[column width=”1/1″ last=”true” title=”” title_type=”single” animation=”none” implicit=”true”]
Tescilli Markanın Üçüncü Kişi Tarafından Alan Adı Olarak Kullanılması
Alan Adı ve Hukuki Niteliği
Teknolojik gelişmeler nedeniyle, ticari hayatta rekabetin internet ortamda hız kazanmıştır. Yaşanan bu gelişmeler ile birlikte özelde internet sitelerinin kullanımına önem verilmekte ve tüketicilere internet teleri aracılığıyla firmalara ilişkin bilgi verilebilmektedir. İnternet siteleri, belirli sayı kombinasyonlarından oluşmaktadır ancak bu sayı kombinasyonlarını akılda tutmak kolay değildir ve bu nedenle Alan Adı Sistemi (DNS- Domain Name System) geliştirilmiştir. Alan Adı Sisteminde, her internet sitesine bir IP numarası tahsis edilmektedir. Bu sayede, ilgili sayfaya erişim sağlanmaktadır.
Alan adları teknik olarak Üst Seviye Alan Adları (Top Level Domain ame-TDLs) ve İkinci (Alt) Seviye Alan Adları (Second Level Domain Name-SLD) olmak üzere ikiye ayrılır. Üst Seviye Alan Adları da kendi içerisinde uzantılarına göre “Genel Üst Seviye Alan Adı Uzantıları” (Generic Top Level Domain-gTLDs) ve “Ülke Kodu Alan Adı Uzantıları” (Country Code Top Level Domain-ccTLDs) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Genel üst seviye alan adlarında; gov, edu, com, mil gibi uzantılar alan adına eklenerek alan adı kullanıcılarına ilişkin bilgi vermektedir. Ülke kodu uzantılarında ise tr, pl, bg, fr, uk, ca gibi uzantılar kullanılmaktadır. Örneğin; www.bilgi.edu.tr adresindeki “bilgi” ikinci seviye alan adını, “edu” genel üst seviye alan adı uzantısını, “tr” ise ülke kodu uzantısını ifade etmektedir.
Ülke kodunu içeren alan adlarına, tescilin talep edileceği ülkedeki yetkili kuruma başvurarak ve tescil talep edilerek sahip olmak mümkündür. Türkiye için ülke kodu “tr” olarak kullanılmaktadır, “tr” alan adının talebi ve tescili için başvurulacak yetkili kuruluş Ortadoğu Teknik Üniversitesi’dir. Ülke kodu içermeyen alan adlarına ise alan adı veren kuruluşa internet ortamında yapılacak bir başvuru ile sahip olmak mümkündür. Alan adlarının yönetimine ilişkin olarak düzenlenen 7.11.2010 tarihli İnternet Alan Adları Yönetmeliği’nde ” ise alan adlarının tahsisi ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Anılan yönetmeliğin 21. maddesinde alan adı sahibinin hakları düzenlenmektedir. Maddeye göre alan adı sahibi; (a) alan adını tahsis süresi boyunca kullanma, (b) alan adı tahsisini yenileme, (c) alan adından feragat etme, (ç) hizmet aldığı KK (kayıt kuruluşu) ’yı değiştirme haklarına sahiptir.
Yönetmeliğin 22.maddesinde ise alan adı sahibinin yükümlülükleri düzenlenmektedir. Maddeye göre alan adı sahibi; (a) ilgili mevzuata uymakla, KK (kayıt kuruluşu) ’ya tam ve doğru bilgileri vermekle, bu bilgilerde yer alan değişiklikleri derhal hizmet aldığı KK (kayıt kuruluşu) ’ya bildirmekle, üçüncü kişilerin haklarını ihlal etmemekle, (ç) KK (kayıt kuruluşu) ’lar arası zorunlu transfer hallerinde bilgilendirilmesini müteakip gereken işlemleri yapmakla yükümlü olacağı hüküm altına alınmıştır.
Alan Adının Tescilinde Uygulanan Kurallar
Yukarıda yer vermiş olduğumuz internet alan adı sistemi ile ilgili olarak, internet ağının tamamında geçerli bir hukuk sisteminden bahsetmek mümkün değildir. Alan adları bakımından geçerli olan temel hukuk kuralı “İlk Gelen Alır” prensibi olarak ifade edilebilir. Bu sisteme göre alan adı; alan adını almak için ilk başvuran yani ilk tescil ettiren kişi tarafından alınılabilmektedir. Aynı anda iki farklı kişi tarafından, internet alan adının alınılabilmesi mümkün değildir. Alan adının bu şekilde tescili ile birlikte ortaya çıkan en önemli sorunların başında, bir başkası tarafından tescilli bir marka olarak kullanılan adın, sonrasında alan adı olarak başka bir kişi adına tescil edilmesi gelmektedir. Ülkemizde alan adı tescilinde yetkili olan kurum ODTÜ tarafından, alan adının tescili işlemlerinde uygulanacak bazı kurallar nedeniyle bu karışıklığın engellenmesi hedeflenmektedir. ODTÜ, yapılacak tescil başvurusu tarihinden itibaren 15 gün içerisinde gerekli olan belgelerin sunulmasını talep etmektedir.
