Adli Para Cezası Nedir? Türleri Nelerdir?
Cezalar işlenen suçun niteliğine ve ağırlığına göre, failin hürriyetine ve malvarlığına yönelik olabilir. Hükümlünün malvarlığına yönelen yaptırım, para cezasıdır. İşlenmiş olan bir suçtan dolayı kanunda öngörülen hadler arasında tayin olunacak bir miktar paranın devlet hâzinesine ödenmesi şeklinde 647 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasında tanımlanan para cezası, 5237 sayılı Kanunun 52. maddesinin 1. fıkrasında adli para cezası şöyle tarif edilmektedir: Beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hâzinesine ödenmesinden ibarettir.
765 sayılı Kanunun 11 ve devam eden maddelerinde, cürümler için ağır para cezası, kabahatler için ise hafif para cezası uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı Kanunda cürüm ve kabahat ayırımı kaldırılmış olduğundan, 765 sayılı Kanunda bu ayırımın bir sonucu olarak cürümler ve kabahatler için ayrı olarak kabul edilmiş bulunan farklı ceza sistemi terk edilmiş ve para cezaları bakımından tek para cezası kabul edilmiştir: Başka bir ifade ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 765 sayılı Kanunda öngörülen para cezası sistemi tümüyle terk edilmiş ve “gün para cezası sistemi” olarak kabul edilen yeni bir para cezası sistemi kabul edilmiştir.
Madde gerekçesinde eski para cezasından vazgeçilmesi ile yeni gün para cezası sisteminin temel amaçları şöyle açıklanmıştır:
Hâlen yürürlükte olan “para cezası sistemi”, cezadan beklenen amaçları gerçekleştirmekten uzak kalmaktadır. Özellikle enflasyon nedeniyle Türk parasının değerinin düşmesi karşısında, para cezalarını artırmak için sık sık yapılan kanun değişikleri de, uygulamada çeşitli sorunlara açmaktadır. Bu sorunların giderilmesi için para cezasının miktarının belirlenmesinde “memur maaş katsayısı” veya “yeniden değerleme oranı” gibi ölçütlerin dikkate alınması ise, ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Diğer yandan, suç işleyen kişinin ekonomik durumu dikkate alınmadan hükmolunan para cezası, eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Ödeme gücü olan kişi üzerinde etkisi olmayan, ödeme gücü olmayanı ise sonuçta yine infaz kurumuna gönderilmesini sonuçlayan bu sistemden vazgeçilerek; gün para cezası olarak adlandırılan ve günümüzde Almanya, Avusturya Polonya, İsveç, Finlandiya, Danimarka ve hatta, Fransa gibi bir çok ülkede uygulanan sisteme geçilmiştir. Gün para cezası sisteminin temel amacı, para cezasının kişinin ödeme gücüne göre belirlenmesi yoluyla, suç işleyen zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği gidermektir. Bunun yanında sistem, uygulaması basit, etkili, saydam ve para cezasından güdülen amaçları yerine getirebilecek özelliktedir. Söz konusu yaptırım adli para cezası olarak ifade edilmiştir. Bu suretle söz konusu yaptırımın, idari nitelikteki “para cezası”ndan farklılığına işaret edilmek istenmiştir. Adli para cezası ilke olarak hapis cezası ile birlikte değil bu cezaya alternatif olarak uygulanacaktır. Buna karşılık ekonomik kazanç elde etme amacının güdüldüğü belli suçlarda, kanunda ayrıca gösterilmesi koşuluyla hapis ve adli para cezasına birlikte hükmedilebilecektir.
Para Cezasının Türleri
Cezai mahiyet taşıyan para cezaları dışında, para cezaları hukuki bakımından tazminat kabilinde para cezaları, idari para cezaları ve medeni para cezaları olarak üçe ayrılır.
Tazminat kabilinden para cezaları hem cezalandırma, hem de devlet hâzinesine ika olunan zararın tamir ve tazmini maksadına yöneliktir. 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununda yazılı bazı paralar bu nitelikteki para cezalarına örnek olarak verilebilir. Bu para cezasının özellikleri şöyle sınırlanabilir:
- Bu tür para cezaları da ceza mahkemeleri tarafından hüküm altına alınır ve adli sicile geçirilir.
- Bu para cezaları da tecil edilemez.
