Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 63 Mahsup

TCK m 63 Mahsup

MADDE 63.- (1) Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.

TCK m 63 Mahsup Açıklama

63.maddede, 765 sayılı TCK.nun 40.maddesinden farklı olarak sadece tutuklu­lukta geçen sürenin değil, mahkûmun suç nedeni ile şahsi hürriyetini sınırlama sonucunu doğuran yakalama, adli kontrol altında tutulma gibi her durumda geçiri­len sürelerin mahkûmiyet süresine mahsup edilmesi öngörülmüş bulunmaktadır.

Kanunun Benimsediği Sistem ve Mahsup Kurumunun Hukuki Niteliği

Maddede, “hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şalisi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir.” denilmek suretiyle mahsup keyfiyeti hâkimin takdirine bıra­kılmamış, diğer bir deyişle “mahsubun mecburiliği sistemi” benimsenmiştir. Diğer yandan, “adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu hapis cezasından değil, adli para cezasına mahkûmiyet halinde de yapılmasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır.

Mahsup kurumunun hukuki niteliğini açıklamak bakımından değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre mahsup kurumu, cezanın tayini ve özellikle de cezayı hafifletici nedenler içinde genel bir ilkedir. Diğer bir görüşe göre mahsup, daha önce infaz edilen ceza süresinin mahkûm olunan ceza miktarından indirilme­sinden ibarettir. Bu görüş taraftarları mevkufiyetin daha önce infaz edilmiş olan bir ceza olduğu faraziyesinden hareket etmektedirler. Bu konudaki başka bir görüş ise, mevkufiyetin mahsubunu özel af niteliğinde kabul etmektedir. Bu görüşlerin yerinde olmadığını belirten bazı yazarlara göre mahsup kurumu, uluslararası belge­ler ile Anayasalarca kabul edilen ve korunan kişi özgürlüğünü ceza hukuku alanın­da gerçekleştirmeye matuf bir kurum anlamına gelmektedir. Yazarlara göre, bu kurum, af, cezanın hafifletilmesi gibi kurumlardan farklı bir nitelikte olup, önleyici amaçlarla tutuklama ve yakalama gibi nedenlerle şalısın zorunlu olarak kısıtlanan özgürlüğünün iadesi için kabul edilen bir kurumdur.

Mahsubun Şartları

63.madde hükmüne göre mahsubun yapılabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir.

  • Şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bir halin bulunması,
  • Hürriyeti sınırlayan halin hükümden önce gerçekleşmesi,
  • Bir ceza mahkûmiyetinin bulunması,

gerekir.

Şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bir halin bulunması

765 sayılı TCK.nun 4O.maddesinde mahsup işleminin yapılabilmesi için zorunlu olarak kişinin mevkuten geçirdiği bir sürenin varlığını aramaktaydı. 5237 sayılı TCK.nun 63.maddesinde ise, teknik anlamda tutukluluk sayılmamakla beraber şalisi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran tedbirlerin tümünde tutukluluk gibi mahkûmiyet süresine mahsup edilmesi öngörülmüştür.

5271 sayılı CMK.nun 90.maddesinde belirtilen “yakalama”, 91.-92.maddelerinde öngörülen “gözaltı”, lOO.vd.maddelerinde düzenlenen “tutuklama” ile 109 vd. maddelerinde tutuklama yerine koruma tedbiri olarak ceza muhakeme hukukumu­za yeni getirilen “Adli kontrol” kurumu, TCK.nun 63.maddesinde öngörülen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran hallerdendir. Bu haller nedeniyle geçi­rilen sürelerin yeni sistemde mahkûmiyetten indirilmesi benimsenmiştir. Şüpheli veya sanığın CMK.nun 74.maddesi uyarınca gözlem altına alınması halinde de “gözlem süresi”nin mahkûmiyetten mahsubu gerekir.

5275 sayılı CGTİK’nun 100.maddesinde de “hastane geçen sürenin cezadan indi­rilmesi” öngörülmüştür. Madde hükmüne göre, cezanın infazına başlandıktan son­ra hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması halinde burada geçirdiği süre, cezadan indirilir. Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu halde Cumhuriyet savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister.

