Dolandırıcılık Suçunun Diğer Malvarlığına Karşı Suçlardan Ayrımı
Hileli davranışların odak kılındığı dolandırıcılık suçunun malvarlığına karşı suçlardan ayrımına ilişkin ölçütlerin ve öğelerin incelenmesinde uygulama açısından yarar bulunmaktadır.
Hırsızlık Suçundan Ayrımı
Hırsızlık suçu, zilyedin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malın fail tarafından kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınmasıyla oluşmaktadır. Bu suçun maddi konusunu yalnızca taşınır mallar oluşturduğu halde, dolandırıcılık suçu, yalnızca taşınır mallara karşı değil, tüm malvarlığı değerlerine, varlık veya menfaatlerine karşı işlenebilen, insan boyutlu maddi konuyu her zaman içeren, şey boyutlu (somut mal) maddi konuyu ise her zaman içermeyen bir suçtur. Her iki suçun ortak hukuki konulan malvarlığına ilişkin varlık ya da menfaatlerdir. Ancak dolandırıcılık suçunun odak noktasında hile bulunduğundan bu suçla yalnızca malvarlığına ilişkin varlık ya da menfaatler değil, bunların yanı sıra, irade ve karar özgürlüğü de korunmaktadır. Dolandırıcılık suçu, hırsızlık gibi suç failinin tek yanlı etkinliğiyle değil, mağdurun kandırılmış ve aldatılmış iradesi doğrultusunda mağdurun kendisinin veya üçüncü bir kişinin zararına failin ya da adına hareket ettiği kimsenin yararına bir işlemde bulunmasını gerektirmektedir.
Hırsızlık suçu, küçükler ve akıl hastaları aleyhine işlenebilmektedir. Buna karşılık sezgi gücü ve rızai işlemde bulunabilme yeteneğinden yoksun kişilerin, doğal olarak da küçüklerle akıl hastalarının iradelerinin fesada uğratılarak çıkar sağlanması söz konusu olmadığından, bu durumlarda dolandırıcılık suçunun unsurları oluşmaz ve eylem hırsızlık suçunu oluşturur.
Hırsızlıkta suçun hareket unsuru, taşınır malı zilyedinin rızası dışında “alma” gibi tek ve yalın bir davranışla oluşmasına karşın, dolandırıcılıkta hile ile aldatıp yarar sağlama gibi birden çok ve karmaşık davranışlarla oluşmaktadır. Hırsızlıkta “alma” hareketi, herhangi bir biçimde gerçekleşebilmekte iken, “bağlı hareketli suç” türünden sayılan dolandırıcılıkta suçun oluşabilmesi için, yasanın analitik olarak kanuni tipte öngördüğü hareketle gerçekleşmesi zorunludur.
Kast unsuru bakımından ise, hırsızlıkta failin suçu yararlanma kastıyla işlemesi gerektiği ve bu amacın gerçekleşmesi zorunlu olmadığı halde, dolandırıcılıkta hileli davranışlarla aldatma, yarar sağlama ve başkasına zarar verme bilinç ve iadesi, yani genel kastla suç oluşmaktadır.
Güveni kötüye kullanma suçundan ayrımı
Güveni kötüye kullanma suçunda, belli amaçlarla yapılmış ve yöntemlere hukuka uygun, aldatılmamış, özgür rıza ile yasal bir teslim söz konusu olduğu halde dolandırıcılıkta bu teslim, hileyle sakatlanmış, özgür olmayan bir iradeye dayanmaktadır. Diğer bir deyişle, dolandırıcılık suçunda iyi niyeti saptıran hileli davranışlarla mağdurun rızasının fesada uğratılarak (aldatılarak) yarar sağlanması söz konusu iken güveni kötüye kullanma suçunda, malikin özgür iradesiyle ve muhafaza edilmesi veya belirli bir şekilde kullanılması koşuluyla teslim edilen taşınır veya taşınmaz malın üzerinde failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya bu devir olgusunu inkarı biçiminde ancak bir malikin yapabileceği seçenekli hareketler söz konusudur.
Yağma suçundan ayrımı
Yağma suçunun hukuki konusu malvarlığı ve kişi özgürlüğü olmasına karşın dolandırıcılıkta malvarlığı ve irade özgürlüğüdür. Dolandırıcılıkta kişinin iradesinin hileli davranışlarla fesada uğratılması, yağmada ise mağdurun iradesinin cebir veya şiddet ve tehditle bertaraf edilmesi söz konusudur. Yağma suçunun maddi konusu yalnızca taşınır mal ve senedin yağmasında olduğu gibi taşınmaz mal ve alacak hakları olabilmekte iken dolandırıcılık suçu her türlü malvarlığı değerlerine karşı işlenebilmektedir. Mağdur, dolandırıcılıkta hile ile aldatılırken, yağmada bir araç durumuna düşürülmekte, cebir veya tehdit sonucu failden çekinip korkmakta ve bu nedenle kendi zararına işlemde bulunmayı tercih etmek zorunda bırakılmaktadır.
Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçundan ayrımı
Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş olan eşyayı ele geçiren kişinin bunu iade etmek veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmek yükümlülüğüne aykırı davranarak, eşya üzerinde malikmiş gibi davranması yeni TCK.nun 160.maddesinde öngörülen suçu oluşturmaktadır. Bu suçta failin taşınır eşya üzerindeki zilyetliği kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde bu iki dulumla sınırlı olarak kurulmakta ve fail ele geçen şeyin mülkiyetini ileri sürmektedir. Dolandırıcılıkta ise failin zilyetliği hileli davranış sonucu kurulmaktadır. Bu nedenle eğer taşınır bir maldaki zilyetliğin aktarılmasını doğuran yanılgı, hile sonucu ise 160.maddede öngörülen suç değil dolandırıcılık suçu oluşur. Ancak, zilyetlik, hile kullanılarak elde edilmemiş, yalnızca yanılgıdan bilerek yararlanılmıştı, kuşkusuz dolandırıcılık söz konusu olmayacak ve eylem 160.maddeye uyan suçu oluşturacaktır.