TCK m 129 Haksız Fiil Nedeniyle Veya Karşılıklı Hakaret
MADDE 129.- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
- Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
- Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
TCK m 129 Haksız Fiil Nedeniyle Veya Karşılıklı Hakaret Açıklama
129.maddede, hakaret suçunun cezasızlık nedeni veya cezanın azaltılmasına ilişkin üç ayrı durum düzenlenmiştir.
ETCK.nun 485/1.fıkrasının karşılığı olan 129/1.fıkrada, eski düzenlemedeki “kendisine tecavüz edilen kişinin buna haksız hareketi ile sebebiyet vermiş olması” yerine “hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi” ifadesi kullanılmış olup bu ifadeler aynı anlama gelmektedir. Aralarındaki farklılık, eski düzenlemede bu hal cezayı hafifletici bir neden olarak öngörülmüş iken yeni düzenlemede hâkime, verilecek cezayı üçte birine kadar indirebilmenin yanı sıra ceza vermekten de vazgeçebilme yetkisinin verilmiş olmasıdır.
ETCK.nun 485/3.fıkrasının karşılığı olarak düzenlenen 129/2.fıkrada, hakaret suçunun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi hali cezasızhk sebebi olarak kabul edilmiştir. Eski düzenlemede “şalisi hakkında şiddet kullanılmasından ötürü hakaret suçunun işlenmesi” cezasızhk nedeni sayılmaktaydı. Kanaatimizce, bir kimsenin iteklenmesi veya yakasından tutulup silkelenmesi dahi YTCK.nun 86/2. fıkrasına uyan basit yaralama tanımına dahil olduğundan yeni düzenlemedeki ifade farklılığı maddenin uygulanma alanını daraltmayacaktır.
ETCK.nun 485/2.fıkrasının karşılığı olan 129/3.fıkrada “karşılıklı hakaret” hali düzenlenmiştir. Aralarındaki farklılık, eski düzenlemede, karşılıklı hakaretin taraflarından ikisi açısından veya hangi tarafın sebebiyet verdiği nazara alınarak yalnız biri hakkında cezayı ıskat edebilme bakımından hâkime yetki verilmiş olmasına karşılık, yeni düzenlemede bu durumda, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek cezayı üçte birine kadar indirebilme yada ceza vermekten vazgeçebilme yetkisinin tanınmış olmasıdır.
TCK m 129 Haksız Fiil Nedeniyle Veya Karşılıklı Hakaret Maddenin Uygulanma Koşulları
Hakaret Suçunun Haksız Bir Fiile Tepki Olarak İşlenmesi
129.maddenin 1.fıkrasına göre, failin hakaret suçunu haksız bir fiile tepki olarak işlemesi, diğer bir anlatımla mağdurun kendi haksız hareketleriyle hakarete neden olması halinde, haksız hareketin ağırlığını gönüne almak suretiyle hâkim, failin cezasını üçte birine kadar indirebileceği gibi, gerektiğinde ceza vermekten de vazgeçebilecektir. Özel bir tahrik hükmü olan 129/l.fıkra gerek kamu görevlilerine ve gerekse kişilere karşı işlenen tüm hakaret suçlarında uygulanır.
129/1.fıkra hükmünün uygulanabilmesi için, mağdurun haksız bir fiilinin bulunması, sanığın fiilinin hakaret olması, hakaretin haksız fiili yapan kişiye yönelik bulunması gerekir.
Mağdurun haksız bir fiilinin bulunması
129/1.fıkra hükmünün uygulanması için aranan ilk koşul, sanığın hakaret fiilinden önce mağdurun haksız bir fiililin bulunmasıdır.
