Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

İstinaf Dosyasında Verilebilecek Kararlar Nelerdir?

İstinaf Dosyasında Verilebilecek Kararlar Nelerdir?

Bölge adliye mahkemesi, CMK’nın 280. maddesi uyarınca dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledik­ten sonra;

  1. İstinaf başvurusunun esastan reddine,
  2. Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
  3. Hükmün bozulmasma,
  4. Davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı iş­lemlerine başlanmasına,

Karar verebilir.

İstinaf mahkemesi davanın kabul edilebilirliği ile ilgili olarak yaptığı ön incelemede gözden kaçırmış olsa bile esas yönünden yaptığı inceleme sırasmda, davanın süre, konu veya ehliyet yönünden kabul edilmez olduğunu tespit ederse istinaf davasının reddine karar verebilir. Bu karar itiraza tabidir (CMK m.279/2).

Bölge adliye mahkemesi yetkisizlik kararını duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında vermek zorunda ol­duğu için (CMK m.18), esas hakkında yaptığı incelemeden sonra yer yönünden yetkisizlik kararı veremez.

Düşme sebeplerinin varlığı halinde duruşma açılmadan da davanın düşmesine karar verilebilecektir.

Aynı şekilde duruşma açılmadan, durma, görevsizlik, da­vanın reddi kararları da verilebilir.

İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi Kararı Nedir?

Bölge adliye mahkemesi dosyayı ve dosya ile birlikte su­nulan delilleri inceledikten sonra ilk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırı­lığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin ye­rinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verecektir (CMK m. 280/1-a).

Bölge adliye mahkemesi incelemesinde tarafların veya Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusunda gösterdiği sebep­ler ile bağlı olmadığı gibi, hiç bir sebep gösterilmese dahi hükmü tüm yönleri ile inceleyecektir.

İstinaf mahkemesinin esastan ret kararma karşı CMK’nın 282. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen sınırlar dahilinde tem­yiz kanun yoluna başvurulabilir. Temyize tabi olmayan esas­tan ret kararları verildiklerinde kesin hüküm halini alır. Ancak bu karara karşı CMK’nın 308/A maddesi uyarınca olağanüstü kanun yoluna başvurulabilir. Buna göre, bölge adliye mahke­mesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarma karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine iti­razda süre aranmaz (CMK m.308/A)

Temyize tabi olmasına rağmen süresinde temyiz edilme­miş esastan ret kararları ise, temyiz süresinin geçmesiyle kesin hüküm halini alır.

Hukuka Aykırılığın Düzeltilerek İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi Kararı Nedir?

  • CMK’nın 303. maddesinin 1. fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâ­linde (CMK m.280/l-a),
  • Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nede­nine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanun­da yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uy­gun görmesi hâlinde (CMK m.280/l-b),
  • Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanm reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbir­lerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâller­de (CMK m.280/l-c),

Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecektir. Bu yetkinin kullanması için iki temel koşulun bulunması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu­na göre;

a- Maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir so­ruşturma gerekmemelidir.

b- Maddi sorun bakımmdan mahkemeye bırakılmış ser­best değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.

Aksi halde istinaf mahkemesinin davanın yeniden görül­mesine karar vererek, duruşma açması ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekecektir. Bölge adliye mahkemesinin, dü­zeltilerek giderilebilecek bir hukuka aykırılık tespit etmesi ha­linde ise ilk derece mahkemesinin kararını kaldırmasına veya bozmasına gerek yoktur. Hükmü düzeltecek ve istinaf istemi­nin esastan reddine karar verecektir.

Ancak hükümde, CMK’nın 280/1-d maddesi uyarınca bozma sebebi olabilecek hukuka aykırılıklar da varsa, düzeltilebilecek hukuka aykırılıklar da bozma sebepleri arasında gösterilmeli­dir. Davanın yeniden görülmesi gereken hallerde, bölge adliye mahkemesi yaptığı duruşma sonucunda kurduğu yeni hükümde düzeltme sebebi olabilecek hukuka aykırılıkları da gidermelidir.

CMK’nın 303. maddesinin 1. fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hükmün düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddi (CMK m.280/l-a)

CMK’nm 280/1-a maddesinin yollamada bulunduğu 303. maddenin 1. fıkrası uyarınca düzeltilebilecek hukuka aykırı­lıklar şunlardır.

