Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İİK m 333/A Ticari İşletmede Yöneticinin Sorumluluğu

İİK m 333/A Ticari İşletmede Yöneticinin Sorumluluğu

MADDE 333/A (değişik 31.05.2005-5358/4)

Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan­ların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını kıs­men veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması halinde, alacaklının şikâ­yeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Birinci fıkradaki suç taksirle işlendiği takdirde, alacaklının şikâyeti üzerine, fail hakkında zararın ağırlığına göre ikibin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

DEĞİŞİKLİK GEREKÇESİ

İcra ve İflâs Kanunun söz konusu 333/a maddesinde ticari işletmede yöneticilerin ceza hukuku bakımından sorumluluğunu gerektiren suç tanı­mı yapılmıştır. Bu tanımdaki yaptırım sisteminin 5327 sayılı TCK’na uyar­lanmasını sağlamak amacıyla, teklife yeni bir madde olarak 4. madde ek­lenmiş ve diğer madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

Görevli Mahkeme

09.06.1932 tarih ve 2004 sayılı İİK’nun 346.maddesinde 5358 sayılı ve 31.05.2005 tarihinde yapılan değişiklik uyarınca madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Görev ve birleştirme yasağı:

Bu kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahke­mesi karar verir.

İcra mahkemesinin görevine giren bu işler diğer mahkemelerde görü­len ceza davaları ile birleştirilemez.

Bu babta yer alan suçlar ile ilgili davalara icra mahkemesinde bakılır.

Yetkili Mahkeme

09.06.1932 tarih ve 2004 sayılı İİK.’nun 348.maddesinde 5358 sayılı ve 31.05.2005 tarihinde yapılan değişiklik uyarınca madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu babta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.

Şikayetçi

Alacaklı veya alacaklılar

Sanık

Alacaklısına zarar vermek amacıyla ticari işletmenin borçlarını ödeme­yen yöneticidir.

Şikayet Süresi

İcra ve İflâs Kanunu 347.madde uyarınca şikâyet hakkı suçun vukuuna ıttıla tarihinden itibaren 3 ay ve her halde vukuundan 1 sene geçmekle düşer.

Suçun Unsurları

  1. Sanığın borçlu ticari işletmenin yöneticisi olmalıdır.
  2. Ticari işletmenin yöneticisine işletmenin borçlarını ödememeleri ge­rekir.
  3. Şirket yöneticisinin alacaklısını zarara sokma maksadıyla bu suçu iş­lemiş olması gereklidir.
  4. Suçun taksirle işlenmesi halinde faile sadece para cezası verilecektir.

Hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip bulunmayanlar bu suçu işleyemezler.

Kimlerin ticari işletmede yönetim yetkisine sahip olacağı ticaret huku­ku mevzuatında gösterilmiştir. Ancak zaman zaman bazı kişilerin bu yetki­yi fiilen kullanabildikleri durumlar vardır.

Yöneticilerin borçlarını ödememeleri şirketin maddi imkânsızlığından değil yöneticinin tamamen alacaklılara zarar verme amacından olmalıdır.

Mahkemece hükmedilecek para cezası yeni TCK adli para cezalarında ertelenmeyi kabul etmediği için ertelenemeyecektir.

Suçun taksirle işlenmesi halinde sadece faile para cezası öngörülmüş­tür. (İİK madde 333/a-2)

Burada adli para cezasının ertelenmesi mümkün olmayacaktır.

Şikayet Usulü

İİK MADDE 346 (Değişik: 31.5.2005 gün 5358 Say. Kan.maddel8)

Bu kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahke­mesi karar verir.

İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görü­len ceza davaları ile birleştirilemez.

Bu Babta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.

İİK MADDE 349/1

Şikâyet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır.

İİK 349 hükmü nedeniyle; bu bölümde düzenlenen tüm icra iflas suçla­rının yargılamasının 349 maddeye göre yapılması ve bunun sonucu olarak tüm icra iflas suçlarından dolayı şikâyetin dilekçe veya şifahi beyanla icra mahkemesine yapılması savunulmuştur.

5371 sayılı CMK nunda şahsi dava usulüne yer verilmemiş ise de bura­da İcra ve İflâs Kanunun benimsediği kendine özgü şahsi dava usulünde bir değişiklik yapılmamış olduğu için, bu usulün hala yürürlükte olduğu ileri sürülebilir.

Doktrinde savunulan diğer bir görüşe göre ise; İİK 349/1 de yer alan di­lekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi sözcükleri 5371 ve 5330 sayılı kanun hükümleri karşısında yaptırımı hapis cezası olan icra suçların­da artık uygulanamaz. Bu konuda Cumhuriyet başsavcılığına başvurulması ve Cumhuriyet savcılığınca iddianame ile icra mahkemesinde ceza davası açılması gerekir.

