Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İstinaf mahkemesince verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvuruda bulunulabilir mi?

İstinaf mahkemesince verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvuruda bulunulabilir mi?

Kural olarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesinde de kabul edildiği üzere, Bölge Ad­iye Mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine ve­rilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Buna karşılık aynı Kanun’un 362. maddesinde temyiz yoluna başvurulması mümkün ol­mayan kararlara yer verilmiştir. Bunun haricinde, mevzua­tımızda yer alan çeşitli düzenlemeler nedeniyle kesin olan kararlar vardır. Bu kararlara da aşağıda ayrı birer başlık açılmak suretiyle yer vereceğiz.

Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, Yargıtay tarafın­dan temyiz incelemesi yapılması mümkün olan iki karar tü­rü bulunmaktadır. Bunlar;

  1. Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen temyizi kabil nihaî kararlar,
  2. Hakem kararının iptali istemli davalarda ilk derece mahkemelerince verilen kararlar

Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararlar kural olarak temyiz kanun yolu açık olan kararlardır. Ancak Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a bendinde yazılı kararlar ile 362. maddesi kapsamında sayılan kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

Temyiz kanun yoluna başvurulabilmesi için kararın kesin olmaması, temyiz yoluna başvuruda hukukî yarar bulunması ve başvurunun süresinde yapılması şarttır. Şimdi bu üç şartı başlıklar halinde inceleyelim.

Kararın Kesin Olmaması

Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kesin nitelikteki kararları­na karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değil­dir. Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kesin nitelikteki kararla­rının bir kısmı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinde bir kısmı da 353. maddesinde düzenlenmiştir.

aa) HMK’nın 362. Maddesi Kapsamında Kesin Kararlar

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. mad­desinde, kesin olduğu belirtilen bir kısım kararlar başlıklar halinde gösterilmiş ve bu kararlara karşı temyiz kanun yo­luna başvurulamayacağı ifade edilmiştir.

aaa) Miktar veya Değeri Belli Bir Miktarı Geçmeyen Davalar Bakımından

İlk derece mahkemelerinden verilen kararlar yönünden is­tinaf kanun yolu için getirilen kesinlik sınırı gibi Bölge Adliye Mahkemeleri’nden verilen kararlar yönünden de temyiz ka­nun yoluna başvurulabilmesi için bir miktar kısıtlaması geti­rilmiştir. 02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişik­lik Yapılmasına Dair Kanunun 42. maddesi gereğince miktar ya da değeri 2018 yılı için 47.530,00 TL ve 2019 yılı için 58.800,00 TL (DİKKAT;Bu miktar 6763 sayılı değişiklik Ka­nununun 44. maddesi hükmü gereği 2020 yılı ve devam eden yıllarda yeniden değerleme oranına göre artırılacaktır.) ‘nin altında kalan davalarla ilgili olarak verilen Bölge Adliye Mah­kemesi kararları kesin olup, bu kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. (HMK m. 362/1-a).

HMK 341.maddede yer alan manevi tazminatlar açısın­dan yapılan istisnai düzenleme burada sözkonusu olmadı­ğından bu miktar sınırları şüphesiz ki manevi tazminat da­vaları açısında da uygulama alanı bulacaktır. Daha açık bir söyleyişle bölge adliye mahkemesinin 2018 yılı içerisinde 47.530,00 TL üzerinde verdiği manevi tazminat yönünden temyiz yoluna başvurulabilecek ancak bu miktar altında ka­lan manevi tazminat kararı için temyiz yoluna başvurmak mümkün olmayacaktır.

Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebi­nin kabul edilmeyen bölümü bakımından aleyhine bu mik­tarları geçmeyen karar verilen tarafın temyiz kanun yoluna başvurma hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurması halinde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap di­lekçesiyle karara karşı temyiz kanun yoluna başvurabilir.

