Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Vergi Mahkemelerinde Süre Aşımı Nasıl Belirlenir? Süre Aşılırsa Ne Yapılmalıdır?

Vergi Mahkemelerinde Süre Aşımı Nasıl Belirlenir? Süre Aşılırsa Ne Yapılmalıdır?

Dava Açma Süresi

Bu konuyu, 2577 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinden alın­tılar yapmak suretiyle incelemek durumundayım.

2577 sayılı Kanun’un 7/1. maddesinde, Vergi mahkemele­rinde dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösteril­memesi (ödeme emrinde ve ihtiyat-i haciz uygulama işleminde, dava açma süresi onbeş gündür.) durumunda otuz gün olduğu kurala bağlanmıştır.

Aynı maddenin 2/b bendinde ise, dava açma süresinin, ver­gi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ ye­rine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı tarihten itibaren, tarihi izleyen günden başlayacağı hü­küm altına alınmıştır.

Burada ifade etmek gerekir ki, 213 sayılı Vergi Usul Kanu­nu ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca tesis edi­len işlemlerin tebliği, 213 sayılı Kanunun 93. ve devamı madde­lerinde belirtilen usul ve esaslar dahilinde yapılmaktadır. 4459 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca tesis edilen işlemlerin tebliği ise 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca yapılmaktadır. Bununla birlikte sözü geçen kanunlar mucibince yapılan vergileme ve ceza kesme işlemleri akabinde kesinleşen amme alacaklarının takip ve tahsiline yönelik 6183 sayılı A.A.T.U.H.K. mucibince tesis edilen işlemlerin (ödeme emri, haciz vs.) tebliği de yine 213 sayılı Kanunun tebligata ilişkin hükümleri uyarınca yapılmaktadır.

Maddenin devamında da 3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işleme­ye başlar. 4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygu­lanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işle­min iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptali­ne engel olmaz.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Maddenin dördüncü bendinin vergi mahkemelerinde tatbiki, genellikle, belediyelerce belirlenen bir tarifeye dayalı olarak ücret, :atkı payı veya sair adlarla istenen mali yükümlerde görülmektedir, vergilemc işlemi ile dayanağı tarifenin ilgili maddeleri, sırasıyla uygulama ve düzenleyici işlem olarak kabul edilmektedir.

Elektronik tebligat durumunda, tebliğ tarihi, tebliğ evrakının elektronik ortamdaki adrese ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonudur.

2577 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, Sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı, tatil günlerinin sürelere dahil olduğu, ancak sürenin son gününün tatil gününe rastlaması durumunda, sürenin tatil gününü izleyen alışma gününün bitimine kadar uzayacağı belirtilmiştir. Madde le bahsi geçen tatil günü, resmi tatil ve hafta sonu günleridir, bunların dışında, özellikle bayram tatillerinin öncesinde ve sonrasındaki günlerden sonra, kamu görevlilerinin idari izinli sayılmaları yönünde alınan Bakanlar Kurulu Kararları, dava açma süresini etkilemez, uzatmaz. Bu günlerde, yeteri kadar hakim ve idari personel, işlerin aksamaması adına mahkemelerde bulunmaktadır. Dolayısıyla dava açma süresinin son günü, idari izin günüııe rastlamışsa, davanızı o gün içerisinde açmalısınız.

Dava Açma Süresi İle İlgili Özel Durumlar

Dava Açma Süresinin Son Gününün Adli Tatil veya Mali Tatil Gününe Rastlaması

2577 sayılı Kanun’un 61. maddesinde, “… Vergi Mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler…” hükmüne yer veril­miştir. Anılan hüküm ve aynı Kanunun 8/3. maddesi birlikte na­zara alındığında, dava açma süresinin son günü, çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa, dava açma süresi, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzar. Yani dava açma süresinin son günü 07.09.20… günü olacaktır. Tabi bu gün de resmi tatil ya da hafta sonu tatil günlerine rastlarsa takip eden çalışma gününün bitimine kadar uzayacaktır. Çalışmaya ara vermeden yararlanamayan vergi mahkemelerine açılacak dava­larda da durum bu şekildedir.

