Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Limited Şirketlerin Tasfiyesi Nasıl Yapılır?

Limited Şirketlerin Tasfiyesi Nasıl Yapılır?

Limited şirketlerin tasfiyesi ile ilgili olarak 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 552’nci maddesindeki; “Anonim şirketin, tasfiye memurlarını tayin ve azilleri, tasfiyenin icrası ticaret sicilindeki kay­dın silinmesi ve ticari defterlerin saklanması hakkındaki hükümleri limited şirketlerde dahi tatbik olunur.” hükmü, 6102 sayılı Yeni Tica­ret Kanununun 643’üncü maddesinde; “Tasfiye usulü ile tasfiyede şir­ket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde yer almaktadır.

Limited Şirketlerin Tasfiyesi Durumunda Limited Şirket Organlarının Durumu

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 535’inci maddesinde; “Şir­ket tasfiye haline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin ya­pılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurla­rınca yapılamayan işlemlere özgülenir.

Tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar ver­mek üzere genel kurul tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrı­lır.” hükmü yer almaktadır.

Limited Şirket Tasfiye Memurları

Tasfiye memurları ile ilgili hükümler 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536 ile 559’uncu maddelerinde yer almaktadır.

Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Atanması

Tasfiye memurlarının atanması ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536’ncı maddesinde;

“Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde, tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Tasfi­ye memurları pay sahiplerinden veya üçüncü kişilerden olabilir. Tas­fiye ile görevlendirilenler esas sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse olağan ücrete hak kazanırlar.

Yönetim kurulu, tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilan ctliıir. Tasfiye işlerinin yönetim kurulunca yapılması hâlinde de bu lıükünm uygulanır.

Şirketin feshine mahkemenin karar verdiği hâllerde tasfiye me­muru mahkemece atanır.

Temsile yetkili tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatan­daşı olması ve yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması şarttır.” hükmü yer almaktadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/1-2’nci maddesi 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 441’inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının dil itibarıyla sadeleştirilmiş tekrarından ibarettir. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/3-4’üncü maddesi ise tama­mıyla yeni olup, esasa yönelik önemli düzenlemeler getirmektedir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/3’iincü maddesinde yer alan, şirketin feshine mahkemece karar verilmesi halinde tasfiye me­murunun mahkemece atanacağına ilişkin hüküm yenidir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu düzenlemesi uyarınca, şirketin feshine mahkemece karar verilmesi halinde dahi, tasfiye işleri, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile tasfiye memuru belirlenmedikçe yönetim kurulu tarafından yürütülmektedir. Mahkemeye 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 442’nci maddesinin birinci fıkrası hükmüyle tanı­nan atama yetkisi ise, ancak pay sahiplerinden birinin talebiyle ve haklı sebeplerin varlığı halinde mevcut tasfiye memurunun azledilerek yerine yenisinin atanması hâli ile sınırlıdır. Mahkemenin feshe karar verdiği hallerde doğrudan tasfiye memuru ataması ise ancak, yukarı­daki usullerle tasfiye memuru atanamayacağının ve tasfiye işlerinin yerine getirilemeyeceğinin (tasfiye memuru hakkında esas sözleşmede hüküm bulunmaması durumunda, şirketin feshine genel kurulun top­lanamaması ve yönetim kurulunun bulunmaması nedeniyle karar ve­rilmişse) açıkça belli olması hallerine özgiilenmiştir. Üçüncü fıkra uyarınca, mahkemenin feshe karar verebildiği üç durumda, yani; kuru­luş sırasında menfaatler ihlâl edilmişse, organ yokluğu söz konusu ise ve haklı sebeplerin varlığı halinde, mahkeme fesih kararı verirken tas­fiye memurunu da atayacaktır. Çünkü, bu iiç durumun söz konusu ol­duğu varsayımlarda artık pay sahiplerinin anlaşarak tasfiye memuru tayin etmelerini beklemenin gereksiz sayılması gerektiği, söz konusu yetkinin mahkemeye bırakılmasının şart olduğu düşünülmüştür. Bu fıkranın uygulanması için hiçbir şart öngörülmemiştir. Dolayısıyla, şirketin feshine karar veren mahkeme, tasfiye memuru tayin edebil mek için kendisinden bu yönde bir talepte bulunulmasını beklemek zorunda olmadan tasfiye memuru atayabilir. Keza, feshe karar veren mahkeme tasfiye memuru atayıp atamama hususunda serbest değildir, tasfiye memurunu belirlemek zorundadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 536/4’üncü maddesinde yer alan tasfiye işlerinin sağlıklı yürüyebilmesi için tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması, bu kişinin Türkiye’de yerleşim yerinin bulunması ve şirketi temsile yetkili olması ile ilgili düzenleme önemli bir gerekliliktir. Nitekim, mehaz İsviçre Borçlar Kanununda da, aynı şartlar aranmaktadır. Fıkraya göre tasfiye memuru için aranan kanunî şartların tümünün aynı kişide gerçekleşmesi gerekir. Yani, Türk vatandaşı olan tasfiye memurunun Türkiye’de yerleşim yeri bu­lunmalı ve ona şirketi temsil yetkisi verilmelidir. Yoksa, burada zikre­dilen şartların ayrı ayrı kişilerde mevcut bulunması fıkra hükmünün gereği açısından yeterli değildir. Mahkeme tarafından tayin aynı za­manda bir azil işlemini gerektirmektedir. Buna göre, mahkeme kanuni nitelikleri haiz bir tasfiye memuru atarken, mevcut tasfiye memurla­rından birini görevden almalı ve onun yerine atamayı yapmalıdır. Bu husus mahkemenin takdirinde değildir.

Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Görevden Alınması

Tasfiye memurlarının görevden alınması ile ilgili olarak 6102 sa­yılı Yeni Ticaret Kanununun 537’nci maddesinde;

“Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye me­murları ve bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel ku­rul tarafından her zaman görevden alınabilir ve yerlerine yenileri ata­nabilir.

Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme ka­rarına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar.

Şirketi temsile yetkili tasfiye memurlarından hiçbiri Türk vatan­daşı değilse ve hiçbirinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa, mahkeme pay sahiplerinden veya alacaklılardan birinin veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının istemiyle, söz konusu şarta uygun birini tasfi­ye memuru olarak atar.” hükmü yer almaktadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/1’inci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunun 442/1 ’inci maddesinin tekrarı şek­lindedir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/2’nci maddesi ile mah­kemece atanan tasfiye memurlarının tescil edilmeleri için, buna ilişkin mahkeme kararının ibrazını yeterli görülmüştür. 6102 sayılı Yeni Ti­caret Kanununun 537/2’nci maddesinde yapılan söz konusu değişiklik ile mahkemece atanan tasfiye memurlarının tescil ve ilanını yaptırabi­lecek kişilerin sayısı artırılmıştır. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanu­nun 442’nci maddesinde sadece atanan tasfiye memurları, kendilerini tescil ve ilân ettirme yetkisi ile donatılmış iken; yeni metin mahkeme ilamının ibrazı suretiyle başka kişilerin de (örneğin yönetim kurulu­nun) tasfiye memurlarının tescil ve ilânını sağlayabileceğini hükme bağlamıştır. Herbir pay sahibi mahkemeye başvurarak böyle bir talep­te bulunabilir. Azil ve yeni atama talebinde bulunan pay sahibi buna ilişkin dayandığı haklı sebebi ortaya koymalı ve ispatlamalıdır. Sebe­bin haklılığını değerlendirecek olan mahkemedir. Sebebi haklı bulan mahkeme ise sadece azil ve yeni tayin işlemi yapabilir, başka bir karar veremez. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 537/3’üncü maddesi, 536’ncı maddenin son fıkrasında yer alan hükümde öngörülen gerekli­liklerin yerine getirilmemiş olması halinde pay sahiplerinden ve ala­caklılardan her birine tasfiye memuru atanması için mahkemeye baş­vurma hakkı tanımaktadır.

Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Aktifleri Satma Yetkisi

Tasfiye memurlarının limited şirket aktiflerini satma yetkisi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 538’inci maddesin­de;

“Genel kurul aksini kararlaştırmamışsa, tasfiye memurları şirke­tin aktiflerini pazarlık yoluyla da satabilirler.

Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurulun kararı gereklidir. Bu karar hakkında 421’inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

Limited Şirket Tasfiye Memurlarının Yetkilerinin Sınırlandırılması ve Genişletilmesi

Tasfiye memurlarının yetkilerinin sınırlandırılması ve genişletil­mesi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539’uncu maddesinde;

“Tasfiye memurlarına Kanunla tanınmış yetkiler devredilemez; ancak, belirli uygulama işlemlerinin yapılabilmesi için, tasfiye me­murlarından biri diğerine veya üçüncü bir kişiye temsil yetkisi verebi­lir.

Tasfiye memurlarının üçüncü kişilerle tasfiye amacı dışında yap­tığı işlemler şirketi bağlar; meğer ki, üçüncü kişinin işlemin tasfiye amacının dışında olduğunu bildiği veya hâlin gereğinden bilmemesi­nin mümkün olamayacağı ispat edilsin. Tasfiyenin sadece tescil ve ilan edilmesi, bu hususun ispatı için yeterli delil değildir.

Tasfiye memurları birden fazla ise, aksi genel kurul kararında ve­ya esas sözleşmede öngörülmemişse, şirketin bağlanabilmesi için imzaya yetkili iki tasfiye memurunun şirket unvanı altında imza atması gereklidir. Tasfiye hâlindeki şirketi tasfiye ile ilgili konularda mahkemelerde ve dış ilişkide tasfiye memurları temsil eder.

