Limited Şirketlerin Tasfiyesi Nasıl Yapılır?
Limited şirketlerin tasfiyesi ile ilgili olarak 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 552’nci maddesindeki; “Anonim şirketin, tasfiye memurlarını tayin ve azilleri, tasfiyenin icrası ticaret sicilindeki kaydın silinmesi ve ticari defterlerin saklanması hakkındaki hükümleri limited şirketlerde dahi tatbik olunur.” hükmü, 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 643’üncü maddesinde; “Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde yer almaktadır.
Limited Şirketlerin Tasfiyesi Durumunda Limited Şirket Organlarının Durumu
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 535’inci maddesinde; “Şirket tasfiye haline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir.
Tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar vermek üzere genel kurul tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrılır.” hükmü yer almaktadır.
Limited Şirket Tasfiye Memurları
Tasfiye memurları ile ilgili hükümler 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536 ile 559’uncu maddelerinde yer almaktadır.
Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Atanması
Tasfiye memurlarının atanması ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536’ncı maddesinde;
“Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde, tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Tasfiye memurları pay sahiplerinden veya üçüncü kişilerden olabilir. Tasfiye ile görevlendirilenler esas sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse olağan ücrete hak kazanırlar.
Yönetim kurulu, tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilan ctliıir. Tasfiye işlerinin yönetim kurulunca yapılması hâlinde de bu lıükünm uygulanır.
Şirketin feshine mahkemenin karar verdiği hâllerde tasfiye memuru mahkemece atanır.
Temsile yetkili tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması ve yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması şarttır.” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/1-2’nci maddesi 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 441’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının dil itibarıyla sadeleştirilmiş tekrarından ibarettir. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/3-4’üncü maddesi ise tamamıyla yeni olup, esasa yönelik önemli düzenlemeler getirmektedir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/3’iincü maddesinde yer alan, şirketin feshine mahkemece karar verilmesi halinde tasfiye memurunun mahkemece atanacağına ilişkin hüküm yenidir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu düzenlemesi uyarınca, şirketin feshine mahkemece karar verilmesi halinde dahi, tasfiye işleri, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile tasfiye memuru belirlenmedikçe yönetim kurulu tarafından yürütülmektedir. Mahkemeye 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 442’nci maddesinin birinci fıkrası hükmüyle tanınan atama yetkisi ise, ancak pay sahiplerinden birinin talebiyle ve haklı sebeplerin varlığı halinde mevcut tasfiye memurunun azledilerek yerine yenisinin atanması hâli ile sınırlıdır. Mahkemenin feshe karar verdiği hallerde doğrudan tasfiye memuru ataması ise ancak, yukarıdaki usullerle tasfiye memuru atanamayacağının ve tasfiye işlerinin yerine getirilemeyeceğinin (tasfiye memuru hakkında esas sözleşmede hüküm bulunmaması durumunda, şirketin feshine genel kurulun toplanamaması ve yönetim kurulunun bulunmaması nedeniyle karar verilmişse) açıkça belli olması hallerine özgiilenmiştir. Üçüncü fıkra uyarınca, mahkemenin feshe karar verebildiği üç durumda, yani; kuruluş sırasında menfaatler ihlâl edilmişse, organ yokluğu söz konusu ise ve haklı sebeplerin varlığı halinde, mahkeme fesih kararı verirken tasfiye memurunu da atayacaktır. Çünkü, bu iiç durumun söz konusu olduğu varsayımlarda artık pay sahiplerinin anlaşarak tasfiye memuru tayin etmelerini beklemenin gereksiz sayılması gerektiği, söz konusu yetkinin mahkemeye bırakılmasının şart olduğu düşünülmüştür. Bu fıkranın uygulanması için hiçbir şart öngörülmemiştir. Dolayısıyla, şirketin feshine karar veren mahkeme, tasfiye memuru tayin edebil mek için kendisinden bu yönde bir talepte bulunulmasını beklemek zorunda olmadan tasfiye memuru atayabilir. Keza, feshe karar veren mahkeme tasfiye memuru atayıp atamama hususunda serbest değildir, tasfiye memurunu belirlemek zorundadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/4’üncü maddesinde yer alan tasfiye işlerinin sağlıklı yürüyebilmesi için tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması, bu kişinin Türkiye’de yerleşim yerinin bulunması ve şirketi temsile yetkili olması ile ilgili düzenleme önemli bir gerekliliktir. Nitekim, mehaz İsviçre Borçlar Kanununda da, aynı şartlar aranmaktadır. Fıkraya göre tasfiye memuru için aranan kanunî şartların tümünün aynı kişide gerçekleşmesi gerekir. Yani, Türk vatandaşı olan tasfiye memurunun Türkiye’de yerleşim yeri bulunmalı ve ona şirketi temsil yetkisi verilmelidir. Yoksa, burada zikredilen şartların ayrı ayrı kişilerde mevcut bulunması fıkra hükmünün gereği açısından yeterli değildir. Mahkeme tarafından tayin aynı zamanda bir azil işlemini gerektirmektedir. Buna göre, mahkeme kanuni nitelikleri haiz bir tasfiye memuru atarken, mevcut tasfiye memurlarından birini görevden almalı ve onun yerine atamayı yapmalıdır. Bu husus mahkemenin takdirinde değildir.
Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Görevden Alınması
Tasfiye memurlarının görevden alınması ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537’nci maddesinde;
“Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurları ve bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından her zaman görevden alınabilir ve yerlerine yenileri atanabilir.
Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar.
Şirketi temsile yetkili tasfiye memurlarından hiçbiri Türk vatandaşı değilse ve hiçbirinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa, mahkeme pay sahiplerinden veya alacaklılardan birinin veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının istemiyle, söz konusu şarta uygun birini tasfiye memuru olarak atar.” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/1’inci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunun 442/1 ’inci maddesinin tekrarı şeklindedir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/2’nci maddesi ile mahkemece atanan tasfiye memurlarının tescil edilmeleri için, buna ilişkin mahkeme kararının ibrazını yeterli görülmüştür. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/2’nci maddesinde yapılan söz konusu değişiklik ile mahkemece atanan tasfiye memurlarının tescil ve ilanını yaptırabilecek kişilerin sayısı artırılmıştır. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunun 442’nci maddesinde sadece atanan tasfiye memurları, kendilerini tescil ve ilân ettirme yetkisi ile donatılmış iken; yeni metin mahkeme ilamının ibrazı suretiyle başka kişilerin de (örneğin yönetim kurulunun) tasfiye memurlarının tescil ve ilânını sağlayabileceğini hükme bağlamıştır. Herbir pay sahibi mahkemeye başvurarak böyle bir talepte bulunabilir. Azil ve yeni atama talebinde bulunan pay sahibi buna ilişkin dayandığı haklı sebebi ortaya koymalı ve ispatlamalıdır. Sebebin haklılığını değerlendirecek olan mahkemedir. Sebebi haklı bulan mahkeme ise sadece azil ve yeni tayin işlemi yapabilir, başka bir karar veremez. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/3’üncü maddesi, 536’ncı maddenin son fıkrasında yer alan hükümde öngörülen gerekliliklerin yerine getirilmemiş olması halinde pay sahiplerinden ve alacaklılardan her birine tasfiye memuru atanması için mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır.
Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Aktifleri Satma Yetkisi
Tasfiye memurlarının limited şirket aktiflerini satma yetkisi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 538’inci maddesinde;
“Genel kurul aksini kararlaştırmamışsa, tasfiye memurları şirketin aktiflerini pazarlık yoluyla da satabilirler.
Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurulun kararı gereklidir. Bu karar hakkında 421’inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Yetkilerinin Sınırlandırılması ve Genişletilmesi
Tasfiye memurlarının yetkilerinin sınırlandırılması ve genişletilmesi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539’uncu maddesinde;
“Tasfiye memurlarına Kanunla tanınmış yetkiler devredilemez; ancak, belirli uygulama işlemlerinin yapılabilmesi için, tasfiye memurlarından biri diğerine veya üçüncü bir kişiye temsil yetkisi verebilir.
Tasfiye memurlarının üçüncü kişilerle tasfiye amacı dışında yaptığı işlemler şirketi bağlar; meğer ki, üçüncü kişinin işlemin tasfiye amacının dışında olduğunu bildiği veya hâlin gereğinden bilmemesinin mümkün olamayacağı ispat edilsin. Tasfiyenin sadece tescil ve ilan edilmesi, bu hususun ispatı için yeterli delil değildir.
Tasfiye memurları birden fazla ise, aksi genel kurul kararında veya esas sözleşmede öngörülmemişse, şirketin bağlanabilmesi için imzaya yetkili iki tasfiye memurunun şirket unvanı altında imza atması gereklidir. Tasfiye hâlindeki şirketi tasfiye ile ilgili konularda mahkemelerde ve dış ilişkide tasfiye memurları temsil eder.
