslim edilmek üzere hazır bulundurması zorunludur (TMK 489).

Vasinin, vasilik görevini yerine getirdiği dönemdeki yönetim faaliyetleri raporu ile vesayeti altındaki kişinin mallarıyla ilgili kesin hesabı vesayet makamınca incelenir ve 15 gün içinde karara bağlanır.

Vesayet davası veya vasi atanmasına ilişkin dava ile ilgili sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğinden itibaren 1 yıl sonra zamanaşımına uğrar. Tazmin ettirilemeyen zararlar bakımında devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi 1 yıldır. Bu süre zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından itibaren başlar.