İtirazın Kaldırılması Davası Nedir?
Borçlunun itirazı ile başkaca bir işleme gerek kalmadan takibin durduğunu, bunun üzerine alacaklının takibe devam edebilmek için dava açmasının mümkün olduğunu belirtmiştik. Ancak bu çözüm tarzı nispeten borçluyu korur niteliktedir ve bir tehlikesi de bulunmaktadır.
Zira borçlu hiç bir sebep yokken ve haksız yere takibin durmasını sağlamak için itiraz yoluna başvurabilir, alacaklı da uzun zaman alan dava yoluna başvurmak zorunda kalırsa, ilâmsız takip yolundan beklenen fayda elde edilemeyebilir. Kanun koyucu bu konuda alacaklı ve borçlunun menfaatini bağdaştıracak bir çözüm tarzı bulmaya çalışmıştır.
Alacaklının elinde alacaklı olduğunu gösterir belirli güçte belgeler varsa, uzun olan dava yoluna başvurmak yerine, daha kısa ve pratik bir yol olan icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurabilir.
İtirazın kaldırılması yolu, itirazın iptali davasına göre daha basit ve kısa bir yoldur. Bu avantajı bulunmakla birlikte, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması prosedüründe sınırlı bir inceleme söz konusudur, alacaklı ve borçlu ispat faaliyetini kural olarak sadece belli belgelerle yerine getirebilir ve davada olduğu gibi kesin hüküm etkisi ortaya çıkmaz. İtirazın kaldırılması talebi bir süreye tâbidir. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir; istemezse bir daha bu alacak için ilâmsız takipte bulunamaz (İİK m. 68/I, 68a/I).
İtirazın kaldırılmasını Kanun özellikle itiraz sebeplerini dikkate alarak iki şekilde düzenlemiştir. Bunlar, borca itiraz halinde itirazın kesin kaldırılması (İİK m. 68) ve imzaya itiraz halinde itirazın geçici kaldırılmasıdır (İİK m. 68a-69).
İtirazın Kesin Kaldırılması
İtirazın Kesin Kaldırılmasını Sağlayan Belgeler
Alacaklı, itirazın kesin kaldırılmasını ancak, elinde İcra ve İflâs Kanunu’nun 68. maddesinin birinci fıkrasında sayılan belgeler mevcutsa isteyebilir. Bu belgeler şunlardır:
İmzası İkrar Edilmiş Adi Senet
Adi senet kayıtsız şartsız bir para borcunu içermeli ve bu senet altındaki imza borçlu tarafından ikrar edilmiş olmalıdır. Borçlunun imza ikrarının açıkça yapılmış olması gerekmez; borçlu süresi içinde imzaya itiraz etmezse, senet altındaki imzayı ikrar etmiş sayılır. Eğer senette kayıtsız şartsız bir para borcu yoksa, bu senet itirazın icra mahkemesinden kaldırılmasını sağlayacak belge sayılmaz. Ancak kayıtsız ve şartsız bir para borcunun tek bir belgeden anlaşılması gerekmez. Birden fazla belge bir araya geldiğinde kayıtsız şartsız bir para borcunun varlığını gösteriyorsa, bu belgelere dayanılarak da itirazın kaldırılması istenebilir. Örneğin, bir sözleşmede taraflardan birisi edimini ifa ettiğini başka bir belge ile tereddütsüz şekilde ispat edebiliyorsa, bu takdirde bu belge asıl sözleşme ile birlikte İİK’nun 68. maddesi anlamında belge sayılır. Buna karşılık sözleşmeye dayanarak takip yapan alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılması sırasında, kendi borcunu yerine getirdiğini başka bir belge ile ispat edemiyorsa, sadece sözleşmeye dayanarak itirazın kaldırılmasını isteyemez; çünkü bu sözleşme tek başına kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermemektedir.
