Vergi Davasına Konu Olabilecek İşlemler Nelerdir?
Vergi/Ceza İhbarnamesi
Uygulamada en çok karşılaşılan ve mahkemelerde en çok davaya konu edinilen işlem vergi/ceza ihbarnameleridir. Bu ihbarnameler, Mal Müdürlükleri, Vergi Dairesi Müdürlükleri ve Belediyelerce düzenlenir ve tarh edilen vergi, harç ve kesilen cezayı gösterir belgelerdir. Söz konusu ihbarname, hem vergi- yi/harcı hem de cezayı (genellikle verginin bir veya üç katı tutarında) kapsayabileceği gibi yalnızca eczadan (genellikle usulsüzlük ya da özel usulsüzlük cezası) ibarette olabilir.
İhbarnamenin esası ve muhteviyatı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 34. ve 35. maddelerinde düzenlenmiştir. 35. madde de yer verilen unsurların, davaya konu edeceğiniz ihbarnamede bulunup bulunmadığını, bu unsurlardan hangilerindeki eksikliklerin ya da yanlışlıkların esasa etkili nitelikte olduğunu incelemek size düşmektedir.
Re’sen, ikmalen ve idarece yapılan tarhiyatlara konu vergiler; KDV, Gelir Vergisi, Gelir Geçici Vergisi, Stopaj Vergisi, Kurumlar Vergisi, Kurum Geçici Vergisi, ÖTV, MTV, BSMV, Damga Vergisi, Emlak Vergisi (Belediyelerce) vb., harçlar; tapu, yargı, kaynak suları harcı vb., cezalar; usulsüzlük, özel usulsüzlük, vergi ziyaı cezası olabilir. Anılan vergi ve cezaların doğuşu, mükellefi, kapsamı ve daha bir çok özelliği aynı adı taşıyan kanunlarda ve Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiştir.
İki Numaralı Vergi/Ceza İhbarnamesi
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/5. maddesinde, “Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Re’sen, ikmalen ve idarece yapılan tarhiyatlara ilişkin ver- gi/ceza ihbarnamelerine ya da ödeme emirlerine karşı açılan davanm/davalarm “Ret” ya da “Kısmen Ret” kararı ile sonuçlanması akabinde, 2577 sayılı Kanun’un 28/5. maddesi ile 213 sayılı Kanun’un 112. maddesi uyarınca ve ÎHB 2 kodu ile düzenlenen bu ihbarnamede, vergi mahkemesi kararı uyarınca hesaplanan vergi ve ceza tutarları ile birlikte genellikle mahkemece hükmedilen harç ve gecikme faizi de yer alır.
Bu ihbarnamelere de dava açılması mümkündür. Ancak yapılan yargılamada tarhiyatın esası incelenmez, tutar bazında ilk ihbarname ile Mahkeme kararı ile hükmedilen vergi ve ceza tutarları arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve tabi ki yargı harcının doğru olup olmadığı incelenir. Uygulamada gecikme faizinin hesabında yanlışlıklar yapıldığına rastlanılmaktadır.
6183 sayılı A.A.T.U.H.K.’nun 58/4. maddesinde, “… İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı %10 zamla tahsil edilir…” hükmüne yer verilmiştir. Anılan Yasa hükmü uyarınca, ödeme emrine karşı açılan davada, Mahkemece “Ret” ya da “Kısmen Ret” kararı verilir ise bu kararlara konu amme alacağının %10’u oranında haksız çıkma zammı hesaplanarak, iki no.lu ihbarnamenin ilgili bölümüne işlenmektedir. Haksız çıkma zammının istenilebilmesi için dayanak alınan mahkeme kararının kesinleşmesi gerektiğinin, Danıştay içtihatlarıyla kabul edildiğini belirtelim.
Tahakkuk Fişi
Türk Vergi Uygulamasında beyana dayalı tahakkuk esastır. Yani kural olarak muhtelif vergi türlerine ilişkin olarak verilen beyannamelere istinaden tahakkuk işlemi yapılır ve bu durumu gösterir belgenin ismi tahakkuk fişidir. îstisna olan, yukarıda belirtildiği üzere tarhiyata dayalı tahakkuktur.