Tasfiye memurunun görevini yerine getirdiği sırada işlediği hak­sız fiilden şirket de sorumludur. “ hükmü yer almaktadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539’uncu maddesi kendi içinde bağımsız bir düzenlemedir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Ka­nun tasfiye memurlarının yetkilerini kollektif şirketlere gönderme yo­luyla düzenlemiştir. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu ise, kollektif şir­ketin bu hükümlerini anonim şirketlerin niteliğine uygun bir tarzda yeniden kaleme almış, yani özgün bir düzenleme yapmıştır. Hüküm bunun dışında da bazı değişiklikler içermektedir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/1’inci maddesine göre tasfiye memurlarına kanunla verilen yetkiler, bu kişilerin özenli bir seçimle atanan güvenilir bir kişi olduğu varsayımına dayanmaktadır. Verilen yetkiler ve görev, bir anlamda onun/onların kişiliğine bağlı sayılır. Bu sebeple kanunen tanınan yetkilerin başkasına, hatta bir di­ğer tasfiye memuruna devredilmemesi gerekir. Devir, devreden tasfiye memurunun o işlen elini çekmesi sonucunu doğurur ve seçim konusuz kalır. Ancak, tasfiye işlerinin gereğinin yerine getirilmesi bağlanımda bazı belirli (belirlenmiş) işlemlerin yerine getirilebilmesi için tasfiye memurlarından biri veya üçüncü bir kişi tevkil edilebilir. Burada veri­len vekâlet genel olmayıp, özel bazı açıkça belirlenmiş, sınırları çizil­miş, konusu açıkça gösterilmiş işlemlerin yürütülmesine yönelik sınır­lı bir vekalettir. Diğer bir deyişle münferit olay için özel bir vekâlet verilmesi söz konusudur.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/2’nci maddesine göre tasfiye memurları, kural olarak tasfiye amacıyla sınırlı olarak işlem yaparlar. Aksine hareket halinde de işlem geçerlidir; tasfiye memurları şirketi temsil ettikleri için şirket bu işlemle bağlıdır. Tasfiye amacı dı­şında yapılan işlemlerin şirketi bağlaması kuralı iyi niyetli üçüncü ki­şileri koruma düşüncesinin ürünüdür. İlkenin gereği olarak, tasfiye memurunun kendisiyle işlem yaptığı kişi, işlemin tasfiye amacının dı­şında olduğunu biliyor veya durumun icabı gereğince bilmemesinin mümkün olmadığı ispat ediliyorsa, işlem şirketi bağlamaz, ispat yükü şirkettedir. Sadece tasfiyenin tescil ve ilân edilmiş olması bu hususun ispatı için yeterli değildir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/3’üncü maddesine göre tasfiye memurlarının birden fazla olmaları halinde, şirketin bağlana­bilmesi için kural, bunların birlikte hareket etmeleri ve kural olarak birlikte imza atmalıdırlar. Ancak, bu düzenleme emredici değildir. Aksi, genel kurul kararıyla veya esas sözleşme hükmü ile kararlaştırı­labilir ve tek başına imza ilkesi benimsenebilir veya daha ağır bir tem­sil sistemi getirilebilir. Tasfiye ile ilgili konularda şirketi mahkeme­lerde ve diğer dış ilişkiye ilişkin işlerde temsil yetkisi tasfiye memur­larına aittir. Tasfiye ile ilgili olmayan hususlarda ise şirket yönetim kurulunun temsil yetkisi devam etmektedir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 539/4’tincü maddesine göre Şirket tasfiye memurları görevlerini ifa ederken icra ettikleri tüm fiil ve işlerden ve bu arada haksız fiillerden sorumludurlar. Fıkra ile tasfiye memurlarının yapmış oldukları işlerden şirketin de sorumlu tutul­ması esası kabul edilerek üçüncü kişiler korunmuştur.

Limited Şirketlerde Tasfiye İşleri

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540 ila 544’üncü maddele­rinde tasfiye işleri aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

Limited Şirketlerde Tasfiyede İlk Envanter ve Bilançonun Çıkartılması

Tasfiyede ilk envanter ve bilançonun çıkartılması işlemi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540’ıncı maddesinde;

“Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz, şirketin tasfiye­nin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzen­ler ve genel kurulun onayına sunarlar.

Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra, tasfiye memur­ları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterle­rine el koyarlar.” hükmü yer almaktadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540/1’inci maddesi tasfiyeye ilişkin açılış bilânçosunun düzenleniş usulüne ilişkindir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 444’üncü maddesinde, tasfiye memurla­rının, görev başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki du­rumunu inceleyerek buna göre bir envanter ve bilânço çıkarmaları hükme bağlanmıştı. Yeni metinde, envanter ve bilânçonun düzenlen­mesinde şirket mallarına değer biçmek için tasfiye memurlarının gere­kirse uzmanlara başvurabileceği hükmüne yer verilmiştir. Tasfiye bi­lançosu yıllık bilânço esaslarına göre çıkarılmaz. Bu, bir malvarlığı bi­lançosudur ve olası satış değerleri esasına göre çıkarılır.Ancak ilk bi­lânçonun olası satış değerlerine göre çıkarılacağı metne açıkça yazıl­mamış, hüküm gelişmelere açık tutulmuştur. Hazırlanan envanter ve bilânçonun şirketin herşeyden önce malvarlıksal ve finansal durumunu göstermesi gerektiği ibaresi hükme açıkça konulmuştur. Çünkü genel kabul gören muhasebe ilkeleri bu bilânçoya başka görevler de yükleyebilir. Bilânçonun işlevlerinin boyutu ve kapsamı değişebilir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 540/2’nci maddesi 6762 sa­yılı Eski Türk Ticaret Kanununda söz konusu Kanunun 450’nci mad­desindeki gönderme dolayısıyla anonim şirketlerde de uygulanan aynı Kanunun 226’ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmünün tekrarıdır. Anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin düzenlemelerin topluca bulun­ması genel mantığı içerisinde, tasfiye kurumu nitelikçe farklı başka bir şirketin tasfiyesine ilişkin hükümlere gönderme yapılmaksızın düzen­lenmek istenildiğinden bu fıkra kaleme alınmıştır. Tasfiye memurları­nın şirketin envanterde yazılı bütün malları ile evrak ve defterlerine el koyabilmesi için, envanter ve bilânçonun onaylanması aranmıştır. Bu­nun sebebi, ilk bilânçonun tek işlevinin, tasfiye memurlarının tasfiye­ye ve görevlerine devam edip etmeyeceklerini belirlemek olduğu dü­şüncesidir. Gerçekten, eğer şirket borca batık olup müflis durumda ise tasfiye memurları bunu iflâs tasfiyesine çevireceklerdir. Dolayısıyla, tasfiyenin niteliği ve tasfiye memurlarının göreve devam edecekleri belli olmadan şirket mallarına ve defterlerine el koymanın doğru olmayacağı düşünülmüştür.