Tasfiye memurunun görevini yerine getirdiği sırada işlediği haksız fiilden şirket de sorumludur. “ hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539’uncu maddesi kendi içinde bağımsız bir düzenlemedir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanun tasfiye memurlarının yetkilerini kollektif şirketlere gönderme yoluyla düzenlemiştir. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu ise, kollektif şirketin bu hükümlerini anonim şirketlerin niteliğine uygun bir tarzda yeniden kaleme almış, yani özgün bir düzenleme yapmıştır. Hüküm bunun dışında da bazı değişiklikler içermektedir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/1’inci maddesine göre tasfiye memurlarına kanunla verilen yetkiler, bu kişilerin özenli bir seçimle atanan güvenilir bir kişi olduğu varsayımına dayanmaktadır. Verilen yetkiler ve görev, bir anlamda onun/onların kişiliğine bağlı sayılır. Bu sebeple kanunen tanınan yetkilerin başkasına, hatta bir diğer tasfiye memuruna devredilmemesi gerekir. Devir, devreden tasfiye memurunun o işlen elini çekmesi sonucunu doğurur ve seçim konusuz kalır. Ancak, tasfiye işlerinin gereğinin yerine getirilmesi bağlanımda bazı belirli (belirlenmiş) işlemlerin yerine getirilebilmesi için tasfiye memurlarından biri veya üçüncü bir kişi tevkil edilebilir. Burada verilen vekâlet genel olmayıp, özel bazı açıkça belirlenmiş, sınırları çizilmiş, konusu açıkça gösterilmiş işlemlerin yürütülmesine yönelik sınırlı bir vekalettir. Diğer bir deyişle münferit olay için özel bir vekâlet verilmesi söz konusudur.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/2’nci maddesine göre tasfiye memurları, kural olarak tasfiye amacıyla sınırlı olarak işlem yaparlar. Aksine hareket halinde de işlem geçerlidir; tasfiye memurları şirketi temsil ettikleri için şirket bu işlemle bağlıdır. Tasfiye amacı dışında yapılan işlemlerin şirketi bağlaması kuralı iyi niyetli üçüncü kişileri koruma düşüncesinin ürünüdür. İlkenin gereği olarak, tasfiye memurunun kendisiyle işlem yaptığı kişi, işlemin tasfiye amacının dışında olduğunu biliyor veya durumun icabı gereğince bilmemesinin mümkün olmadığı ispat ediliyorsa, işlem şirketi bağlamaz, ispat yükü şirkettedir. Sadece tasfiyenin tescil ve ilân edilmiş olması bu hususun ispatı için yeterli değildir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/3’üncü maddesine göre tasfiye memurlarının birden fazla olmaları halinde, şirketin bağlanabilmesi için kural, bunların birlikte hareket etmeleri ve kural olarak birlikte imza atmalıdırlar. Ancak, bu düzenleme emredici değildir. Aksi, genel kurul kararıyla veya esas sözleşme hükmü ile kararlaştırılabilir ve tek başına imza ilkesi benimsenebilir veya daha ağır bir temsil sistemi getirilebilir. Tasfiye ile ilgili konularda şirketi mahkemelerde ve diğer dış ilişkiye ilişkin işlerde temsil yetkisi tasfiye memurlarına aittir. Tasfiye ile ilgili olmayan hususlarda ise şirket yönetim kurulunun temsil yetkisi devam etmektedir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/4’tincü maddesine göre Şirket tasfiye memurları görevlerini ifa ederken icra ettikleri tüm fiil ve işlerden ve bu arada haksız fiillerden sorumludurlar. Fıkra ile tasfiye memurlarının yapmış oldukları işlerden şirketin de sorumlu tutulması esası kabul edilerek üçüncü kişiler korunmuştur.
Limited Şirketlerde Tasfiye İşleri
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540 ila 544’üncü maddelerinde tasfiye işleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
Limited Şirketlerde Tasfiyede İlk Envanter ve Bilançonun Çıkartılması
Tasfiyede ilk envanter ve bilançonun çıkartılması işlemi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540’ıncı maddesinde;
“Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel kurulun onayına sunarlar.
Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra, tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyarlar.” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540/1’inci maddesi tasfiyeye ilişkin açılış bilânçosunun düzenleniş usulüne ilişkindir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 444’üncü maddesinde, tasfiye memurlarının, görev başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu inceleyerek buna göre bir envanter ve bilânço çıkarmaları hükme bağlanmıştı. Yeni metinde, envanter ve bilânçonun düzenlenmesinde şirket mallarına değer biçmek için tasfiye memurlarının gerekirse uzmanlara başvurabileceği hükmüne yer verilmiştir. Tasfiye bilançosu yıllık bilânço esaslarına göre çıkarılmaz. Bu, bir malvarlığı bilançosudur ve olası satış değerleri esasına göre çıkarılır.Ancak ilk bilânçonun olası satış değerlerine göre çıkarılacağı metne açıkça yazılmamış, hüküm gelişmelere açık tutulmuştur. Hazırlanan envanter ve bilânçonun şirketin herşeyden önce malvarlıksal ve finansal durumunu göstermesi gerektiği ibaresi hükme açıkça konulmuştur. Çünkü genel kabul gören muhasebe ilkeleri bu bilânçoya başka görevler de yükleyebilir. Bilânçonun işlevlerinin boyutu ve kapsamı değişebilir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540/2’nci maddesi 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda söz konusu Kanunun 450’nci maddesindeki gönderme dolayısıyla anonim şirketlerde de uygulanan aynı Kanunun 226’ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmünün tekrarıdır. Anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin düzenlemelerin topluca bulunması genel mantığı içerisinde, tasfiye kurumu nitelikçe farklı başka bir şirketin tasfiyesine ilişkin hükümlere gönderme yapılmaksızın düzenlenmek istenildiğinden bu fıkra kaleme alınmıştır. Tasfiye memurlarının şirketin envanterde yazılı bütün malları ile evrak ve defterlerine el koyabilmesi için, envanter ve bilânçonun onaylanması aranmıştır. Bunun sebebi, ilk bilânçonun tek işlevinin, tasfiye memurlarının tasfiyeye ve görevlerine devam edip etmeyeceklerini belirlemek olduğu düşüncesidir. Gerçekten, eğer şirket borca batık olup müflis durumda ise tasfiye memurları bunu iflâs tasfiyesine çevireceklerdir. Dolayısıyla, tasfiyenin niteliği ve tasfiye memurlarının göreve devam edecekleri belli olmadan şirket mallarına ve defterlerine el koymanın doğru olmayacağı düşünülmüştür.