Yine kural olarak, mükellefler tarafından verilen beyannamelere istinaden yapılan tahakkuklara karşı dava açılamaz (V.U.K. 378/2). Dava açılır ise “Dava Ret” kararı ile sonuçlanır.
Bu kuralın bir istisnası yukarıda değinildiği üzere 213 sayılı Kanunun 116. ve devamı maddelerinde yer alan vergi hataları, diğeri de ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerdir.
İhtirazi kayıt, şerh olarak beyannameye yazılır, beyanname üzerine işlenemiyor ise ayrı bir dilekçeyle de verilebilir. Önemli olan husus, beyannamenin verildiği tarihte veya ilgili yasalarda beyanname verilmesi bir süre öngörülmüş ise bu süre hitama ermeden söz konusu iradenin yazılı olarak ortaya konulmasıdır.
Beyanname ihtirazi kayıtla verildiyse, tahakkuk fişinin her hangi bir yerinde (genellikle sol alt köşesinde) bu şerh yer alacaktır. İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere istinaden yapılan tahakkuklara karşı dava açılabilir. Bu yol, üzerinde ihtilafa düşülen vergileme işlemlerinde, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizine muhatap olmamak ve uyuşmazlığı bir an önce vergi mahkemelerine taşımak amacıyla tercih edilmektedir. Ancak unutulmamalı ki beyannameye ihtirazi kayıt şerhinin konulması tahsil işlemlerini durdurmaz. Tahsil işlemlerinin durması için davaya bakan Mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verilmelidir.
Her yıl kendiliğinden tahakkuk eden vergilerde (emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi) ihtirazi kayıt söz konusu değildir. Bu tahakkuklara karşı, ilgili yasalarda belirtilen ödeme müddetleri içerisinde yapılacak ödeme (mümkün ise ödemeyi gösterir belgeye ihtirazi kayıt şerhi konulabilir) tarihlerinden itibaren yasal dava açma süresi içerisinde dava açılabilir.
Düzeltme ve Şikâyet Başvurularının Reddi Yolunda Tesis Edilen İşlemler
Vergi/Ceza ihbarnamelerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren işleyecek 30 günlük dava açına süresinin geçirilmesi durumunda, ihbarnameye konu vergi ve cezalar kesinleşmiş ve tahsil safhasına gelinmiş olmaktadır.
Ancak 213 sayılı Kanunda, bu duruma ilişkin olarak, mecburi olmayan, bir idari itiraz prosedürü öngörülmüştür.
Vergi Usul Kanunu’nun 116. ve devamı maddelerinde yer alan vergileme ve hesap hatalarının, ihbarnameye konu vergileme işleminde vuku bulduğuna inanıyorsanız, yasada öngörülen prosedürü işleterek, ihtilafı vergi mahkemesi nezdine taşıyacak idari işlemi tesis ettirme imkanına kavuşabilirsiniz. Ancak unutulmamalı ki bu süreç, şekli ve madde de sayılan hallerde sınırlı bir yargısal denetimi öngörür niteliktedir ve ret işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmediği sürece tahsil sürecini etkilemez.
Mükellefiyet Tesisi
Vergi yoklama memurları ve inceleme elemanları tarafından yapılan tespitler ve incelemeler akabinde müvekkiliniz adına genellikle geçmişe dönük, belirli bir tarih esas alınmak suretiyle muhtelif vergi türlerine ilişkin olarak mükellefiyet tesis edilebilir veya var olan mükellefiyetin nevi (basit usul, gerçek usul) değiştirilebilir.
Mükellefiyet tesis işlemlerine ilişkin olarak mükelleflere her hangi bir bildirimde bulunulmamaktadır. Mükellefiyet tesisinden, genellikle müvekkiliniz adına ihbarname tebliğ edildiğinde ya da süreç müvekkilinizin adresinde bulunamaması nedeniyle ilanen tebliğ yoluyla işlemişse ödeme emri tebliği veya haciz safhasında da vakıf olunabilir.
Bu durumda vakıf olunan tarihten itibaren mükellefiyet tesisi işleminin iptali istemiyle, yasal süresi içerisinde, mahkemeye dava açılabileceği gibi, 2577 sayılı Kanunun 11. maddesinde düzenlenen itiraz mekanizması işletilerek, verilen ret kararına (itirazın reddi kararı), kalan dava açma süresi içerisinde dava açılabilir.
