TCK m 27 Sınırın Aşılması Ne Anlama Gelmektedir?
MADDE 27.- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
Getirilen Yeniliklerin Ana Hatları
TCK.nun 27.maddesi “sınırın aşılması” hali ile ilgili olarak önemli yenilikler getirmiştir. Bilindiği üzere 765 sayılı TCK.nun 50.maddesi hükmü yalnızca “kanunun hükmü ve amirin emri”, “meşru savunma” ve “zorunluluk hali”nin düzenlendiği TCK.’nun 49.maddesine yollama yaptığından bu kanunda yazılı olmayan diğer ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler bakımından 5O.maddenin uygulanma olanağı bulunmamaktaydı. Diğer yandan 50.maddede sınırın kasten yada taksirle aşılması biçiminde bir ayırıma yer verilmediğinden uygulamada 50.madde sadece sınırın kasten aşılması halinde uygulama alanı bulabilmekteydi. Ayrıca 50. maddede, meşru savunmada sınırın mücbir nedenle (mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla) aşılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktaydı. Ancak Yargıtay, failin bu sübjektif durumunu süregelen içtihatlarında gözetmekteydi.
5237 sayılı TCK.nun 27.maddesinin getirdiği yeniliklerin ana hatları şöylece belirtilebilir.
- Sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, işlenen suçun taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilen bir fiil olması koşuluyla, ceza indirimi, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin hepsini kapsamına alacak şekilde düzenlenmiştir. Bu durumda sadece kast bulunduğu takdirde cezalandırılabilen bir suç söz konusu ise faile ceza verilmeyecektir (27/1.Fıkra).
- Meşru savunmada sınırın aşılması, fail bakımından mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise, fail cezalandırılmayacaktır (27/2.Fıkra).
Kanaatimizce, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin hepsini kapsayacak şekilde sınırın taksirle aşılması halinde ceza indirimi öngören 27/1.fıkradaki düzenleme, maddenin uygulama alanının açıkça belirlenmiş olması bakımından isabetlidir. Nitekim, İtalyan Ceza Kanununun 55.maddesinde de “…maddelerinde öngörülen fiillerden herhangi birinin icrası sırasında…zaruretin koyduğu sınırlar taksirli olarak aşılırsa, fiil kanun tarafından taksirli cürüm olarak öngörülmüş olmak kaydıyla, taksirli cürümlerle ilgili hükümler uygulanır.” denilmek suretiyle, kasıtlı aşılmalar halinde cezada herhangi bir indirim yapılmayacağını belirtmek amacıyla sınırın aşılmasının taksirli olması aranmaktadır.
Sınırın aşılmasının fail bakımından mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan (mücbir nedenden) ileri gelmesi halinde faile ceza verilmeyeceği doktrinde ve Yargıtay’ın uygulamalarında genellikle kabul edilmektedir. Failin bu ruhsal durumu, Hükümet Tasarısında, bütün hukuka uygunluk nedenlerini kapsayacak biçimde düzenlenmiş iken 5237 sayılı TCK.nun 27.maddesinin 2.fıkrasında bu ruhsal durumun ancak meşru savunma halinde söz konusu olabileceği kabul edilmiştir. Alman Ceza Kanununun 53.maddesinde de “Telaş, korku veya dehşet halinde işlendiği takdirde meşru savunmada zorunluluk sınırını aşmış olmak cezalandırılmaz” biçiminde benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kanaatimizce, burada failin sübjektif (ruhsal) durumu gözetildiğine göre, bu durumun sadece meşru savunma (25/1.Fıkra) bakımından değil aynı ruhsal durumun sözkonusu olabileceği “zorunluluk hali” (25/2.fıkra) bakımından da uygulama alanı bulabilecek şekilde bir düzenleme yapılmalıydı. 27/2.fıkradaki düzenlemeyi bu itibarla eksik bir düzenleme olarak görmekteyiz. Nitekim doktrindeki yazarlarca da benzer eleştiriler yapılmıştır.
Sınırın Aşılması Halleri (TCK 27.Md.)
