Dolandırıcılık Suçunun Unsurları Nelerdir?
SUÇUN MADDİ UNSURU
157.maddede, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlaması şeklinde tanımlanan ve çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu suçun maddi unsuru, failin hileli bir davranışta bulunması, bunun sonucunda mağdurun aldatılmış bulunması ve mağdurun veya üçüncü bir kişinin zararına olarak failin kendisine veya üçüncü bir kişiye yarar sağlaması ile oluşmaktadır.
Hileli davranış
765 sayılı eski Ceza Kanunumuzda dolandırıcılık suçunun maddi unsurunu oluşturan hareket bakımından “hile ve desise”den söz edildiği halde, yeni Kanunun 157. maddesinde yalnızca “hileli davranışlardan söz edilmiş olmasının pratik açıdab önemli bir sonucu bulunmamaktadır. Zira hile, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap ve oyun, desise ise; entrika olarak tanımlanan eşanlamlı sözcüklerdir.
Hile, objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki düşürülmesidir. Hile, icrai bir davranışla (söz, yazı veya kandırıcı herhangi bir davranışla) gerçekleştirilebileceği gibi, karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olunmasından yararlanarak da, yani ihmali bir davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukuksal ilişki de bulunan hallerde, böyle bir yükümlülük vardır. Bu yükümlülük Kanundan, yükümlülüğe aykırı daha önceki icrai bir hareketten, sözleşmeden veya sözleşme dışı özel bir güven ilişkisinden ileri gelebilir. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşısında kişinin ihmali davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değerini taşıması gerekir. Suçun yeni Kanundaki tanımında hilenin belirli bir ağırlığa ulaşmış olması zorunluluğu aranmadığı için belirli bir durumda konuşma hukuksal yükümlülüğü altında bulunan kişinin susması da “hileli davranış” sayılabilecektir. Nitekim doktrindeki çoğunluk görüşü, ihmali bir hareketin de, failin garantör olarak hatanın ortaya çıkışı veya devamını engelleme hukuksal yükümlülüğü altında olması ve muhatabını aydınlatmaması koşuluyla, ihmali bir hareketin de dolandırıcılık suçunda hile oluşturabileceği doğrultusundadır.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekmektedir. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, faille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. O halde hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez. Olaysal olarak değerlendirme yapılıp hileli hareketin ne olduğu, mağdur üzerindeki etkisi, kandırabilecek bir hareket olup olmadığı, mağdurun iyiniyeti ve güven duygularının suistimal edilip edilmediği araştırılmalıdır.
Hilenin aldatıcı nitelik taşıması gerekir.
Aldatma
Suçun kanuni tanımında açıklandığı üzere, dolandırıcılık suçunun oluşması için failin hileli davranışlarla muhatabını “aldatmış” olması gerekmektedir. Aldatma muhatabın iradesini etkileyen bir niteliğe sahip olduğu için, bu suçla aynı zamanda kişilerin irade özgürlüğü de ihlal edilmektedir. Bu itibarla somut olayda failin sergilediği hileli davranışın aldatıcı nitelik taşıması gerekir. Hile, muhatabını aldatıcı nitelikte değilse dolandırıcılık suçunun oluştuğundan söz edilemez. Örneğin;
“Suç tarihinde bir başkası ile resmen evli olan şikayetçinin sanık ile yasal olarak evlenmesinin olanaksız olduğu, bu nedenle evlilik işlemi yapılacağından bahisle kaldırıldığının ileri sürülemeyeceği, kaldı ki sanığın evli olduğunu öğrendikten sonra da beraber yaşamak için ziynet eşyası alarak verdiği olayda yüklenen (dolandırıcılık) suçunun yasal unsurları oluşmamıştır.”
Mağdurun veya başkasının zararına olarak failin veya bir başkasının yarar sağlaması
Suçun oluşabilmesi için aldatıcı nitelikteki hileli davranışının etkisiyle mağdurun veya başkasının zararına olarak failin veya bir başkasının bir yarar sağlaması gerekmektedir. Eski Ceza Kanunumuzun 503.maddesinde failin hileli hareketleri sonucunda kendisi veya başkasına elde ettiği menfaatin haksız bir menfaat olması gerektiği arandığı halde, yeni Kanunun 157.maddesine “haksızlık” unsuru alınmamıştır.
