TCK m 23 Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Ne Anlama Gelmektedir?
MADDE 23.- (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
23.maddede “neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç”; bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi şeklinde tanımlanmış ve bu halde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerektiği belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu “Kusur ilkesi”, “Hukuk Devleti İlkesi” ve “Hümanizm İlkesi” ne dayalı bir suç siyasetini benimsemiştir. Bu temel felsefi ilkelerden “Kusur İlkesi”, ceza yaptırımının, ancak işlediği fiilden dolayı kişinin kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eder. Bu ilke, bir yandan işlediği fiil dolayısıyla kusurlu olmayan bir kimseye ceza verilemeyeceğini ifade ettiği gibi; diğer yandan faile kusurundan daha ağır bir cezanın uygulanmasını yasaklar. Bu bakımdan, salt netice sorumluluğu, kusur ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasamızın 38.maddesinin gerekçesinde ceza sorumluluğunun şahsiliğinden bahsedilirken “…Bu ilke dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve “kusura dayanan ceza sorumluluğu” ilkesine dahil, terki mümkün olmayan bir temel kuraldır.” denilerek “kusur sorumluluğu” ilkesinin ceza hukukunun vazgeçilemez ilkelerinden olduğu vurgulanmıştır. Günümüzde, çağdaş ceza hukukunda, failin eylemdeki kusurunun araştırılmadığı sorumluluk türleri er almaz. Bu itibarla, ceza hukuku doktrininde egemen olan görüşe göre, ceza hukuku açısından kusur sorumluluğu (sübjektif sorumluluk) esas alınmalı, bunun dışında kusursuz sorumluluk (objektif sorumluluk) öngören ve “kusursuz suç olmaz” (cullum erimen sine sulpa) ilkesiyle çelişen ve çağdışı kalan ceza normları Kanundan çıkarılmalıdır.
765 sayılı TCK.nun 374., 382., 407., 418., 439., 451., 452., 468/4. ve 473/2. maddelerinde objektif sorumluluk esasına dayalı kusursuz sorumluluk öngörülmekteydi. Bu sorumluluk türünde, failin davranışı ile netice arasında sadece maddi nedensellik bağlantısı bulunması yeterli sayılmakta ve buna ek olarak failin kasıtlı veya taksirli davranması aranmamaktadır. Bu sorumluluk türünün ceza hukukunda yeri yoktur. Çünkü ceza hukukunda aslolan kusur sorumluluğudur.
Bu itibarla, çağdaş ceza hukukundaki gelişmelere paralel olarak ve Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucu olarak objektif sorumluluk hallerinin ceza mevzuatımızdan çıkarılmasını isabetli buluyoruz.
23.madde ile getirilen yeni düzenlemeye göre, meydana gelen ağır netice açısından kişinin sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu bulunması gerekmektedir. Ancak, ağır neticenin ortaya çıkacağının öngörüldüğü durumlarda, örneğin, gözün, kulağın üzerine sert bir biçimde vuran kişi, bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurduğundan, bu durumlarda meydana gelen ağır netice açısından failin “olası kasf’la hareket ettiğinin kabulü gerekecektir. Buna karşılık failin, eyleminden dolayı kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin meydana gelebileceğini talimin edemeyeceği (öngöremeyeceği) durumlarda, örneğin, kavgada hafif biçimde yaralanan mağdurun kendisinde mevcut kalp hastalığı veya başka bir hastalığının etkisiyle ölümü halinde bu sonucu talimin edecek durumda olmayan failin ağırlaşan sonuçtan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Ancak, fail meydana gelen ağır netice açısından en azından taksiri dolayısıyla kusurlu sayılabiliyorsa, verilen örnekte yaraladığı mağdurun hastalığından dolayı ölebileceğin! öngörebiliyorsa bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suçtan dolayı sorumlu tutulacaktır.
5237 sayılı TCK.nun 87.maddesinde “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama”, 95.maddesinde “neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence” suçlarında olduğu gibi 23.maddede öngörülen biçimde kusur sorumluluğu aranmaktadır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan dolayı failin cezalandırılabilmesi için failin hareketi ile failce istenmeyen ancak meydana gelen ağır netice arasında nedensellik bağlantısı bulunmalıdır. Meydana gelen bu ağır neticenin oluşumuna failin icra ettiği fiil sebebiyet vermemişse, bu neticeden faili sorumlu tutmak mümkün değildir.