Noter Senedi
İcra mahkemesinde itirazın kesin kaldırılabilmesi için dayanılabilecek ikinci belge, imzası noterlikçe onaylanmış senetlerdir. Noter senedinin de kayıtsız şartsız belirli bir para borcu ikrarını içermesi gerekir. Noterlerin sadece onayladıkları değil, bizzat düzenledikleri kayıtsız şartsız para borcunu içeren senetler de itirazın kaldırılmasında kullanılabilmekle birlikte, bunlar ilâm niteliğinde belge sayıldığından, bu senetler için ilamlı takip yoluna da başvurulabilir (İİK m. 38).
Resmi Dairelerin veya Yetkili Makamların Verdikleri Belgeler
İtirazın kaldırılmasını sağlayacak bir diğer belge, resmî dairelerin ve yetkili makamların yetkileri dâhilinde usulüne uygun verdikleri belgelerdir. Bu belgeler bakımından ayrıca imzanın ikrar edilmesine gerek yoktur. Zira bunlar resmî daireler tarafından verilmiştir ve bazen borçlunun imzasını da içermeyebilir. Ancak, bu belgelerde de borçlunun kayıtsız şartsız bir para borcunu ödemesi gerektiği açıkça yer almalıdır. Örneğin, icra dairesinin verdiği aciz belgesi, resmi dairelerin yetkileri dâhilinde verdiği ve kayıtsız şartsız bir para borcunu içeren belgedir.
Kredi Kurumlarınca Düzenlenen Belgeler
İcra ve İflâs Kanununun 68b maddesine göre kredi kurumlarının düzenlediği belgeler de, belirli şartlar altında alacaklıya itirazın kesin kaldırılmasını talep imkânı verir. İİK’nun 68b maddesi, İİK’nun 68. maddesinden farklı olarak, kredi kurumlarınca düzenlenen belgelerin hangi şartlar altında ve hangi prosedür izlenerek elde edildiğinde itirazın kesin kaldırılmasında kullanılabileceğini açıklamaktadır. Bu maddedeki belgelerin özelliği, ne borçlu ne de resmi bir makam tarafından değil, bizzat alacaklı olan kredi kurumu tarafından hazırlanmış olması ve belirli prosedürlerden sonra İİK’nun 68. maddesindeki belgelerle aynı nitelikte kabul edilmesidir. Alacaklının kendi düzenlediği belgelere dayanması sebebiyle istisnai ve özel bir durumdur.
Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden on beş gün içinde, noter aracılığıyla bir hesap özeti göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, ancak yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur. Yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Bu yeni düzenleme, uygulamada borçlunun kötü niyetle yurt dışında adres göstererek, takibin gecikmesine neden olmasını önlemeye yöneliktir.
Süresi içinde gönderilen hesap özetinin içeriğine, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf (yani borçlu), hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir. Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar, itirazın kesin kaldırılmasında kullanılacak belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf (borçlu), itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen imzayı da kabul etmiş sayılır.
Krediyi kullanan (borçlu) tarafın kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz etmiş olması, kredi hesabının kesilmesi ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarnameden önce tebliğ edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan faiz tahakkuk dönemlerine ilişkin hesap özetlerinin içeriğine itiraz edilmemiş olmasının sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Yani bu durumda, önceki dönemlere ilişkin kesinleşmiş hesap özetlerinin gerçeğe aykırılığı ancak borç ödendikten sonra dava edilebilir.
Burada özellikle belirtilmesi gereken husus, itirazın kaldırılmasında krediyi kullanan tarafın, yukarıda belirtilen belgelerin kendisi aleyhine kullanılmasının önüne geçmek için, eğer varsa itiraz ya da beyanlarını, süresinde ve kanunun aradığı şekilde ileri sürmesidir; aksi halde belgenin kesinleşme aşamasında ileri sürmesi gereken itirazları, kural olarak, itirazın kaldırılması aşamasında ileri süremez.
İtirazın Kesin Kaldırılması Yargılaması
Alacaklı, icra mahkemesinde, yukarıda belirtilen şekilde alacağını ispat ederse, borçlu da buna karşılık itirazını ispat edemezse, icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir. Borçlu da itirazını kural olarak, yukarıda belirtilen belgelerle ispat etmelidir. Bunların dışında, belgeyle ispatı mümkün olmayan, örneğin, senedin hata, hile veya ikrah sonucu verildiği, senet imzalanırken fiil ehliyetinin bulunmadığı, malın ayıplı olduğu yönündeki itirazları icra mahkemesi incelemez ve itirazın kaldırılmasına karar verir (İİK m. 68/II).