Limited Şirketlerde Tasfiyede Alacaklıların Çağrılması ve Korunması

Tasfiyede alacaklıların çağrılması ve korunması işlemi ile ilgili olarak 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541’inci maddesinde;

“Alacaklı oldukları şirket deÛerlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet site­sinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konu­sunda bilgilendirilirler ve alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılırlar.

Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde bulunmazlarsa alacakla­rının tutarı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir.

Şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bu­lunan borçlarını karşılayacak tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şar­tına bağlanmış olsun.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı hükümlere aykırı hareket eden tasfi­ye memurları haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı 553’üncü madde uyarınca sorumludur.” hükmü yer almaktadır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541’inci maddesi, 6762 sa­yılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin esas itibarıyla tekrarı şeklinde olmakla birlikte aşağıda belirtilen iki önemli değişik­lik yapılmıştır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/1’inci maddesi ile önemli değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ilanın yapılış şekline yö­neliktir. Hükme göre alacaklıları haberdar etmeye yönelik ilan 35’inci maddede anılan gazete ile ve esas sözleşmede öngörülen şekilde birer hafta arayla üç kez yapılacaktır. İlanın sayısı ve asgarî tekrarlanma sü­resine ilişkin zorunluluk sadece 35’inci maddede yazılı gazetede yapı­lacak ilân hakkındadır. Esas sözleşmede öngörülen ilân şekli, sayısı ve tekrarlanma süresi hakkında 35’inci maddede yazılı gazetedekine ben­zer bir yükümlülük öngörülmemiştir. Dolayısıyla, bu konuda sadece esas sözleşme ile getirilmiş hüküm dikkate alınacaktır.

6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin ikinci fıkrasında bilinen fakat bildirimde bulunmayan alacaklıların, alacaklarının bir notere tevdi olunacağı 6102 sayılı Yeni Ticaret Ka­nununun 541/2’nci maddesi ile hükme bağlanmıştır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/2’nci maddesinde tevdi yeri olarak noter yeri­ne, niteliği ve görevleri itibarıyla daha uygun görülen, Sanayi ve Tica­ret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilmesi öngörülmüştur.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 541/4’üncii maddesinde ya­pılan tek değişiklik, tasfiye memurlarının sorumluluğuna ilişkin olarak kollektif şirketlerle ilgili hükme yapılan atfın kaldırılarak, yerine ano­nim şirketlerle ilgili bir iç atıf yapılarak 553’üncü madde hükmüne yollamada bulunulmasıdır.

Limited Şirketlerde Tasfiyede Yapılacak Olan Diğer Tasfiye İşleri

Tasfiye memurları tarafından yapılacak olan diğer tasfiye işleri 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesinde hüküm altı­na alınmıştır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesine göre tas­fiye memurları tarafından tasfiye yapılacak diğer işler aşağıda belirtil­diği şekildedir.

  1. Şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, gereğinde pay be­dellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını tahsil etmek, aktifleri pa­raya çevirmek ve şirket borçlarının, ilk tasfiye bilançosundan ve ala­caklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan duruma göre, şirket varlı­ğından fazla olmadığı saptanmışsa, bu borçları ödemekle yükümlüdür­ler.
  2. Tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem yapamazlar.
  3. Şirket borçları şirket varlığından fazla olduğu takdirde durumu derhâl şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkeme­sine bildirirler; mahkeme iflasın açılmasına karar verir.
  4. Tasfiyenin uzun sürmesi hâlinde, her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzen­leyerek genel kurula sunarlar.
  5. Şirketin bütün mal ve haklarının korunması için düzenli ve gö­revinin bilincinde bir yönetici gibi gereken önlemleri alır ve tasfiyeyi mümkün olan en kısa sürede bitirirler.
  6. Tasfiye işlemlerinin düzenli yürütülmesi ve güvenliği için ge­reken defterleri tutarlar.
  7. Tasfiye sırasında elde edilen paralardan şirketin süregelen har­camaları için gerekli olan para dışında kalan paraları, bir bankaya şir­ket adına yatırırlar.
  8. Vadesi gelmemiş borçları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Ban­kasınca kısa vadeli kredilere uygulanan oran üzerinden iskonto ederek derhâl öderler. Alacaklılar bu ödemeyi kabul etmek zorundadır. Ka­nun gereği iskonto edilmesi mümkün olmayan alacaklar bu hükümden müstesnadır.
  9. Pay sahiplerine tasfiye işlerinin durumu hakkında bilgi ve iste­dikleri takdirde bu konuda imzalı belge verirler.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542’nci maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 446’ncı maddesi hükmüne nazaran bir­çok değişikliği içermektedir. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanabi­lir.