“Haksız fiil”, “bir kimsenin ister bile bile (kasten), isterse savsama yoluyla (ihmalen) olsun, bir başkasının hukuka aykırı olarak zarara uğramasına neden olan eylemi”dir. Bu haksız fiil, bizzat mağdur tarafından işlenmiş olmalıdır. Sözü geçen haksız fiil “kasten yaralama” şeklinde ise bu takdirde 129/1.fıkranın değil aynı maddenin 2.fıkrasının uygulanması gerekir. Keza mağdurun haksız fiili sanığa yönelik hakaret ise bu durumda da maddenin 3.fıkrası uygulanacaktır. Diğer bir anlatımla, 129.maddenin 1.fıkrası, mağdurun failin şahsına kasten yaralama ve ona hakaret etme dışında kalan haksız bir hareketle suça sebebiyet vermesi halinde uygulanır.
129/1.fıkrada nelerin “haksız fiil” oluşturduğu tanımlanmamış ve bu konuda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu husus somut olayda hâkim tarafından takdir edilecektir. Bu itibarla mahkeme kararının gerekçesinde, mağdurun haksız bir fiilinin gerçekten var olup olmadığı, varlığı kabul edilen bu fiilin haksızlık içeriği taşıyıp taşımadığı, fiil haksız ise failin cezasında indirim yapılması ve bu indirimin oranı yada ceza vermekten vazgeçilmesi bakımından haksız fiilin ağırlık derecesi hususundaki takdirin nedenlerinin, dosyada mevcut kanıtların tahlil ve değerlendirilmesi ve bu sonuca kanıtlardan hangisinin yekdiğerine üstün tutularak varıldığının açıklanması gerekmektedir. Haksızlık oluşturan fiilin mutlaka faile yöneltilmiş olması gerekmez. Failin tepkisinin haklı olması gerekir.
Bu duruma göre, ilk önce çözümlenmesi gereken sorun, mağdurun haksız fiil oluşturan bir eyleminin dosyadaki kanıtlara göre var olup olmadığının saptanmasıdır. Haksız fiil, mağdurdan kaynaklanan müspet veya menfi bir davranış olabileceği gibi faili tahrik eden bir işaret, alaylı bir bakış, yazı ve resim gibi davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Bu fiil, icrai bir davranış olabileceği gibi, ihmali bir davranış şeklinde de gerçekleşebilir. Bu haksız (hukuka aykırı) eylemin mutlaka suç oluşturması ve Borçlar Hukuku anlamında haksız fiil sayılması gerekmez. Eylemin haksız olup olmadığı, failin durumu ve yöresel koşullara göre olayın işleniş şekli, niteliği, özellikleri, mağdur ile failin hal ve davranışları gibi tamamen değişken kriterlere göre mahkemece takdir edilir. Sanığa veya yakınma veya üçüncü kişilere ve hatta eşya veya hayvanlara karşı yapılan haksız fiiller de 129/1.fıkra hükmünün uygulanmasını gerektirir.
Nitekim Yargıtay’ın konuya ilişkin uygulamalarına bakıldığında; “müştekinin sanığın yıkayıp balkona astığı çamaşırları ıslatmasının”, “sanığın oturduğu binanın giriş katında işyeri bulunan müştekinin, işyerinde gece saat 21.00 sularında gürültü yapmasının”, “sanığın oğluna ait bisikletin müşteki tarafından fırlatılmasının”, “apartman yöneticisi olan sanığın istemesine karşın müştekinin yönetim karar defterini vermemesinin”, “müştekinin motosikleti ile sanığın koyun sürüsüne girerek onlara çarpmasının”, “müştekinin otomobilini sürekli sanığın kapısının önünde durdurması ve korna çalmasının”, “sanığa ait daireyi konut olarak kiralayan müştekinin, bu daireyi ticari amaçla kuaför olarak kullanmasının”, “müştekinin sanığın torununu dövmesinin”, “katılanın sanığın bir arkadaşını arayarak kendisi ile sanığın kocası arasında ilişki olduğunu söylemesinin”, “müştekinin kestiği ağacın sanığın fındık ocaklarına düşmesinin”, bu nedenlerle hakaret suçunu işleyen sanık lehine bu özel tahrik hükmünün uygulanmasını gerektirdiği belirtilmiştir.