  1. a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.
  2. Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.
  3. Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde ar­tırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmak­tan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.
  4. Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.
  5. Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.
  6. Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.
  7. Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.
  8. Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde hükmün düzeltilmesi (CMK m.280/l-b)

Bu düzeltme sebebinin uygulanabilmesi için, istinaf yoluna yalnızca Cumhuriyet savcısının başvurması gerekir. Cumhuri­yet savcısı ile birlikte başka biri de istinaf yoluna başvurmuş ise bu düzeltme sebebinin uygulanması mümkün değildir. Buna göre, Cumhuriyet savcısının sanık lehine başvurusu yeterli olup, mahkumiyete konu suç için açıkça kanunda yazılı cezanın alt derecesinin uygulanmasını istemesi gerekli değildir. Lehe baş­vuru halinde, istinaf mahkemesinin mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi halinde hüküm düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verilecektir. Ancak Cumhuriyet savcısının bu yöndeki istemine aykırı bir karar verilmesi de mümkündür.

Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi (CMK m.280/l-c)

Düzenleme ile CMK’nm 223. maddesinin 7. fıkrası uya­rınca, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar ve­rileceği hüküm altına alınmıştır.

Ancak daha önce verilen hüküm veya açılan dava ile isti­nafa konu davasının, fiil ve sanık yönünden aynı olup olma­dığının tespiti için yeni delil toplanması veya bir araştırma yapılması gerekiyorsa, davanın yeniden görülmesine karar verilerek, duruşma yapılması ve sonucuna göre bir karar ve­rilmesi gerekir.

CMK’nm 280. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, da­vanın reddi yanında, güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kara­rın da düzeltilebileceği öngörülmüştür. Buna göre TCK’nın 2. bölümünde düzenlenen güvenlik tedbirleri konusunda verilen hatalı kararın yeni bir delil toplanmasına veya araştırma ya­pılmasına gerek olmadan düzeltilmesi mümkün ise hatalı uy­gulama düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verilebilecektir.

Bozma Kararı

İstinaf Mahkemesi Hangi Hallerde Bozma Kararı Verebilir?

CMK’nm 289. maddesinin 1. fıkrasında dokuz bent halin­de kesin hukuka aykırılık halleri sayılmıştır. İstinafta bozma kararı verilmesine ilişkin CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrası­nın (d) bendinde, 696 sayılı KHK ile değişiklik yapılamadan önce, ilk derece mahkemesinin kararında, CMK’nm 289. mad­desinde dokuz bent halinde sayılan kesin hukuka aykırılık nedenlerinden herhangi birisinin bulunması halinde, hükmün bozulmasına karar verileceği düzenlenmişti.

Ancak uygulamada bölge adliye mahkemelerinin özelik­le, CMK’nm 289. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendindeki “hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi” ve (h) bendindeki “hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması” nedenle­rini geniş yorumlaması, tartışmalara neden olmuştur.

Nihayetinde, 24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete’de ya­yımlanarak yürürlüğe giren, 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nın 98. maddesi ile CMK’nm 280. maddesinin 1. fıkrası­nın (d) bendinde yapılan değişiklik ile, bölge adliye mahkeme­lerinin, ilk derece mahkemesinin kararında 289. maddenin bi­rinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belir­tilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hük­mün bozulmasına karar verebileceği öngörülmüştür.

Buna göre, bölge adliye mahkemeleri, ilk derece mahke­mesi kararında CMK’nm 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b),(c), (d), (e), (f) ve (i) bentlerinde yer alan kesin hukuka aykırı­lık hallerinin varlığını tespit ettiğinde hükmün bozulmasına karar verecektir. Bu nedenlerin hükme etki edip etmediğinin araştırılmasına gerek yoktur. Kanun bunların hükmü etkiledi­ğini varsaymıştır. Bölge adliye mahkemesi dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu, hukuka kesin aykırılık oluşturan bu nedenlerin bulunduğunu tespit ettiğinde hükmün bozulması­na karar vermelidir. Ancak bölge adliye mahkemesi başka bir nedenle davanın yeniden görülmesine karar verip duruşmaya geçtikten sonra da bu sebeplerden birinin varlığını tespit eder ise yine bozma kararı vermelidir.

Bölge adliye mahkemesi, gerekçeli kararında bozma ne­denlerini açıkça göstermelidir.

