Vergi Dava Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?
İdari yargıda yazılı yargılama usulü geçerli olduğundan, özellikle dava dilekçesi ve savunmaya cevap dilekçesinin özenle hazırlanması gerekmektedir. Usulüne uygun olarak hazırlanan dava dilekçeleri hem dava açmakla hedeflenen gayeye ulaşmayı kolaylaştırır hem de yargılama süresinin ve dolayısıyla hakkın yerine getirilmesinin gereksiz yere uzamamasına engel olur.
Dava dilekçesinde bulunması gereken unsurların listelenmiş hali şöyledir.
- Mahkemenin Adı,
- Yürütmenin Durdurulması ve-veya Duruşma İstemi
- Davacı ve Vekili, Adresleri
- Davalı, Adresi
- Dava Konusu İşlem
- Dava Konusu İşlemin Tebliğ Tarihi
- Açıklamalar
- Sonuç ve İstem
- Ad, Soyad ve İmza
- Ekler
Mahkemenin Adı
Dava dilekçeleri, Vergi Mahkemesi Başkanlıklarına hitaben yazılır. Önemle belirtmek gerekir ki, “Vergi Dairesi Başkanlığı” yazmaktan sakının, çünkü bu durum, dilekçenizin kayda alınmamasına veya geç alınmasına sebep olabilecektir.
Yalnızca tek vergi mahkemesi olanla illerde, ilin isminin devamına “Vergi Mahkemesi Başkalığı’na” ibaresi eklenir (örnek; “Denizli Vergi Mahkemesi Başkanlığı’na”).
Birden fazla Vergi Mahkemesi olan illerde, ilin isminin devamına “Nöbetçe Vergi Mahkemesi Başkanlığı’na” ibaresi eklenir (Örnek; “İstanbul Nöbetçi Vergi Mahkemesi Başkanlığı’na”).
Davanın, hangi il vergi mahkemesinde açılacağı hususu 2577 sayılı Kanunun 37. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Anılan madde de, “Bu Kanununa göre vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme: a) Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezalan kesen, b) Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle Vergi Usul Kanunu gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, c) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunun uygulanmasında, ödeme emrini düzenleyen, d) Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan, Dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesidir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Esasen 1982 Anayasası’nın 40/2. maddesinde de belirtildiği üzere, uyuşmazlığa konu işlemi tesis eden idarenin, işlemin ilgilini olan kişiye/kişilere hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını belirtmek zorunluluğu vardır. Ancak ne yazık ki, ilgili idari hinim ve kuruluşlarının söz konusu Anayasa hükmünü ihlal etliklerine şahit olunmaktadır. Bu nedenledir ki gerekli incelemeyi yapıp davanızı doğru vergi mahkemesinde açmalısınız.
Yürütmenin Durdurulması ve-veya Duruşma İstemi
Yürütmenin Durdurulması İstemi
Konu, 2577 sayılı Kanunun 27. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1/1. bendinde de belirtildiği üzere, vergi mahkemelerinin görev alanına giren işlemlere karşı dava açılması, işlemin yürütülmesini durdurmaz. Ancak bu kuralın en önemli istisnası vmc vergi mahkemelerinde görülen vergi ziyaı cezalı muhtelif vcıgi ve harç tarhiyatları ile vergiden bağışık ceza kesme işlemleridir. Yani tüm vergi/ceza ihbarnamelerine (ikino.lu vergi/ceza ihbarnameleri hariç), gümrük vergilerine ilişkin ek tahakkuk, tahakkuk ve ceza kararlarına (bunlara ilişkin Bölge Müdürlüğü kararları) karşı dava açılması durumunda söz konusu işlemlerin icrası kendiliğinden durur, takip ve tahsilat safhalarına geçilmez.
Dolayısıyla bu işlemlere karşı açılan davalarda “Yürütmenin Durdurulması” isteminde bulunulması gerekmez. Açıkçası bulunulmaması daha doğrudur. Çünkü, bu işlemlere karşı “Yürütmenin Durdurulması” isteminde bulunulursa, mahkemelerce, “Yürütmenin Durdurulması İstemi Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığı” karar verilir. Söz konusu karar taraflara tebliğe çıkarılır ve karara itiraz edilir ise dosya ilgili bölge idare mahkemesine gönderilir. Yargılama süresinin uzamaması, giderlerin artmaması ve mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi açısından bu hususa büyük önem arz etmektedir.