Mağdurun haksız fiil niteliği taşıyan davranışı, toplumsal değer hükümlerine, ahlaka, hukuka aykırı herhangi bir davranış olabilir. Nitekim Yargıtay, “sanığın evinde oturan ve annesine bakan ağabeyi olan müştekinin, kaçak elektrik kullanması nedeniyle ceza gelmesi ve elektriğin kesilmesi üzerine sanığın müştekiye sövdüğünün anlaşılması karşısında, sanık hakkında bu özel tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılması gerektiğine” karar vermiştir. Bir başka kararda, “Kemalist Ülkü Dergisi yazarı olan sanığın, büfe işletmecisi bulunan mağdurun incir ağacının dibine çöp dökerek kirletmesi nedeniyle dergideki (incir ağacı) başlığıyla suça konu yazıyı yazdığını savunması karşısında, CYUY.nın 26O.maddesi uyarınca bu durumun araştırılması ve doğrulandığı takdirde haksız davranış kabul edilip TCK.nun 485/1.madde ve fıkrasının uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu” belirtilmiştir.
Haksız fiilde bulunan mağdurun akıl hastası veya sağır-dilsiz gibi isnat kabiliyeti bulunmayan bir kimse olması bu özel tahrik hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmez.
Mağdurdan kaynaklanan davranış “haksız fiil” niteliğinde değilse veya haklı ve yerinde bir davranış biçimini oluşturuyorsa bu durumda 129/l.fıkra hükmü uygulanmaz. Örneğin “Dosya kapsamına göre, başkaca haksız hareketi saptanmayan müşteki hâkimin yargısal görevini ifa ettiği sırada sanıkların tutuklanmalarına ilişkin vermiş olduğu kararın, yasal denetime tabi olduğu ve sanıkların şahsına yönelik bir davranış olarak nitelendirilemeyeceğinden eylemin keyfi ve haksız olarak kabulü” mümkün değildir. “Köy muhtarı yakınanın, öğretmen sanığın derse geç girdiğini yetkililere bildirmesinin görevi gereği ve yakınma hakkını kullanma niteliğinde bulunduğu gözetilmeden ve yakmanın olaya yol açan başka davranışlarının ne olduğu açıklanmadan, yetersiz gerekçeyle (ETCK.nun 272.maddesinin) uygulanması yasaya aykırıdır.”
Sanığın fiilinin hakaret olması
129/l.fıkrada sadece hakaret suçundan söz edildiğinden, bu özel tahrik hükmü ancak 125.maddede tanımlanan hakaret suçu için uygulanabilir. Başka maddelerde düzenlenen suçlar için bu hükmün uygulanması mümkün değildir. Diğer yandan hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde YTCK.nun 29.maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmü değil, özel tahrik hükmü olan 129/1.fıkra hükmü uygulanacaktır.
Hakaretin haksız fiili yapan kişiye yönelik bulunması
129/1.fıkra hükmünün uygulanabilmesi için sanığın hakaret suçunu haksız fiili yapan kişiye karşı işlemiş olması gerekir. Hakaret oluşturan eylemin, haksız fiili yapandan başkasına karşı gerçekleştirilmesi halinde 129/l.fıkra hükmü uygulanamaz. Maddede sözü edilen “tepki” sözcüğü, “herhangi bir etkiye cevap olarak doğan söz veya davranış” anlamına gelmektedir. Bu itibarla failin hakaret içeren tepkisinin, mağdurun haksız bir fiilinden kaynaklanan etkiye tepki olarak doğmuş olması gerekir. Genel haksız tahrik hükmü bakımından fail, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli eylemin etkisi altında suçu işlediğini ispat etmekle yükümlü olduğu halde 129/1.fıkranın uygulanabilmesi için hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi yeterli olup faile böyle bir ispat yükü yüklenmemiştir. Bu husustaki savunma bakımından “savunmanın değil, savunmanın aksinin kanıtlanması” gerektiği ilke olarak kabul edilir. Haksız fiille, hakaret arasında uygun nedensellik bağlantısı bulunması, etki ve tepki arasında zaman itibariyle fasıla olmaması gerekir. Ancak bu zaman fasılası bakımından haksız fiilin işlenmiş olmasına değil failin bunu öğrenmiş olmasına itibar edilmesi gerekir.