Hükmün bozulması, ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bir nedenle bozulan karar bütünüyle ortadan kalkar ve ilk derece mahkemesinin olay hakkında yeni bir hüküm kurma yükümlülüğü doğar. Bölge adliye mahkemesi, dosyayı yeniden incelenmek ve hüküm vermek üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderecektir (CMK 280/1).

Hükümde CMK’nm 289. maddesinin 1. fıkrasının (g) ve (h) bendinde yer alan kesin hukuka aykırılık hallerinin tespiti halinde ise bölge adliye mahkemesi bozma kararı veremeye­cek ve davanın yeniden görülmesine karar vererek duruşma açıp hukuka aykırılığı kendisi giderecektir.

CMK’nm 280/1-d. maddesinin yollamada bulunduğu 289. maddesine göre istinafta bozma sebepleri şunlardır.

  1. Mahkemenin Kanuna Uygun Olarak Teşekkül Etme­miş Olması (CMK m.289/l-a)
  2. Hâkimlik Görevini Yapmaktan Kanun Gereğince Ya­saklanmış Hâkimin Hükme Katılması (CMK m.289/l-b)
  3. Geçerli Şüphe Nedeniyle Hakkında Ret İstemi Öne Sü­rülmüş Olup da Bu İstem Kabul Olunduğu Hâlde Hâ­kimin Hükme Katılması veya Bu İstemin Kanuna Ay­kırı Olarak Reddedilip Hâkimin Hükme Katılması (CMK m.289/l-c)
  4. Mahkemenin Kanuna Aykırı Olarak Davaya Bakmaya Kendini Görevli veya Yetkili Görmesi (CMK m.289/l-d)
  5. Cumhuriyet Savcısı veya Duruşmada Kanunen Mutla­ka Hazır Bulunması Gereken Diğer Kişilerin Yoklu­ğunda Duruşma Yapılması (CMK m.289/l-e).
  6. Duruşmalı Olarak Verilen Hükümde Açıklık Kuralının İhlâl Edilmesi (CMK m.289/l-f)
  7. Hükmün Hukuka Aykırı Yöntemlerle Elde Edilen De­lile Dayanması (CMK m.289/l-i)
  8. Kesin Hukuka Aykırılık Sebepleri ile Birlikte Başka Hukuka Aykırılık Sebeplerinin Bulunması

Bölge adliye mahkemesi hangi sebepten dolayı ilk derece mahkemesinin kararını bozduğunu kararında açıkça göster­melidir. İstinaf mahkemesi tarafından incelenen kararda, CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin yollamada bulunduğu CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (i) bentlerinde yer alan kesin hukuka aykırılık hallerinin yanında başka hukuka aykırılık nedenlerinin de bu­lunduğu tespit edildiğinde, diğer sebeplerin de bozma nedeni olarak gösterilip gösterilmeyeceği tartışmalıdır.

Bizim de katıldığımız görüşe göre, hükümde kesin huku­ka aykırılık sebeplerinden biri veya bir kaçı varsa hüküm yal­nızca bu sebeplerden dolayı bozulmalı ve diğer yönleri incelenmemelidir. Bozma kapsamının içtihat yoluyla daha da genişletilmesinin, asıl kural olan davanın yeniden görülme­sinden sapmaya neden olacağı belirtilmiştir.

Hükümde CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (g) ve (h) bendinde sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin bulun­duğunun tespiti halinde, davanın yeniden görülmesine karar verilmeli ve yapılacak duruşma sonucunda hukuka aykırılık istinaf mahkemesi tarafından giderilmelidir.

Ancak bizim kanaatimize göre, hükümde istinaf mahke­mesinin bozma kararı vermesini gerektirecek CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (i) bentlerin­de yer alan kesin hukuka aykırılık hallerinin yanında, aynı fıkranın (g) ve (h) bendinde sayılan hukuka kesin aykırılık hal­leri de varsa bunlar da bozma nedeni yapılmalıdır. Bu şekilde bir uygulamanın usul ekonomisine daha uygun olacağını ve aksini düşünmek için haklı bir neden bulunmadığını düşünü­yoruz.

Bozma Üzerine İlk Derece Mahkemesince Yapılacak İşler

aa) Direnme Yasağı

Madde 284 – (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhan­gi bir kanun yoluna gidilemez.

(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.