Yukarıda anılan işlemler dışında kalan diğer işlemlere (düzeltme-şikayet işlemleri, ödeme emri, haciz, mükellefiyet tesisi, özel esaslara alınma vb.) karşı dava açılması, söz konusu işlemlerin icrasını durdurmaz. Bu işlemlere karşı açılan davalarda 2577 sayılı Kanunun 27. maddesinin 1/2. bendinde belirlenen şartların oluştuğu iddiasındaysanız yürütmenin durdurulması isteminde bulunmanız, müvekkilinizin yararına olacaktır.
İdare mahkemelerinden farklı olarak vergi mahkemelerinde açılan davalarda, yürütmenin durdurulması istemi harca tabi değildir.
Duruşma
Vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü geçerli olduğundan, yargılama dosya (dilekçeler) üzerinden yürütülür. Yasa koyucu bu duruma bir istisna getirmiş olup, 2577 sayılı Kanun’un 17. maddesinde açılandığı üzere mahkemelerce kendiliğinden ya da tarafların talebi ile duruşma yapabilmektedir.
Konusu belirli bir parayı ihtiva eden işlemlerde, para tutarı 53.000.-TL (2020 yılı için) ve üzeri ise, dava dilekçesinde “Duruşma İstemlidir” şerhi ile duruşma isteminde bulunulabilir. Bu durumda mahkemece duruşma yapılması zorunludur. Anılan tutarın altındaki işlemlerde, duruşma istenmesi durumunda, duruşmanın yapılması mahkemenin takdirindedir.
Konusu belirli bir parayı ihtiva etmeyen işlemlerde (mükellefiyet tesisi, özel esaslara alınma vb.) duruşma isteminde bulunulması durumunda duruşma yapılması zorunludur.
Bunların dışında, mahkemelerce, her hangi talebe ve meblağa bağlı olunmaksızın resen duruşma yapılmasına karar verilebilir.
Temyiz ve istinaf aşamasında duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.
“Yürütmenin durdurulması” ve “Duruşma” usul ve esasları, ilerleyen bölümlerde ele alınacağından, bu aşamada yukarıda değinilen hususlarla yetinilecektir.
Davacı ve Vekili, Adresleri
Gerçek kişilerin ad ve soyadları, tüzel kişilerin unvanları doğru ve eksiksiz bir şekilde yazılmalıdır. Davaya konu edilen işlemde yer alan isim veya unvanlar ile dilekçedeki isim ve unvanlar arasında farklılık olmamalıdır. Özellikle davacı kadın ise kızlık, evlilik soyadları veya tüzel kişilerdeki unvan ve tür değişiklikleri durumlarında, bu hususları belirtir ibareler konulması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar, avukat, avukatlık şirketleri içinde geçerlidir.
Avukat marifetiyle takip edilen davalarda, avukatın yanı sıra davacının da adresinin yazılması zorunlu değildir ancak faydalıdır. Çünkü, her hangi bir sebeple vekalet ilişkisinin sona ermesi durumunda tebliğ sorunlarının doğması engellenmiş olur.
Ayrıca bu bölümde, gerçek kişilere ait T.C. Kimlik Numarasının ve varsa artan posta ücretlerinin iadesini teminen IBAN numarasının yazılı olması gerekmektedir.
Davalı, Adresi
Vergi mahkemelerinde, davalı olarak, işlemi tesis eden merciye göre; Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Dairesi Başkanlığı olan illerde Vergi Dairesi Başkanlıkları, olmayanlarda Vergi Dairesi Müdürlükleri (ya da Mal Müdürlükleri), Belediye Başkanlıkları, Gümrük Müdürlükleri yazılır.
Açacağınız davada, hasmı belirlemekte tereddüte düştüyseniz endişe etmeyin, dilekçenin “Davalı” kısmı boş bırakılsa dahi, 2577 sayılı Kanunun 15/1-c. maddesi uyarınca doğru hasım mahkemece belirlenecektir.
Dava Konusu İşlem
Vergi mahkemesinde açılacak davaya konu edilecek işlemin hiç bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulması gerekmektedir.
Öncelikle davaya konu işlemin tarih ve sayısının belirtilmesi, işlemin muhteviyatında vergi, harç ya da vergi ziyaı cezası var ise bunların nevi, dönem ve tutarlarının açıkça, kalem kalem yazılması gerekmektedir.