Limited Şirketlerde Tasfiyede Alacaklıların Çağrılması ve Korunması
Tasfiyede alacaklıların çağrılması ve korunması işlemi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541’inci maddesinde;
“Alacaklı oldukları şirket deÛerlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgilendirilirler ve alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılırlar.
Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde bulunmazlarsa alacaklarının tutarı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir.
Şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış olsun.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı hükümlere aykırı hareket eden tasfiye memurları haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı 553’üncü madde uyarınca sorumludur.” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541’inci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin esas itibarıyla tekrarı şeklinde olmakla birlikte aşağıda belirtilen iki önemli değişiklik yapılmıştır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/1’inci maddesi ile önemli değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ilanın yapılış şekline yöneliktir. Hükme göre alacaklıları haberdar etmeye yönelik ilan 35’inci maddede anılan gazete ile ve esas sözleşmede öngörülen şekilde birer hafta arayla üç kez yapılacaktır. İlanın sayısı ve asgarî tekrarlanma süresine ilişkin zorunluluk sadece 35’inci maddede yazılı gazetede yapılacak ilân hakkındadır. Esas sözleşmede öngörülen ilân şekli, sayısı ve tekrarlanma süresi hakkında 35’inci maddede yazılı gazetedekine benzer bir yükümlülük öngörülmemiştir. Dolayısıyla, bu konuda sadece esas sözleşme ile getirilmiş hüküm dikkate alınacaktır.
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin ikinci fıkrasında bilinen fakat bildirimde bulunmayan alacaklıların, alacaklarının bir notere tevdi olunacağı 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/2’nci maddesi ile hükme bağlanmıştır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/2’nci maddesinde tevdi yeri olarak noter yerine, niteliği ve görevleri itibarıyla daha uygun görülen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilmesi öngörülmüştur.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/4’üncii maddesinde yapılan tek değişiklik, tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin olarak kollektif şirketlerle ilgili hükme yapılan atfın kaldırılarak, yerine anonim şirketlerle ilgili bir iç atıf yapılarak 553’üncü madde hükmüne yollamada bulunulmasıdır.
Limited Şirketlerde Tasfiyede Yapılacak Olan Diğer Tasfiye İşleri
Tasfiye memurları tarafından yapılacak olan diğer tasfiye işleri 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesinde hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesine göre tasfiye memurları tarafından tasfiye yapılacak diğer işler aşağıda belirtildiği şekildedir.
- Şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, gereğinde pay bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını tahsil etmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket borçlarının, ilk tasfiye bilançosundan ve alacaklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan duruma göre, şirket varlığından fazla olmadığı saptanmışsa, bu borçları ödemekle yükümlüdürler.
- Tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem yapamazlar.
- Şirket borçları şirket varlığından fazla olduğu takdirde durumu derhâl şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirirler; mahkeme iflasın açılmasına karar verir.
- Tasfiyenin uzun sürmesi hâlinde, her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula sunarlar.
- Şirketin bütün mal ve haklarının korunması için düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi gereken önlemleri alır ve tasfiyeyi mümkün olan en kısa sürede bitirirler.
- Tasfiye işlemlerinin düzenli yürütülmesi ve güvenliği için gereken defterleri tutarlar.
- Tasfiye sırasında elde edilen paralardan şirketin süregelen harcamaları için gerekli olan para dışında kalan paraları, bir bankaya şirket adına yatırırlar.
- Vadesi gelmemiş borçları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan oran üzerinden iskonto ederek derhâl öderler. Alacaklılar bu ödemeyi kabul etmek zorundadır. Kanun gereği iskonto edilmesi mümkün olmayan alacaklar bu hükümden müstesnadır.
- Pay sahiplerine tasfiye işlerinin durumu hakkında bilgi ve istedikleri takdirde bu konuda imzalı belge verirler.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 446’ncı maddesi hükmüne nazaran birçok değişikliği içermektedir. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanabilir.