5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “(1) Her yıl temmuz ayının birinden yirmisine ka­dar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanır. Haziran ayının son gü­nünün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlar. … 3) Vergi Usul Kanunu hü­kümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri malî tatil süresince işlemez. Belirtilen süre­ler malî tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar…(7) Gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak malî tatil uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Alıntı yapılan Kanun hükümleri, yasa yapma tekniği açısın­dan bulunduğu yer ve içerikleri itibarıyla son derece tartışılabilir olmakla beraber dava açma süresini doğrudan etkilediğinden, göz ardı edilmemelidir.

Yukarıda anılan yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğin­de, dava açma süresinin son günü temmuz ayının birinci gününe rastlarsa dava açma süresi 07.09.20.. tarihine kadar uzamaktadır.

2577 Sayılı Kanun’un 10. ve 11. Maddelerinin Vergi Mahkemelerinde Açılan Davalarda Tatbiki

2577 Sayılı Kanun’un 10. Maddesinin Tatbiki

2577 sayılı Kanunun 10. maddesinde, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabileceği, altmış gün içinde bir ce­vap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, vergi mahkemelerine dava açabileceği, altmış günlük süre içinde ida­rece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebi­leceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçeme­yeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlar­ca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği kurala bağlanmıştır.

Maddenin son cümlesinde “… altmış gün içinde…” denilme­sine karşın, buradaki süre, Yüksek Yargı Organları kararlarında ve bilimsel yayınlarda, genel dava açma süresi (Vergi Mahke­melerinde otuz gün) olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda ki bölümlerde, Vergi Usul Kanununun 116 ve de­vamı maddelerinde kendine yer bulan düzeltme-şikayet prosedüründen bahsetmiştik. Düzeltme başvurusunun dava açma sü­resi geçtikten sonra yapılabileceği kuralı dışında düzeltme ve şikayet başvurularının hangi sürelerde yapılacağına, başVuralar üzerine ne kadar süre içerisinde işlem tesis edileceğine ve tesis edilen işlemlerin mahiyetlerine ilişkin olarak Vergi Usul kanu­nunda her hangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İşte bu nokta­da, 2577 sayılı Kanunun 10. maddesindeki sürelerin ve kavram­ların kıyasen uygulandığı bilinmelidir. Yüksek yargı orgam içti­hatları ile iki ayrı Kanun arasında bu türden bir ilgi kurulmuştur.

Bunun dışında, (uygulama en çok karşılaşılan) ilgüj jdari mercilere; haksız ve yersiz alındığı ileri sürülen vergilerin iade­si, vergi mükellefiyetlerinin kaldırılması (mükellefiyet tesisi sürecinde yapılan başvurular ile karıştırılmamalıdır.),  ve mahsup uygulamalarına ilişkin olarak yapılan başvurular ve bu başvurular üzerine tesis edilen işlemlere karşı açılan davalarda, dava açma süresi yönünden yapılan incelemelerde, anılan mad­de hükmü esas alınmaktadır.

2577 Sayılı Kanun’un 11. Maddesinin Tatbiki

2577 sayılı Kanunun 11. maddesinde, İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri aimması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makam­dan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye baş­lamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, iste­ğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde davacına süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı kurala bağlanmıştır.

Madde başlığında da belirtildiği üzere, üst makamlara baş­vurma, genel olarak vergi mahkemelerinin görev alanına giren her işleme karşı dava açılmazdan önce izlenilebilecek bir yol­dur. Ancak 6183 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen işlemlere (ödeme emri, haciz, satış vb.) karşı, bu madde kapsamında yapı­lan başvuruların, dava açma süresini durdurmayacağı yönünde Danıştay kararlarının mevcut olduğu bilinmelidir.