Bozma, ilk derece mahkemesinin son karannm kesin bir şekilde ortadan kaldırılması anlamını taşır. Bu nedenle bozma üzerine dosya kendisine gönderilen ilk derece mahkemesinin bozmadan önceki aşamadan başlayarak yeniden yargılama işlemlerini yapması ve yeni bir hüküm vermesi gerekir. İlk derece mahkemesi bozma kararlarına uymak zorundadır. Eski kararında direnemez (CMK m.284/1).

CMK’nın 286/1. maddesine göre, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edi­lebilir. Bu nedenle bozma kararma karşı temyiz kanun yoluna başvurulamaz. Diğer taraftan bozma kararları mahkeme kara­rı niteliğindedir. CMK’nın 267. maddesi gereğince ancak ya­sada açıkça öngörülmesi halinde mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. Bozma kararma karşı itira­za yoluna başvurulacağına dair bir kanun hükmü bulunmadı­ğından itiraz yolu da kapalıdır.

Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının iti­razı (CMK m.308/A) ise, ancak bölge adliye mahkemelerinin kesin nitelikte olan kararlarına karşı öngörülen olağanüstü bir kanun yolu olup, bozma kararlarına karşı itiraz yoluna gidilemeyeceğini düşünüyoruz. Bölge adliye mahkemesi­nin bozma kararma karşı kanun yararın bozma (CMK m.309) kanun yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı ise tartışma­sızdır.

İlk derece mahkemesi, bölge adliye mahkemesinin bozma gerekçesi doğrultusunda, hukuka kesin aykırılığı giderdikten sonra yeni bir hüküm kuracaktır. Bozma kararında işaret edi­len hukuka kesin aykırılık giderildikten sonra kurulan hük­mün önceki hükümden farklı olması mümkündür. Bozmadan sonraki serbestlik ilkesi gereğince ilk derece mahkemesi, boz­ma kararma uyduktan sonra, yeni hükmü vermekte serbest­tir. Bunun istisnası CMK’nm 283/1. maddesine öngörülmüş­tür. Buna göre; İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurul­muşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

bb) Bozma Üzerine Yeniden Yargılama Yapılması

Hükmün bozulmasına karar veren bölge adliye mahke­mesi, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çev­resinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderecektir.

Dosyanın gönderileceği ilk derece mahkemesi konusunda bölge adliye mahkemesine seçimlik bir hak tanındığı söylene­bilir. Hükmü veren ilk derece mahkemesinin yargılamaya devam edemeyeceği hallerde, bölge adliye mahkemesinin dosyayı kendi yargı çevresinde uygun göreceği bir ilk derece mahkemesine göndermesi gerekir. Bozma, CMK’nm 289. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendindeki, hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme ka­tılması, (c) bendindeki, geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı ola­rak reddedilip hâkimin hükme katılması ve (d) bendindeki, mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi nedenlerinden birisine dayanıyor­sa ve bu arada hükmü veren hâkim veya hâkimler değişme­miş ise dosyanın başka bir mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir. Diğer sebepler ile bozma kararı verilmesi ha­linde ise dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gön­derilmesi gerekir.

Bölge adliye mahkemesince hükmün bozulmasına karar verilmesinden sonra, ilk derece mahkemesinin yapacağı işlem­lere ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bir hüküm yoktur. Ancak temyize ilişkin olan ve davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemlerini düzenleyen CMK’nın 307. maddesin­deki kurallar kıyasen uygulanabilir.

Bozma kararı, ilk derece mahkemesinin hükmünün tüm yönleri ile kesin olarak ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bu nedenle bozma öncesi aşamadan başlayarak yargılamanın sürdürülüp sonuçlandırılması gerektir. Bozma üzerine dosya­nın gönderildiği ilk derece mahkemesi duruşma yaparak bir karar vermek zorunda olduğundan, duruşma hazırlığı işlem­leri yapılır. İlk derece mahkemesi yargılamaya ilişkin tüm iş­lemleri değil bozma kararı doğrultusunda gerekli gördüğü işlemleri yapacaktır. Ancak hüküm CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) (d) bentlerinden biri nedeniyle bo­zulmuş ise yenilenmesi mümkün olmayanlar hariç tüm yargı­lama işlemleri yenilenecektir. Bozma sonrası yargılamada da yargılama hukukuna ilişkin genel hükümler uygulanır. Taraf­ların çağrılması ve dinlenmesinde ise CMK’nın 307. maddesi­ne göre işlem yapılması gerekir. Maddeye göre ilgiler çağrıla­cak ve bölge adliye mahkemesinin bozma kararı okunarak bozmaya karşı diyecekleri sorulacaktır. Bozmadan sonra çağrı­lacak olan ilgililer, sanık ve müdafii ile katılan ve vekilidir. Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada var olan adresle­rine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle boz­maya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkın­da verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, mutlaka dinlenmesi gerekir (CMK m.307/2).

