Tasarrufun İptali Davası
Araştırılması Gereken Hususlar ve Deliller
Tasarrufun iptali davaları 2004 sayılı İİcra İİflas Kanunu’nun 277 ila 284. ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Üsuluü Hakkındaki Kanun’un 24 ila 31. maddelerinde duüzenlenmiştir. Bu davanın amacı, borçluların henuüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmamış oldugğu doünemde, yani haciz veya iflas kararından oünce, alacaklılarından mal kaçırmak amacı ile koütuü niyetle yapmış oldukları hukuki işlemlerin davacı alacaklı bakımından huükuümsuüz sayılmasıdır. Bu dava ile borçlunun mal varlıgğından çıkardıgğı dava konusu mal uüzerinde, alacaklının bu mal haâlaâ borçluya aitmiş gibi cebri icra yolu ile alacagğını elde etmesi, yani borçlunun elinden çıkardıgğı mal uüzerinde alacaklının haciz ve satış isteyebilmesi hedeflenmiştir. Digğer bir anlatımla tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından oünce yaptıgğı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal uüzerinden cebri icraya devamla alacagğın tahsilini sagğlamaktır. Davacı, iptal davası sabit oldugğu takdirde, tasarruf konusu mal uüzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı uüçuüncuü şahıs uüzerindeki kaydın duüzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİİİK md.283/1 ). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacagğını tahsil olanagğını sagğlayan, nispi nitelikte yasadan dogğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili
degğildir.
İİptal davasının açılabilmesi için aşagğıdaki koşulların bulunması gerekir.
Tasarrufun iptali davaları tamamen geçerli olan işlemler hakkında açılabilir. Maddi hukuk bakımından geçersiz olan işlemler hakkında iptal davasının açılmasına gerek yoktur. Çuünkuü bu gibi durumlarda tasarruf konusu mal ya da hak borçlunun malvarlıgğından çıkmamıştır.
Davacı alacaklı tarafından borçlu aleyhine yapılmış ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması gerekir.
Kesinleşmiş icra takibi sırasında borçlunun borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmaması gerekir. Bu durumda davacı tarafından İİİİK’nın 105. maddesi uyarınca borçlunun haczi kabil malının bulunmadıgğına dair geçici aciz belgesi niteligğinde haciz tutanagğı yada aynı yasanın 143. maddesi uyarınca icra muüduürluügğuü tarafından duüzenlenmiş kesin aciz belgesinin ibraz edilmesi gerekir. Aciz belgesi dava açılırken ibrazı zorunlu olmayıp yargılamanın her aşamasında ibraz edilebilir. Ancak 6183 sayılı Yasa’nın 24 ve devamı maddeleri uyarınca yapılan takip nedeniyle açılan tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası ibrazı zorunlu degğildir. Zira anılan kanun maddelerinde aciz vesikasına ilişkin huükuüm bulunmamaktadır.
Yukarda açıklanan koşullar davanın açılabilmesi için oün koşul olup mahkemece resen goüz oünuüne alınması gerekir. Bu koşulların varlıgğı halinde mahkemece davanın esasına geçilebilir.
Davanın esası ile ilgili olarak mahkemece aşagğıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
İİİİK’nın 282. ve 6183 sayılı Yasa’nın 25. maddesi geregğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine oüdeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, koütuüniyetli uüçuüncuü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Buradaki uüçuüncuü kişiden maksat, borçlu ile dogğrudan işlem yapan degğil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna doürduüncuü kişi denilir. Borçlu ile işlemde bulunmayan doürduüncuü kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının istegğine bagğlıdır ve bu kişiler yoünuünden iptal kararı verilebilmesi koütuü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettigğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bagğlıdır. İİİİK’nın 283/İİ maddesine goüre de iptal davası, uüçuüncuü şahsın elinden çıkarmış oldugğu mallar yerine geçen degğere taalluk ediyorsa, bu degğerler nispetinde uüçuüncuü şahıs nakden tazmine (davacının alacagğından fazla olmamak uüzere) mahkuâm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu oldugğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkarıldıgğı tarihteki gerçek degğeridir.
Borçlunun aciz ya da iflasından oünce yaptıgğı iptale tabi tasarrufları, uüç grup altında ve İİİİK’nın 278, 279 ve 280. maddeleri ile buna paralel olarak 6183 sayılı yasada duüzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek buütuün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış degğildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi oldugğu hususunun tayinini haâkimin takdirine bırakmıştır (İİİİK md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından yasa maddelerinden her hangi birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bagğlı olmayıp, digğer maddelerden birine goüre de iptal kararı verebilir ( Yargıtay HGK 25.11.1987 tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yoünelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Tasarrufun iptali davaları şahsi hakka dayalı davalar oldugğundan yetkili mahkemenin HMK’ nın 6. maddesi uyarınca davalıların ikametgaâhı mahkemesidir. Satış konusu taşınmaz olsa bile sonuca etkili degğildir. Başka bir anlatımla davada HMK’ nın 12. maddesinin uygulama olanagğı yoktur. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlıgğı bulunması nedeniyle davalılardan birisinin ikametgaâhı mahkemesinde dava açılabilir.
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun dogğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden oünce olması gerekir. Burada oünem arz eden bir husus da şekli olarak borcun goüruünen dogğum tarihi degğil, borcun kaynagğını oluşturan temel hukuki ilişkinin yapıldıgğı tarihin goüz oünuünde bulundurulması geregğidir.