Diğer taraftan, Kanun’un getirmiş olduğu miktar sınırla­ması Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararlara ilişkin olduğundan, hakem kararının iptali istemiyle ilk de­rece mahkemeleri tarafmdan verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulduğunda, bu miktar sınırlaması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmesi mümkün olmaya­caktır. Başka bir anlatımla, hakem kararının iptali istemiyle açılan ve ilk derece mahkemesi tarafmdan verilen karar mik­tar itibariyle belirtilen bedellerin altmda kalsa bile temyiz incelemesinin yapılmasına bir engel bulunmamaktadır.

bbb) Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Görevine Giren Davalar Bakımından

Kural olarak Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevine giren (HMK’nın 4. maddesinde belirtilmiş) davalar hakkında Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararlar kesindir. Bu kararlara karşı, temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Ancak kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç olmak üzere sulh hukuk mahkemele­rince ve özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar nedeniyle Bölge Adli­ye Mahkemesi’nce verilen kararlar aleyhine temyiz kanun yo­luna başvurulması mümkün değildir. (HMK m. 362/1-b)

Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanu- nu’nun 383/1 maddesi uyarınca çekişmesiz yargı işlerinde özel bir düzenleme olmadığı takdirde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Örneğin, çekişmesiz yargı işi olma­sına karşılık nüfus davaları, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Ka- nunu’nun 36/1-a maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görülerek karara bağlanmaktadır. Bunun dışında, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece çekişmesiz yargı işleri Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından çözümlenecektir.

Özel kanunlarda Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin görev­lendirildiği davalara örnek olarak;

  1. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun Ek 1 maddesi uyarınca, bu kanun kapsamında açılan davalar,
  2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 397 vd madde­leri uyarmca açılan kayyım ve vasi atanmasına ilişkin davalar,
  3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 596. maddesi uyarınca açılan vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin davalar,
  4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 598. maddesi uyarınca açılan mirasçılık belgesi verilmesine istemli davalar,
  5. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 634. maddesi uyarınca açılan mirasın resmen tasfiyesine ilişkin da­valar sayılabilir.

Çalışmamızın niteliği itibariyle Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevlendirildiği dava ve işlerin tümünün burada in­celenmesi mümkün olmadığından, Sulh Hukuk Mahkemele­ri tarafından incelenerek karara bağlanan davalarda kural olarak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın kesin olduğunu ifade etmeliyiz. Bununla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-b bendi uyarınca 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevine girdiği halde bu davalardan taşın­mazın aynına ilişkin olanlarla ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararlara karşı temyiz kanun yolu açıktır.

ccc) Yetki ve Görev Uyuşmazlıkları ile Merci Tayinine İlişkin Kararlar

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 21. ve 22. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemeleri arasında ortaya çıkan görev ve yetki uyuşmazlıkları sonucunda merci tayini kararları, ortak yüksek görevli mahkeme tarafından belirle­necektir. Ortak yüksek görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olması halinde, Bölge Adliye Mahkemesi tara- fmdan verilen kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-c maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecek kararlar olmadığından kesin niteliktedir.

ddd) Çekişmesiz Yargı İşleri Bakımından

Çekişmesiz yargı işi kavramı 6100 sayılı Hukuk Muha­kemeleri Kanunu’nun 382/1 maddesinde tanımlanmış olup, çekişmesiz yargı işleri nedeniyle verilen kararlara karşı tem­yiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

eee) Nüfus Kayıtlarının Düzeltilmesine İlişkin Davalar Bakımından

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36/1-a mad­desi uyarınca nüfus kayıtlarının düzeltilmesi istemli dava­larda Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Bu davalarla ilgili olarak Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı istinafa kanun yolu açık olmakla birlikte Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu türden davalarla ilgili olarak verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Ancak verilen karar soy- bağına ilişkin sonuç doğuracak nitelikte ise, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkündür. (HMK m. 362/1-d)

fff) Davanın Nakline İlişkin Kararlar

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-e maddesi uyarınca, yargı çevresi içindeki ilk derece mah­kemesi hâkimlerinin davayı görmeye hukukî veya fiilî en­gellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin olarak verilen kararlar aleyhine temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün de­ğildir.