Önemli olan husus, işlemin, açık ve yalın bir şekilde ortaya konulmasıdır.
Bir diğer önemli husus da, dava dilekçesinde yazılan, dava konusu işleme ilişkin bilgilerle (tarih, sayı, vergi, harç ve cezaların tür, dönem ve tutarları vs.), dilekçe ekinde bir örneği ibraz edilen, dava konusu işlem muhteviyatı bilgiler arasında tutarsızlık bulunmaması gereğidir.
Birden fazla işleme karşı bazı durumlarda aynı dilekçeyle dava açılabileceği gibi bazen de ayrı dilekçeler ile birden fazla dava açılması gerekebilir. Bu konu burada ele alınmayacak, ilerleyen bölümlerde detaylı bir şekilde incelenecektir.
Dava Konusu İşlemin Tebliğ Tarihi
Dilekçeye işlemin tebliğ tarihinin yazılması, davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için zorunludur. Dava konusu işlem, tebliğ dışında başka bir yolla öğrenilmiş ise bu durumda ıttıla (öğrenme) tarihinin yazılması gerekmektedir.
Zorunlu idari itiraz yoluna tabi işlemlerde, her bir işlemin ve tebliğ tarihinin yazılmasında fayda vardır.
Başvurular zımnen reddedilmiş ise başvuru tarihi ve zımnen red (sürenin son gününü takip eden gün) tarihi yazılmalıdır.
Açıklamalar
Bu bölümün başlangıcında maddi olayı kısaca özetlemek gerekir.
Böyle bir girişin pratik faydası, mahkemenin ve özellikle dosyayı inceleyen hakimin, geniş vergi mevzuatı içerisinde, uyuşmazlıkta irdelenecek mevzuata odaklanmasını kolaylaştırmak, bu yolla ilk incelemenin ve dosyanın karar aşamasına getirilmesine ilişkin sürecin kısaltılmasına zemin hazırlamaktır.
Açıklamalar bölümünün girişi bu şekilde yapıldıktan sonra, davanın sebepleriyle, işlemdeki hukuka aykırılıklarla ilgili olarak mesleki bilgi ve becerilerinizi konuşturmaksınız. îdari yargılamada re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Yani hiç bir açıklamada bulunmaksızın, yalnızca, işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali/kaldırılması isteminde bulunulabilir. Ancak ileri sürülecek esaslı iddialar, mevzuatın yorumlanması, yüksek yargı kararlarından alıntılar vb. beyanlar, hem yargılama kalitesini arttıracak hem de hakkın yerine getirilmesine katkı verecektir.
Sonuç ve İstem
Bu bölümde;
- Dava konusu işlem bölümünde belirtilen işlemin (yalnızca tarih ve sayısını belirterek) iptal/kaldırılması, ödenen tutarın (faiziyle) iadesi,
- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesi (esasında İdari Yargıda bu istem açıkça yazılı olmasa da, Mahkemece, davanın sonucuna yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilir.)
istemlerinde bulunulmalıdır.
- Duruşma ve yürütmenin durdurulması,
- Bilirkişi (keşif) incelemesi,
- Bağlantı,
- Davanın İhbarı
- Tebligatın memur eliyle yapılması ve savunma verme süresinin kısaltılması,
istemlerinde bulunulabilir.
Bunların dışında, sonuç ve istem bölümüne ilave edilecek her türlü talep, usulü sıkıntılar çıkmasına sebep olabilir.
- Faiz İstemi
Yeri gelmişken, faiz talebi ve vergi mahkemelerince hükmedilen faiz ile ilgili açıklamada bulunmak istiyorum.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, uygulamada, bu konuya ilişkin olarak, yüksek yargı organlarının istikrar kazanmış kararları bulunmadığından, vergi yargısı mercilerince farklı kararlar verilebilmektedir.
Haksız, fazla ve yersiz alındığını düşündüğünüz vergilerin, harçların iadesine ilişkin olarak yapılan başvuruların reddine yönelik işlemlere karşı açılan davalarda, söz konusu işlemlerin iptali ile birlikte tahsil edilen tutarların faiziyle iadesi isteminde de bulunabilirsiniz.
Ancak, her daim, talep edilen faizin türü, başlangıç tarihi gibi hususlarla ilgili olarak 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine îlişkin Kanun hükümlerini esas alırsanız yanılabilirsiniz.