Mahkemelerce, başvurunun, üst makama veya işlemi tesis eden makama yapılması hususunda, maddenin lafzı katı yorum- lanmamaktadır. Yani, üst makam bulunsa dahi işlemi tesis eden makama yapılan başvuru, anılan madde kapsamında yapılmış bir başvuru olarak değerlendirilebilmektedir.

Uzlaşma

Uzlaşma müessesesi, 213 sayılı Kanunun, Üçüncü Bölü­münde, ek maddeler halinde kendisine yer bulmuş olup, özellik­leri ve kapsamı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız, ilgili maddeleri ve Uzlaşma Yönetmeliğini okumalısınız.

Uzlaşma başvurusu ve görüşmeleri, dava açma süresini doğrudan etkilemektedir.

213 sayılı Kanunun, Üçüncü Bölüm, ek 7/4. maddesinde, “Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muha­tabı; tarhedilen vergiye veya kesilen eczaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar” hükmüne yer verilmiştir.

Benzer düzenleme 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 244. maddesine de konu edinilmiştir. Anılan maddenin birinci ben­dinde, “… Uzlaşma talebi, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, henüz itiraz başvurusu yapılmamış gümrük vergileri ve cezalar için yapılır. Uzlaşma talebinde bulunulması halinde, iti­raz veya dava açma süresi durur, uzlaşmanın vaki olmaması ve­ya temin edilememesi halinde süre kaldığı yerden işlemeye baş­lar, ancak sürenin bitimine üç günden az kalmış olması halinde süre üç gün uzar…” kuralına yer verilmiştir.

Anılan maddelerin lafzı, son derece açık ve anlaşılabilir olduğundan ayrıca bir izahatta bulunulmasına gerek görmü­yorum.

Adli veya Askeri Yargı Mercilerinde Açılan Davaların, Görev Yönünden (Vergi Mahkemelerinin Görevli Olduğu) Reddi

2577 sayılı Kanunun 9/1. maddesi uyarınca, çözümlenmesi Vergi Mahkemesinin görevine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların, görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde yetkili vergi mahkemesinde dava açıl­ması gerektiği ve görevsiz yargı mercine başvurma tarihinin, vergi mahkemesine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hu­suslarını bilginize sunalım.

Süre Ret

Davanın, dava açma süresi içerisinde açılmaması nedeniyle süreaşımma uğraması durumunda, mahkemelerce, 2577 sayılı Kanunun 15/1-b. maddesi uyarınca “Süre Ret” kararı verilir. Bu karara karşı istinaf yolu açıktır.

1982 Anayasası’nın 40/2. maddesinde, uyuşmazlığa konu iş­lemi tesis eden idarenin, işlemin ilgilisi olan kişiye/kişilere han­gi kanun yolları ve mercilere, hangi sürelerde başvuracağını be­lirtmek zorunluluğu vardır. Ancak ne yazık ki, ilgili idari kurum ve kuruluşlarının söz konusu Anayasa hükmünü ihlal ettiklerine şahit olunmaktadır. Bu nedenle, dava açma süresinin kaçırılması durumunda, tebliğ aldığınız işlem muhteviyatında, dava açma süresi ile ilgili bir bilgi bulunmuyor ise, durumu, dava dilekçe­sinin “Tebliğ Tarihi” bölümüne yazmayı unutmayınız.

Özel esaslara alınma, mükellefiyet tesisi, haciz varakaları gibi kesin ve icrai nitelik taşıyan bazı işlemler ilgilisine tebliğ edilmemektedir. Bununla birlikte söz konusu işlemlere vakıf olunması üzerine açılan davalarda, dava açma süresi yönünden ıttıla (öğrenme) tarihi esas alınmaktadır. Anılan türdeki işlemler, süreklilik arz eden ve her daim ilgilisinin menfaatini ihlal eden işlemler olduklarından, tesis edildikleri tarihlerden uzunca süre­ler geçmiş olsa da ıttıla tarihinden itibaren genel dava açma sü­resi içerisinde dava konusu edilebilirler.