Borçlunun elinde belge olmamakla birlikte itirazını başka delillerle ispat edebilecek durumdaysa, bunu icra mahkemesinde değil; genel mahkemelerde ayrı bir dava açarak ileri sürmelidir. Ancak bu yönde açılan bir bu menfi tespit davası da, kural olarak, icra takibini durdurmaz (İİK m. 72). İtirazın kesin kaldırılması yoluna başvurmak isteyen alacaklı, dilekçeyle veya sözlü olarak, yetkili icra mahkemesine başvurur (İİK m. 70; 18/II). Alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılması yanında, borçlunun inkâr tazminatına mahkûm edilmesini de
istiyorsa bunu da talebinde belirtmelidir (İİK m. 68/VII).
İcra mahkemesi incelemesini sadece yukarıda belirtilen belgeler üzerinden yapar. Borçlunun itirazını ispat etmek için ibraz ettiği belgenin altındaki imza alacaklı tarafından inkâr edilirse, icra mahkemesi imzanın alacaklıya ait olup olmadığını İİK’nun 68a maddesindeki prosedüre göre inceler.
İcra mahkemesi itirazın kaldırılmasını basit yargılama usulüne göre inceleyerek karara bağlar (İİK m. 70). İcra mahkemesi, yargılama sonunda, ya talebi kabul ederek itirazın kaldırılmasına karar verir veya alacaklının talebini reddeder. Bu kararlar maddî anlamda taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözümleyen kararlar olmadığından, maddî anlamda kesin hüküm de (HMK m. 303/2) oluşturmazlar. Bu kararların kesinliği sadece ilâmsız icra takibi bakımındandır. Bu sebeple alacaklı ya da borçlu, her iki durumda da, genel mahkemelerde dava açabilir (İİK m. 68/VII, c. 2).
İcra mahkemesi alacaklıyı haklı bulursa, itirazın kesin kaldırılmasına karar verir. Bu kararla birlikte icra mahkemesi, alacaklının talep etmiş olması halinde, borçluyu hükmolunan miktarın % 20’sinden aşağı olmayan tazminat ödemeye mahkûm eder (m. 68/VII, c. 1). Örneğin icra mahkemesi 10 bin liralık bir takipte, borçlunun hiç borcu olmadığına ilişkin itirazının kesin kaldırılmasına karar verirse, talep edilmesi koşuluyla, borçluyu 10 bin liralık alacak yanında 2 bin lira tazminata mahkûm edecektir. İtirazın kaldırılması kararı ile takip kesinleşir ve alacaklı borçlunun mallarının haczini icra dairesinden isteyebilir (İİK m. 78/I). Borçlu da bu kararın tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır (İİK m. 75).
İcra mahkemesi yaptığı inceleme sonunda itirazın kaldırılması talebinin reddine de karar verebilir. Bu durumda artık alacaklı takibe devam edemez. Bu kararla birlikte icra mahkemesi, borçlunun talep etmiş olması halinde, itiraza uğrayan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere, alacaklıyı tazminata mahkûm eder (İİK m. 68/VII, c. 1). Ayrıca alacaklı, borçlunun ibraz ettiği belge altındaki imzayı inkâr etmiş ve inceleme sonunda imzanın kendisine ait olduğu anlaşılmışsa, o belgeye ilişkin miktarın % 10’u oranında para cezasına mahkûm edilir (İİK m. 68/V).
Gerek alacaklı, gerekse borçlu aleyhine hükmedilen tazminat ve para cezası, alacaklı veya borçlunun genel mahkemede bu alacak hakkında dava açması halinde açılan davanın sonuna ertelenir (İİK m. 68/V, VII). Bunun yanında alacaklının ve borçlunun aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için, icra mahkemesinin esasa ilişkin nedenlerle kabul ya da red yönünde karar vermiş olması gerekir (İİK m. 68/VII, c. 1).
