Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 299 Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ve Cezası

TCK m 299 Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ve Cezası

MADDE 299.- (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  • (Değişik: 29.06.2005-5377/35.md.) Suçun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.
  • Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. (Asliye Ceza)

YTCK’nun 299.maddesi, 765 sayılı ETCK’nun 158.maddesinin sadeleştirilerek yeniden düzenlenmiş şeklidir. Yeni düzenlemede, kanunun sistematiğine uygun olarak ”hakaret ve sövme” terimi yerine “hakaret” terimi kullanılmış, ETCK 158.maddesinden farklı olarak, gıyapta hakaret haline ayrıca yer verilmemiş ve suçun alenen işlenmesi ağırlatıcı neden olarak sayılmıştır.maddenin 3.fıkrasında öngörülen kovuşturma koşulu ETCK’nun 160.maddesinin karşılığıdır.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Bu suçla korunmak istenilen hukuksal değer, devleti temsil eden ve yürütme or­ganının başı olan Cumhurbaşkanının şahsında devletin saygınlığıdır. Yasa koyucu bu hükümle, Cumhurbaşkanına saygının yüksek ve sarsılmaz bir halde tutulmasını sağlamayı amaçlamış, Cumhurbaşkanına yöneltilen bir halde tutulmasını sağlamayı amaçlamış, Cumhurbaşkanına yöneltilen hakareti, onun temsil ettiği devletin ma­nevi şahsiyetine yöneltilmiş sayarak bağımsız bir suç olarak düzenlemiştir. Böylece devletin manevi kişiliği anayasal kurumlan ve erkleri hem bir gerçeklik ve hem de hukuksal kişilik olarak korunmaktadır.

Suçun Konusu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, birden çok hukuki varlığı, menfaati yada değe­ri koruduğu için doktrinde çok konulu (ihlalli) suçun çarpıcı bir örneği olarak gös­terilmektedir. Maddi konusu Cumhurbaşkanı olan ve mağdur açısından özgü (mahsus) suç niteliğini sergileyen bir suçtur.

Suçun Faili Ve Mağduru

Bu suçun faili, Cumhurbaşkanına alenen veya gıyabında yada yüze karşı haka­ret eden herhangi bir kimse olabilir.

Anayasal kurumlardan biri olan Cumhurbaşkanı, öbür kurumlardan ayrı olarak hem bir kişi ve hem de bir kurumdur. Bir başka deyişle, öbür anayasal kurumlardan farklı olarak, burada kişi ile kurum bütünleşmişlerdir. Suçun bu yapısal özelliğin­den dolayı, yasal sistematiğe göre korunan baskın hukuki varlığın, menfaatin yada değerin sahibi (hamili) Devletin kişiliği olduğundan, bu suçun pasif sujesi (mağdu­ru) elbette Devlettir. Ancak kişiye de saldırı olduğundan ve bireysel değer de ko­runduğundan salt kişiye hakaret suçu açısından suçun ikinci pasif sujesi kişi olarak Cumhurbaşkanıdır. Ne var ki, asıl, birinci pasif suje yasal açıdan Devletin Kişiliği olduğundan tali (ikincil) pasif suje olan Cumhurbaşkanı, korunan değer üzerinde tasarruf edemez ve bu yüzden şikayet ve vazgeçme haklarına sahip değildir.

Suçun Maddi Unsuru

Suçun maddi unsuru, Cumhurbaşkanına hakaret edilmesi ile oluşmaktadır. 299.madde, Cumhurbaşkanlığı fonksiyonlarını korumayıp, Cumhurbaşkanının şalisini korumaktadır. Bu nedenle Cumhurbaşkanına karşı işlenen hakaret fiillerinin Cumhurbaşkanının görevi ile ilgili veya görev nedeniyle olması zorunlu değildir. Hakaret suçunun, Cumhurbaşkanının şahsına karşı işlenmesi, suçun oluşumu için yeterlidir. Ancak, fiilin Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanmasın­dan sonra ve görev süresi sona ermeden önce işlenmesi gerekir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı kazanılmadan önce yada bu sıfat kaybedildikten sonra Cumhurbaşkanına karşı işlenen suçlarla, yokluğunda Cumhurbaşkanlığı görevine vekalet edenler aleyhine işlenen hakaret fiillerinden dolayı failler hakkında TCK.nun 299.maddesi uygulanamaz. Cumhurbaşkanlığı sıfatının ne şekilde kazanılacağı Anayasa’nın 101- 104.maddelerinde gösterilmiştir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun oluşabilmesi için, Cumhurbaşkanına somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. Bu fiil veya olgunun Cumhurbaşkanını küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Bu bağlamda Cumhurbaşka­nına izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın Cumhurbaşkanını küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hakim olan telakkileri, örf ve adetleri göz önünde bulundurmak gerekir. Hakaret suçu, Cumhurbaşkanı muhatap alınarak (huzurda) veya gıyabında söz, yazı veya işaretlerle, mektup, telgraf, telefon ve benzeri araçlarla, sesli, yazılı veya görüntülü mesajlarla yada basın ve yayın yoluyla gerçekleştirilmiş olabilir. Suçun alenen işlenmesi 299. mad­denin 2.fıkrasında, bu suçun nitelikli bir şekli olarak kabul edilmiştir.

