Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlar Nelerdir?

Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlar Nelerdir?

765 sayılı Kanunun 81- 87. maddeleri arasında düzenlenen tekerrür müessesi 5237 sayılı Kanunun 58. maddesinde hükme bağlanmıştır. Kişinin daha önce işle­diği suç nedeniyle belli bir cezaya mahkûm edilmiş olmasına rağmen suç işlemede gösterdiği kararlılıkla toplum açısından tehlikeliliğini ifade eden tekerrür, kişi hak­kında hükmolunan cezanın infazı sırasında dikkate alınacak bir neden ve hatta, in­fazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının nedeni olarak görülmüştür. Bu nedenle, tekerrür dolayısıyla kişinin cezasında artırma yapan sistemden vazgeçilmiştir. Eski düzenlemeden laikli olarak tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki mahkûmiyetin infaz edilmiş olması gerekmemekle bir­likte; tekerrüre ilişkin sürelerin işlemeye başlaması bakımından önceki mahkûmi­yetin infaz edilmiş olması aranmıştır.

5237 sayılı Kanunun 58. maddesi ile tekerrür hükümleri yanında özel tehlikeli suçlular hakkında verilen cezaların infazına ilişkin hükümlere de yer verilmiştir. Söz konusu maddenin 9. fıkrasına göre, mükerrirlere özgü infaz reijiminin ve ceza­nın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edi­nen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.

Tekerrür Hükümlerinin Uygulama Şartları

aa- Önceden işlenen suçtan mahkum olduktan sonra yeni bir suçun iş­lenmesi şartı, 5237 sayılı Kanunun 58. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için fai­lin önceden işlenen suçtan dolayı mahkum olmasından sonra yeni bir suçu işlemesi gerekir.

bb- Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesi şartı ise 58. maddesinin 1. fıkrasının, 1. cümlesinde hükme bağlanmıştır. Bu hüküm ile sa­nık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, sanığın önceden işlemiş olduğu bir suçtan dolayı mahkum olması yeterli olmayıp, mahkumiyet hükmü­nün kesinleşmiş olması da şarttır.

cc- Kesinleşmiş önceki mahkumiyet hükmünün infaz edilmiş olması şart değildir (m. 58/1 f. – 2. cümlesi).

dd- Fail önceki mahkumiyete konu suçun 5237 sayılı Kanunun 58. madde­sinin 2. fıkrasında belirtilen süreler içinde işlenmesi şarttır. Aksi takdirde tekerrür hükümleri uygulanamaz. Bu hükme göre tekerrür hükümleri, önceden işlenen suç­tan dolayı;

  1. Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın in­faz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
  2. Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâ­linde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,

geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

5237 sayılı Kanunun 58. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte yorumlandığın­da, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki mahkumiyetin infaz edilmiş olması zorunlu olmamakla birlikte, tekerrüre ilişkin sürelerin işlemeye başlaması için mahkumiyetin infaz edilmiş olmasının şart olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin sanık, hırsızlık suçundan dolayı almış olduğu 2 yıllık kesinleşmiş mahkumiyet hükmü, 3.4.2002 tarihinde infaz edilmiş ve 12.5.2004 tarihinde yeni suç işlemiş olması halinde 58. maddenin 2. fıkrasının b bendi gereğince, sanık hakkında teker­rür hükümleri uygulanır. Ancak infaz tarihinden itibaren 3 yıldan daha fazla bir sü­re geçmiş ise tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Bu açıklamalardan sonra daha önce mahkum olan ve mahkumiyeti ertelenen sanık, denetim süresi içerisinde bir suç işlerse, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanabilecek mi ?

5237 sayılı Kanunun 51. maddesi ile 58. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, cezanın ertelenmesi tekerrür hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez. Ancak şu ihtimallere göre tekerrür hükümlerinin uygulanması farklılık arz eder:

Birinci ihtimale göre; sanık denetim süresi içerisinde ikinci bir suç işlenmesi halinde 51. maddesinin 7. fıkrası gereğince hem ertelenen cezanın aynen infazına karar verilebileceği gibi hem de diğer şartların mevcudiyeti halinde 58. maddesin­deki tekerrür hükümleri uygulacaktır.