Yargıtay lö.Hukuk Dairesinin 23.02.2006 gün ve 2005/ 10009 esas, 2006/1229 karar sayılı kararma göre; sanık hakkında İİK’na göre hapis ceza­sının uygulanmasının gerektiği durumlarda, şikâyet dilekçesi ile dava açı- lamayıp yargılamanın iddianame ile icra dairesine açılacak dava üzerinden yapılması gerekliliğine karar vermiştir. Ancak daha sonraki kararlarında İİK’nun 349 ve 346. maddesinin son fıkrasına göre sanığa yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılmasının gerekmediği, icra mahkemesine verilecek dilekçe ile yargılamaya başlanılacağını bildirmiştir. Yargıtay 17. H.D. ise usule ilişkin hükümlerin derhal uygulanması ilkesi gereği bu ko­nuda Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulması ve Cumhuriyet savcılığınca iddianame ile icra mahkemesinde ceza davası açılması gerektiği görüşün­dedir. Kanımızca da 5371 sayılı CMK’nun da şahsi dava usulüne yer ve­rilmemiş ise de, İİK’nun benimsediği kendine özgü şahsi dava usulünde bir değişiklik yapılmamış olduğu için bu usul hâlâ yürürlüktedir. Bu suçtan ötürü şikâyet dilekçesi le dava açılabileceğinin kabulü icra iflas suçlarından ötürü yapılan yargılamayı hızlandıracaktır.

CGK bir kararında,şikâyete tabi olduğu belirtilen bu suçlarla ilgili ola­rak,şikâyetin doğrudan İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerektiğin­den,5271 sayılı yasanın 170.maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmadığı gibi,anılan yasanın 170 ve devamı madde hükümlerinin de bu suçlar yönünden uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Demek suretiyle uygulama ve doktrindeki tartışmaya son noktayı koymuştur.

Zamanaşımı Süresi

Dava Zamanaşımı

İİK 354 maddesinde yer alan (Ek fıkra 31.05.2005-5358/ 22) “İcra Mah­kemesinin bu bab hükümlerine göre verdiği tazyik veya disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren 2 yıl geçtikten sonra yerine geti­rilmez” hükmünden başka İİK.’nunda zamanaşımı ile ilgili başka bir hü­küm bulunmamaktadır.

Bu durumda icra iflas suçları ile ilgili zamanaşımı sürelerinin başlangıç tarihleri, zamanaşımının durma ve kesilme nedenleri ile zamanaşımı so­nunda verilecek karar ve olağanüstü zamanaşımı süreleri gibi hususlarda TCK 66, 67, 68 maddelerinde düzenlenen hükümlerin uygulanacağı, İİK’nunda yer alan ve yaptırımı hapis ya da adli para cezası olan suçlarda dava zamanaşımı süresi TCK’nun 66/1 e maddesine göre 8 yıl olacağı savu­nulmuştur.

Ancak; ceza davasını açma süresi bakımından 5358 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nm 347 maddesi hükmünü de göz önünde bulundurmak ge­rekir. Zira bu hüküm İİK’nun 16. Babında yer alan eylemlerden dolayı şikâyet hakkının kullanılması biçimlerini göstermektedir. Buna göre şi­kâyet hakkı fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer. O halde alacaklı, fiilin işlendiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde şikâyet hakkını kullanarak bu ceza davasını açmak zorundadır. Ceza davası bu bir yıllık süre geç­tikten sonra açılırsa, mahkeme artık davanın reddine karar vermek du­rumundadır.

Bu nedenle kanaatimizce; dava zamanaşımı hesaplanırken İİK’nun 347 maddesindeki şikâyet hakkı ve kullanılması süresi dikkate alındığında fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde şikâyet hakkı kullanılmamış ise artık dava açılamayacağından ya da bu süreden sonra açılmış bir dava mahkeme tarafından red edilmek durumunda olduğu için bu suçlar bakın­dan dava zamanaşımı fiilen bir yıl olarak uygulanacak demektir. Bu du­rumda TCK’nu dava zamanaşımı süresi olan TCK 66/1-e maddesindeki se­kiz yıllık süre işlerlik kazanamayacak demektir. Bu suçlar için dava zama­naşımı süresi bir yıl olarak uygulanacaktır. Buna karşın şikâyet hakkı za­manında kullanılmış ve usulünce dava açılmış ise dava zamanaşımı olarak hiç kuşku yok ki bu defa TCK 66/1-e maddesindeki süre yani sekiz yıllık dava zamanaşımı süresi geçerli olacak demektir.

İcra suçları ile ilgili davalarda şikâyet hakkı suçun vukuuna ıttıla tari­hinden itibaren üç ay ve her halda suçun işlenmesinden itibaren bir sene geçmekle düşer. Şikâyetin bir yıllık yasal süre içerisinde yapılmaması nede­niyle şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi Yargıtay’ca yasaya aykırı bulunmuştur.

Ceza Zamanaşımı

Ceza zamanaşımı süresi ise TCK madde 68/1-e ye göre 10 yıldır.