Limited Şirketlerde Esas Sermaye Payının Geçiş ve Devri
Limited Şirketlerde Esas Sermaye Payının Devri
Limited şirketlerin esas sermaye payının devri 6762 sayılı Eski l’iirk Ticaret Kanununun 520’nci maddesinde: “Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder.
Devir hususunun pay defterine kay dedi lebilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.
Ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye ayın ise, payını şirketin kuruluşunu takip eden üç yıl içinde başkasına devredemez.
Şirket mukavelesi payların devrini yasak edebileceği gibi yukarıdaki fıkralarda derpiş edilenlerden daha ağır şartlara da bağlı tutabilir.
Payın devri veya devir vadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi, hüküm ifade etmez.”
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 520’nci maddesinde düzenlenmiş olan limited şirketlerde esas sermaye payının devri 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595’inci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, onalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.
Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.
Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermis sayılır.”
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/1 ’inci maddesinde devir sözleşmesi yazılı şekle bağlanmış ve 6762 sayılı Kanunda olduğu gibi imzaların noterce onayı da aranmıştır. İsviçre Tasarısında bulunmayan bu şartın korunmasında yarar görülmüştür. Çünkü, yazılı şekil, imza onanması hem ispat yönünden gereklidir hem güvenliği sağlamaktadır hem de tarafları, devir, özellikle ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri ve diğer sözleşmesel borçlar bakımından düşünmeye yöneltmek için uygun bir araç niteliğine sahip bulunmaktadır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/1’inci maddesinde; “hem esas sermaye payının devri hem de devir borcunu doğuran iş- lemler”in yazılı şekle bağlandığı belirtilerek, “devir vaadi”, “ön sözleşme”, “borçlanma işlemi” gibi terimler söz konusu edilerek açılan tartışmalara son verilmek istenmiştir. Devir borcunu doğuran işlem bir sözleşme veya tek taraflı bir işlem, meselâ taahhütname olabilir; bu taahhütname de aynı şekle tabidir. Bu sebeple şekil hükmünü koyan birinci cümlede geniş kapsamlı “işlem” terimi kullanılmıştır. Buna karşılık devir, sözleşme şeklinde yapılmalıdır. Aksi sözleşmede öngörülmemişse geçiş ortaklar genel kurulunun onayı ile gerçekleşir. Onaya kadar sözleşme askıdadır. Tasarıda sınırlı sayıda (numerus clausus olarak) öngörülmüş bulunan ve yükümlülük getirdiği için önemli gördüğü hususların devir sözleşmesinde açıkça öngörülmesini emretmiştir. Bunlar ek ödeme yükümlülüğü, yan edim yükümlülüğü, rekabet yasağının ağırlaştırılması veya tüm ortakları kapsayacak şekilde genişletilmesi, önerilme, onalım ve alını hakları ile cezaya ilişkin şartlardır. Bu sözleşmeye açıkça yazma zorunluluğunun sebebi, devralanın yükümlülüklerinin tam bilincinde olması ve bu hususta onun bilgilendirilmesi yükümünü de satıcıya yüklemektir. Ancak, bu kayıtların devir sözleşmesinde bulunmaması, sözleşmeyi geçersiz kılmaz, fakat devredenin bazı hallerde sorumluluğuna sebep olur. “Bazı haller” ile alıcının söz konusu yükleri ve hakları bilmesi, payı bunları bilerek almasıdır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/2’nci maddesinde devir için, genel kurulun (kural olarak) onayı şarta bağlanmıştır. Ancak onaya ilişkin ikinci fıkra emredici değildir. Şirket sözleşmesinde, onayın aranmayacağı devrin kurulmasıyla gerçekleşeceği öngörülebilir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/3’üncü maddesine göre genel kurulunun onay vermeyi reddetmesi için sebep göstermesi gerekmez. Şirket sözleşmesi hangi hallerde izin verilmeyeceğini öngörebilir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/4 ve 595/5’inci maddelerine göre devir yasaklanabilir. Yasağa rağmen ortak haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkabilir. Haklı sebeplerin nitelik ve özellikleri ile ilgili bir sınırlama yoktur.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/6’ncı maddesi ile şirket sözleşmesinde ek ödeme ve yan edim yükümü bulunduğu takdirde, şirketi korumak amacıyla devir alanın ödeme gücünün şüpheli olduğu hallerde genel kurulun onayını güvence verilmesine bağlamasına olanak sağlamıştır. Güvence verilmezse ortaklar kurulu onayı reddedebilir. Bu halde genel kurul, sözleşmede hüküm bulunmasa bile onayı reddedebilir.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 595/7’nci maddesi ile onayın sessiz kalınarak sürüncemede bırakılması engellenmiştir.
Limited Şirketlerde Esas Sermaye Payının Geçişi
Limited şirketlerin esas sermaye payının miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesine ilişkin düzenleme 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 52Kinci maddesinde; “’Bir payın miras yoluyla veya karı koca mallarının idaresine ait hükümler gereğince iktisabı için, ortakların muvafakatine lüzum yoktur. Mukavelede aksine bir şart varsa ortaklar, payı hakiki değeri üzerinden satın alınacak üçüncü bir şahsı göstermedikçe muvafakatten imtina edemezler. İlgililerin muvafakat için şirkete müracaatları tarihinden itibaren bir ay içinde üçüncü şahıs gösterilmediği takdirde muvafakat edilmiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 521’inci maddesinde düzenlenmiş olan esas sermaye payının miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesine ilişkin düzenleme 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 596’ncı maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer.
Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır.
Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alman genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez.
Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse onayını vermiş sayılır.”
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 596/1’inci maddesindeki hüküm çerçevesinde; esas sermaye payının, mirasa veya eşler arasındaki mal rejimlerine ilişkin hükümlere göre veya icra yoluyla geçmesi, devre nazaran özellik gösterir. Çünkü, söz konusu varsayımlarda pay bir hukukî işlemle değil, kanun gereği geçmektedir. Kanuni geçişte, genel kurulun onayını aramak, emredici olmayan bir hükmü mirasın, eşler arası mal rejiminin ve icra düzeninin önüne geçirmek olur. Bu sebeple, birinci fıkra anılan hallerde payın, genel kurulun onayına gerek olmaksızın hak sahibine geçeceğini kabul edip, hakların kullanılmasına da izin vermiştir.
Payı, kanunda belirtilen üç halden biri ile kazanan kişi, şirket yönünden uygun olmayabilir. Bu neden ile 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 596/2’nci maddesi şirkete, payı kazanan kişiyi reddetmek yetkisini tanımıştır. Böylece menfaatler dengesi kurulmuştur. Red, tek başına yapılamaz; başka bir deyişle, şirket sadece payı edinen kişiyi reddederek süreci sona erdiremez. Şirketin söz konusu kişiyi reddedebilmesi, yani ortak olarak kabul etmediğini bildirebilmesi için, ona payı gerçek değerinden almayı önermesi ve alacak kişiyi de gösterme- de önerebilir. Bu hükümle, şirketin red yetkisini kullanıp payı eski ortağı bakımından iktisaden değersiz bir konuma getirmesine engel olunmuştur. Hüküm nesnel adaleti sağlamakta ve paya ekonomik değer kazandırmaktadır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu ile payı kanunda öngörülen hallerde iktisap eden kişi, ayrıca şirkete, onayını vermeyi belli bir süre (üç ay) içinde reddetmesi zorunluluğu yüklenerek de korunmuştur.
Limited Şirketlerde Esas Sermaye Payının Gerçek Değeri
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunda yer almayan limited şirketlerin esas sermaye payının gerçek değerinin tespitine ilişkin düzenleme 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 597’nci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Kanunda veya şirket sözleşmesinde esas sermaye payının bedeli olarak gerçek değerin öngörüldüğü durumlarda, taraflar anlaşamamışlarsa bu değer, taraflardan birinin istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir.
Mahkeme, yargılama ve değer belirleme giderlerini kendi takdirine göre paylaştırır. Mahkemenin kararı kesindir.”
Limited şirketin, gerçek değerle esas sermaye paylarını almayı önerip, payları kanunen edinmiş kişiyi reddetmesi halinde taraflar gerçek değerde anlaşamayabilirler. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 597/1’inci maddesi bu halde gerçek değerin mahkemece belirlenmesini öngörmüştür. Böylece anonim şirketlere ilişkin 493’üncü maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları ile uyum sağlanmıştır. Gerçek değeri tanımlama uygun görülmemiş, bu husus öğretiye ve mahkeme kararlarına bırakılmıştır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 597/2’nci maddesine göre istenmeyen kişinin oılak olarak alınmaması şirketin menfaatinedir. Mahkeme takdirini kullanırken bu noktadan hareket edecektir.
Limited Şirketlerde Esas Sermaye Pay Devri ve Geçişinin Tescili
Limited şirketlerde esas sermaye payının deri ve geçişinin tescil ilişkin düzenleme 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 519/2’nci maddesinde; “Her takvim yılı başında ticaret sicil memuruna, ortakların ad ve soyadlarını, her ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarını ve buna mahsuben ödediği kısmı gösterir ve müdürler tarafından imzalanmış bir liste verilir. Son listenin tevdi tarihinden itibaren her hangi bir değişiklik olmamışsa liste verilmez. Yalnız, bir değişiklik olmadığı dilekçe ile bildirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 519/2’nci maddesinde düzenlenmiş olan limited şirketlerde esas sermaye payının deri ve geçişinin tescil ilişkin düzenleme 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 598’inci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur.
Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir. Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre verir.
Sicil kaydına güvenen iyi niyetli kişinin güveni korunur.”
6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanununun 519’uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve her takvim yılı başında ticaret siciline verilmesi öngörülen ortaklar listesine ilişkin hükme 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 598/1’inci maddesinde yer verilmemiştir. Çünkü ortaklar listesi uygulamada herhangi bir işlevi yerine getirmemiş, bir rol oynamamıştır.
6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 598/1’inci maddesi ile devrin ticaret siciline tescilini, devredenin ve üçüncü kişinin korunması yönünden gerekli görülmüştür.
Şirket müdürlerinin ihmali halinde 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 598/2’nci maddesi uygulanır. 6102 sayılı Yeni Ticaret Kanununun 598/3’üncü maddesi terkin ve tescil yapılıncaya kadar, sicil kaydına güvenen üçüncü kişiyi korumak amacıyla öngörülmüştür.