İtirazın Geçici Kaldırılması
İtirazın Geçici Kaldırılması Talebi ve Yargılaması: İtirazın geçici kaldırılması yoluna, alacaklının adi bir senede dayanarak takip yapması ve borçlunun geçerli şekilde adi senet altındaki imzayı inkâr etmesi durumunda başvurulur (İİK m. 68a/I). Bu durumda alacaklı, icra mahkemesine müracaat etmek istiyorsa, itirazın kesin kaldırılması yoluna değil; geçici kaldırılması yoluna başvurmalıdır. İtirazın geçici kaldırılması yoluna başvurulabilmesi için, itiraz edilen senedin adî bir senet olması, kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içermesi ve borçlunun bu senetteki imzayı inkâr etmiş olması gerekir.
Alacaklı itirazın kesin kaldırması yolundakine benzer şekilde geçici kaldırma isteyebilir. Ancak, alacaklı icra mahkemesine başvurmadan önce, borçlunun imzaya itirazını öğrendiğinden alacaklı, icra dairesinden derhal borçlunun tatbike medar imzalarının resmî dairelerden getirtilmesini isteyebilir (İİK m. 66/II). Böylece icra mahkemesindeki yargılamada zaman kazanılmış olacaktır.
Alacaklı, burada da borçlunun tazminata mahkûm edilmesini istiyorsa, talebinde bunu da belirtmelidir (İİK m. 68a/VIII). İtirazın geçici kaldırılması, basit yargılama usulüne göre ve duruşmalı olarak incelenir (İİK m. 70, 18/II). Borçlu duruşmada hazır bulunmak zorundadır; mazereti olmaksızın duruşmaya gelmezse, icra mahkemesi başka bir inceleme yapmadan sadece bu gerekçeyle itirazın geçici kaldırılmasına ve borçlunun imzasını inkâr ettiği senetteki miktarın % 10’u oranında para cezasına mahkûm edilmesine karar verir (İİK m. 68a/II, V).
Borçlu bir mazeret sebebiyle duruşmada bulunamayacaksa, bunu duruşmadan önce belgeleriyle birlikte icra mahkemesine bildirmelidir. İcra mahkemesi mazereti kabul ederse, yeni bir duruşma günü belirler ve bunu borçluya bildirir. Bunun gibi senet altındaki imzayı reddeden borçlu takip yapılan icra dairesinin yetki çevresi içinde oturmuyorsa, icra mahkemesi önünde yapılacak duruşmaya gelmemesi halinde itirazın geçici olarak kaldırılmasına karar verilemez.
İcra mahkemesinin yetki çevresi, bulunduğu ilçenin idari sınırlarıdır. Bu nedenle, icra mahkemesinin bulunduğu ilçede oturmayan borçlu, o icra mahkemesi tarafından duruşmaya davet edilirse, bu duruşmaya mazeret bildirmeksizin gitmese bile itiraz geçici olarak kaldırılamaz; bu durumda bu kişinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinden hukuki yardım istenir ve borçlunun buradaki icra mahkemesi tarafından yapılan duruşmaya katılması zorunludur; aksi halde yine icra geçici olarak kaldırılır ve borçlu para cezasına mahkûm edilir.
Yukarıdaki durumlar dışında borçlunun duruşmaya gelmesi halinde icra mahkemesi incelemeye başlar, öncelikle iki tarafın açıklamalarını dinler (m. 68a/I, c. 2). Bu incelemenin nasıl yapılacağı İİK’nun 68a maddesinin III. ve IV. fıkralarında gösterilmiştir. Bu hükümlerde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili hükümlerine atıf yapılmakla birlikte, bu atıf sınırlı bir atıf olup icra mahkemesinde yapılan imza incelemesinde tanık dinlenemez.
İcra mahkemesi, yaptığı incelemenin sonunda, alacaklının dayandığı senet altındaki imzanın borçluya ait olmadığı kanaatine varırsa, itirazın geçici kaldırılması talebini reddeder. Böylece daha önce durmuş olan takibe artık devam edilmez. Ayrıca, borçlunun talep etmesi halinde, alacaklı takip konusu alacağın % 20’sinden aşağı olmayan tazminata mahkûm edilir (İİK m. 68a/VIII).