İkinci İhtimalde ise denetim süresi geçtikten sonra sanığın ikinci bir suç işle­mesi halinde de tekerrür hükümleri uygulanabilir. Bu durumda ikinci suçun 58. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen süreler içerisinde işlenip işlenmediği hususu önem teşkil eder. Şöyle ki 51. madeninin 7. fıkrasına göre, denetim süresi yüküm­lülüklerine uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde ceza infaz edilmiş sayı­lacağı ve ertelenen cezanın miktarı 5 yıldan daha az olacağı için 58. maddesinin 2. fıkrasının b bendi gereğince ertelenen cezanın infaz edildiğinin sayıldığı tarihten itibaren 3 yıl içinde ikinci suçun işlenmesi şarttır.

Demek oluyor ki, tekerrür hükümlerinin uygulanması bakımından daha önceki mahkumiyetin infaz edilmiş olup olması önem teşkil etmektedir. Örneğin, 3 yıla mahkum olmuş bir şahıs, bu cezanın infaz tarihinden itibaren 4 yıl sonra başka bir suçun işlenmesi halinde tekerrür hükümleri uygulanamaz.

Yukarıda açıklanan hususlar birlikte değerlendirildiğinde tekerrür hükümleri­nin uygulanması bakımından cezanın nevi ve miktarının kural olarak önemli olma­dığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, sanık daha önce işlemiş olduğu bir suçtan dolayı ha­pis veya adli para cezasına hükmolunmuş ve bu hükmün kesinleştiği tarihten sonra ikinci bir suçun işlenmesi tekerrür hükümlerinin uygulanması bakımından önemli­dir. Bu halde cezanın nevi miktarı önemli değildir. Ancak infaz edilmiş mahkumi­yet hükmünden sonra tekrardan suç işlenmesi halinde, önceki mahkumiyete ilişkin olarak cezanın miktarı ve nevi önem teşkil edecektir. Başka bir ifade ile 58. mad­desinin 2. fıkrasının a ve b bentlerinin uygulanması açısından önem teşkil edecek­tir.

Yabancı ülke mahkemelerinden verilen mahkumiyet hükmünün tekerür uygu­lanmasında esas alınıp, alınamayacağı 58. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, do­landırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymet­li damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

ee- Tekerrür hükümlerinin uygulanması bakımından önemli diğer bir husus da önce suç ile sonraki suçun aynı neviden olması gerekir. Başka bir ifade ile kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. (58/4 f. – 1. cümlesi)

ff- Suç işleme tarihinde, sanığın 18 yaşından küçük olup olmaması da tekerür hükümlerinin uygulanması açısından çok önemlidir. 5237 sayılı Kanu­nun 58. maddesinin 5 fıkrası gereğince fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldur­mamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

Tekerür Hükümlerinin Uygulanmasının Sonuçları:

aa- Tekerrür hükümlerinin uygulanmasının en önemli sonucu 58. maddesinin 3. fıkrasında hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörül­müşse, hapis cezasına hükmolunur. Örneğin 5237 sayılı Kanunun 88. maddesi kap­samında ikinci bir suç işleyen fail hakkında maddede yazılı bulunan hapis cezasına zorunlu olarak hükmolunması gerekir. Bu şekilde verilen hapis cezası, kısa süreli ise bu halde adli para cezasına çevrilebilir. Başka bir ifade ile bu halde 50. maddenin 2. fıkrası uygulanamaz.

bb- Tekerür hükümlerinin uygulanmasının önemli diğer bir sonucu da infaz hukuku bakımındandır. Tekerrür hükümleri uygulanarak oluşturulan mahkumiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (m. 58/7). Bu konu ileride inceleme konusu yapılacağından tekrardan kaçınmak amacıyla o kısma atıf yapmakla yetiniyorum. ”

Tekerrür Hükümlerinin Uygulaması Bakımından Leh ve Aleyhe De­ğerlendirilmesi

  • tarihinden önce işlenen suçlar açısından 765 sayılı Kanunda hükme Dağlanan tekerür hükümleri mi yoksa 5237 sayılı Kanunda hükme bağlanan teker­dir hükümlerinin mi sanığın lehinedir?

