Hırsızlık Suçu Nedir? Unsurları Nelerdir?
Suçun Tipiklik Unsuru
Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malın, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınması’’ olarak düzenlenmiştir.
Korunan Hukuki Yarar, Fail ve Mağdur
Hırsızlık suçunu öngören normlar ile korunmak istenen, taşınır malların zilyetliğidir. Başka bir ifadeyle, hırsızlık suçunun hukuki konusu zilyetliktir.
Suçun fail ve mağduru herkes olabilir. Bu açıdan suç herhangi bir özellik göstermez. Suçun mağduru bakımından temel koşul, o malın maliki ya da zilyedi olmaktır.
Ancak suçun mağdurunun (dolaysız) zilyet, aynı suçun failinin ise o malın maliki olan kişinin olabilmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, bir kişi kendisine ait olan bir taşınırın dolaysız zilyetliğini bir başkasına devretmiş ise artık o taşınır yönünden suçun faili olamaz. Bu açıklamamız her ne kadar hırsızlık suçu ile korunan hukuki değerin mülkiyet değil, zilyetlik olduğu açıklamamızla çelişiyor gibi görünse de malikin, dolaysız zilyetliğini başkasına devrettiği taşınırı zilyedin rızası olmaksızın almasının hırsızlık suçuna vücut vermeyeceğini söylememizin sebebi, Kanun’un 141 inci maddesinde bu suç için aranan bir diğer unsur olan “taşınırın başkasına ait olması” unsurunun bu durumda sağlanmıyor olmasıdır.
Öte yandan bu anlatımımızdan malikin hiçbir şekilde hırsızlık suçunun faili olamayacağı gibi bir sonuca da varmamak gerekir. Nitekim buna örnek vermek gerekirse, TCK’nın 290/2. maddesine göre, “Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması halinde hırsızlık, cebren alınması halinde yağma, hileyle alınması halinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi halinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.” Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, malikin hırsızlık suçunun faili olabilmesi mümkündür.
Suçun Konusu
Başkasına ait taşınır maldır. Mal, ahlaka, kanuna aykırı ya da bir suç nedeniyle edinilmiş olsa dahi suçun konusunu oluşturabilir.
Malın katı olması gerekmez. Sıvı ya da gaz olabilir. Ancak TCK m. 141/2, 6352 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, artık ekonomik değer taşıyan enerjiler bu suçun konusu olamayacaktır. Bununla birlikte, yine aynı Kanun ile 163. maddeye 3. fıkra eklenmiş ve abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi karşılıksız yararlanma suçunun kapsamına alınmıştır.
Hırsızlık suçunu öngören norm ile korunan zilyetlik olduğundan, taşınırın malikten çalınması şart değildir. Önemli olan yalnızca o taşınırın hırsızlık yapan kişiye ait olmamasıdır. Aksi hâlde sözde suçun varlığı sebebiyle fail cezalandırılmaz. Malik ile zilyedin farklı olduğu durumlarda ise malikin zilyede karşı bu suçu işleyebilmesi mümkün değildir.
Ceza hukuku yönünden sadece mübadele değeri olan şeyler değil, duygusal veya manevi bir değeri olan şeyler de mal olarak değerlendirildiğinden, örneğin aslında maddi olarak hiçbir değeri olmayan ancak mağdur açısından çok büyük önem arz eden kaybetmiş olduğu babasının eski fotoğrafı da bu anlamda hırsızlık suçuna konu olabilir.
Suçun Maddî Unsuru
Hareket
Hırsızlık suçunun maddi unsuru malın bulunduğu yerden alınmasıdır. Malın alınmış olmasından bahsedebilmek için ise mal üzerinde artık mağdur hiçbir tasarrufta bulunamamalıdır. Bunun için malın mağdurun kontrol ve hakimiyet alanından çıkmış olması gerekir. Böylece fail, malı mağdurun muhafaza, hakimiyet alanının dışına çıkartmalı ve kendi hakimiyet alanına sokmuş olmalıdır.
“Alma” herhangi bir şekilde gerçekleşmiş olabilir. Genelde bu gizli olmakla birlikte gizlilik şart değildir; önemli olan zilyedinin rızası hilafına alınmış olmasıdır.
Netice
Suç, failin malı kendi hakimiyet alanına sokmuş olması ile tamamlanır. Gerekçede de belirtildiği gibi suçun tamamlanma anı, mağdurun z/7- yettikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle geldiği yani bu tasarruf olanağının ortadan kaldırıldığı andır. Bu durum ise failin mal üzerinde egemenlik kurmasına bağlıdır.
Suçun Manevi Unsuru
Suç, kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, malın başkasına ait olduğunu bilmesi yeterli olup, kime ait olduğunu bilmesine gerek yoktur. Suçun olası kast ile işlenebilmesi mümkün değildir.