Sınırın Kast Olmaksızın (Taksirle) Aşılması
27.maddenin 1.fıkrası ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın yani taksirle aşılması halini kapsamaktadır. Getirilen yeni düzenlemeye göre, sınır kasten aşıldığında, örneğin, meşru savunmada bulunan kişi vaki saldırıyı defetmek için saldırganı öldürmenin şart olmadığını bile bile ve sırf saldırıya uğramış olması fırsatından yararlanarak saldırganı öldürdüğü takdirde hukuka aykırılığın kalkmayacağı ve failin 27/1.fıkradaki ceza indiriminden yararlanamayacağı şüphesizdir.
Somut olayda sınır taksirle aşılmış olabilir. Yukarıda verilen örnekte fail, maruz kaldığı saldırı dolayısıyla ve içinde bulunduğu durum itibarıyla esasta gerekli olandan fazla bir savunmada bulunmuş olabilir. Sınırın aşılmasındaki bu taksir, failin cezalandırılmasına yol açabilirse de, bunun için işlenen suçun taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilen bir fiil olması zorunludur. Demek oluyor ki, bu gibi hallerde işlenen suçun niteliğine bakılacak ve sadece kast bulunduğu takdirde cezalandırılabilen bir suç söz konusu ise faile ceza verilmeyecek buna karşılık, suç taksirle işlendiği takdirde de cezalandınlabilen fiillerden birini oluşturduğunda, maddede öngörülen biçimde cezadan indirim yapılarak faile taksirli suçtan dolayı ceza verilecektir.
Dönmezer/Erman’a göre, bu durumda fail bir hukuka uygunluk sebebinin sınırını bilerek ve isteyerek yani kasten aşmamakta ve fakat sınırı aşmış olması dolayısıyla kusurlu sayılabilmektedir. Yazarlara göre örneğin, bir kalabalığı dağıtmak hususunda emir olan kolluk görevlileri, halkın direnmesi dolayısıyla paniğe kapılarak ateş etmeye başlamış ve kalabalık içinde bulunanlardan bazılarını öldürüp yaralamışlarsa ve bu şekilde hareket etmeleri onların tedbirsiz, dikkatsiz davranmalarından ileri gelmişse, haklarında sınırın aşılması hükmü uygulanacaktır; buna karşılık kolluk görevlilerinin paniğe kapılmalarını haklı gösterecek nedenler varsa, hukuka uygunluk sebebi, yani olayımızda görevin yapılması (kanunun hükmü ve amirin emri TCK. 24.md.) olduğu gibi uygulanacaktır ve hiçbir suretle cezalandırılmayacaklardır. Zira bu halde faile yüklenebilecek taksir derecesinde bir kusur yoktur. Özellikle kolluk görevlilerinin silah kullanmalarına imkan veren kanunun hükmünü icra hallerinde taksiri tespit ederken görevin gerekleri ve görevlinin içinde bulunacağı ruh hali göz önünde bulundurulmalıdır. Zira, görevlilerin zorunluluk sınırını aştıkları iddiasıyla haklarında, fazla özen göstermeden dava açmak kamunun suçlulara karşı himayesiz bırakılması sonucunu ortaya çıkarır.
