Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Tapu İptali ve Tescil

Tapu İptali ve Tescil

T.C.

Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi

E:2015/17840

K:2016/261

T: 13.01.2016

Tapu İptali ve Tescil

Elbirliğiyle Mülkiyet

Taraf Teşkili

Miras Ortaklığına Temsilci Atanması

Özet: Murisin ölüm tarihi itibariyle elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, veraset ilamına göre mevcut davada dava dışı mirasçının bulunduğu görüldüğünden, davaya katılmayan dava dışı mirasçının davaya olurunun alınması ya da miras şirketine atanacak temsilci vasıtası ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.

(4721 s. MK m. 640, 701, 702, 703)

Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece miras bırakanın, dava konusu taşınmazları davacılardan mal kaçırmak gayesi ile davalılara devrettiği gerekçesi ile davacıların miras payı oranında iptal ve tescile ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi, temyiz edilenler vekili geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare tetkik hâkimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına payları oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.

Davacılar, miras bırakanları Hamit’in intifa hakkını üzerinde bırakarak 2081 parsel sayılı taşınmazın çıplak mülkiyetini 09.09.2011 tarihinde 1/4’er pay olarak davalı mirasçılarına, 3278 parsel sayılı taşınmazını ise 17.08.2011 tarihinde 1/3’er pay olarak Habibe haricindeki davalılara ölünceye kadar bakma akti ile devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Davalılar vekili, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, bakıma muhtaç olan murise davalıların baktıklarını, mal kaçırma amaçlansa murisin diğer taşınmazlarını da devretmesi gerektiğini, davacıların murisle hiç ilgilenmedikleri gibi, murise karşı hakaret ve tehditlerde bulunduklarını, muris ile davalı eş arasında noterde düzenlenen 23.12.2002 tarihli mal ortaklığı rejimine ilişkin sözleşme yapıldığını, ancak sunulan veraset ilamında bu hususun gözetilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, miras bırakanın, dava konusu taşınmazları davacılardan mal kaçırmak amacı ile davalılara devrettiği gerekçesi ile çekişme konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki miras payları oranında davacılar ve davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Hamit’in 17.12.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacılar, davalılar ve dava dışı oğlu Aydemir’in kaldığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nın 701. maddesinde (…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK’nın 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

Somut olayda, murisin ölüm tarihi itibariyle elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, veraset ilamına göre dava dışı mirasçının bulunduğu görülmektedir.

O hâlde, davaya katılmayan dava dışı mirasçı Aydemir’in davaya olurunun alınması ya da miras şirketine TMK’nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.

Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.