İcra mahkemesi, yaptığı incelemede alacaklının dayandığı senet altındaki imzanın borçluya ait olduğu kanaatine varırsa veya borçlu yukarıda belirtildiği şekilde duruşmaya gelmezse, borçlunun itirazının geçici kaldırılmasına karar verir (İİK m. 68a/III). Bu kararla birlikte ayrıca borçlu takip konusu alacağın yüzde % 10’u oranında para cezasına (İİK m. 68a/VI) ve alacaklının talebinde belirtmesi şartıyla % 20 tazminata (İİK m. 68a/VIII) mahkûm edilir.
İtirazın Geçici Kaldırılmasının Sonuçları ve Borçtan Kurtulma Davası
İtirazın geçici kaldırılması kararı üzerine takip hukukuna ilişkin bir takım sonuçlar ortaya çıkar.
Bunlar:
• İtirazın geçici kaldırılması kararı ile alacaklı kesin haciz isteyemez, geçici haciz isteyebilir (İİK m. 69/I). Geçici haciz de kesin haciz hakkındaki hükümlere göre yapılmakla birlikte, geçici hacizde alacaklı satış talebinde bulunamaz (İİK m. 108, 138/ IV). Şayet borçlu geçici kaldırma kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçtan kurtulma davası açmazsa veya açıp da bu dava reddedilirse, geçici haciz kesin hacze dönüşür (İİK m. 69/III).
• Borçlu, itirazın geçici kaldırılması kararının kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır (İİK m. 75).
• Borçlu, itirazın geçici kaldırılması kararı üzerine alacaklıya karşı borçtan kurtulma davası açabilir. Borçlu geçici kaldırma kararının kesin kaldırmaya dönüşmesini engellemek için, geçici kaldırma kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçtan kurtulma davası açabilir (İİK m. 69/II). Davacı borçlu, dava konusu alacağın % 15’ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmez veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde teminatı göstermezse, dava başkaca bir inceleme yapılmadan reddedilir (İİK m. 69/II, c. 2, 3).
Borçtan kurtulma davası aslında, takip içerisinde açılan özel bir menfi tespit davasıdır. Çünkü borçlu bu dava ile takip konusu senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını dolayısıyla borçlu bulunmadığını ispat etmeye çalışır. Bu sebeple, borçtan kurtulma davası sonucu verilen hüküm, maddî anlamda kesin hüküm etkisine sahiptir. Borçtan kurtulma davasının en önemli özelliği, kanunda belirtilen sürede açılırsa, geçici haczin kesin hacze dönüşmesine ve borçluya takibe devam edilmesine engel olmak bakımından bir şans tanınmış olmasıdır.
Borçtan kurtulma davası sonunda mahkeme borçluyu haklı bularak davayı kabul ederse, borçlunun borçlu olmadığı tespit edilmiş olur ve icra takibi hükümsüz kalır. Bu durumda daha önce borçlu aleyhine hükmedilmiş olan para cezası ve tazminat da ortadan kalkar (İİK m. 68a/V, VI, VIII).
Mahkeme dava sonunda alacaklıyı haklı bulursa, davayı reddeder. Bu durumda, borçlu daha önce icra mahkemesinde mahkûm edildiği para cezası ve tazminatı da ödemek zorundadır. Borçlunun davayı kaybetmesi ile geçici kaldırma kararı kesinleşir ve alacaklı takibe devam ederek, borçlunun geçici haciz konulmuş mallarının satışını isteyebilir. Çünkü, geçici haciz artık kesin hacze dönüşmüştür.
Borçtan kurtulma davası sonunda, borçlu lehine karar verilirse, alacaklı dava olunan tutarın, alacaklı lehine karar verilirse, borçlu, borçlu olduğu tespit edilen alacak tutarının % 20’sinden aşağı olmayan bir tazminatı diğer tarafa ödemek zorundadır.