- 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542/1-a maddesi 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 231’inci maddesinin birinci cümlesinin; (e) bendi aynı Kanunun 225’inci maddesinin; (f) bendi aynı Kanunun 227’nci maddesinin; (g) bendi aynı Kanunun 235’inci maddesinin bazı değişikliklerle tekrarıdır. Ancak (g) bendinde açıklamayı gerektiren bir değişikliğe yer verilmiştir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 235’inci maddesine göre, tasfiye memurları, tasfiye sırasında elde edilen paraların bin Türk Lirasından fazlasını, Merkez Bankasına ve Merkez Bankası bulunmayan yerlerde muteber bir bankaya şirket adına yatırmak zorundaydılar. 1926 tarihli Ticaret Kanunundan gelen bu hüküm ile tasfiye sırasında elde edilen paraların güvenliği sağlanmak istenilmiştir. Bugün bu düzenleme anlamsızlaşmıştır. Gerçekten, Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 1957 yılına nazaran bugün bu paranın herhangi bir satın alma gücü kalmamıştır. Öte yandan yatırılması zorunlu para miktarı ile ilgili kesin bir rakam koymanın doğru olmayacağı da anlaşılmıştır. Bu nedenle yeni metinde; şirketin elektrik, su, telefon gibi cari harcamaları için gerekli olan belirli bir paranın şirket kasasında bulundurulmasının gerekli olacağı düşünülmüş, bunun dışında kalan tasfiye sırasında elde edilen paraların bir bankaya şirket adına yatırılması zorunluluğu getirilmiştir.
- 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 235’inci maddesi metninde tasfiye paralarının yatırılacağı banka ile ilgili olarak bu bankanın Merkez Bankası veya Merkez Bankasının bulunmadığı yerlerde muteber diğer bir banka olması gerektiği hususu ifade edilmiştir. Oysa, Bankalar Kanunu muteber/muteber olmayan banka ayırımı yapmamaktaydı ve kanunlara uygun olarak faaliyet gösteren tüm bankalar muteber kabul edilmek zorundaydı. Kaldı ki, bu kanuna uygun olarak faaliyet göstermeyen bankaların faaliyetlerini devam ettirmelerine esasen izin de verilemezdi. Bu nedenle, öncelikle Merkez Bankası ibaresi Merkez Bankasının bu işler için uygun bir banka olmadığı ve mevzuatının bu şekilde çalışmasına izin vermediği gerekçesiyle metinden çıkarılmıştır. Öte yandan, metindeki “muteber” ibaresi de yukarıda zikredilen sebeple çıkarılmış ve paranın mevduat toplama yetkisini haiz herhangi bir bankaya yatırılması gerekli ve yeterli görülmüştür.
- 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542/1-h maddesi yeni eklenmiş olmakla birlikte 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 450’nci madde atfı dolayısıyla anonim şirketlerde de uygulanan aynı Kanunun 236’ncı maddesi hükmünün bir tekrarıdır. Bu bent, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda var olan bir çelişkiyi ortadan kaldırmakta ve bir açıklık getirmektedir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin üçüncü fıkrası “henüz muaccel olmayan borçların notere tevdi edilmesi veya teminatla karşılanması” yükümlülüğünden bahsederken; aynı Kanunun 450’nci madde yollamasıyla anonim şirketlerde de uygulanacak olan 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 236’ncı maddesi “vadesi henüz gelmemiş borçların tasfiye memurlarınca iskontonun tenzili suretiyle derhal ödeneceğinden” bahsetmektedir ve bu hükümlerden hangisinin uygulanacağı hususu açık bir çelişki oluşturmaktadır. Öğretide, müeccel borçları iskonto ile ödeme imkânı varken, şirkete hiçbir fayda sağlamayan notere tevdi veya teminatla karşılama yolunu tercih edip vadeyi beklemenin mantıksız olduğu ifade ediliyordu. Öte yandan böyle bir durumda tasfiye memurlarının iskontonun tenzili suretiyle derhal ödemede bulunmalarının tasfiye memurlarının düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi hareket etmelerinin de bir gereği olduğu kabul olunuyordu. Yeni metin, birbiriyle çelişki oluşturan hükümlerden İkincisi lehine tercihte bulunmak suretiyle hem var olan çelişkiyi ortadan kaldırmış hem de hukuka ve hakkaniyete daha uygun olan bir çözümü tercih ederek; ayrıca tevdi ve teminat gibi yükümlülüklerden arındırarak tasfiye prosedürünü basitleştirmiştir.
Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Dağıtma
Tasfiyede limited şirket borçları ödendikten sonra kalan mevcudun dağıtımı 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 543’üncü maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi karar- laştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır.
Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz. Şu kadar ki, hâl ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde mahkeme bir yıl geçmeden de dağıtmaya izin verebilir.
Esas sözleşme ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak yapılır.”
Yeni Ticaret Kanununun 543’üncü maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 447’nci maddesine göre aşağıda belirtilen bir noktada değişiklik içermektedir.