İİİİK’nın 278 ve 6183 sayılı Yasa’nın 28. maddesi uyarınca akdin yapıldıgğı sırada kendi verdigği şeyin degğerine goüre borçlunun ivaz olarak pek aşagğı bir fiyat kabul ettigği ve yasanın bagğışlama huükmuünde olarak iptale taâbi tuttugğu tasarrufların iptali gerektigğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadıgğı incelenmelidir. Bu durumda mahkemece borçlu tarafından satılan malın tasarruf tarihindeki gerçek degğerinin belirlenerek bu bedel satış bedelinden bir kat fazla ise arada fahiş farkın oldugğu kabul edilerek yapılan işlem iptal edilebilir. Ayrıca aynı maddede sayılan akrabalık derecesi araştırılarak yasada goüsterilen derecede yakın akrabalık var ise tasarruf yine iptale tabidir. Yasanın bu maddesi uyarınca yapılan tasarruflar bagğışlama niteligğinde olup koşulların varlıgğı halinde hakimin takdir hakkı bulunmamaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en oünemli husus, tasarrufun haciz yada aciz belgesinin alınmasından veya iflas kararının verilmesinden geriye dogğru 2 yıllık suüre içerisinde yapılmış olması gerekir.
İİİİK’nın 279. maddesi uyarınca haciz veya acizden ya da iflasın açılmasından 1 yıl oünce yapılan bazı tasarruflar da iptale tabidir. Borçlunun teminat goüstermeyi evvelce taahhuüt etmiş oldugğu haller ayrık kalmak uüzere, borçlu tarafından mevcut bir borcu guüvence altına almak için yapılan rehinler, borçlunun para veya mutad oüdeme vasıtalarından başka bir şekilde yaptıgğı oüdemeler, vadesi gelmemiş bir borç için yapılmış oüdemeler ile kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler de iptale tabidir.
İİİİK’nın 280. maddesinde malvarlıgğı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptıgğı tuüm işlemler, borçlunun içinde bulundugğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin digğer tarafınca bilindigği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulundugğu hallerde de tasarruf iptal edilebilir. Aynı yasanın 2. bendinde yazılı akrabaların ise borçlunun alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden oldukları kabul edilmiştir. İİİİK’nın 280/son maddesinde işyerini devir alan şahsın borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildigği ve borçlunun da ızrar kastı ile hareket ettigği kabul olunacagğından bu karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir tarihinden en az uüç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildigğini veya ticari işletmenin bulundugğu yerde goüruülebilir levhaları asmakla birlikte ticaret sicili gazetesi ile bu muümkuün olmadıgğı takdirde buütuün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde muünasip vasıtalarla ilan olundugğunu ispatla çuüruütuülebilecegği belirtilmiştir. Dolayısıyla davalıların yasada oüngoüruülen bu karinenin aksini kanıtlamaları gerekir.
İİİİK’nın 284 ve 6183 sayılı Yasa’nın 26. maddelerine goüre tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık suüre içinde açılması oüngoüruülmuüştuür. Soüz konusu suüre hak duüşuüruücuü suüre olup, mahkemece resen nazara alınması gerekir.
Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekaâlet uücreti tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek degğeri ile alacak miktarından hangisi daha az ise o degğer uüzerinden hesaplanması gerekir.
Uygulamada Sıkça Hataya Düşülen ve Bozma Nedeni Yapılan Konular
OÜ ncelikle dava açıldıgğında dava dilekçesinde yeterince açıklık yoksa davanın açıklattırılması gerekir. Ayrıca mahkeme de kararında davanın ne oldugğunu belirtmelidir. Zira birçok dava dosyasında mahkeme İİİİK’nın 277 ve devamı maddeleri ile BK’nın 18. maddesini (muvazaa) karıştırmakta ve yanlış sonuçlara varıp yargılamanın boş yere uzamasına neden olmaktadır.
Davacı taraf hangi icra dosyasındaki alacagğına yoünelik olarak iptal talebinde bulundugğunu açıklamalıdır. Çuünkuü icra dosyası açıklanmayınca kararın icrası sırasında teredduütler yaşanmaktadır.
Davacının dayanak icra dosyasının aslı getirtilip takibin kesinleşip kesinleşmedigği, borçlunun aciz hali yoünuünden gerekli araştırmanın yapılıp yapılmadıgğı irdelenmeli, borçlunun haczedilen menkul, gayrimenkul ve digğer hak ve alacaklarının borcu karşılamaya yetip yetmedigği belirlenmeli, dosya Yargıtay’a goünderildigğinde dahi icra dosyasının aslı veya onaylı bir oürnegği içinde olacak şekilde dosyanın tamamı goünderilmelidir. Birçok dosyada icra dosyası bulunmadıgğı için dairece geri çevirme yapılmakta boüylece işin uzaması ve birçok hak kaybına neden olunmaktadır.
Birçok kez huükuüm fıkrasında karar ve ilaâm harcı ile vekaâlet uücretinin tespitine esas alınan degğer belli olmamaktadır.
Huükuüm fıkraları açık, net ve anlaşılabilir şekilde yazılmamasından dolayı icra sırasında teredduütler yaşanmaktadır.
Taraf teşkili en baştan dogğru bir şekilde yapılmalı, tebligatların tebligat yasasına uygun biçimde yapılmasına oüzen goüsterilmelidir.
6183 sayılı yasa uyarınca yapılan icra takip işlemlerine ait belgelerin eksiksiz olarak getirtilip dosya arasına konulması gerekir.