ggg) Geçici Hukukî Koruma Tedbirlerine İlişkin Kararlar Bakımından

Geçici hukukî koruma tedbirlerinden olan ihtiyatî tedbir ile ihtiyatî haciz talepleriyle ilgili olarak ilk derece mahke­mesi kararlarından istinaf kanun yolu açık olup da, bu kap­samda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. Bölge Adliye Mahkemesi’nce geçici hukukî koruma tedbirle­rine ilişkin verilen kararlar ise kesindir. (HMK m. 362/1-f). (Bu konu daha önce geçici hukuki korumalar ile ilgili soruda ayrıntılı anlatılmıştır.)

bb) HMK’nın 353. Maddesi Kapsamında Kesin Kararlar

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde, 6 bent halinde sayılan usule ilişkin Bölge Adli­ye Mahkemesi’nce kararın kaldırılmasına ve davanın yeni­den görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mah­kemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi­ne ilişkin duruşma yapmadan kesin olarak verilen kararlara karşı temyiz yoluna gidilemeyecektir.

cc) 7036 Sayılı Kanun Kapsamında Kesin Kararlar

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ 7036 sayılı İş Mah­kemeleri Kanunu ile mülga edilmiş ve bu kanunun 77. mad­desinin 3. fıkrası ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanu­nu’nun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin iş mahkemele­rince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiş­tir. Bu nedenle iş mahkemeleri açısından yukarıda genel olarak belirttiğimiz kesinlik sınırları aynen geçerli olacaktır.

dd) 2004 Sayılı Kanun Kapsamında Kesin Kararlar

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/1 maddesi uya­rınca Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve İcra ve İflas Kanunu’nun 363. maddesinde gösterilen 02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6763 sayılı Ce­za Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Ya­pılmasına Dair Kanunun 3. maddesi gereğince icra mahke­melerine ilişkin kararların miktar ve değeri 2018 ve 2019 yılı için 40.000,00 TL) (DİKKAT; 2004 SAYILI İİK’nun Ek Madde 1 de 364.maddeye atıf bulunmadığından yeniden değerleme oranına göre artırımı sözkonusu olmayacaktır.) ‘yi geçme­yen davalar hakkında verilen kararlar kesindir.

b) Başvuruda hukukî yarar bulunması

Temyiz kanun yoluna başvuruda bulunulabilmesinin ilk şartı yukarıda izah ettiğimiz üzere temyiz yoluna başvuruda bulunulan kararın kesin olmamasıdır, ikinci şart ise, başvu­ruda bulunanın hukukî yararının olmasıdır. Burada iki türlü durum ortaya çıkmaktadır.

aa) Karar Aleyhine Sonuçlanan Tarafın Temyizde Hukukî Yararı

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar aleyhi­ne olan ya da ilk derece mahkemesince hakem kararmın ip­tali davası sonucunda aleyhine hüküm oluşturulan tarafın temyiz yoluna başvurmakta hukukî yararının olduğu nokta­sında duraksama yoktur.

Diğer taraftan, davanın kısmen kabulü halinde her iki ta­rafın da kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunduğu kabul edilmelidir.

bb) Karar Lehine Sonuçlanan Tarafın Temyizde Hukukî Yararı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363/2 maddesi uyarınca davada haklı çıkmış olan tarafın da huku­kî yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurma hakkı bulunduğu kabul edilmektedir. Verilen karar tam kabul olsa dahi gerekçesi itibariyle verilen karar aleyhine sonuçlar do­ğuracak olan ya da kararın fer’ileri (Örneğin yargılama gi­der, harç, vekâlet ücreti gibi konular) yönünden hatalar bu­lunduğunu ileri süren tarafın hukukî yararının bulunduğu kabul edilmelidir.