Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Dava

ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN DAVA

GEREKÇE İÇERMEYEN KARARIN MAHKEME İLAMI NİTELİĞİNDE OLDUĞUNDAN SÖZ EDİLEMEYECEĞİ – GEREKÇESİ OLMAYAN KARARIN TEMYİZ İNCELEMESİNİN YAPILAMAYACAĞI – HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ

T.C YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2016 / 4473
Karar: 2017 / 1629
Karar Tarihi: 10.04.2017

ÖZET: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, iş sahibi tarafından açılan asıl davada; davalıya fazla ödenen bedelin iadesi, gecikme nedeni ile cezai şart alacağının ve ayıp ve eksik iş bedellerinin tahsili, davalı yüklenici tarafından açılan birleşen davalarda ise bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan takiplere yapılan itirazın iptâli ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin talep edilmiştir. Somut olayda; mahkeme kararının gerekçe bölümünde mahkemece alınan rapor ve iki ek rapor aynen yazılmış, gerekçe olarak da sadece asıl ve ek raporun birbirini doğruladığı, raporun gerekçeli ve denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu bildirilmiştir. Raporda belirtilen hususların neden doğru kabul edildiği ve hükme esas alındığı gerekçeli olarak açıklanmadığı gibi raporlarda davacının asıl davadaki eksik ve ayıplı iş ile cezai şart taleplerine yönelik herhangi bir inceleme yapılmamasına rağmen mahkemece reddedilen bu taleplerin ret gerekçeleri de ayrıca kararda açıklanmamıştır. Bu nedenlerle; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve Yasa hükümleri açıkça aykırı şekilde bir gerekçe içermeyen kararın mahkeme ilâmı niteliğinde olduğundan söz edilemez. Gerekçesi olmayan bu kararın temyiz incelemesi de yapılamaz.

(2709 S. K. m. 141) (6100 S. K. m. 186, 297)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı-birleşen dosyalar davalısı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-birleşen dosyalar davalısı vekili Avukat … ile davalı-birleşen dosyalar davacısı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, iş sahibi tarafından açılan asıl davada; davalıya fazla ödenen bedelin iadesi, gecikme nedeni ile cezai şart alacağının ve ayıp ve eksik iş bedellerinin tahsili, davalı yüklenici tarafından açılan birleşen davalarda ise bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan takiplere yapılan itirazın iptâli ile icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin talep edilmiştir. Mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davaların kabulüne ve icra inkâr tazminatının reddine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 186/1. maddesine göre; mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Somut olayda; mahkemece, tarafların 2. ek rapora karşı beyanları alınmış ve akabinde duruşmaya son verildiği bildirilerek yargılama sonlandırılmıştır. HMK’nın 186. maddesi gereğince tahkikat aşamasının bitirildiği bildirilmeden ve sözlü yargılama için ayrı bir yargılama günü verilmeden, böylece usulü işlemler tamamlanmadan esas hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bununla beraber, mahkeme kararı belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması, hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde, karar hukuki dinlenilme hakkına uygun olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle, mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetlerini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle verilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (gözönünde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay’ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay’ca denetimi yapılamaz.
Bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkeme kararının gerekçe bölümünde mahkemece alınan rapor ve 2 ek rapor aynen yazılmış, gerekçe olarak da sadece asıl ve ek raporun birbirini doğruladığı, raporun gerekçeli ve denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu bildirilmiştir. Raporda belirtilen hususların neden doğru kabul edildiği ve hükme esas alındığı gerekçeli olarak açıklanmadığı gibi raporlarda davacının asıl davadaki eksik ve ayıplı iş ile cezai şart taleplerine yönelik herhangi bir inceleme yapılmamasına rağmen mahkemece reddedilen bu taleplerin ret gerekçeleri de ayrıca kararda açıklanmamıştır. Bu nedenlerle; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve Yasa hükümleri açıkça aykırı şekilde bir gerekçe içermeyen kararın mahkeme ilâmı niteliğinde olduğunda söz edilemez. Gerekçesi olmayan bu kararın temyiz incelemesi de yapılamaz.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.480,00’er TL duruşma vekillik ücretinin taraflardan karşılıklı olarak alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan diğer tarafa verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.