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 447/1 ’inci maddesinde limited şirket borçları ödendikten sonra kalan varlığın, esas sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nisbetinde dağıtılacağı” düzenlenmiştir. Yeni Ticaret Kanununda ise borçlar ödendikten sonra, önce ödenen pay bedellerinin iadesini, daha sonra kalan mevcudun, esas sözleşmede aksi öngörülmemişse pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları nispetinde dağıtılacağını hükme bağlamıştır. Mevcut hüküm, doktrinde çok tartışılan ve pay bedelleri iade edilmeden yapılacak bir dağıtımın kanuna aykırı imtiyazlar oluşturacağı eleştirisiyle karşılanan bir düzenlemedir. Yeni Ticaret Kanununun mezkur hükmü, öğretide genel kabul görmüş, hukuka ve hakkaniyete de uygun olan görüş doğrultusunda değiştirmektedir.
Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Defterlerin ve Belgelerin Saklanması
Tasfiye sonunda limited şirket defterleri ve belgelerinin saklanması 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 544’tincü maddesinde; “Tasfiyenin sonunda defterler ve tasfiyeye ilişkin olanlar da dâhil, belgeler 82’nci madde uyarınca saklanır.” şekilde hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 544’üncü maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 448’inci maddesi hükmünün bir tekrarı şeklinde düzenlenmiştir. Yalnızca eski metinde saklamanın hangi madde uyarınca yapılacağı açıkça belirtilmiş iken; yeni metinde ilgili maddeler uyarınca saklanır şeklinde bir ibareye yer verilerek, ticari defter ve belgelerin saklanmasına yönelik hükümlere yapılan genel bir yollamayla yetinilmiştir.
Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Limited Şirket Unvanının Sicilden Silinmesi
Tasfiye sonunda limited şirketin unvanının sicilden silinmesi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 545’inci maddesinde; “Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesi tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden istenir. İstem üzerine silinme tescil ve ilan edilir.”şekilde hüküm altına alınmıştır.
Limited Şirket Ortakları ile Tasfiye Memurları Arasındaki Uyuşmazlığın Çözüm Şekli
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; limited şirket ortakları ile tasfiye memuru veya memurları arasındaki uyuşmazlıkların çözümü basit yargılama usulüne tabidir. Mahkeme, gerekli görürse tasfiye memurlarıyla ilgili pay sahiplerini dinleyerek, kararını otuz gün içinde verir.
Basit yargılama usulü, kanunlarda sayılan bazı davalar ve işler hakkında uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen bir yargılama usulüdür. Bu usul yalnızca kanunlarda sayılan davalar ve işler hakkında uygulanır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine ile tasfiye memurları ile pay sahipleri arasında çıkabilecek ihtilaflarda da basit muhakeme usulünün uygulanması imkânı sağlanmıştır. Tasfiye prosedürünün sağlıklı işleyebilmesi ve tasfiye memurları ile pay sahipleri arasındaki ihtilafların ivedilikle halledilebilmesi için mahkemenin kararını otuz gün içerisinde vermesi ve kararını verirken tarafları da dinlemesi gerekli görülmüştür.
Limited Şirketler Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; tasfiye memurlarının sorumluluğu hakkında 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 553’üncü madde hükmü uygulanır.
Atıf yapılan 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 553’üncü maddesine göre tasfiye memurları; kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Limited Şirketlerde Tasfiyeye İlişkin Genel Kurul Kararı Alınması
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; tasfiyeye ilişkin genel kurul kararları 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 418’inci maddesi uyarınca alınır.
Buna göre, tasfiyeye ilişkin genel kurul kararları ağırlaştırılmış nisaplara tabi değildir.
Limited Şirketlerde Ek Tasfiye Talebi
Ek tasfiye talebi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547’nci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.”
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547’nci maddesi; 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda bulunmayan, fakat uygulamanın ihtiyaçları nedeniyle öğreti ile yargı tarafından benimsenen ve uygulanan bir hukukî kurumu düzenlemektedir. Ek tasfiye, tasfiye işlemleri tamamlanıp tasfiyenin bitirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başkaca tasfiye önlemleri alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde başvurulan geçici bir tedbirdir. Bu yeni düzenlemenin esasları şu şekilde sıralanabilir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547/1’inci maddesine göre ek tasfiye kararı geçici bir tedbir kararıdır. Ek tasfiye ile yeni bir hukuki durum meydana getirilmemekte, alınması ihmâl edilmiş tedbirler alınmaya çalışılmaktadır. Yapılması ihmal edilmiş tasfiye işlemlerinin yapılmasını takiben, şirket yine sona erdirilecektir.
- Ek tasfiye sadece tasfiyenin kapanmış olmasına rağmen halen alınması zorunlu ek tedbirlere gereksinim duyulması halinde söz konusu olabilir. Zorunluluk yoksa ek tasfiyeye gidilemez. Bu hüküm bağlamında şirketin yeniden sicile kaydedilmesini ve ek tasfiye yapılmasını zorunlu kılabilecek durumlar özellikle şunlar olabilir.