Suçun Manevi Unsuru

Bu suçun manevi unsurunun oluşması bakımından failde kast bulunması yeterli olup, failin saiki önem taşımaz. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Söz, yazı veya işaretin hakaret içeren anlamını bilerek ve isteyerek icra edilmesi sorumluluk için yeterlidir. Eğer söz, yazı veya işaretler hakareti açık bir şekilde göstermiyorsa, kastın varlığının ispatı ve hükmün gerekçesinde bu hususun irdelenip gerekçesinin gösterilmesi gerekir. Fiilin, eleştiri veya savunma hakkı yada şaka-mizah maksadıy­la işlendiği yolundaki savunmaların bulunması halinde, suça konu olan söz, yazı veya işaretin anlam ve yoğunluğunun bir bütün halinde değerlendirilmesi, fiilin işlendiği yer ve zamanın ve sanığın kişiliğinin göz önünde bulundurularak kastının belirlenmesi gerekir.

Suçun Nitelikli Hali

Maddenin 2.fıkrasında, Cumhurbaşkanına hakaret suçuyla ilgili olarak “aleni­yet”, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hali de, aleniyetin gerçekleşiş şekillerinden birini oluşturmaktadır. Aleni­yet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve  birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olmasıdır. “Aleniyet” kavramı, lügat anlamına göre, göz önünde olma, açık, gizli olmayan, başkalarının görüş işitebildiği fiili bir durumdur. Suçun basın ve yayın yoluyla işlendiğinin ve bu suretle aleniye­tin kabulü için basın yada yayın olgusunun gerçekleşmesi gerekmektedir.

Aleni yerlerde işlenen fiiller

Mahiyeti gereği aleni olan, herkesin hiçbir kayıt ve şart aranmaksızın serbestçe ve istendiği zaman içine girebildiği, gelip geçtiği yollar, meydanlar, terminaller gibi yerlerde işlenen hakaret fiillerinin başkaları tarafından duyulmaları şart değildir. Zira bu gibi yerler fiili başkalarının görüş işitebileceği (algılanabileceği) yerlerdir. Ancak özellikleri dolayısıyla, hiçbir kimse tarafından işitilme olanağı bulunmayan durumlarda, örneğin bir orman içinde fiilin işlenmesi durumunda, özel yerlerde aranan aleniyet koşullarının varlığı gerekir.

Tiyatrolar, camiler, okullar gibi tahsis gayelerine göre aleni olan yani gerek mut­lak bir biçimde, gerekse kayıtsız olarak herkesin çağrılabileceği veya bazı genel kabul şartlarını yerine getirmek suretiyle girilebilecek olan yerlerde, bu yerlerin kamuya açık oldukları sürece işlenen fiiller aleni sayılır. Ancak bu yerlerin kamuya kapanmasından sonra, örneğin bir imtihan salonu imtihan bittikten sonra aleni sayılamayacağında bu durumda aleniyet niteliğinden söz edilemez.

Mağaza ve dükkanlar, nakil vasıtalara, hastahane ve cezaevleri gibi yerler tesa­düfen aleni olabilen yani üçüncü kişilerin az veya çok arızi olarak bulunmalarıyla aleniyet kazanabilen yerlerdir. Bu yerlerin özel yerlerle aynı tutularak, fiilin aleni olarak işlenip işlenmediğini belirlemek için, somut olayın özel durum ve koşulları­nın bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Duruşma salonları aleni bir yer olmakla beraber, gizli oturumlann aleni yer sayılması mümkün değildir.

Özel yerlerde işlenen fiiller

Aleniyetin kabulü için fiilin işlendiği yerin aleni bir yer olması şart olmayıp, ale­niyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması yeterli sayıldığından, özel bir yerde işlenmiş bulunan fiillerde de, aleniyet unsuru oluşabilmektedir.