  1. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542/1-a maddesi 6762 sa­yılı Eski Türk Ticaret Kanununun 231’inci maddesinin birinci cümle­sinin; (e) bendi aynı Kanunun 225’inci maddesinin; (f) bendi aynı Ka­nunun 227’nci maddesinin; (g) bendi aynı Kanunun 235’inci madde­sinin bazı değişikliklerle tekrarıdır. Ancak (g) bendinde açıklamayı gerektiren bir değişikliğe yer verilmiştir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 235’inci maddesine göre, tasfiye memurları, tasfiye sıra­sında elde edilen paraların bin Türk Lirasından fazlasını, Merkez Ban­kasına ve Merkez Bankası bulunmayan yerlerde muteber bir bankaya şirket adına yatırmak zorundaydılar. 1926 tarihli Ticaret Kanunundan gelen bu hüküm ile tasfiye sırasında elde edilen paraların güvenliği sağlanmak istenilmiştir. Bugün bu düzenleme anlamsızlaşmıştır. Ger­çekten, Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 1957 yılına nazaran bu­gün bu paranın herhangi bir satın alma gücü kalmamıştır. Öte yandan yatırılması zorunlu para miktarı ile ilgili kesin bir rakam koymanın doğru olmayacağı da anlaşılmıştır. Bu nedenle yeni metinde; şirketin elektrik, su, telefon gibi cari harcamaları için gerekli olan belirli bir paranın şirket kasasında bulundurulmasının gerekli olacağı düşünül­müş, bunun dışında kalan tasfiye sırasında elde edilen paraların bir bankaya şirket adına yatırılması zorunluluğu getirilmiştir.
  2. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 235’inci maddesi metninde tasfiye paralarının yatırılacağı banka ile ilgili olarak bu ban­kanın Merkez Bankası veya Merkez Bankasının bulunmadığı yerlerde muteber diğer bir banka olması gerektiği hususu ifade edilmiştir. Oy­sa, Bankalar Kanunu muteber/muteber olmayan banka ayırımı yap­mamaktaydı ve kanunlara uygun olarak faaliyet gösteren tüm bankalar muteber kabul edilmek zorundaydı. Kaldı ki, bu kanuna uygun olarak faaliyet göstermeyen bankaların faaliyetlerini devam ettirmelerine esasen izin de verilemezdi. Bu nedenle, öncelikle Merkez Bankası iba­resi Merkez Bankasının bu işler için uygun bir banka olmadığı ve mevzuatının bu şekilde çalışmasına izin vermediği gerekçesiyle me­tinden çıkarılmıştır. Öte yandan, metindeki “muteber” ibaresi de yuka­rıda zikredilen sebeple çıkarılmış ve paranın mevduat toplama yetkisi­ni haiz herhangi bir bankaya yatırılması gerekli ve yeterli görülmüştür.
  3. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 542/1-h maddesi yeni ek­lenmiş olmakla birlikte 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 450’nci madde atfı dolayısıyla anonim şirketlerde de uygulanan aynı Kanunun 236’ncı maddesi hükmünün bir tekrarıdır. Bu bent, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda var olan bir çelişkiyi ortadan kal­dırmakta ve bir açıklık getirmektedir. 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 445’inci maddesinin üçüncü fıkrası “henüz muaccel ol­mayan borçların notere tevdi edilmesi veya teminatla karşılanması” yükümlülüğünden bahsederken; aynı Kanunun 450’nci madde yolla­masıyla anonim şirketlerde de uygulanacak olan 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 236’ncı maddesi “vadesi henüz gelmemiş borçla­rın tasfiye memurlarınca iskontonun tenzili suretiyle derhal ödenece­ğinden” bahsetmektedir ve bu hükümlerden hangisinin uygulanacağı hususu açık bir çelişki oluşturmaktadır. Öğretide, müeccel borçları iskonto ile ödeme imkânı varken, şirkete hiçbir fayda sağlamayan no­tere tevdi veya teminatla karşılama yolunu tercih edip vadeyi bekle­menin mantıksız olduğu ifade ediliyordu. Öte yandan böyle bir du­rumda tasfiye memurlarının iskontonun tenzili suretiyle derhal öde­mede bulunmalarının tasfiye memurlarının düzenli ve görevinin bilin­cinde bir yönetici gibi hareket etmelerinin de bir gereği olduğu kabul olunuyordu. Yeni metin, birbiriyle çelişki oluşturan hükümlerden İkincisi lehine tercihte bulunmak suretiyle hem var olan çelişkiyi orta­dan kaldırmış hem de hukuka ve hakkaniyete daha uygun olan bir çö­zümü tercih ederek; ayrıca tevdi ve teminat gibi yükümlülüklerden arındırarak tasfiye prosedürünü basitleştirmiştir.

Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Dağıtma

Tasfiyede limited şirket borçları ödendikten sonra kalan mevcu­dun dağıtımı 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 543’üncü madde­sinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.

“Tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay be­delleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi karar- laştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imti­yaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlin­de esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır.

Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz. Şu kadar ki, hâl ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde mahkeme bir yıl geçmeden de dağıtmaya izin verebilir.

Esas sözleşme ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunma­dıkça, dağıtma para olarak yapılır.”

Yeni Ticaret Kanununun 543’üncü maddesi, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 447’nci maddesine göre aşağıda belirtilen bir noktada değişiklik içermektedir.