Keza, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 177.maddesinde “Disiplin amiri, suç­lunun mevkuf olduğu müddeti, cezaya mahsup eder” denilerek, sırf askeri suçlar bakımından da mahsup kurumu kabul edilmiştir.

Hürriyeti sınırlayan halin hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşmesi

Mahsup işleminin yapılabilmesi için şalisi hürriyeti sınırlama sonucunu doğu­ran, gözaltı, tutukluluk ve adli kontrol altında tutulma gibi hallerin hüküm kesin­leşmeden önce gerçekleşmiş olması gerekir. Şüpheli veya sanığın işlediği birden fazla suçtan sadece birinden dolayı şalisi hürriyetini sınırlayan bir tedbir uygulan­ması ve tedbir uygulanan bu suçtan beraat etmesi durumunda, uygulanan bu tedbir nedeniyle hürriyetinden mahrum kaldığı tüm sürelerin mahkûm olduğu diğer suç­tan mahsubu gerekir.

Nitekim, Yargıtay 6.3.1940 tarih ve 5/68 sayılı İBK’nda da, “davalar ister birlikte ister ayrı görülmüş olsun, bir kimse hakkında iki suçtan dolayı koğuşturma yapılır­ken, bu suçlardan birisi hakkında tutuklama ve tutuklamaya sebep olan suçtan beraat, tutuksuz suçtan mahkûmiyet hükmü verildiği takdirde, beraatle neticelenen koğuşturmada tutuklu kalınan süre mahkûm olunan suçun cezasından mahsup edilebilmesi için, bu suçun beraat edilen suçtan verilen hükümden önce işlenmiş olması gerekir.” denilerek bazı somut durumlarda ortaya çıkabilecek adalet suçları önlemek amacıyla, bu hususta gözetilecek kriterler gösterilmiştir.

63.maddede de aynı anlayış benimsenerek, maddede yer verilen “hüküm kesin­leşmeden önce gerçekleşen” ibaresi ile hükümlünün mahkûm edildiği suçtan baş­ka bir fiilden dolayı yargılama nedeniyle hürriyetinin sınırlanmış olması halinde de mahsubun yapılabileceği belirtilmiş bulunmaktadır. Uygulamada, bu mahsubun yapılabilmesi için,tutuklu kalman suç nedeniyle ve beraatla sonuçlanan hükmün kesinleşmiş olması aranmamaktadır. Keza, yabancı ülkede geçirilen tutukluluk, Türkiye’de işlenen başka bir suçun cezasından mahsup edilebilmektedir. Buna karşılık, Yargıtay, aftan yararlanarak tahliye olan kimsenin aftan önce gerçekleşen tutukluluğunun, aftan sonra işlenen bir suçtan dolayı verilen cezadan mahsup edilmesine olanak bulunmadığına karar vermiştir.

Bir ceza mahkûmiyetinin bulunması

63.madde uyarınca mahsup işleminin yapılabilmesi için aranan koşullardan biri de bir ceza mahkûmiyetinin bulunmasıdır. Eğer, şüpheli veya sanık işlediği suç veya suçlardan beraat ederse, bu durumda mahsup işlemi yapılacak bir mahkûmi­yet kararı bulunmadığından mahsup işlemi fiilen olanaksızdır. Bu durumda, şüphe­li veya sanık 5271 sayılı CMK.nun 141 vd. maddeleri uyarınca koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde bulunabilir.

Mahsuba konu olacak mahkûmiyet kararının içerdiği cezanın hapis veya adli para cezası olması gerekir. Mahkûmiyet kararı hapis cezasını içeriyorsa, mahsup işlemi hapis cezasından, adli para cezası ise bir gün yüz Türk Lirası sayılmak sure­tiyle adli para cezası üzerinden yapılacaktır. Mahsup işlemi yargılama sırasında mahkûmiyet kararını veren mahkeme veya hâkim tarafından yapılarak kararda gösterilecektir. İnfaz aşamasında ise, hükümlü, mahsup işleminin yapılmasını 5275 CGTİK’nun 98.vd.maddeleri uyarınca hükmü veren mahkemeden talep edebilir. Esasen, hükmün infazı konusunda yetkili C.savcısı, mahsubu gereken süreleri infaz sırasında re’sen gözetmek durumundadır.