- Şirkete ait bazı aktifler, dağıtım sırasında dikkate alınmamaları nedeniyle, dağıtım dışında kalmışlarsa; (bu malvarlığı unsuru bilinmekle beraber unutulmuş olabileceği gibi, sonradan bir malvarlığı unsuru da olabilir)
- Anlaşmazlık konusu olan ve bu nedenle tasfiyeye ilişkin özel hüküm gereği tevdi edilmiş veya güvenceye bağlanmış bir borç, şirket lehine çözülmüşse ve söz konusu borçların karşılıkları boşta kalmışsa,
- Malvarlığının dağıtımı esnasında ilgili kanuni hükümlere uyulmamışsa,
- Pay sahiplerince haksız olarak alınmış olan tasfiye payları için geri verme davasının açılması gerekiyorsa,
- Organlara karşı sorumluluk davası açılacaksa,
- Şirket tarafından yapılması ve web sitesine konulması gerekli olan açıklamalar ve şirket tarafından kabul edilmesi zorunluluğu bulunan işlemler varsa,
- Şirketin yararına sonuç doğuracak bir davanın açılması, şirketin bir davada davalı olarak bulunması veya aleyhine icra takibi yapılması söz konusu ise.
- Yeniden tescil isteğinde bulunulabilmesi ve ek tasfiye yapılabilmesi, üç ana şartın gerçekleşmesine bağlıdır: Bu şartlar yukarıda örnek olarak verilen hallerde aranır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.234
- Yeniden tescil isteği korunmaya değer bir menfaate dayanmalıdır (menfaat şartı). Korunmaya değer menfaatin varlığı inandırıcı delillerle açıklanmalıdır. İstemin ve ilgili delillerin inandırıcı olmaları yeterlidir. İspat şart değildir.
- Yeniden tescil isteği amaca ulaşmada kullanılabilecek tek yol olmalıdır (amaca ulaşma şartı). Bu nedenle amacın gerçekleştirilmesinin bir başka yolu varsa ve örneğin alacağın bir başka şekilde elde edilmesi imkânı bulunuyorsa yeniden tescil isteğinde bulunulamaz.
- Sicil memurunun şirketi sicilden silme kararma karşı; bir alacağın veya aktifin varlığı kanaat doğuracak bir şekilde belgelendirilerek, silme kararının iptali dava olunmalıdır.
- Ek tasfiye, tasfiyenin gayesinde herhangi bir değişikliğe yol açmaz. Şirket yine tasfiye şirketidir ve şirket organları tasfiye gayesi çerçevesinde işlem yapmak zorundadır.
- Ek tasfiyeyi talep edebilecek kişiler sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar, tasfiye memurları, son yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri ve şirket alacaklılarıdır. Ticaret sicil memurunun talepte bulunma yetkisi yoktur. O sadece ilgilileri talepte bulunmaya zorlayabilir.
- Ek tasfiye, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeden talep edilir.
- Ek tasfiye, şirketin sicile yeniden tescilini talep etmeye yöneliktir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547/2’nci maddesine göre mahkeme davada, talebin doğruluğunu inceledikten sonra, olumlu sonuca varırsa şirketin yeniden tesciline karar verir. Mahkeme gösterilen delilleri inandırıcı bulmazsa, yeniden tescil talebini reddeder. Davanın reddine karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Ek tasfiye kararının tescili bildiricidir. Zira, eksik kalan işlemler nedeniyle gerçekte tasfiye sona ermemiştir. Tescil üzerine şirket, tüzel kişiliğini yeniden kazanır ve organlar yeniden çalışmaya başlarlar. Ancak, bu durum şirketin sona ermiş olduğu gerçeğini değiştirmez. Şirket yine tasfiye şirketidir.
Ek tasfiye halinde yeniden alacaklılara çağrı yapılmasına ve bloke yılına gerek yoktur.
Ek tasfiye tamamlandıktan sonra, yeni bir kapanış bildirimi, tescil ve defterlerin korumaya alınması işlemlerine ihtiyaç vardır.
Ek tasfiye başlatıldığında tasfiye memurları yeniden atanmalıdır. Zira, önceki tasfiye memurlarının görevi sona ermiştir. Bu nedenle, mahkeme şirketin tescilini takiben tekrar son tasfiye memurlarını veya yeni kişi veya kişileri tasfiye memuru olarak atar. Davacı amaca uygun şekilde önceden şahsî bir öneri de sunabilir. Mahkemenin belirlediği tasfiye memuruna karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Atanan kişi ticaret siciline tescil ve ilân ettirilmelidir. Tescil, yeniden atanan tasfiye memurları tarafından gerçekleştirilir.
Ek tasfiyeye ilişkin prosedür emredicidir. Bu usulden sözleşme hükümleri ve genel kurul kararlarıyla ayrılmak caiz değildir.