Tekerrür hükümleri açısından leh ve aleyhe değerlendirmede 5237 sayılı Kanunun ve 5275 sayılı Kanunundaki tekerür hükümleri ile 765 sayılı Kanunun ile 547 sayılı Kanunun hükümleri birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yasaların yüzey­sel değerlendirilmesi sonucunda:

  • Yeni düzenlemeye göre tekerür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi yeterli olup; söz konusu hükmün infaz edil­miş olması aranmamaktadır. Eski düzenlemede ise eski mahkumiyet hükmünün in­fazından sonra işlenen ikinci suç nedeniyle tekerür hükmü uygulacağı gözetildiğin­de eski düzenleme sanığın daha lehinedir.
  • 5237 sayılı Kanunun 58. maddesi gereğince tekerür hükümleri uygulanma­sı suretiyle sadece sanığın mükerrir olduğu tespit edilerek ceza artırımına gidilme­mektedir. Ancak infaz hukuku açısından ise mükeririre ait cezanın 3 / 4’ünü infaz kurumunda iyi halli geçirilmesi gerekmektedir. Dikkat edilecek olursa, yeni düzen­leme infaz hukuku açısından da sanığın alyehine bir sonuç doğurduğu anlaşılmak­tadır.

Leh ve aleyhe kanun tespitinde yukarıda yapıldığı gibi yüzeysel bir değerlen­dirme yapılması halinde tespit edilecek sonuç sağlıklı olmayacağı inancındayım.

  • tarihinden önce işlenen suçlar açısından tekerrür hükümleri uygulanırken, her somut olay açısından bir değerlendirme yapılarak sonuca varılmalıdır. Bu de­ğerlendirme yapılırken, tekerürün uygulama koşulları, uygulama sonucu verilen cezanın miktarı ile bu suretle tespit edilen cezanın infaz edilme şekli ve süresi ile tekerrürün doğurduğu cezai sonuçların birlikte gözetilmesi gerekir.

Bu konuda sayın İzzet Özgenç’in görüşü ise şöyledir :

SORU: 1 Haziran 2005 tarihinden önce kurulmuş olan mahkumiyet kararında verilmiş olan ceza ertelenmiştir. 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla deneme süresi he­nüz dolmamıştır. Bu durumda lehe kanunun belirlenmesinde nasıl bir yöntem izle­mek gerekir?

SORU: Cezası ertelenmiş olan kişi bilahare yeni bir suç işlediğinde, erteleme kararının geri alınabilmesi ve tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi bakımından deneme/denetim süresini hangi kanuna göre belirlemek gerekir?

SORU: 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenmiş olan suçlarla ilgili olarak te­kerrür hükümleri bakımından lehe kanunu belirlerken nasıl bir yöntem izlemek ge­rekir?

Aşağıdaki örnek olaylara ilişkin çözüm şekillerinin bütün bu sorulara cevap niteliği taşıması dolayısıyla her bir soruya ayrı ayrı cevap verilmemiştir:

ÖRNEK OLAY I: Belediye başkanı A’nın 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlemiş olduğu görevi kötüye kullanma suçundan dolayı hakkında, a) iki yıl hapis cezası, b) üç milyar lira ağır para cezası ve c) süresiz olarak memuriyetten yasaklılık cezasına hükmolunmuş ve bu cezaların ertelenmesine karar verilmiştir. 1 Hazi­ran 2005 tarihine kadar deneme süresinin henüz bir yılı geçmiştir.

Türk Ceza Hukukuna ilişkin yeni kanunların 1 Haziran 2005 tarihinde yürür­lüğe girmesinden sonra bu olayla ilgili olarak lehe kanunun belirlenmesi bağlamın­da yapılması gereken ilk iş, A’nın 765 s. TCK’nun 240. maddesine istinaden mah­kumiyetine neden olan olayın yeni TCK’nun 257. maddesine göre de suç oluşturup oluşturmadığının tespiti olacaktır.

Her iki kanunda da görevi kötüye kullanma suçu tanımına yer verilmiştir. An­cak, görevi kötüye kullanma suçundan dolayı cezaya hükmolunabilmesi için, 765 s. Kanundan farklı olarak, yeni TCK’nun sisteminde, görevin gereklerine aykırı fiilin, a) belli bir kişinin mağduriyetine veya b) kamunun zararına neden olması ya da c) bir kişiye haksız bir menfaat sağlaması gerekir; yani, bu objektif cezalandırılabilirler şartlarından birinin, somut olayda gerçekleşmesi gerekir. 765 s. Kanun hükümleri­ne göre mahkumiyeti gerektiren olayda 5237 s. TCK’nun aradığı objektif cezalandırılabilme şartlarından biri gerçekleşmemiş ise, fail cezalandırılamaz. Bu durumda belediye başkanı A hakkında lehe olan yeni Kanun hükümleri gereğince beraat ka­rarı verilmesi gerekir.

