Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Türk Ceza Kanununun Kişi Bakımından Uygulanması

Türk Ceza Kanununun Kişi Bakımından Uygulanması

Bir ülkede geçerli olan ceza kanunları, ku­ral olarak, hükümlerini ihlal eden bütün kişiler bakımından aynı şekilde uygulanır. Ancak Türk Ceza Hukukunda bu prensipten dört kişi istisna edilmiştir.

Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanının, göreviyle ilgili işlemler­den dolayı, şahsi cezasızlık sebebi olarak, so­rumsuz olduğu söylenmekte ve bu kuralın tek istisnası vatana ihanet olarak belirtilmekteyken, Anayasa’nın 105. maddesinde yapılan değişik­lik ile Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam­sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılmasının istenebileceği düzenlen­miştir. Bu durumda Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşecek ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilecek, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilecektir.

Farklı görüşler olsa da bizce Anayasa’nın 106. maddesinde Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görev suçu-kişisel suç ay­rımı yapılmış olmasına rağmen Cumhurbaşkanı için böyle bir ayrım yapılmamış olduğu dikkate alındığında ve Anayasa’nın 105/1. maddesinde “bir suç işlediği iddiasıyla” ifadesi kullanıldığına göre, Cumhurbaşkanının kişisel suçları için de aynı yöntem izlenecektir.

Cumhurbaşkanının göreviyle ilgili olmayan bir suçtan dolayı hangi mahkemede yargılana­cağı ise tartışma konusu teşkil etmektedir. Zira Anayasa’nın 148/5. maddesinde açıkça Anayasa Mahkemesine görevle ilgili suçlardan ötürü yar­gılama imkânı vermekte, Anayasa’nın 105. mad­desi ise yukarıda açıkladığımız üzere, Cumhur­başkanı açısından görev suçu-kişisel suç ayrımı yapmamakta, kendisinin Yüce Divana şevkini öngörmektedir.

Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sü­rede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittik­ten sonra da bu madde hükmü uygulanır. (Ana­yasa, m. 105/son)

Milletvekilleri

Yasama sorumsuzluğu

TBMM üyelerinin (ve dışarıdan atanan ba­kanların), Meclis çalışmalarındaki oy ve sözle­rinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclis’çe bir başka karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamamalarını ifade eder. Bu bir şah­si cezasızlık nedenidir. Ayrıca Anayasa Huku­kundan da hatırlanacağı üzere, milletvekillerinin hayatı boyunca devam eder ve Meclis tarafından bunun kaldırılabilmesi mümkün değildir.

Yasama sorumsuzluğunun hukuki açıdan da geçerli olup olmadığı hususu tartışmalı ol­makla birlikte, Yargıtay’ın yakın tarihli kararları da dikkate alındığında, bunun yalnızca cezai sorumsuzluğu kapsadığını kabul etmek gerekir. Nitekim sorumsuzluğun şahsi cezasızlık sebebi olarak kabul edilmesi de bunu gerektirir. Bunun sonucu olarak da fiil haksızlık vasfını sürdürme­ye devam edecektir. Aynı nedenle sorumsuzluk kapsamında kalan fiiller bakımından idari sorum­luluk da devam etmektedir.

Yasama dokunulmazlığı

Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği öne sürülen milletvekilinin (ve dışarıdan atanan bakanların), Meclis’in bir kararı olmadıkça, tu­tulamaması (gözaltına alınması), tutuklanama- ması, sorgulanamaması ve yargılanamaması- dır. Bunun istisnaları mevcut olmakla birlikte, bu husus daha çok Anayasa Hukukunun konusunu ilgilendirdiğinden Ceza Hukuku bahsinde bunu incelemekten imtina ediyoruz.

Yasama dokunulmazlığı, şahsi cezasızlık sebebi olmayıp bir mahkeme engeli teşkil eder.

Koşullar oluştuğunda yasama dokunulmaz­lığının TBMM tarafından kaldırılması mümkün­dür.

Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar

2017 yılı Anayasa değişiklikleri ile birlikte Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiş ve bu eksende Cumhurbaşkanı yardımcılığı müessesi getirilmiş, bakanların atanma usulün­de de değişiklik yapılmış olup, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların sorumluluğu hususu da Anayasa’nın 106. maddesinde ayrıca düzen­lenmiştir.

Söz konusu maddede, Cumhurbaşkanı yar­dımcıları ve bakanlar için esasen görev suçu kişisel suç ayrımı yapılmış olup, görev suçları noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam­sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılmasının istenebileceği, Meclisin, önergeyi en geç bir ay içinde görüşeceği ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruştur­ma açılmasına karar verebileceği, Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla da Yüce Divana sevk kararı alınabileceği düzenlenmiştir.

Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda ise yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlana­caklardır.

Diplomatlar                                                 

Diğer bir istisnai grupta diplomatlardır. Dip­lomasi memurları, bulundukları ülkenin ceza yar­gısına tabi olmazlar; bir muhakeme engelidir Bu kişiler, bulundukları ülkede kendi ülkelerinin ceza yargısına tabi olmaya devam ederler.

Buradaki durum aslında milletvekillerinin sorumsuzluğuna değil, geçici dokunulmazlığına benzemektedir.

Ayrıca diplomasi dokunulmazlığı, işlenen fi­ili suç olmaktan çıkarmaz; fiilin hukuka aykırılığı devam eder. Sadece fail, bulunduğu ülkenin ceza kanununa ve dolayısıyla ceza yargılamasına tabi olmaz. Bu nedenle diplomasi görevlilerinin fiille­rine iştirak eden ve diplomasi memuru olmayan kişiler bulundukları ülkede yargılanabilirler.

Diplomatik muafiyetlerden yararlanacak ki­şiler 09.12.1931 tarih ve 12010 sayılı Bakanlar Kurulu kararında ve 1961 tarihli Diplomatik İşler Hakkında Viyana Sözleşmesinde sayılmıştır.

Dikkat edilmesi gereken nokta, bu düzenlemelerde sayılan kişi­lerin eşlerinin, beraber oturduk­ları çocuklarının ve ailenin diğer üyelerinin de bu bağışıklıktan yararlanacak olmalarıdır.

Asker Kişiler

Türkiye, imzaladığı bazı ikili anlaşmalar ve NATO anlaşmaları çerçevesinde ülkesinde gö­rev yapan bazı asker ve sivil kişiler ile yakınlarını Türk Yargı Yetkisi’nin dışında tutmuştur. Bu tip kimseler hakkında TCK hükümlerinin uygulan­ması mümkün değildir.

Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Şartının 105. maddesi de BM adına yabancı ülkelerde görev yapanların muafiyetlerden yararlanacaklarını açıklamıştır.

Burada söz konusu olan yargı bağışıklığıdır.