Limited Şirketlerde Tasfiyeden Dönülmesi
Tasfiyeden dönülmesi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548’inci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Şirket sürenin dolmasıyla veya genel kurul kararıyla sona ermiş ise, pay sahipleri arasında şirket malvarlığının dağıtımına başlanılmış olmadıkça, genel kurul şirketin devam etmesini kararlaştırabilir. Devam kararının sermayenin en az yüzde altmışının oyu ile alınması gerekir. Esas sözleşme ile bu nisap ağırlaştırılabilir ve başkaca önlemler öngörülebilir. Tasfiyeden dönülmesine ilişkin genel kurul kararını tasfiye memuru tescil ve ilan ettirir.
Şirket, iflasın açılmasıyla sona ermiş olmasına rağmen iflas kaldırılmışsa veya iflas, konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse şirket devam eder.
Tasfiye memuru iflasın kaldırıldığına ilişkin kararı ticaret siciline tescil ettirir. Tescil istemine, pay bedellerinin ve tasfiye paylarının pay sahipleri arasında dağıtılmasına başlanmadığına ilişkin belge de eklenir.”
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548’inci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda bulunmayan, fakat uygulamanın ihtiyaçları nedeniyle doktrin ve yargı tarafından benimsenip uygulanan bir hukuki miiesseseyi düzenlemeye kavuşturmakta ve esaslarını belirlemektedir. Tasfiyeden dönme, tasfiye haline giren bir şirket genel kurulunun, alacağı bir kararla, şirketi tasfiye gayesi güden bir şirket olmaktan çıkartabilip, tekrar kâr elde etme amacı güden ve varlığını devam ettiren bir şirket haline döndürmesidir.236
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/1’inci maddesine göre tasfiyeden dönme, şirketin sadece sürenin dolmasıyla veya genel kurul kararıyla sona ermesi halinde söz konusu olabilir. Diğer sona erme hallerinin gerçekleşmesi nedeniyle şirketin sona ermiş olması halinde tasfiyeden dönme kararı alınarak şirkete hayatiyet kazandırılamaz.
- Tasfiyeden dönme, nihai bir karardır. Bu kararla yeni bir hukuki durum meydana gelerek, şirket normal ticarî seyrine dönmektedir.
- Tasfiyeden dönme kararı, şirket gayesinde değişikliğe yol açar ve tasfiye esnasında tasfiye gayesini benimsemiş olup tasfiye şirketi olarak adlandırılan şirket, bu pasif gayeden dönerek gelir elde etmeye ve ticarî faaliyetler icra etmeye yönelik aktif bir gayeye yönelir.
- Pay bedellerinin veya tasfiye paylarının pay sahipleri arasında dağıtımına başlanıncaya kadar tasfiyeden dönme kararı alınabilir. Bu andan sonra tasfiyeden dönme kararı alınamaz. Zira, bu andan sonra alınacak bir karar, anonim şirketler hukukunda hakim olan, hakim malvarlığının korunması ilkesine aykırılık nedeniyle üçüncü kişilerin haklarını ihlâl edici nitelik taşır.
Madde Gerekçesi.
- Pay sahipleri arasında yapılan cüz’i ve anlamsız bir pay bedeli veya tasfiye payı iadesi bile tasfiyeden dönmeyi imkânsızlaştırır. İfa edilmiş edimlerin geriye verilmesi de geriye dönüşü mümkün kılamaz. Buna rağmen alman bir tasfiyeden dönme kararı bâtıldır. Bu takdirde, tasfiye paylarını alan pay sahiplerinin aldıklarını iade etmeleri veya etmemeleri bir şey değiştirmez.
- Tasfiye esnasında kâr dağıtımı yapılmış olması halinde, kâr dağıtım kararı, şirketin sona ermesinden önce alınmış olmak şartıyla tasfiyeden dönme kararı alınmasını engellemez.
- Tasfiyeden dönme kararı alacak genel kurul, toplantıya yönetim kurulu, denetçiler veya tasfiye memurları tarafından davet edilir. Bu gündem maddesi olağan genel kurul toplantısına davetin içinde yer alabileceği gibi, bunun için olağanüstü bir toplantı da yapılabilir.
- Genel kurul tasfiyeden dönme kararını nitelikli çoğunlukla almalıdır. Bunun için esas sermayenin en az yüzde altmışının oyu lazımdır. Şu kadar ki, esas sözleşme ile daha ağır yetersayı öngörülebilir.
- Tasfiyeden dönme kararı bir esas sözleşme değişikliği kararı değildir. Bu nedenle esas sözleşmede değişiklik yapılması gerekmez.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/2’nci maddesine göre Şirket, iflasın açılması suretiyle sona ermiş olmasına rağmen iflâs kaldırılmış veya konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse, şirket yine varlığını devam ettirir. Diğer bir deyişle, bu durumlar zımni birer tasfiyeden dönme hali sayılır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/3’üncü maddesine göre Tasfiyeden dönme kararı, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil ile tesir icra eder. Bu tescil kurucudur. Ticaret siciline bildirim tasfiye memurlarınca yerine getirilir. Yapılacak bildirime pay sahipleri arasında pay bedelleri ve tasfiye paylarının dağıtımına henüz başlanamadığını gösteren deliller eklenmelidir.