- Takip edilmekte olan bu tür para cezaları mirasçılardan talep olunamaz.
- Suçluların çokluğu halinde, suç adedi ne olursa olsun, bir tek para cezasbı hükmedilir.
- Tazminat niteleğindeki para cezalarına dair hükümler Cumhuriyet Savcılığınca temyiz edilemez.
- Bu tür cezalar, tekerrürden dolayı artılamayacağı gibi takdiri hafifletici nedenlerden dolayı indilemez. Ayrıca teşebbüs ve yaş küçüklüğü gibi nedenlerden dolayı da indirilemez.
- Bu tür cezalar takside bağlanamaz.
- Tazminat niteliğindeki para cezaları Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanununa göre tahsil edilir.
İdari para cezaları, kamusal faaliyetlerin yerine getirilmesi sırasında kanunda açıkça öngörülen ihlaller ile kabahat neviden suç teşkil eden ve 5326 sayılı Kanunda belirtilen suçlar hakkında idare tarafından uygulanan para cezalarıdır. İdari para cezalarını adli para cezasından ayıran temel kriter, bunların bir yargı organı tarafından ve ceza muhakemesi kurallarına hükmedilmemeleridir. İtiraz halinde verilen karar da cezai nitelikte olmayıp, idari kararının tasdiki veya iptali yönündendir. Söz konusu para cezaları Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında kanun gereğince tahsil edilir. Bu tür cezalara 2918 sayılı Kara Yolları Trafik Kanunda, Gümrük Kanunda, Sosyal Sigortalar Kanunda ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile öngörülmüştür. Kabatler Kanunu ileride inceleneceğinden oraya yollama yapmakla yetiniyoruz.’’Son olarak belirtmek isterim ki, idari para cezaları adli sicile işlenmedikleri gibi tekerrüre de esas teşkil etmez.
Medeni para cezası, özel hukuka ilişkin kanunlar veya diğer mevzuatta yer alan usule ilişkin hükümlerin ihlali halinde, ceza yargılaması kurallarına tabi olmaksızın mahkemeler ve idari makamlar tarafından uygulanan para cezasıdır.
Adli Para Cezası
Suç karşılığında öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para cezası ile İdarî yaptırım olarak uygulanan ve yukarıda belirtilen para cezaları arasındaki kavram karışıklığını önlemek için, ceza hukuku yaptırımı niteliğindeki para cezasının adı, “adlî para cezası’’ olarak belirlenmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi; adlî para cezası, kural olarak hapis cezasına seçenek yaptırım şeklinde kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek yaptırım olarak öngörüldüğü durumlarda, hâkim tarafından hapis cezasına hükmedilmiş olması durumunda, bu hapis cezası Kanunun 50 nci maddesinde öngörülen adlî para cezasına çevrilemeyecektir (m. 50/2). Örneğin 5237 sayılı Kanunun 86/2, 89/1, 99/2 ve 100/1. maddelerinde hapis cezasına seçecenek adli para cezası öngörülmüştür. Hakim bu maddelerde hapis cezasına hükmetmiş ise bu halde hapis cezası kısa süreli de olsa artık adli para cezasına çevrilemez. Bununla birlikte Kanunun 50 nci maddesinde öngörülen diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesi mümkündür. Çünkü, sınırlama yalnızca adlî para cezasına çevrilme konusundadır.
5237 sayılı Kanunun özel hükümlerinde bulunan tüm maddeler incelendiğinde bazı maddelerde sadece adli para cezası bulunmasına karşılık bazı maddelerde ise adli para cezası veya hapis cezası seçenekli olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Yine özellikle ekonomik çıkar amaçlı suçlarda suçun işlenmesiyle bir çıkar elde edildiği kesin olarak öngörülmekle birlikte bunun miktarının belirlenemediği durumlara özgü olarak, hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüş olduğu anlaşılmaktadır.
Adli para cezasının gün miktarı bakımından alt ve üst sınırı konusunda bir hükme yer verilmemiş ise 5237 sayılı Kanunun 52. maddesinin 1. fıkrası gereğince tespit edilecek tam gün sayısı 5 günden az 730 günden fazla olmayacaktır. Örneğin Kanunun 86/2, 89/1, 99/2, 100/1. gibi maddelerdeki adli para cezasına hükmedilirken 5 gün ile 730 gün arasında bir gün tespit edilecektir.