Şen’e göre, somut durumun ortaya koyduğu özellikler, örneğin fail ile maktül arasında bulunan mesafe ve failin maktüle saldırıya geçmesi anına kadar eğer failin öldürmeye yönelik hareketi yapmadan önce başka çarelere başvurabilme imkanının olduğu kabul edilirse, bu durumda failin hukuka uygunluk sebebinin sınırını kusurunun derecesine göre kasten veya taksirle aşmış olabileceği düşünülecektir. Bu nedenle, bir hukuka uygunluk sebebi içinde bulunan kişi somut durumda gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek daha ağır neticenin gerçekleşmesine yol açmışsa, icra ettiği fiil hukuka uygunluk sebebini kaybedecek, fail hakkında sınırın aşılması ile ilgili maddede öngörülen indirimler çerçevesinde ceza uygulanabilecektir. Yazara göre örneğin, meşru savunma halinde kalan kişinin elindeki sopayı dikkatsizce kullanması nedeniyle faili kolayca etkisiz hale getirebilecekken ciddi şekilde yaralaması hallerinde, taksirle hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasının varlığı kabul edilebilir. Sınırın taksirle aşılmasıyla işlenen suçun da sadece kasıtla değil taksirle de işlenebilen bir suç olması gerekir. Örneğin fail taksirle mala zarar vermişse bu suç taksirle işlenen suçlardan olmadığından bu fiilinden dolayı failin cezai sorumluluğunun doğmayacağı kabul edecektir. Diğer yandan sınırın taksirle aşılması bizzat hukuka uygunluk sebebinin şartlarında meydana gelmelidir. Fail eğer hukuka uygunluk sebebinin dışına çıkmışsa, örneğin kolluk görevlisi amirin emrinin dışına çıkarak bir suç işlemişse, hukuka uygunluk sebebinin şartlarında veya vasıtasında bir aşmadan değil, amaçta aşmadan bahsedileceğinden sonuçta ortada hukuka uygunluk sebebi bulunmadığından fail işlediği suçun tam cezası ile cezalandırılacaktır.
Özgenç/Şahin’e göre, “hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın taksirle aşılması” diye nitelenen durumda aslında meşru savunmanın şartlarında bir yanılgı söz konusudur. Kişi, örneğin saldırının şiddeti konusunda yanılgıya düşebilir ve bu nedenle, savunma amacıyla saldırıya nazaran çok daha şiddetli bir tepkide bulunabilir. Bu durumda mesele hukuka uygunluk sebeplerinin şartlarında yanılgıya ilişkin hükümler çerçevesinde çözümlenmelidir. Sınır, “heyecan, korku veya telaş”la aşıtsa bile; ayrıca bunun mazur görülebilecek nitelikte olup olmadığı araştırılacaktır. Keza, “heyecan, korku veya telaş” sonucunda sınır yine “taksirle” aşılacaktır. Buna karşılık; kişi, şayet saldırının mahiyeti ve şiddeti konusunda yanılgıya düşmemiş ve saldırı nedeniyle korku ve telaşa da kapılmamış olmasına rağmen, savunma ölçüsünde sınırı aşmış ise; artık meşru savunma amacıyla hareket etmiş olmasından bahsedilemez. Bu durumda mesele, haksız tahrik hükümlerine göre çözümlenmelidir. Yazarlara göre, silah kullanma yetkisini haiz emniyet görevlilerinin, silahı şüpheli kişiyi yakalama amacını aşan tarzda kullanması halinde somut olayda doğrudan ve özellikle muhtemel kastın mevcut olup olmadığını iyi tetkik etmek gerekir. Örneğin, yakalama maksadına yönelik olarak hayati tehlike arzetmeyen bir nahiyeye ateş etmek istenirken hayati bir bölgeden mesela kafasından isabet alan kişinin ölmesi halinde, meydana gelen ölüm neticesi açısından muhtemel (olası) kastın varlığını söylemek pekala mümkündür. Buna karşılık aynı örnekte korkutmak için silahın başka bir yöne tevcih edilerek ateşlenmesi halinde, mermi sekmesi sonucu şüpheli şahıs yaralanmış veya ölmüşse, bu durumda, meydana gelen ölüm neticesi müşahede edilebilir olmasına rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranan faili meydana gelen neticeden taksiri dolayısıyla sorumlu tutmak gerekir.
Sonuç olarak, TCK.nun 27/1.fıkrasında öngörülen ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerde kast olmaksızın sınırın aşılması halinin varlığının kabulü için şu koşulların somut olayda gerçekleşmesi gerektiğini söyleyebiliriz;
- Öncelikle somut olayda, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerden birinin bulunması, yani kanunun hükmü ve amirin emri, meşru savunma ve zorunluluk halinin varlığı gereklidir.
- Failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bu nedenlerin şartlarında veya araçlarda taksirle sınırı aşmış olması gerekir. Amaçta sınırın aşılması halinde artık hukuka uygunluk sebebinin dışına çıkılmış olacağı için fail işlediği fiilin tam cezasıyla cezalandırılacaktır.,
- Sınırın taksirle aşılıp aşılmadığı hususu, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran sebebin niteliğine ve olayın somut koşullarına göre belirlenmelidir. Fiilin doğrudan veya olası kastla işlenip işlenmediği öncelikle araştırılmalıdır. Sınırın kastla aşılması durumunda failin eyleminde hukuka uygunluk nedeninin bulunduğundan sözedilemeyeceğinden, suçun tam cezası verilecek ve 27/1.fıkra hüküm uygulanmayacaktır. Failin, meşru savunma haline özgü olarak mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla sınırı aşması halinde de taksiri sözkonusu olmakla birlikte bu halde 27/2.fıkra uyarınca faile ceza verilemeyecektir. Failin bu ruhsal durumu somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir. Sınırın taksirle aşılması halinin kabulü için öngörülebilir olan bir sonucun somut olayda failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle öngörülmemiş olması aranacaktır.
- Sınırın taksirle aşılmasıyla işlenen suçun sadece kasıtla işlenebilen bir suç niteliğinde bulunmaması (örneğin, mala zarar verme suçu gibi), taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilcn bir fiil (örneğin, taksirle yaralama gibi) olması gerekir. Eğer failce işlenen suç ancak kasten işlendiği takdirde cezalandırılabilen bir fiil ise faile ceza verilmeyecek ve yine fail hakkında ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenin varlığı kabul edilecek, fail sadece fiilinin hukuki sonuçlarından (sınırı aşarak mala zarar veren fail zararın tazmininden) sorumlu tutulabilecektir.
- nun 27.maddesinin 1.fıkrasının uygulanması gereken hallerde faile taksirli suçtan ceza verilecek, ancak bu cezanın altıda birinden üçte birine kadar indirilerek hükmolunacaktır. Hakim, bu iki sınır arasındaki indirim oranını somut olayın özelliklerini gözeterek ve gerekçesini de göstermek suretiyle takdir edecektir.
Sınırın Kasden Aşılması
TCK.nun 27.maddesinin 1.fıkrası ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halini kapsamaktadır. Sınırın kasden aşılması halinde 27/1.fıkra hükmü uygulanmaz ve fail herhangi bir ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenden yararlanamaz, faile işlediği suça ait ceza aynen verilir. Bu durumda fail hakkında haksız tahrik (TCK. 29.md.) hükmü uygulanabilir.
Sınırın kasden aşılıp aşılmadığı belirlenirken, somut olayın özelliklerinin ve failin o anda içinde bulunduğu ruh halinin, psikolojik durumunun gözönünde bulundurulması gerekir. Örneğin failin karşılaştığı şartlarla uygun olmayan vasıta ile kendini savunması yahut saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra da, savunmaya ilişkin tepkilerinde ısrar edip sürdürmesi durumunda meşru savunmada sınırın kasden aşıldığı kabul edilmelidir.
Meşru Savunmada Mazur Görülebilecek Bir Heyecan, Korku veya Telaşla Sınırın Aşılması
Meşru savunmada sınırın aşılması, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan da meydana gelebilir. Yasa koyucu, 27.maddenin 2.fıkrası hükmü ile meşru savunmada haksız bir saldırıya karşı savunmada bulunan kişinin, o andaki ruhsal durumuna (sübjektif durumuna) göre, somut olayda mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaşa kapılarak bu mücbir nedenin etkisiyle saldırı karşısında gereğinden fazla ve sınırı aşıcı bir karşı koymada farkında olmadan, saldırıyı savuşturmaya yetecekten çok fazla zarar vermesi halinde faile ceza verilmeyeceğini öngörmüştür. Somut olayın özelliklerine göre belirlenecek olan bu sübjektif durumda fail hakkında TCK.nun 25/1.maddesi uygulanacak ve kendisinin meşru savunma koşullarında suçu işlediği kabul edilerek ceza verilmeyecektir. Nitekim Yargıtay süregelen kararlarında, hakimin meşru savunma durumunda, kendisini saldırıya uğrayan ve o anda ruh halinde değişiklik yaşayan failin yerine koyarak bu sübjektif durumu iyi değerlendirmesi gerektiğini vurgulamaktadır.