Hakaret Suçunun Kasten Yaralama Suçuna Tepki Olarak İşlenmesi
9.maddenin 2.fıkrasına göre, hakaret suçunu, kasten yaralama suçuna tepki olarak işleyen faile ceza verilmez. Bu hükmün uygulanabilmesi için, ilk önce mağdurun sanığa karşı kasten yaralama suçunu işlemiş olması, sanığın hakaret suçunu yaralama fiiline tepki olarak işlemesi ve hakaretin yaralama suçunu işleyen kişiye yönelik olması gerekir.
İlk önce mağdurun sanığa karşı kasten yaralama suçunu işlemiş olması
129/2.fıkra hükmünün uygulanabilmesinin birinci koşulu, ilk önce mağdurun sanığa karşı kasten yaralama suçunu işlemiş olmasıdır. Yaralanmanın basit veya nitelikli olması hükmün uygulanması bakımından önem taşımaz. Önemli olan sanığın hakaret suçunu kasten yaralama suçuna tepki olarak işlemesidir. Bu durumda faile hakaret suçundan dolayı ceza verilmeyecek ve 5271 sayılı CMK’nun 223/4-c maddesi uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilecektir. Hakaretin, kasten değil de taksirle yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, 129/2.fıkra hükmü uygulanmaz, bu durumda mağdurun eylemi 129/1.fıkra bağlamında “haksız fiil” sayılarak uygulama yapılması gerekir. Mağdurun gerçekleştirdiği kasten yaralama fiilinin, YTCK.nun 24.maddesine uyan “kanunun hükmü ve amirin emri”nin yerine getirilmesi veya 25.maddesine uyan “meşru savunma ve zorunluluk hali” gibi hukuka uygunluk nedenleri çerçevesinde oluşması halinde de 129/2.fıkra hükmü uygulanmaz.
Sanığın hakaret suçunu yaralama fiiline tepki olarak işlemesi
129/2. fıkranın uygulanabilmesi için aranan ikinci koşul, sanığın hakaret suçunu ilk önce mağdurun gerçekleştirdiği yaralama fiiline tepki olarak işlemesidir. Failin bu cezadan bağışıklık nedeninden yararlanabilmesi için, hakaret suçunu, mağdurun kendisine yönelik yaralama fiilini işlemeye devam ettiği sırada yada bunun hemen sonrasında işlemiş olması gerekir. Maddedeki “tepki” sözcüğünün bu şekilde anlaşılması gerekir. Nitekim Yargıtay, YTCK.nun 129/2.fıkrasınm ETCK’daki karşılığı olan 485/3. fıkra hükmü ile ilgili olarak verdiği bir kararda, “TCK.nun 485/3.maddesinin uygulanabileceği hallerin, sanığın hakaretinin maruz kaldığı şiddetin devam eylemesi sırasında veya şiddet gösterilmesinin hemen sonrasına rastlaması gibi hallerle sınırlı olacağı gözetilmeden, sanığın üç gün evvel dövülmesi nedeniyle rastladığı davacıya sövdüğünün kabulü halinde bu fıkra hükmünün uygulanmasının yasaya aykırı olduğu” belirtilerek anılan husus vurgulanmıştır.
Hakaretin yaralama suçunu işleyen kişiye yönelik olması
Failin 129/2. fıkrada öngörülen cezadan bağışıklık nedeninden yararlanabilmesi için aranan son koşul, hakaretin yaralama suçunu işleyen kişiye yönelik olmasıdır. Failin kendisini yaralayan kişiye karşı değil de örneğin yaralayanın babasına hakaret etmesi halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu hükmün uygulanması bakımından, mağdurun ilk önce faili kasten yaralaması yeterli olup, mağdurun ceza sorumluluğunun bulunmaması veya yaralamanın basit nitelikte olup da şikâyet yokluğu nedeniyle soruşturulmamış olması yada bu yaralamadan dolayı kamu davasının açılıp açılmaması önemli değildir.