Buna karşılık, 765 s. Kanun hükümlerine göre mahkumiyeti gerektiren olayda 5237 s. TCK’nun aradığı objektif cezalandırılabilme şartlarından birisi gerçekleş­miş, örneğin görevin gereklerine aykırı fiil ile bir başkasına haksız bir çıkar sağ­lanmış olabilir. Bu durumda, cezası ertelenmiş olan A, deneme süresi içinde yeni bir suç işlemediği sürece 765 ve 647 s. Kanunlar kişinin lehine sonuç doğurduğu için, bu dosyada yeni Kanun hükümlerini uygulamaya imkan bulunmamaktadır.

Ancak, A, 765 ve 647 s. Kanunlara göre cezası ertelenmiş olması dolayısıyla, yine bu Kanunlara göre deneme süresi beş yıl olarak düşünülmelidir. Bu deneme sü­resinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde mahkumiyet esasen vaki olmamış sayıla­caktır.

A bu beş yıllık deneme süresi içinde yeni bir suç işlerse, hakkında verilen er­teleme kararı kaldırılacaktır. Ancak, bu durumda mülga 765 ve 647 s. Kanunların mı yoksa yeni TCK’nun mu lehine sonuç doğurduğunu belirlemek üzere yeniden bir değerlendirme yapmak gerekecektir. Çünkü, 765 s. Kanun hükümlerine göre, fail hakkında, a) iki yıl hapis cezası, b) üç milyar lira ağır para cezası ve c) süresiz olarak memuriyetten yasaklılık cezasına hükmolunmuştur. Halbuki yeni TCK’nun 257. maddesinde, görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak sadece hapis cezası öngörülmüştür. Keza bu Kanunun sistemine göre kişi görevi kötüye kullanma su­çundan dolayı mahkum olduğu cezayı çekinceye kadar 53. maddenin birinci fıkra­sında sayılan hakları kullanmaktan yoksun kalacaktır. Ayrıca mahkeme, görevinin sağladığı yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle suç işlediği için fail hakkında hapis cezasının infazından sonra da belli bir süre (“hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar’ bir süreyle) kamu görevi üstlenmesinin yasaklanmasına da karar ve­rebilir. Buna rağmen, yeni TCK’nda görevi kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak öngörülen yaptırımlar, somut olayda failin lehine sonuç doğuracak mahiyet arzetmektedir. Bu itibarla, deneme süresi içinde yeni bir suç işlemesi halinde, A hakkında bu görevi kötüye kullanma suçundan dolayı yeni TCK hükümlerine göre mahkumiyet kararı tesis etmek ve fakat hükmolunan hapis cezasının ertelenmesine karar vermemek gerekir.

ÖRNEK OLAY II- Hırsızlık suçundan mahkumiyeti bulunan A hakkında, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlediği ikinci suçtan dolayı, lehe hükümler içerdiği için 5237 s. TCK hükümlerine göre mahkumiyet hükmü kurulmuş ve dolayısıyla, bu Kanunun tekerrür hükümleri uygulanmıştır. Mahkumiyet hükmünde, 5237 s. TCK’nun 58. maddesinin yedinci fıkrasının gereği olarak, A hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uy­gulanacağı belirtilmiştir.

Lehe kanunun belirlenmesinde karma uygulama yapılamayacaktır. Ancak çapraz uygulama mümkün olabilecektir. Şöyle ki, A hakkında 1 Haziran 2005 tari­hinden önce işlediği suçtan dolayı hükmün kurulması aşamada uygulanan düzen­lemeleri bakımından lehine sonuç doğurduğu için yeni Kanunlar uygulanacaktır. Buna karşılık, hükmün infazı aşamasında özellikle şartla salıverilmeden yararlana­bilmek için infaz kurumuııda çekilmesi gereken süre bakımından 765 ve 647 s. Ka­nunların hükümleri kişinin lehinedir. Bu nedenle, hükmün infazı aşamasında A hakkında 765 ve 647 s. Kanunların şartla salıverilmeye ilişkin hükümlerinin uygu­lanması gerekecektir.

Her ne kadar infaz rejimine ilişkin hükümler kural olarak derhal uygulanır ise de, 5237 s. TCK’nun 7. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince koşullu salıverilme ile ilgili olarak maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kuralları uygulanacaktır.

Buna karşılık, A hakkında koşullu salıverildikten ve hatta cezasının infazı ta­mamlandıktan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır. Çünkü bir infaz re­jimi olan denetimli serbestlik tedbiriyle ilgili kanuni hükümler bakımından derhal uygulama kuralına göre hareket etmek gerekir.