Bozmadan sonra yapılan yargılamada gerekiyorsa maddi tespitler yeniden yapılır. Bozma üzerine yapılan yargılama sonunda yeni bir hüküm verilir, bu hükme karşı da kanun yol­larına başvurulabilir.

İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, bozma üzerine yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz (CMK m.283).

Davanın Düşmesi Kararı

Kanunda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da ko­vuşturma şartının gerçekleşmemesi ve gerçekleşme olanağının kalmaması hallerinde davanın düşmesine karar verilir (CMK m.223/8).

Türk Ceza Kanunu’na göre; sanığın ölümü (TCK m.64), genel af (TCK m.65), dava zamanaşımı (TCK m.66), şikayetten vazgeçme (TCK m.73/4) ve önödeme (TCK m.75/2) durumla­rında düşme kararı verilir. Yine CMK’nın 254/2. maddesi uya­rınca mahkeme tarafından uzlaştırma (CMK m.254/2) halinde de düşme kararı verilmesi gerekir.

Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde düşme kararı verilemez (CMK m.223/9).

İstinaf davasına konu suç yönünden düşme sebeplerinin bulunduğunun anlaşılması halinde istinaf isteminin düzeltile­rek esastan reddine karar verilecektir (CMK m.280/l-a, 303/1-a).

Davanın Durması Kararı

Soruşturma veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tu­tulmuş olup da şartm henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; ger­çekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir (CMK m.223/8). Durma kararı hüküm niteliğinde bir karar değildir. Kovuşturma şartı gerçekleştiğinde yargılamaya devam edile­cektir. Bu nedenle durma kararı özelliğine uygun olarak itiraz kanun yoluna tabi bir karardır (CMK 223/8). Uygulamada duruşmanın tatili olarak da adlandırılan durma kararı kovuş­turmanın her aşamasında verilebilir. Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma karan verilemez (CMK m.223/9).

İstinaf mahkemesi yaptığı inceleme sonucunda, soruş­turma ve kovuşturma şartı gerçekleşmeden dava açıldığını tespit ettiğinde, bu husus CMK’nın 280/1-d. maddesinde sayı­lan bozma nedenlerden olmadığı için hükmün bozulmasına karar veremeyecektir. Bu durumda kendisi durma kararı vere­cek ve yetkili merciinden izin verilip verilmeyeceğini soracak­tır. İzin verilmesi halinde istinaf davası kaldığı yerden devam edecektir. İzin verilmemesi halinde ise istinaf mahkemesi düşme kararı verecektir.

Suçun Uzlaştırma Kapsamında Olması Halinde Verilecek Kararın Niteliği

İlk derece mahkemesi usulüne uygun olarak uzlaştırma işlemlerini yerine getirmeden hüküm kurmuş ise ya da suçun uzlaştırma kapsammda olduğu ilk defa istinaf incelemesi sıra­sında ortaya çıkmış ise Yargıtay, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturma şartı olmadığma ve durma kararı verilemeyece­ğine karar vermiştir. Yargıtaya göre bu durumda bir ara ka­rarı ile dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerekir.

Bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkeme­si aracılığı ile bu mahkemenin yanında bulunan Cumhuriyet başsavcılığının bünyesinde bulunan uzlaştırma bürosuna gön­dermesi gerekir (CMK m.254/1).

Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, uzlaşma sonucunda sanı­ğın edimini defaten yerine getirmesi halinde bölge adliye mahkemesinin, dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucunda davanm düşmesine karar vermesi gerekir (CMK m.254/2). Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde de, bölge adliye mahkemesince araştırılacak bir husus bulunmadığından yine, duruşma açılmadan sanık hakkında, CMK’nın 231. maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılma­sına karar verilir (CMK m.254/2).