Hırsızlık suçunun işlenebilmesi için genel kast yeterli olmayıp, Kanun, failde özel kast aramaktadır. Zira burada genel kast, malın başkasına ait olduğunu bilerek bulunduğu yerden almaktan ibaretken, özel kast olarak failin, kendisine veya bir başkasına “yarar sağlama maksadı” aranmaktadır. Esasen failde aranan bu amaç, hırsızlığı maddi unsuru aynı veya benzer olan suçlardan ayırmaya hizmet etmektedir. Örneğin, zarar vermek amacıyla başkasının malını tahrip eden kimse mala zarar verme suçunu işlemiş olmaktadır.
Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru
Hemen başta belirtmek gerekir ki ilgilinin rızası bu suçta genel kabulün aksine, bir hukuka uygunluk nedeni değil, tipikliği ortadan kaldıran bir nedendir. Zira zaten rızanın varlığı hâlinde ortada bir suç da mevcut olmayacak, başka bir ifadeyle hukuka uygunluk sebebi olup olmadığını araştırmayı gerektiren tipik bir eylem söz konusu olmayacaktır. Rızanın bulunması gereken an ise en geç malın alınması anıdır.
Öte yandan, Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesi, “Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmünü amirdir. Bu hükmün, Kanun’un 25. maddesinde düzenlenmiş olan “zorunluluk hâli” ile birlikte ele alınması ve 147. maddede belirtilmiş olan ağır ve acil ihtiyacın 25. maddedeki sınıra varmamış olması gerekir. Aksi hâlde faile zaten genel hükümler gereğince zorunluluk hâlinin varlığı sebebiyle kusurluluğu ortadan kalkmış olduğu için ceza verilemeyecektir.
Ayrıca “görevin ifası”, “hakkın icrası”, “meşru müdafaa” gibi sebepler de fiili suç olmaktan çıkarırlar.
Suçun Nitelikli Hâlleri
Suçun Ağırlaştırıcı Sebepleri
- Hırsızlık suçunun; Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, büyük veya küçük baş hayvan hakkında, Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi
- Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi
- Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması,
- Suçun gece vakti işlenmesi,
Suçun Hafifletici Sebepleri
- Hırsızlık suçunun; Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde, Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi
- Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı
- Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi,
- Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi
Suçun Özel Görünüş Şekilleri
Teşebbüs
Hırsızlık suçuna teşebbüs mümkündür. Yargıtay’ın yakın tarihli kararlarına göre, fail kesintisiz takip sonucunda yakalanmışsa teşebbüse ilişkin hükümler uygulanacak; kesintisiz takip olmaksızın failin yakalanması durumunda ise suçun tamamlandığı kabul edilecektir. Ayrıca yine mağdurun faili kesintisiz takip sonucu yakalandıktan sonra failin üzerinde suç konusu eşyanın çıkmaması durumunda da tamamlanmış suçun varlığı kabul edilecektir.
Öte yandan, failin daha fazlasını elde etmek istemesi ve fakat daha azını bulması hâlinde suç tamamlanmış olacağından, 1.000 TL almak için kasayı açan failin kasadan çıkan 500 TL’yi alması durumunda da tamamlanmış hırsızlık suçundan sorumluluğu söz konusu olacaktır.
İçtima
Suç, içtima açısından bir özellik göstermez. Yalnız 5560 sayılı Kanun ile TCK m. 142/4’a eklenen hükümle, konut içerisinde işlenen hırsızlık suçunda ayrıca konut dokunulmazlığının ihlal (ve duruma göre mala zarar verme) suçundan da failin cezalandırılacağı öngörülmüştür.
Öte yandan, hırsızlık suçunun zincirleme suç şeklinde de işlenebilmesi mümkündür. Örneğin failin çalışmakta olduğu vida fabrikasından her gün 10 adet vida çalması durumunda fail hakkında zincirleme suça ilişkin hükümler çerçevesinde ceza tatbik edilmesi gerekecektir.
Failin bir otoparktaki birden fazla oto teybini çalması örneğinde ise suçla korunan hukuki değer zilyetlik olduğu için tek bir hırsızlık suçu söz konusudur ve bu durumda zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanmaz.
İştirak
Hırsızlık suçu, iştirak açısından herhangi bir özellik göstermediğinden bu suça her türlü iştirakin mümkün olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ancak burada kanaatimizce özellikle dikkat edilmesi gereken husus “erketelik” görevini üstlenen kişinin durumudur. Zira eğer bu kişi olmadan hırsızlık suçunun işlenebilmesi mümkün değilse, başka bir ifadeyle erketelik yapan kişi fiil üzerinde hâkimiyet kuracak şekilde davranıyorsa müşterek faillik söz konusu olacak, ancak bu kişinin katkısı fiil üzerinde hâkimiyet kurması seviyesine varmıyorsa failin sorumluluğu yardım etmekten olacaktır.
Dolayısıyla fiilde erketelik yapan bir kişi hakkında peşinen onun müşterek fail veya yardım eden olduğu şeklinde bir kabullenmede bulunmak doğru olmayacaktır.