ODTÜ tarafından tescil için talep edilen belgeler; “com.tr” ikinci seviye alt alan adının tescili için İlgili Ticaret Odasından alınmış olan “Faaliyet Belgesi, Ticaret Sicil Belgesi, Oda Sicil Kayıt Sureti ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanmış olan Ticaret Unvanı İlanı” veya Türk Patent stitüsü tarafından verilen “Marka Tescil Belgesi” yahut Türkiye Esnaf ve natkarlar Odası’ndan alınmış olan “Sicil Tasdiknamesi ya da Ticari Sicil zetesi” dir. Ancak “gen.tr”, “biz.tr”, “tv.tr”, “web.tr”, “info.tr” uzantıları için herhangi bir belge sunulması talep edilmemektedir.
Alan Adı ile Markanın Karıştırılma İhtimali
Markanın en önemli fonksiyonunun “ayırt edicilik” olduğunu ve marka hakkı sahiplerinin, tescilli markalarını özellikle reklam aracı olarak kullandığını ifade etmek mümkündür. Ancak internet ortamında bu ayırt ediciliğin sağlanması kolay olmamaktadır. Aynı ismi ticaret unvanı, marka adı yahut alan adı olarak kullanan çok sayıda kişi yahut firma bulunması karıştırılma ihtimalini de beraberinde getirmektedir. Özellikle belli bir tanınmışlık düzeyine ulaşmış markalar bakımından konu çok daha karmaşık bir hal almaktadır. Markanın, marka sahibinden başka bir kişi tarafından, alan adı olarak tescil edilmesi ve tescil edilen alan adının kötü niyetli kullanımı, marka sahibinin telafisi güç durumlarla karşı karşıya kalmasında sebep olmaktadır. Alan adlarının, markaların aksine çok daha düşük maliyetlerle tescil edilebilmesi ve bu tescilinde yine marka tescilinden ziyade daha basit koşullar ile gerçekleşmesi, belirtmiş olduğumuz sorunların gün geçtikçe artmasına sebep olmaktadır.
Marka koruması bakımından, en çok üzerinde durulan konu “karıştırılma ihtimali” olarak karşımıza çıkmaktadır. Karıştırılma ihtimalinin belirlemesinde esas alınan kriter “orta düzeydeki tüketicinin” markayı diğer arkalardan ayırt edememesi, haksız olan bir tescil yada kullanım sonucu iltibas yaratılması ve böylece marka hakkı sahibinin, menfaatlerinin ihlal edilmesi olarak değerlendirmek mümkün olacaktır. Marka hakkı sahibi ise, bu karışıklığı önlemek için çoğu zaman mali anlamda büyük bedeller ödeyecektedir. Kötü niyetli olarak bir markayı, alan adı olarak tescil ettiren kişinin, sonrasında asıl marka hakkı sahibinden yüksek bedeller talep ederek, alan adının kullanımından vazgeçmesi uygulamada karşılaşılan sorunların başında gelmektedir.
Yargıtay, yerleşik içtihatlarında karıştırılma tehlikesinin “orta düzeydeki tüketiciler” dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Alan adı, genellikle kullanıcılara ticari bir işletmeyi, kurumu, kuruluşu yahut kişiyi çağrıştıran bir izlenim vermektedir. Alan adının bu fonksiyonu ile birlikte kişiler, internet ortamında arama motorlarına yazdıkları kelimeler ile sayesinde, aradıkları bilgiye ulaşabilmektedir. Kişilerin, internetteki arama motorları sayesinde hızla eriştikleri bu bilgilerin, her zaman doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. İnternet alan adı ile ilgili ortaya çıkan bu ihtilaflara karşı, uluslararası alanda kabul görmüş bir metin bulunmamaktadır. Ancak İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers (ICANN), Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatından (WIPO) uyuşmazlıkların çözümüne esas oluşturmak amacıyla bir rapor hazırlanmasını talep etmiştir. Hazırlanan rapor esas alınarak “Alan Adı Anlaşmazlıklarının Halli İçin Yeknesak Politikalar” (The Uniform Domain Name Dispute Resolution Policy) 1 Aralık 1999 tarihi itibariyle uygulamaya konulmuştur.
Ülkemizde ise Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 5833 Sayılı Kanun ile 9.maddenin ikinci fıkrasına eklenen 9/e bendinde “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanılmasına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar veya benzeri biçimde kullanılmasının yasaklanacağı” kabul edilmiştir.
Hukukumuzda yer verilen bu düzenlemelere, ülke sınırları içerisinde internet aracılığıyla gerçekleşen bir marka ihlali söz konusu olduğunda başvurulabilmektedir. Ancak uluslararası alanda, internet aracılığıyla gerçekleşen marka ihlallerine karşı açık bir kanun bulunmadığından, burada hakimin önüne gelen olayın özelliklerine göre değerlendirme yapması gerekmektedir.
[/column]