5237 sayılı Kanunun 52. maddesindeki 730 günlük üst sınır kanunda gün bakımından bir hüküm bulunmaması halinde uygulanır. Kanunda aksine bir hüküm bulunması halinde bu gün miktarı gözetilir. Örneğin 5237 sayılı Kanunun 197/1. maddesinde hükme bağlanan sahte para üretmek suçunda fail, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır, işte adli para cefasının gün miktarı 52. maddede belirtilen 730 gün değil, 197/1. maddesinde belirtilen 10.000 gündür. Bu hallerde alt sınır 52. maddesinde belirtilen 5 gündür. Buna göre fail hakkında verilecek adli para cezasının miktarının tespitinde 5 gün ile 10.000 gün arasında bir gün miktarı belirlenecektir.
Adli para cezasının hesaplanmasında önemli etkenlerden biri de “bir gün karşılığı adli para cezası” miktarı ise 5237 sayılı Kanunun 52. maddesi 2. fıkrası gereğince en az yirmi ve en fazla yüz Türk Liradır.
Adli para Cezasının Hesaplanması
Adli para cezası iki adımda tespit edilir:
îlk aşamada gün miktarı tespit edilir. Hakim, önce suç karşılığı olarak kanundaki sınırlar arasında gün birimi sayısını kanunda yer alan alt ve üst sınırlar arasında gün birimi sayısını yukarıda açıklanan esaslar dahilinde tespit eder. Toplam gün birimi sayısı belirlenirken, 5237 sayılı Kanunun 61. maddesinde hükme bağlanan cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçüler gözetilir. Sanık hakkında uygulanması gereken artırım ve indirim nedenleri bulunan gün miktarı üzerinden uygulandıktan sonra net bir gün miktarı bulunur. Başka bir ifade ile adlî para cezası hesaplanırken, 61. madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır, (m. 61/8) Bu aşamada failin sosyal ve ekonomik durumu gözetilmez.
Örneğin dolandırıcılık suçu işleyen 18 yaşından küçük olan sanık, pişmanlık göstererek bizzat kendisi tarafından mağdurun zararı karşılaması halinde hakkında 5237 sayılı Kanunun 157, 168, 31/3.maddesi gereğince hüküm oluşturulur. 157. maddede 5000 güne kadar adli para cezası verilebileceğine dair hüküm gözetilerek suçun işleniş şekli, suçun işlenmesindeki kullanılan araçlar, suçun işlendiği yer ve zaman, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı ve failin güttüğü amaç ve saiki gözetilerek 900 gün adli para cezasına ve tespit edilen 900 gün miktarı üzerinden 168. madde gereğince 1/3 oranında indirim yapılırsa toplam 900-300 = 600 gün adli para cezasına hükmedilir. Daha sonra failin yaşının 18 yaşından küçük olması nedeniyle tespit edilen 600 gün miktarından 31/3. maddesi gereğince 1/ 2 oranında indirilmesi halinde 600-300 = 300 gün olarak tespit edilir.
İkinci aşamada ise ise kişinin, ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde tutularak bir gün biriminin parasal miktarı tayin edilecektir. Bu miktarı hâkim, kişinin malvarlığını, bir günde kazandığı veya kazanması gereken gelirini dikkate alarak takdir edecektir. 5237 sayılı Kanunun adlî para cezası sisteminde sanığın, ekonomik ve diğer şahsî halleri önem taşıdığından ve bir gün karşılığı olarak tespit edilecek değer en az yirmi ve en fazla yüz Türk lirası kadar olacağından dolayı, ekonomik ve sosyal durumunun mutlaka araştırılmış olması gerekmektedir. Bu araştırmanın soruşturma evresinde yapılmış olması yargılamaya bir katkı olacaktır. Bu araştırma ve değerlendirme sonucunda ve 52. maddesinin 2. fıkrası gereğince bir güne karşılık gelen parasal miktar olarak örneğin 20 Türk Lira olarak belirlenir.
Son olarak, belirlenen toplam gün birimi sayısı ile bir gün biriminin parasal miktarı çarpılarak, adlî para cezasının miktarı tespit edilecektir. Başka bir ifade ile adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur (m. 61/8f. 2. cümle) Örneğimizdeki 300 gün ile 20 Türk Lirası çarpıldığında, adlî para cezasının miktarı, 6.000 Türk Lirası olarak belirlenmektedir.