Bunun dışında müvekkiliniz, belli bir tarihten itibaren ticari faaliyetini icra etmediği iddiasında ise 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi mucibince, anılan tarihten itibaren mükellefiyet kaydının kaldırılması istemiyle idareye yapılacak başvuru üzerine alınan karara (başvurunun reddi kararı) karşı da dava açılabilir.
Gümrük Müdürlüklerince Tesis Edilen İşlemler
4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamı itibariyle son derece teknik, spesifik düzenlemeler içermektedir. Bildiğim kadarıyla Hukuk Fakülteleri müfredatında bu Kanun ve uygulamaları yer almamaktadır. Dolayısıyla bir hukukçunun, vergi mevzuatına karşı olan mesafesinin en uzak olduğu noktadadır.
Yasadan kaynaklanan vergi uygulamalarının somutlaşmış halleri, gümrük vergileri (ithalattan kaynaklanan gümrük vergisi, KDV, ÖTV, KKDF gibi) tahakkuku kararları (VUK.’na göre yapılan tahakkuklar ile Gümrük Kanuna göre yapılan tahakkuklar, esaslı farklılıklar içermekte olup karıştırılmamalıdır.), para cezası kararları ve idari kararlardır.
4458 sayılı Kanunun 242. maddesinde, söz konusu işlemlere karşı idari itiraz prosedürü öngörülmüştür. Maddenin lafzından her ne kadar ihtiyari bir başvuru yolu olduğu düşünülse de Danıştay içtihatları doğrultusunda zorunlu kılınmıştır. İtiraz prosedürü tamamlandıktan sonra nihai işleme karşı vergi mahkemelerinde dava açılacaktır. Aksi halde yani anılan işlemlere karşı doğrudan dava açılması durumunda mahkemelerce, 2577 sayılı Kanunun 14/3-b maddesi ve 15/1-e maddesi uyarınca “Mercine Tevdi” kararı verilmektedir.
Burada belirtmek gerekir ki Gümrük Kanunu esas ve usulleri ile uygulamaları çok kapsamlıdır. Ayrıca spesifik kavram ve kurumlan barındırmakta ve yapısı gereği sık sık değişiklikleri maruz kalmakta olduğundan konu üzerinde ihtisaslaşmak için ciddi emek ve uzun mesai harcamak gerekmektedir.
Belediyelerce Tesis Edilen İşlemler
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ile 2464 sayılı Belediye (iclirleri Kanunu uyarınca yapılan vergi tarh-tahakkuku, ücret adı altında istenilen mali yükümler ve tarifeler ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49. maddesi mucibince alman çınlak vergisine esas arsa m2 birim değerlerinin belirlenmesine ilişkin takdir komisyonu kararları mahkemelerde en çok karşılaşılanlarındandır.
Bu işlemlere dava açarken, işlemlerin tesisi sırasındaki usul ve şekil kurallarına riayet edilip edilmediğinin özenle irdelenmesinde fayda vardır.
Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, söz konusu işlemler belediyelerce tesis edildiğinden, bu işlemlere karşı idare mahkemelerine dava açılması gerektiği yönünde hatalı bir anlayış vardır. Bu durumun sakıncası ise Vergi Mahkemesine dava açma süresinin kaçırılmasıdır (idare ve vergi mahkemelerinin konularına giren işlemlere karşı farklı dava açma süreleri (sırasıyla 60 gün ve 30 gün) öngörülmüştür.).
6183 Sayılı Kanun Mucibince Tesis Edilen İşlemler
Ödeme Emri
6183 sayılı Kanunun 55. maddesi uyarınca düzenlenmektedir. Uygulamada en çok karşılaşılan işlemlerdendir. Gerçek veya tüzel kişi, tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi ve ortakları adına düzenlenir ve takip muamelelerinin ilk ayağıdır.
Genel olarak vergisel işlemlere karşı dava açma süresi otuz gün olup, ödeme emrine karşı dava açma süresi ise onbeş gündür. Bu süre içerisinde doğrudan dava açılmasına, 2577 sayılı Kanunun 11 Maddesinde yer alan idari itiraz prosedürünün işletilmcmesine (Danıştay’ın bazı kararlarında, ödeme emrine karşı, ödeme emrini dü zenleyen merciye veya üst merciye yapılan başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı kabul edilmiştir.) özen gösterilmelidir.
