Marka Tescilinin Hükümsüzlüğü İstemi
T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2008 / 8807
Karar: 2010 / 52
Karar Tarihi: 11.01.2010
ÖZET: Dava, marka tescilinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Yapılan araştırmada davalının markasındaki sair ilaveler, ayırt edicilik sağlamaya yeterli değildir. Davacı şirketin ürünlerini almak isteyen orta seviyedeki alıcıların, aynı ya da benzer raflarda sunulan aynı tür ürünleri gördüğünde, davacı markasının hafızada ve gözde bıraktığı iz ve etki nedeniyle, davacı ürünlerini aldığını zannetmesi, gerçekte davalının ürünlerini satın alması olasılığı güçlü bir olasılık olarak ortaya çıkacaktır. Davalı markasındaki ilaveler, davacı markasının türevleri ve serileri olarak algılanacaktır. İşletmeler arası bağlantı bulunduğu yönünde bir düşünceye kapılma olasılığı gündeme gelecektir.(556 S. KHK m. 7, 8)
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.03.2008 gün ve 2007/211 – 2008/77 s. kararın Yargıtay’ca tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve bütün belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Orta Seviyedeki Alıcıların Davacı Markasının Hafızada Ve Gözde Bıraktığı İz Ve Etki Nedeniyle Ürünleri Alabileceği
Davacı vekili, müvekkilinin 1997 yılından bu yana <Roman> markasını farklı yazılımlarda hazır giyim ve tekstil sektöründe tescilli olarak kullandığını, sektörde herkesçe bilinen tanınmış bir marka olduğunu, davalının 2004 yılında <Romano Vizoni> ibaresini marka olarak aynı sınıflar için tescil ettirdiğini, her iki markanın bir tüm olarak dahi karşılaştırılması sonucu çağrışım yolu ile dahi olsa karıştırma ihtimalinin bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını ileri sürerek, hükümsüzlük talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, taraf markalarının 18, 25 ve 35.sınıflar yönünden aynı olduğu, davacının markası önce tescilli ise de, bir tüm olarak bıraktıkları intiba karşılaştırıldığında görsel, işitsel, anlamsal benzerlik bulunmadığı, çağrıştırma dahi sözkonusu olamayacağı, davacı markasının edebiyat eseri türünü ya da bir toplum kesimini, davalı markasının ise İtalyanca ya da Latince bir sözcüğü ya da bir kişi adını çağrıştırdığı, ortalama dikkat ve algılama kapasitesine sahip bir tüketicinin yanılmayacağı, her iki işletme arası bağ kurmayacağı, çağrıştırmayı da içeren karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davacı markasının toplamda sıkça kullanılan sözcüklerden olup, ayırt ediciliği çok yüksek bir marka olarak görülemeyeceği, davalı markasının bir tüm olarak ayırt ediciliğe sahip ve davacının markasından büyük ölçüde farklı olarak algılanacak bir marka olduğu, davacı markasının tanınmış olup olmadığının tespitine gerek olmadığı, bir an için 556 s. KHK.nin 7/1-i ve 8/4 maddeleri anlamında tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, her iki marka arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, marka tescilinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davalı Markasındaki İlavelerin Davacı Markasının Türevleri Ve Serileri Olarak Algılanacağı
Tarafların markalarının tescilli olduğu sınıfların aynı olduğu, davacının tescil önceliğinin bulunduğu, anlamların farklı olduğu yönünde mahkemece ortaya konulan tespit ve gerekçeler doğru ise de; görsel, işitsel ve yazımsal yönlerden benzerlik bulunmadığına yönelik belirleme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Her iki marka karşılaştırıldığında, vurgunun <Roman> ibaresinde toplandığı, orta düzeyde bir tüketicinin hafızasında bıraktığı imajın ve fonotetik etkinin bu kelimede odaklandığı belirgindir. Davalının markasındaki sair ilaveler, ayırt edicilik sağlamaya yeterli değildir. Davacı şirketin ürünlerini almak isteyen orta seviyedeki alıcıların, aynı ya da benzer raflarda sunulan aynı tür ürünleri gördüğünde, davacı markasının hafızada ve gözde bıraktığı iz ve etki nedeniyle, davacı ürünlerini aldığını zannetmesi, gerçekte davalının ürünlerini satın alması olasılığı güçlü bir olasılık olarak ortaya çıkacaktır. Davalı markasındaki ilaveler, davacı markasının türevleri ve serileri olarak algılanacaktır. İşletmeler arası bağlantı bulunduğu yönünde bir düşünceye kapılma olasılığı gündeme gelecektir. Mahkemenin aksi yönündeki tespitleri isabetsiz olup, 556 s. KHK.nin 8/1-6 madde hükmü koşulları davacı yararına oluştuğunun kabulü ile buna göre hüküm tesisi gerekirken yazılı biçimde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Sonuç: Yukarda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.