Zarar
Dolandırıcılık suçu anlamında tek başına zarar tehlikesi yeterli olmayıp zararın malvarlığına ilişkin maddi bir zarar niteliğinde bulunması yani malvarlığına ilişkin olarak yapmış olduğu tasarrufun doğrudan doğruya sonucu olması gerekir. Bu itibarla aldatılma ile mağdurun malvarlığına ilişkin olarak yapmış olduğu tasarruf arasında uygun nedensellik bağlantısı bulunması gerekmektedir. Zararın bizzat aldatılan (ve tasarrufta bulunan) kişide ortaya çıkması zorunlu olmayıp, bu eylemden üçüncü kişi de zarar görmüş olabilir. Duygusal ve manevi yönden uğranılan zararlar dolandırıcılık suçunu oluşturmaz. Meydana gelen zararın sonradan giderilmesi suçun oluşumunu etkilemez. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde TCK’nun 168. maddesinde öngörülen “etkin pişmanlık” hükümleri uygulanacaktır.
Haksız Yarar
Elde edilen yararın doğrudan doğruya zarar gören kişinin malvarlığından elde edilmiş olması ve elde edilen yararla başvurulan hileli davranış arasında nedensellik bağı bulunması gerekir. Bu yararın doğrudan veya dolayısıyla elde edilmesi önemli değildir. Keza, bu yararı bizzat failin elde etmesiyle bir başkasının elde etmesi arasında bir ayrım gözetilnıemiştir.
hal olarak düzenlendiğinden dolayı yasa koyucu 157.maddedeki tanımında elde edilen yararın “haksızlığı” unsuruna yer vermemiş olmakla birlikte buna rağmen 157.madde açısından da dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için elde edilen yararın “haksız” olması gerekir. Nitekim Yargıtay kararlarında “Dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin gerçek kişiye yönelmesi ve hataya düşürülerek kendi veya bir başkasının malvarlığı aleyhine, sanık veya bir başkasının lehine bir işlemde bulunmaya yöneltilmesi ve bu işlem sonucunda sanığın kendine veya başkalarının yararına hakiz bir menfaat sağlanması gerekir” denilmektedir. Haksız yarar’dan maksat, doğrudan veya dolaylı olarak hukuken korunmayan yararlardır. Kanuna ve ahlaka aykırı bir işlemden kaynaklanan örneğin, zamanaşımına uğramış bir alacağı veya kumar alacağını elde etmek için hileye başvurulması dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Bu suçun manevi unsurunu genel kast oluşturur. Failin kastının hileli davranışa, mağdurun aldatılmasına ve haksız yarar sağlamaya yönelik olması gerekir, lîylemin sonucunda failin zarar vermek istediği kişi dışında bir başka kişinin zarara uğramış olması kastı ortadan kaldırmaz. 157.maddede “haksızlık” unsuruna yer veli lınemiş olmasının sonucu olarak failin kastı doğrudan olabileceği gibi, olası kast (ICK. 21/2.md.) da olabilecektir. Diğer bir deyişle, fail hileli davranışları sonucunda kendisinin veya başkasının elde ettiği yararın malvarlığında artmaya, mağdurun malvarlığında azalmaya neden olduğunun bilinç ve iradesinde olmalıdır. Bu itibarla, fail, gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zara- ıın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmeli ve hile ile zarar ilasındaki nedensellik bağının varlığının bilincinde olmalıdır.
SUÇUN HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Kural olarak, yasadaki (TCK 157. md.) tanıma uygun olan bir fiilin gerçekleşin ilmesi ile birlikte dolandırıcılık suçunun hukuka aykırılık unsuru da gerçekleşir.
Dolandırıcılık suçu açısından özel bir hukuka uygunluk nedenine Kanunda ycı verilmemiştir.