Uzlaştırmanın sağlanamaması halinde ise bölge adliye mahkemesi istinaf davasına kaldığı yerden devam ederek esas hakkında bir karar verecektir.

Suçun Önödemeye Tabi Olması Halinde Verilecek Karar

İşin doğrudan mahkemeye intikal etmesi, önödeme öneri­sinde bulunulmadan dava açılması, soruşturma evresinde ya­pılan önödeme önerisinin usulüne uygun olmadığının anla­şılması, suçun niteliğinin değişmesi veya yapılan kanun deği­şikliği ile suçun önödeme kapsamına alınması halinde, hâki-

in önödeme önerisinde bulunması gerekir (TCK m.75/f2, f3). mı durumların istinaf incelemesi sırasında ortaya çıkması linde, bölge adliye mahkemesinin bir ara karar ile TCK’nm maddesinde öngörüldüğü şekilde sanığa önödeme öneri­de bulunması gerekir. Sanığın önödeme önerisinin gereğini ine getirmesi halinde davanın düşmesine karar verilmesi ekir (TCK m.75/2). Önödeme önerisinde bulunulması için duruşma açılmasına gerek yoktur, dosya üzerinde yapılan inceleme ile de önödeme işlemleri yapılabilir.

Davanın Reddi Kararı

CMK’nın 223. maddesinin 7. fıkrası uyarınca, aynı fiil ne- iyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya niş bir dava varsa davanın reddine karar verileceği hü- ı altına alınmıştır. 05/08/2017 tarihli Resmi Gazete’de ya­lanarak yürürlüğe giren 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı ım’un 15. maddesi ile CMK’nm 280. maddesinin 1. fıkrası- klenen (c) bendinde ise; olaym daha fazla araştırılmasına aç duyulmadan davanm reddine karar verilmesi gereken rde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun an reddine karar verileceği düzenlenmiştir.

Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararı

vladde itibariyle yetki olarak da adlandırılan görev kamu aine ilişkin olup her aşamada ileri sürülmesi mümkün çu gibi bölge adliye mahkemesince re’sen de gözetilmesi ir (CMK m.4, 5). Adlî yargı içerisindeki mahkemeler ba- dan verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Bölge adliye mahkemesinin, kendi görevini aşan ya da dışında kalan bir davaya bakması mutlak bozma nedenidir.

Yer yönünden yetki kamu düzenine ilişkin olmadığı için yetkisizlik iddiasında bulunmak için bir zaman sınırlandırma­sı getirilmiştir. Bölge adliye mahkemesi, yetkisizlik kararını duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruş- malı işlerde inceleme raporu okunmadan önce vermek zorun­dadır. Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunula- mayacağı gibi bölge adliye mahkemesi de bu hususta re’sen karar veremez (CMK m. 18/2).

Birleştirme Kararı

Ceza yargılamasında kural, açılan her davanın ayrı gö­rülmesidir. Ancak uyuşmazlıklar arasında bağlantı bulundu­ğu takdirde davaların birleştirilmesi mümkündür.

CMK’nın 8. maddesinde dar bağlantı, 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır.

Kovuşturma evresinde bağlantılı ceza davalarının birleşti­rilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir. Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahke­menin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır (CMK m.10).

Fakat birleştirme kararı verilebilmesi bazı koşullarm bu­lunması gerekir. İlk koşul davalar arasında CMK’nın 8. ve 11. maddeleri anlamında bağlantı bulunmasıdır. İkinci koşul ise, davaların birleştirilmesinde yarar görülmesidir. Son olarak dav­ların birleştirilmesinin olanaklı olması gerekir. Bunun için de birleştirme yasağı bulunmamalı ve birleştirilecek davalar aynı aşamada olmalıdır. Soruşturma evresindeki bir uyuşmazlık ile kovuşturma evresindeki bir dava birleştirilemez. Aynı şekilde

kovuşturma evresinde bulunan bir dava ile kanun yolu aşama­sında bulunan bir davanın birleştirilmesi de mümkün değildir.

Aralarında bağlantı bulunan uyuşmazlıkların hepsi de isti­naf kanun yolu aşamasında ve aynı bölge adliye mahkemesinde ise CMK’nın 10/1. maddesinden yola çıkılarak daha ağır cezayı gerektiren suça bakan ceza dairesinin birleştirme karan verebile­ceği belirtilmiştir. Davalar farklı bölge adliye mahkemelerinde ise dairelerin uyuşması halinde davalar birleştirilebilir. Daireler arasında birleştirme konusunda uyuşma olmaması halinde ise ortak yüksek görevli mahkeme olan Yargıtay m birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi dairede birleştirile­ceğine karar vermesi gerekir (CMK m.16/3). Birleştirilmiş olan davaların aynlması da bu suretle olur (CMK m.16/4).