Önemle belirtmek gerekir ki vergi dairesi müdürlüklerince düzenlenen, konusu, vergi mahkemesinin görev alanına girsin girmesin tüm ödeme emirlerinde “… 15 gün içerisinde Vergi Mahkemesine dava açılabilir…” ibaresi yer almaktadır. Vergi dairesi müdürlüklerinin bu yanlış yönlendirmesi, davanızın çözümünün gereksiz yere uzamasına ve yargılama giderlerinin artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, ödeme emri muhteviyatı alacağın vergi mahkemesinin görev alanına girip girmediğini araştırmak önem arz etmektedir.
Ödeme emirleri genellikle vergi dairesi müdürlüklerince dil zenlenmektedir. Bunun dışında, belediyelerin ve gümrük müdıiı lüklerinin, tahakkuk ettirdikleri vergi, harç ve cezaların tali ıh amacıyla ödeme emri tanzimine yetkili oldukları bilinmelidir.
Teminat İsteme, İhtiyati Tahakkuk, İhtiyati Haciz
Bu kavramlar 6183 sayılı Kanun’un 9., 13., 17. maddelerinde tanımlanmış, usul ve şartları belirlenmiştir. Genel itibariyle, henüz usulü dairesinde kesinleşip tahsili safhasına gelmeyen vergiler, cezalar ve bunların ferilerinin tahsilinin güvence altına alınması gayesiyle yasada belirtilen koşulların vukunda tesis edilebilen işlemlerdir. Bu işlemler ile tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil sıralamasına bir parantez açılmakta, zamanı geldiğinde ihtiyati tahakkuk kesin tahakkuka, ihtiyati haciz kat’i hacze dönüştürülmektedir.
6183 sayılı Kanun’un 15. maddesinde yer alan onbeş günlük dava açma süresi, ihtiyati haciz uygulama işlemi (fiili haciz) için öngörülmüş olup, ihtiyati haciz kararına (her ne suretle (tebliğ, öğrenme vs.) haberdar olunursa olunsun) karşı dava açma süresi 30 gündür.
Haciz
Vergileme ve tahsil sürecinin son aşamasıdır. Genel olarak haczin icrası ile vakıf olunur ve bu tarihten itibaren dava açma süresi işlemeye başlar.
Yukarıda, ödeme emri, başlığı altında belirtilen 2577 sayılı Kanunun 11. maddeye ilişkin açıklamalar haciz işlemleri için de geçerlidir.
Süregelen, daha doğru ifadeyle tekrarlanan haciz muamelelerinde (örneğin maaş haczi) her tahsil işlemi, öğrenildiği tarihten itibaren 30 günlük dava açma süresi içerisinde davaya konu edilebilir.
Haciz işlemleri ile mülkiyet hakkına doğrudan müdahale durumu söz konusu olduğundan, Danıştay kararlarında dava açma süresi yönünden farklı yorumlara gidilebildiği görülmüştür.
Belirtmek gerekir ki yukarıda bir sınıflandırma yapılmamıştır. Vergi mahkemelerinde sıklıkla dava konusu edilen işlemleri başlıklar halinde (küçük, usulü bilgiler vererek), somutlaştırılarak bilginize sunulmuştur.
Konu başlıklarını, özel esaslara alınma (kod listesi), sakatlık indirimi, ihbar ikramiyesi, tecil-terkin, mahsup-iade, haksız ve fazladan alman vergilerin iadesi, Mahkeme kararının yerine getirilmemesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepleri, arsa m2 birim değerlerinin belirlenmesine ilişkin kıymet takdir komisyonu kararı, hacizli malların satış ve kıymetlerinin takdirine ilişkin işlemler, teminatın paraya çevrileceği yolunda tesis edilen işlem,… şeklinde uzatabiliriz.
Anayasa’nın 125. maddesinde de ifade edildiği üzere idarenin her türlü eylem ve işlemi dava konusu edilebilir. Dolayısıyla vergi mevzuatından kaynaklanan her türlü kesin ve icrai işlemlere karşı yargı yolu açıktır.