Hakaret Suçunun Karşılıklı Olarak İşlenmesi
129.maddenin 3.fıkrasına göre, hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde hâkim, olayın mahiyetine göre, hangisinin neden olduğunu göz önünde bulundurarak taraflardan her ikisi veya birisi hakkında verilecek cezada üçte birine kadar indirim yapabileceği gibi, ceza vermekten tamamen sarfınazar da edebilir. Bu hükmün uygulanabilmesi için karşılıklı işlenen suçların hakaret olması, ilk tahkirin haksız (hukuka aykırı) olması ve hakaretlerin karşılıklı olması gerekir.
Karşılıklı işlenen suçların hakaret olması
129/3.fıkra hükmünün uygulanabilmesi için aranan ilk koşul, karşılıklı işlenen suçların her ikisinin de YTCK.nun 125.maddesinde tanımlanan hakaret suçu niteliğinde olması gerekir. Bu hüküm örneğin YTCK.nun 299.maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret gibi özel tahkir suçları bakımından uygulanamaz.
İlk tahkirin haksız (hukuka aykırı) olması
İlk tahkir haklı ve hukuka uygun sayılabiliyorsa buna karşılık veren kimse hakkında 129/3.fıkra hükmü uygulanamaz.
Hakaretlerin karşılıklı olması
129/3.fıkranın uygulanabilmesi için aranan son koşul hakaretlerin karşılıklı olmasıdır. Ancak, hakaretin karşılıklı sayılabilmesi için aynı zaman ve mekanda yapılması şart değildir. Yoklukta hakarete maruz kalan kimsenin bunu öğrenmesinden sonra veya yüz yüze karşı yapılan hakaretten bir müddet sonra karşılık vermesi halinde de 129/3.fıkra hükmü uygulanır. Diğer yandan bu hükmün uygulanması için, bu konuda dava açılmış olması gerekmediği gibi, tahkirler arasında bir oran bulunması da gerekmez. Diğer bir anlatımla, iki kelimeden oluşan tahkire karşı birçok kelimeden oluşan tahkir ile karşılık vermek veya değer yargısı bakımından birinin diğerinden daha yoğun olması karşılıklılığı etkilemez.
Karşılıklı hakaret durumunda davaya bakan hâkim, her iki tarafa da ceza vermekten vazgeçebilir. Ancak, böyle bir durumda cezası kaldırılacak olan taraf ilk olarak tahkirde bulunan değil, buna karşılık veren taraf olmalıdır. Müştekinin sanığa “söylenen sözleri sana iade ediyorum” biçimindeki ifadesi, onları kabul etmediği anlamına gelip, karşılıklı hakaret oluşturmaz.
Olaya neden olan ve ilk haksız saldırıda bulunan, karşı tarafı tahkir eden sanık hakkında 129/3.fıkra uygulanmaz. Nitekim, Yargıtay CGK bir kararında;
“Olay günü kahvede arkadaşları ile kağıt oynayan şikâyetçinin yanına gelen sanık, etrafa küfretmiş, huzuru bozmuş ve saldırgan sarhoşluk suçunu işlemiştir. Şikâyetçi ve arkadaşlarının oyunu bırakarak kahve dışına çıkmaları ve şikâyetçinin “rakibin kimse git onu döv, vatandaşı rahatsız etme” biçimindeki öğütlerine rağmen, dışarıda da küfürlerine devam etmiş, bıçakla saldırmıştır. Sözlü ve eylemli saldırıya maruz kalan davaya katılan, karşılık vermiştir. Olaya neden olan ve ilk kez haksız saldırıda bulunan, karşı tarafı tahkir eden sanıktır. Bu nedenle, sanık hakkında (ETCK.nun 485/2.maddesinin) uygulanmasına yer olmadığına ilişkin direnme karanın doğru olduğuna” karar vermiştir.