6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 447/1 ’inci maddesinde limited şirket borçları ödendikten sonra kalan varlığın, esas sözleşme­de aksine bir hüküm bulunmadıkça, pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve paylara bağlı olan imtiyaz hakları nisbetinde dağıtılaca­ğı” düzenlenmiştir. Yeni Ticaret Kanununda ise borçlar ödendikten sonra, önce ödenen pay bedellerinin iadesini, daha sonra kalan mev­cudun, esas sözleşmede aksi öngörülmemişse pay sahipleri arasında ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları nispetinde dağıtılacağını hükme bağlamıştır. Mevcut hüküm, doktrinde çok tartışılan ve pay bedelleri iade edilmeden yapılacak bir dağıtımın kanuna aykırı imti­yazlar oluşturacağı eleştirisiyle karşılanan bir düzenlemedir. Yeni Ti­caret Kanununun mezkur hükmü, öğretide genel kabul görmüş, huku­ka ve hakkaniyete de uygun olan görüş doğrultusunda değiştirmekte­dir.

Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Defterlerin ve Belgelerin Saklanması

Tasfiye sonunda limited şirket defterleri ve belgelerinin saklan­ması 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 544’tincü maddesinde; “Tasfiyenin sonunda defterler ve tasfiyeye ilişkin olanlar da dâhil, belgeler 82’nci madde uyarınca saklanır.” şekilde hüküm altına alın­mıştır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 544’üncü maddesi, 6762 sa­yılı Eski Türk Ticaret Kanununun 448’inci maddesi hükmünün bir tekrarı şeklinde düzenlenmiştir. Yalnızca eski metinde saklamanın hangi madde uyarınca yapılacağı açıkça belirtilmiş iken; yeni metinde ilgili maddeler uyarınca saklanır şeklinde bir ibareye yer verilerek, ti­cari defter ve belgelerin saklanmasına yönelik hükümlere yapılan ge­nel bir yollamayla yetinilmiştir.

Limited Şirketlerde Tasfiye Sonucu Limited Şirket Unvanının Sicilden Silin­mesi

Tasfiye sonunda limited şirketin unvanının sicilden silinmesi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 545’inci maddesinde; “Tasfiye­nin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesi tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden istenir. İstem üzeri­ne silinme tescil ve ilan edilir.”şekilde hüküm altına alınmıştır.

Limited Şirket Ortakları ile Tasfiye Memurları Arasın­daki Uyuşmazlığın Çözüm Şekli

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; limited şirket ortakları ile tasfiye memuru veya memurları arasındaki uyuşmazlıkların çözümü basit yargılama usulüne tabidir. Mahkeme, gerekli görürse tasfiye memurlarıyla ilgili pay sahiplerini dinleyerek, kararını otuz gün içinde verir.

Basit yargılama usulü, kanunlarda sayılan bazı davalar ve işler hakkında uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve ça­buk işleyen bir yargılama usulüdür. Bu usul yalnızca kanunlarda sayı­lan davalar ve işler hakkında uygulanır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Ka­nununun 546’ncı maddesine ile tasfiye memurları ile pay sahipleri arasında çıkabilecek ihtilaflarda da basit muhakeme usulünün uygu­lanması imkânı sağlanmıştır. Tasfiye prosedürünün sağlıklı işleyebil­mesi ve tasfiye memurları ile pay sahipleri arasındaki ihtilafların ive­dilikle halledilebilmesi için mahkemenin kararını otuz gün içerisinde vermesi ve kararını verirken tarafları da dinlemesi gerekli görülmüştür.

Limited Şirketler Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; tas­fiye memurlarının sorumluluğu hakkında 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 553’üncü madde hükmü uygulanır.

Atıf yapılan 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 553’üncü mad­desine göre tasfiye memurları; kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.

Limited Şirketlerde Tasfiyeye İlişkin Genel Kurul Kararı Alınması

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 546’ncı maddesine göre; tas­fiyeye ilişkin genel kurul kararları 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu­nun 418’inci maddesi uyarınca alınır.

Buna göre, tasfiyeye ilişkin genel kurul kararları ağırlaştırılmış nisaplara tabi değildir.

Limited Şirketlerde Ek Tasfiye Talebi

Ek tasfiye talebi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547’nci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.

“Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapıl­masının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bu­lunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuç­landırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.

Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.”

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547’nci maddesi; 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununda bulunmayan, fakat uygulamanın ihti­yaçları nedeniyle öğreti ile yargı tarafından benimsenen ve uygulanan bir hukukî kurumu düzenlemektedir. Ek tasfiye, tasfiye işlemleri ta­mamlanıp tasfiyenin bitirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başkaca tasfiye önlemleri alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde başvurulan geçici bir tedbirdir. Bu yeni düzenlemenin esasları şu şe­kilde sıralanabilir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547/1’inci maddesine göre ek tasfiye kararı geçici bir tedbir kararıdır. Ek tasfiye ile yeni bir hu­kuki durum meydana getirilmemekte, alınması ihmâl edilmiş tedbirler alınmaya çalışılmaktadır. Yapılması ihmal edilmiş tasfiye işlemlerinin yapılmasını takiben, şirket yine sona erdirilecektir.