Amir bir hüküm niteliğinde bulunan 5237 sayılı Kanunun 52. maddesinin 3. fıkrası gereğince adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarın, kararda, bu konudaki kabulün denetimi bakımından ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir.
Yine 5237 sayılı Kanunun 52. maddesinin 4. fıkrası uyarınca da hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere verilebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verilebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevirileceği belirtilir.
Aynı Kanununun 5. maddesinin 2 fıkrasına göre ise; bu kanunlarda Türk Ceza Kanununda belirlenen cezaları sistemine uygun değişiklik yapılıncaya kadar, alt veya üst sınırlar arasında uygulama yapılmasını gerektirir nitelikteki adli para cezalarında cezanın alt sınırı dörtyüzellimilyon, üst sınırı yüzmilyar Türk Lirası olarak uygulanır. Bu fıkra hükümleri, nispî nitelikteki adli para cezaları hakkında uygulanmaz.
Yukarıda açıklanan hususlar birlikte değerlendirildiğinde ceza hükmü içeren özel kanunlarda bulunan para cezaları, biraz önce belirtilen artırım miktarları gözetilerek hesaplanması gerektiği sonucuna varılır.
28.1.2004 tarih ve 5083 sayılı Kanunun 5335 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesine şu hüküm eklenmiştir: İlgili kanunları gereğince uygulanacak adli ve idari para cezalarının hesaplanmasında ve ödenmesinde, bir Yeni Türk Lirası’nın (1 YTL) altında kalan tutar dikkate alınmaz.
Yeni TCK yürürlüğe girdikten sonra, diğer kanunlardaki suç tanımlarında öngörülen “ağır para” cezalarının uygulanmasında 5252 s. Yürürlük Kanununa göre artırma yoluna gidilecektir. Bu artırma 5252 s. Yürürlük Kanununun sadece 4. maddesine istinaden mi yapılacaktır? Yoksa, 4. maddeye istinaden yapılan artırma sonucunda ortaya çıkan rakam, 5. maddede belirlenen asgari sınırın altında kalması halinde, bu miktara iblağ edilecek midir?
Sayın İzzet Özgenç’e göre; TCK’nda, “gün para cezası sistemi” kabul edilmişti. Ancak, 765 s. TCK’nda “klasik para cezası sistemi” benimsenmişti . Her ne kadar 765 s. TCK yürürlükten kaldırılmış ise de, söz konusu “klasik para cezası sistemi” diğer kanunlardaki suç tanımlarında hala varlığını devam ettirmektedir. Bu nedenle, diğer kanunlardaki suç tanımlarında hala varlığını devam ettirmektedir. Bu nedenle, diğer kanunlardaki suç tanımları yeni TCK’nda benimsenen suç ve yaptırım teorisine ilişkin ilkelere uyarılınacaya kadar, bu hükümlerin uygulanabilirliğinin devamını sağlamak ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Geçiş dönemindeki bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, 4.11.2004 tarihli ve 5252 sayılı “Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun” hükümler konmuştur (m. 4. 5). Bunlardan 4. maddede, 31.12.2002 tarihine kadar yürürlüğe giren kanunlardaki klasik para cezası miktarlarının belirtilmesine ilişkin artırım oranları belirlenmiştir. Bu artırım oranları sonucunda bulunan para cezası miktarları açısından da 5. maddede asgari ve azami sınırlar belirlenmiştir. Buna göre, diğer kanunlarda yer alan suç tanımlarındaki para cezası miktarları, yer aldığı kanunun yürürlüğe girdiği tarih esas alınmak suretiyle Yürürlük Kanununun 4. maddesindeki oranlara göre artırılacaktır. Ancak, bu artırma sonucunda bulunan rakam, 5. maddede belirlenen asgari sınırın altında ve azami sınırın üzerinde olamayacaktır. Bu itibarla, 4. maddeye göre yapılan artırma sonucunda bulunan rakam 5. maddedeki asgari sınırın altında ise, asgari sınırı oluşturan miktara iblağ edilecektir. Keza, bulunan rakam 5. maddedeki azami sınırın üzerinde ise, azami sınırı oluşturan miktarda kat edilecektir.