Apartman, ev, yazıhane gibi aleni bir yere bitişik olan özel yerlerde işlenen fiil­lerde, başkaları tarafından görülüp işitebilme olanağı bulunabilen yerlerde aleniyet unsuru bu yerlerin özelliklerine, vaktin gece ile gündüz olmasına göre gerçekleşebi­lir. Örneğin, sokağa bitişik olan bir evin kapı ve pencerelerinin açık bırakılması suretiyle hakaret fiilinin yüksek sesle işlenmesi; sokak kenarında bir bahçede fiilin işlenmesi, ev içinde olmakla beraber tamamıyla pencereden işitilebilen durumlarda, açık ve genel yola yönelik bir kapı holünde veya sokağa bakan bir pencereden bağı­rarak fiilin işlenmesi durumlarında aleniyet unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

Aynı bina veya işhanlarının çeşitli daire veya odalarının, yazıhanelerinin bulun­duğu yerlerin, içinde oturanlarca ortak kullanılan, merdiven, koridor, bahçe gibi kısımlarında işlenen fiillerde aleniyet oluşur. Evin salonu, oda içi, avlusu gibi yerlerde işlenen fiillerde, üçüncü kişilerin işitip görebilmelerine engel tedbirlerin alın­mamış olması nedeniyle fiil duyulup görülmesi durumlarında aleniyetten söz edi­lemez. Ancak, kapalı olmakla beraber düğün evinde ve büyük bir kalabalık ve top­luluk huzurunda işlenen fiillerde aleniyet unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gere­kir.

Teşebbüs

Cumhurbaşkanı hakaret suçunun söz, yazı ve işaretle yada basın ve yayın yolu ile işlendiği durumlarda, neticesi harekete bitişik suç olması ve icra hareketlerinin parçalara bölünmesinin mümkün olmaması nedeniyle kanaatimizce bu suça teşebbüs mümkün değildir.

İştirak

Suça iştirak mümkündür. Bu durumda YTCK’nun 37- 41.maddelerinde öngörülen genel hükümler uygulanır.

İçtima

Bu suç bakımından zincirleme suç (43.md.) hükümleri uygulanabilir. Örneğin hakaret içeren bir yazının belirli aralıklarla bölümler halinde yayınlanması durumunda ayın suç işleme kararı söz konusu olduğundan tek fiil sayılarak zincir­leme suç hükümleri uygulanır. Buna karşılık hakaret içeren değişik yazıların yayın­landığı sayı ve nüshalar bağımsız birer yayın fiili oluşturacağından bu durumda gerçek içtima kuralları uygulanmalıdır.

Kovuşturma

Bu suçun soruşturması re’sen yapılmakla beraber, kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır. Fiilin işlenmesi üzerine C.Başsavcılığınca soruşturma yapılıp her türlü delil toplandıktan ve eksiksiz bir şekilde ikmal edildikten sonra soruşturma dosyası Adalet Bakanlığına gönderilerek izin talebinde bulunulması gerekir. İzin talebi, yapılan soruşturma sonucunda top­lanan kanıtların kamu davası açılmasını gerektirmesi halinde söz konusudur. Kamu davası açılmasına yeterli kanıt bulunmadığı takdirde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Bu bakımdan Adalet Bakanının izni, kamu davasının açılmasının veya açılmış olan davanın yürütülmesinin koşuludur. İznin bulunup bulunmadığı mah­kemece re’sen araştırılır. İznin yokluğu halinde mahkemece, iznin alınmasını sağ­lamak için durma kararı verilir. 299/3.fıkrada 765 sayılı ETCK’nun 160/2.fıkrasındaki gibi “Adalet Bakanlığının” değil “Adalet Bakanının” izninden söz edildiğinden, izin verme yetkisi münhasıran Adalet Bakanına aittir. Kanaati­mizce Bakanlık Müsteşarının bu konuda izin verme yetkisi yoktur. Bu suçun, va­tandaş veya yabancı tarafından yabancı ülkede işlenmesi halinde Türk Kanunları uygulanır ve Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılama yapılır (13.md.).

Görevli Mahkeme

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan açılan davaya 5235 sayılı Kanunun 11.maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemelerince bakılır. Çocuklar tarafından işlenen suçlar bakımından 5395 sayılı ÇKK’nun 26/1.maddesi uyarınca çocuk mahkemesi görevlidir.

Suçun Yaptırımı

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yaptırımı bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Hakim, somut olayda YTCK’nun 61.maddesinin 1.fıkrasında gösterilen hususları göz önünde bulundurarak alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyecektir. Suçun alenen işlenmesi nitelikli hal sayıldığından, bu durumda verilecek ceza altıda biri oranında artırılacaktır.

Dava Zamanaşımı

Bu suçun dava zamanaşımı YTCK’nun 66/1-e bendi uya­rınca sekiz yıllık süreye tabidir.