Davanın Yeniden Görülmesi Kararı

Davanın Yeniden Görülmesini Gerektiren Haller Nelerdir?

İlk derece mahkemesince CMK’nın 279. maddesine göre yapılan ön inceleme sonucu başvurunun kabule şayan olduğu ve reddi sebeplerinin bulunmadığının tespiti halinde dosyanın esastan incelenmesine geçilecektir.

Dosya üzerinde yapılan esas incelemede usule ve esasa ilişkin bir hukuka aykırılık görülmediği takdirde istinaf iste­minin esastan reddine karar verecektir.

İncelenen hükümde, CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrası­nın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen hukuka aykırılıkların bulunduğunun tespiti halinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verilecektir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından incelenen kararda, CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin yollamada bulunduğu CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (e), (f) ve (i) bentlerinde yer alan kesin hukuka aykırılık hallerinin bulunması halinde kararın bozulmasına karar veri­lecektir.

Kanuna göre diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan son­ra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemle­rine başlanmasına karar verilmesi gerekir (CMK m.280/l-e).

İstinaf yargılamasında, davanın yeniden görülmesi (ıslah) kuralı teşkil eder, temyizdekinin aksine bozma istisnadır.

Davanın yeniden görülmesini gerektiren hallerin neler olduğu kanunda açıklanmamıştır. Ancak 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 98. maddesiyle yapılan değişiklikten sonra, kararda CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (d), (f) ve (i) bentlerinde sayılan hukuka kesin aykınlık neden­lerinin bulunması halinde hükmün bozulmasına karar verile­cek ve dava yeniden görülmeyecektir. O halde hükümde, 289. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) ve (i) bentlerin­de sayılan hukuka kesin aykırılık nedenleri dışında bir huku­ka aykırılık varsa davarım yeniden görülmesine karar verile­cektir.

Buna göre, kararda CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (g) ve (h) bentlerinde sayılan hukuka kesin aykırılık nedenleri varsa veya hükme etki eden diğer bir hukuka aykırılık bulunu­yorsa ya da delil ve işlemlerde veya ispat bakımından değer­lendirmede bir eksiklik olduğu tespit edilirse davanın yeni­den görülmesine ve duruşma açılmasına karar verilecektir.

Hukuka kesin aykırılık halleri arasmda sayılan ve 696 sa­yılı KHK ile yapılan değişiklikten önce bozma sebebi olarak öngörülen, CMK’nın 289. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendin­deki “hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi” ve (h) bendindeki “hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması” artık davanm yeni­den görülmesi nedenleri arasında yer almaktadır. İlk derece mahkemesinin kararında gerekçenin yetersiz veya çelişkili olması ya da mahkeme kararı ile hükme etki etki edebilecek bir konuda savunma hakkının sınırlandırılması halinde, istinaf mahkemesinin duruşma açması ve ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak gerekçeye veya savunma hakkına ilişkin hukuka aykırılığı giderdikten sonra yeni bir karar vermesi ge­rekir. Davanın yeniden görülmesini gerektiren bu iki hukuka kesin aykırılık nedeni dışında, hükme etki eden ve CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), ve (c) bentleri uyarınca giderilmesi mümkün olmayan diğer bir hukuka aykırılığın bulunması halinde yine davanın yeniden görülmesine ve du­ruşma açılmasına karar verilmelidir. Hukuki nitelendirmede veya cezanın belirlenmesinde hata yapılması buna örnek ola­rak gösterilebilir. Diğer taraftan olay yargılamasına ilişkin ko­nularda, delil ve işlemlerde veya ispat bakımından değerlen­dirmede bir eksiklik veya hata varsa yine duruşma açılması gerekir. İfadesi hükme etki edecek bir tanığın dinlenmemesi, tanıkların ifadeleri arasmda bulunan çelişkinin giderilmemesi, suçun kanıtlanmasına etki edecek bir konuda bilirkişi incele­mesi veya keşif yapılmaması buna örnek gösterilebilir.