  1. Ek tasfiye sadece tasfiyenin kapanmış olmasına rağmen halen alınması zorunlu ek tedbirlere gereksinim duyulması halinde söz ko­nusu olabilir. Zorunluluk yoksa ek tasfiyeye gidilemez. Bu hüküm bağlamında şirketin yeniden sicile kaydedilmesini ve ek tasfiye ya­pılmasını zorunlu kılabilecek durumlar özellikle şunlar olabilir.
  2. Şirkete ait bazı aktifler, dağıtım sırasında dikkate alınmamaları nedeniyle, dağıtım dışında kalmışlarsa; (bu malvarlığı unsuru bilin­mekle beraber unutulmuş olabileceği gibi, sonradan bir malvarlığı un­suru da olabilir)
  3. Anlaşmazlık konusu olan ve bu nedenle tasfiyeye ilişkin özel hüküm gereği tevdi edilmiş veya güvenceye bağlanmış bir borç, şirket lehine çözülmüşse ve söz konusu borçların karşılıkları boşta kalmışsa,
  4. Malvarlığının dağıtımı esnasında ilgili kanuni hükümlere uyulmamışsa,
  5. Pay sahiplerince haksız olarak alınmış olan tasfiye payları için geri verme davasının açılması gerekiyorsa,
  6. Organlara karşı sorumluluk davası açılacaksa,
  7. Şirket tarafından yapılması ve web sitesine konulması gerekli olan açıklamalar ve şirket tarafından kabul edilmesi zorunluluğu bulu­nan işlemler varsa,
  8. Şirketin yararına sonuç doğuracak bir davanın açılması, şirke­tin bir davada davalı olarak bulunması veya aleyhine icra takibi ya­pılması söz konusu ise.
  9. Yeniden tescil isteğinde bulunulabilmesi ve ek tasfiye yapıla­bilmesi, üç ana şartın gerçekleşmesine bağlıdır: Bu şartlar yukarıda örnek olarak verilen hallerde aranır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.234
  10. Yeniden tescil isteği korunmaya değer bir menfaate dayanma­lıdır (menfaat şartı). Korunmaya değer menfaatin varlığı inandırıcı de­lillerle açıklanmalıdır. İstemin ve ilgili delillerin inandırıcı olmaları yeterlidir. İspat şart değildir.
  11. Yeniden tescil isteği amaca ulaşmada kullanılabilecek tek yol olmalıdır (amaca ulaşma şartı). Bu nedenle amacın gerçekleştirilmesi­nin bir başka yolu varsa ve örneğin alacağın bir başka şekilde elde edilmesi imkânı bulunuyorsa yeniden tescil isteğinde bulunulamaz.
  12. Sicil memurunun şirketi sicilden silme kararma karşı; bir ala­cağın veya aktifin varlığı kanaat doğuracak bir şekilde belgelendirile­rek, silme kararının iptali dava olunmalıdır.
  • Ek tasfiye, tasfiyenin gayesinde herhangi bir değişikliğe yol açmaz. Şirket yine tasfiye şirketidir ve şirket organları tasfiye gayesi çerçevesinde işlem yapmak zorundadır.
  1. Ek tasfiyeyi talep edebilecek kişiler sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar, tasfiye memurları, son yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri ve şirket alacaklılarıdır. Ticaret sicil memurunun talepte bulunma yet­kisi yoktur. O sadece ilgilileri talepte bulunmaya zorlayabilir.
  2. Ek tasfiye, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeden talep edilir.
  3. Ek tasfiye, şirketin sicile yeniden tescilini talep etmeye yöne­liktir.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 547/2’nci maddesine göre mahkeme davada, talebin doğruluğunu inceledikten sonra, olumlu so­nuca varırsa şirketin yeniden tesciline karar verir. Mahkeme gösterilen delilleri inandırıcı bulmazsa, yeniden tescil talebini reddeder. Davanın reddine karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

Ek tasfiye kararının tescili bildiricidir. Zira, eksik kalan işlemler nedeniyle gerçekte tasfiye sona ermemiştir. Tescil üzerine şirket, tüzel kişiliğini yeniden kazanır ve organlar yeniden çalışmaya başlarlar. Ancak, bu durum şirketin sona ermiş olduğu gerçeğini değiştirmez. Şirket yine tasfiye şirketidir.

Ek tasfiye halinde yeniden alacaklılara çağrı yapılmasına ve blo­ke yılına gerek yoktur.

Ek tasfiye tamamlandıktan sonra, yeni bir kapanış bildirimi, tescil ve defterlerin korumaya alınması işlemlerine ihtiyaç vardır.

Ek tasfiye başlatıldığında tasfiye memurları yeniden atanmalıdır. Zira, önceki tasfiye memurlarının görevi sona ermiştir. Bu nedenle, mahkeme şirketin tescilini takiben tekrar son tasfiye memurlarını ve­ya yeni kişi veya kişileri tasfiye memuru olarak atar. Davacı amaca uygun şekilde önceden şahsî bir öneri de sunabilir. Mahkemenin belir­lediği tasfiye memuruna karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

Atanan kişi ticaret siciline tescil ve ilân ettirilmelidir. Tescil, ye­niden atanan tasfiye memurları tarafından gerçekleştirilir.

Ek tasfiyeye ilişkin prosedür emredicidir. Bu usulden sözleşme hükümleri ve genel kurul kararlarıyla ayrılmak caiz değildir.

Limited Şirketlerde Tasfiyeden Dönülmesi

Tasfiyeden dönülmesi 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548’inci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.