213 sayılı Kanunun 112. maddesinin 4. 5. ve 6. bentlerinde “… Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120’nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir. Vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120’nci madde hükümlerine göre ret ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.) îhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararma göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır ….” hükümlerine yer verilmiştir.
Bu halde, 213 sayılı Kanun mucibince ve fakat fazla veya yersiz olarak tahakkuk ettirilip tahsil edilen vergi ve harçlar ile ilgili olarak, tahsil edilen tutarların iadesi ile birlikte faiz isteminde bulunulması durumunda, anılan Kanunun 112. maddesi hükmünün tatbiki söz konusu olabilecektir.
Benzer düzenleme 4458 sayılı Gümrük Kanununun 216. maddesinde de vardır. Anılan madde de (24/10/2019-7190/8 maddesi ile değişik), “1. Gümrük vergileri ile bunların ödenmelerine bağlı olarak tahsil edilmiş gecikme faizinin veya gecikme zammının geri verilmesinde, geri vermeye konu fazla tahsilatın yükümlüden kaynaklanması durumunda geri verme başvurusunun yapıldığı tarihten, diğer durumlarda ise tahsilat tarihinden geri verme kararının tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için geri verilecek tutar üzerinden, aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ödenir. 2. Geri verme kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde idarece söz konusu kararın uygulanmaması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine, tebliğ tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için geri verilecek tutar üzerinden, aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ödenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bunların dışında, özellikle “benzeri mali yükümler” kapsamında ödenen tutarların faiziyle birlikte iadesi istemlerinde, yine, 3095 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmalıdır.
3095 sayılı Kanun mucibince istenilecek faizin başlangıç tarihi olarak, ödeme (tahsilat) tarihinin belirlenmesi yerinde ve doğru bir uygulama olacaktır.
Açtığınız davada, faiz istemine ilişkin olarak “Kısmen Ret” kararı ile karşılaşmamak adına, talep edilen faizin türü ve başlangıç tarihini doğru belirtmelisiniz.
Ad, Soyad ve İmza
Dava dilekçesinin her sayfasının imzalanması gibi bir zorunluluk yoktur. Ancak her bir nüshanın (davalı sayısından bir fazla nüsha Mahkemeye sunulmalıdır.) imzalanması (ıslak imza ya da e-imza) gerekmektedir.
Özellikle tüzel kişiler tarafından açılan davalara ilişkin dava dilekçelerinde tüzel kişiliği temsil eden şahısların tümünün imzalarının bulunması gerekir.
Vesayet ya da velayet ilişkisinin varlığı durumunda, dava dilekçesinin gerek davacı bölümüne gerekse bu bölümüne, durumu belirtir bir ibare (velisi, vasisi) konulmalı, dilekçe veli ya da vasi tarafından imzalanmalıdır.
Ekler
. Dava dilekçesinde, dilekçesi ekinde dosyaya sunulacak evrakların listelenmesi (“..Ek-1, Ek-2…” şeklinde) ve ayrıca dilekçe ekleri üzerine aynı ibarelerin konulması, Mahkemece yapılacak ilk inceleme ve akabinde ki esas incelemenin hızına ve kalitesine olumlu etkiler katmış olacaktır.
Bazı evrakların dilekçe ekinde Mahkemeye ibrazı zorunlu iken, bazılarında böyle bir zorunluluk yoktur.
Dilekçe Ekinde Mahkemeye Sunulması Zorunlu Evraklar
- Dava konusu işleme ilişkin evraklar (ihbarname, ödeme emri, tahakkuk fişi vs)
Bu evrakların asıllarının sunulmasına gerek bulunmayıp, bir suretinin (onaylı olsun veya olmasın) sunulması yeterlidir.
- Vekaletname ve müstenidatı, vekaletnamenin miistenidatı yoksa ayrıca imza sirküleri (tüzel kişilerde),
Dilekçe Ekinde Mahkemeye Sunulması Zorunlu Olmayan Evraklar
- Tarafınızda mevcut ise tebliğ almdısı sureti,
- Dava dilekçesinde ileri sürülen itirazlarla ilgili evraklar
- Emsal olabilecek Danıştay, Bölge İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi kararları suretleri,Dilekçe ekinde Mahkemeye sunulan bu evrakların, yukarıda, “Açıklamalar” bölümünde ifade edildiği üzere, yargılamanın hızına ve niteliğine doğrudan etkileri olacaktır.