Bölge adliye mahkemesinin bu şekilde uyuşmazlığı, maddi ve hukuki yönleri ile ele alıp karar vermesine “davanın yeniden görülmesi” veya “ıslah” denir.

Bölge adliye mahkemesi davanın yeniden görülmesine ka­rar verdiği hallerde, aynı zamanda duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına da karar verir (CMK m.280/l-e). Karar heyet tara­fından verilmeli ve yazılı olmalıdır. Kararda yapılacak işlemlere yer verilmesi uygun olur. Aynı kararda ayrıca duruşma hazır­lığı işlemlerine başlanmasına da karar verilmesi gerekir.

Bu karar ile inceleme aşamasından kovuşturma aşamasına geçilmektedir. Böylece ilk derece mahkemesinde sonuçlandı­rılmış olan öğrenme yargılaması adı verilen süreç, gerekli gö­rülen noktalarla sınırlı da olsa yeniden başlamış olacaktır.

Davanın yeniden görülmesine ilişkin, CMK’nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 6545 sayılı Kanun ile değişmeden önceki halinde; “Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra “ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak” da­vanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verir.” şeklindeydi. Değişiklikten önceki düzenlemeye göre, dava yeniden görülecekse “ilk derece mah­kemesinin kararının da kaldırılması” gerekiyordu. Ancak, bölge adliye mahkemesinin duruşma açarak yaptığı yargılamadan sonra da ilk derece mahkemesinin kararının isabetli olduğu kanaatine varması halinde istinaf isteminin esastan reddine karar vermesine olanak tanınması amacıyla, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 18/6/2014 ta­rihli ve 6545 sayılı Kanunun 77. maddesiyle (c) bendinde yer alan “ilk derece mahkemesinin kararım kaldırarak” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve 280. maddeye eklenen 2. fıkra ile de; bölge adliye mahkemesinin duruşma sonunda istinaf başvurusunu esastan reddedebileceği veya ilk derece mahke­mesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurabileceği öngö­rülmüştür. Bu nedenle davanm yeniden görülmesine ve du­ruşma açılmasına karar verilmesi sırasmda ilk derece mahke­mesinin kararırım da kaldırılmasına karar verilmemesi gere­kir. Ancak yapılan duruşma sonunda yeni bir hüküm verile­cekse ilk derece mahkemesi kararırım kaldırılması gerekir.

Davanın Yeniden Görülmesi Halinde Gerekli Tedbirlerin Alınması

İstinaf mahkemesinin, “gerekli tedbirleri” aldıktan sonra davanm yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemleri­ne başlanmasına karar vermesi gerektiği öngörülmüştür. O halde davanm ve dosyanın mahiyetine göre, duruşmadan ön­ce yapılması gerekenlerle ilgili olarak tedbir alınması ve ka­rarda gösterilmesi gerekir. Alınması gereken tedbirler konu­sunda hükmün gerekçesinde, tutuklu sanığın salıverilmesi ya da adli kontrol kararı verilmesi örnek olarak gösterilmiştir.

Eğer istinaf başvurusu ile birlikte tahliye isteminde bulu­nulmuş ise, bölge adliye mahkemesinin duruşma açılmasına ilişkin kararında bu istem hakkında bir karar vermesi gere­kir. Bölge adliye mahkemesi bir talep olmasa bile bu aşama­da re’sen de tutukluluk veya adli kontrol kararı konusunda bir karar verebilir. En geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutuklu­luk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği (CMK 108/3) de bu kararda değerlendirilmelidir. Bölge adliye mahkemesinin davanın yeniden görülmesine karar vermesi aşamasında sanı­ğın tutuklanmasına ya da hakkında adli kontrol kararı uygu­lanmasına da bir engel yoktur.

Ancak alınması gerekli tedbirleri, gerekçede belirtilen tutuklama ve adli kontrol kararı ile sınırlandırmamak gere­kir, kovuşturma aşamasında başvurulabilen diğer koruma tedbirleri de uygulanabilir. Adli emanette muhafaza altına alman bir eşyanın incelenmek üzere istenmesi, başka bir yer cezaevinde bulunan ve bizzat dinlenmesine gerek duyulan sanığın naklinin istenmesi gibi duruşmanın en kısa sürede bitirilmesi için gerekli olan bütün işlemler bu kapsamda sayı­labilir.