“Şirket sürenin dolmasıyla veya genel kurul kararıyla sona ermiş ise, pay sahipleri arasında şirket malvarlığının dağıtımına başlanılmış olmadıkça, genel kurul şirketin devam etmesini kararlaştırabilir. De­vam kararının sermayenin en az yüzde altmışının oyu ile alınması ge­rekir. Esas sözleşme ile bu nisap ağırlaştırılabilir ve başkaca önlemler öngörülebilir. Tasfiyeden dönülmesine ilişkin genel kurul kararını tas­fiye memuru tescil ve ilan ettirir.

Şirket, iflasın açılmasıyla sona ermiş olmasına rağmen iflas kal­dırılmışsa veya iflas, konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse şir­ket devam eder.

Tasfiye memuru iflasın kaldırıldığına ilişkin kararı ticaret siciline tescil ettirir. Tescil istemine, pay bedellerinin ve tasfiye paylarının pay sahipleri arasında dağıtılmasına başlanmadığına ilişkin belge de ekle­nir.”

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548’inci maddesi, 6762 sa­yılı Eski Türk Ticaret Kanununda bulunmayan, fakat uygulamanın ih­tiyaçları nedeniyle doktrin ve yargı tarafından benimsenip uygulanan bir hukuki miiesseseyi düzenlemeye kavuşturmakta ve esaslarını belir­lemektedir. Tasfiyeden dönme, tasfiye haline giren bir şirket genel ku­rulunun, alacağı bir kararla, şirketi tasfiye gayesi güden bir şirket ol­maktan çıkartabilip, tekrar kâr elde etme amacı güden ve varlığını de­vam ettiren bir şirket haline döndürmesidir.236

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/1’inci maddesine göre tasfiyeden dönme, şirketin sadece sürenin dolmasıyla veya genel kurul kararıyla sona ermesi halinde söz konusu olabilir. Diğer sona erme hallerinin gerçekleşmesi nedeniyle şirketin sona ermiş olması halinde tasfiyeden dönme kararı alınarak şirkete hayatiyet kazandırılamaz.

  1. Tasfiyeden dönme, nihai bir karardır. Bu kararla yeni bir huku­ki durum meydana gelerek, şirket normal ticarî seyrine dönmektedir.
  2. Tasfiyeden dönme kararı, şirket gayesinde değişikliğe yol açar ve tasfiye esnasında tasfiye gayesini benimsemiş olup tasfiye şirketi olarak adlandırılan şirket, bu pasif gayeden dönerek gelir elde etmeye ve ticarî faaliyetler icra etmeye yönelik aktif bir gayeye yönelir.
  • Pay bedellerinin veya tasfiye paylarının pay sahipleri arasında dağıtımına başlanıncaya kadar tasfiyeden dönme kararı alınabilir. Bu andan sonra tasfiyeden dönme kararı alınamaz. Zira, bu andan sonra alınacak bir karar, anonim şirketler hukukunda hakim olan, hakim malvarlığının korunması ilkesine aykırılık nedeniyle üçüncü kişilerin haklarını ihlâl edici nitelik taşır.

Madde Gerekçesi.

  1. Pay sahipleri arasında yapılan cüz’i ve anlamsız bir pay bedeli veya tasfiye payı iadesi bile tasfiyeden dönmeyi imkânsızlaştırır. İfa edilmiş edimlerin geriye verilmesi de geriye dönüşü mümkün kılamaz. Buna rağmen alman bir tasfiyeden dönme kararı bâtıldır. Bu takdirde, tasfiye paylarını alan pay sahiplerinin aldıklarını iade etmeleri veya etmemeleri bir şey değiştirmez.
  2. Tasfiye esnasında kâr dağıtımı yapılmış olması halinde, kâr dağıtım kararı, şirketin sona ermesinden önce alınmış olmak şartıyla tasfiyeden dönme kararı alınmasını engellemez.
  3. Tasfiyeden dönme kararı alacak genel kurul, toplantıya yöne­tim kurulu, denetçiler veya tasfiye memurları tarafından davet edilir. Bu gündem maddesi olağan genel kurul toplantısına davetin içinde yer alabileceği gibi, bunun için olağanüstü bir toplantı da yapılabilir.
  • Genel kurul tasfiyeden dönme kararını nitelikli çoğunlukla almalıdır. Bunun için esas sermayenin en az yüzde altmışının oyu la­zımdır. Şu kadar ki, esas sözleşme ile daha ağır yetersayı öngörülebi­lir.
  • Tasfiyeden dönme kararı bir esas sözleşme değişikliği kararı değildir. Bu nedenle esas sözleşmede değişiklik yapılması gerekmez.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/2’nci maddesine göre Şirket, iflasın açılması suretiyle sona ermiş olmasına rağmen iflâs kal­dırılmış veya konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse, şirket yine varlığını devam ettirir. Diğer bir deyişle, bu durumlar zımni birer tas­fiyeden dönme hali sayılır.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 548/3’üncü maddesine göre Tasfiyeden dönme kararı, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil ile tesir icra eder. Bu tescil kurucudur. Ticaret siciline bildirim tasfiye memurlarınca yerine getirilir. Yapılacak bildirime pay sahipleri arasında pay bedelleri ve tasfiye paylarının dağıtımına henüz başlanamadığını gösteren deliller eklenmelidir.