Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Tedbir Nafakası Nedir? Nasıl Alınır?

Tedbir Nafakası Nedir? Nasıl Alınır?

Tedbir (Önlem) Nafakası 

a) Boşanma, ayrılık, butlan davasında (md. 169)

Evlilik bağının kurulması ile birlikte eşlerin her birinin diğerine kar­şı ileri sürebileceği haklar ve yerine getirmesi gereken yükümlülükler de doğar. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar, (md. 185) Eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri ora­nında emek ve malvarlıkları ile katılmakla yükümlüdürler, (md. 186)

Evlilik birliği hukuken sona ermeden önce her bir eşin kendisi ve fii­len yanında bulunan ortak çocuklar yararına diğer eşten isteyebileceği tedbir (önlem) nafakası ikiye ayrılır:

  • Boşanma, ayrılık, evliliğin butlanı davası içinde hükmedilebilecek tedbir nafakası,
  • Bu davalardan ayrı bağımsız olarak açılan nafaka davası.

Bu iki dava arasında özellikle yargılama harcı, vekalet ücreti, nafa­kanın koşulları, süresi gibi konularda önemli farklar bulunmaktadır.

Boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakim davanın devamı sü­resince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mal­larının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin «geçici önlemleri» kendiliğinden alır. (md. 169) Bu hüküm, önceki kanunumu­zun 137. maddesinin karşılığıdır. Davada tedbir nafakasına yönelik açık bir istek bulunmasa daha Aile Mahkemesi hakimi gereksinimi olan eş ve onun yanında bulunan çocuk yarına uygun miktarda nafakaya hükmet­mekle yükümlüdür. Yargılama sırasında açık istek bulunmadığı için nafakaya hükmedilmediği durumlarda bu yön temyiz edilirse bozma sebebi sayılabilecektir.

Dava sırasında açıkça «tedbir nafakası istenmediği» belirtilmişse nafaka hükmedilmesi doğru olmaz. Yine belirtilen miktardan daha yük­sek nafaka takdiri de istek aşıldığı için usule aykırıdır.

Boşanma ve evliliğin butlanı davası içinde hükmedilecek tedbir na­fakasının kural olarak başlangıcı; dava tarihi, sona ereceği tarih ise bu davaların kesinleştiği tarihtir. Ancak ilgili eş, dava açıldıktan sonra ileri sürdüğü nafaka talebinde açıkça nafakanın «istek tarihinden» geçerli olacak şekilde verilmesini isterse, nafakaya dava tarihinden değil, istek tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.

Bu davalar içinde Aile Mahkemesi hakiminin ara kararıyla hükme­deceği nafaka, gerekçeli kararda buna ilişkin bir hüküm bulunmasa dahi, kararın kesinleşeceği tarihe kadar geçerli olacaktır. Ancak infaz aşama­sında duraksamaya neden olmaması için boşanma, evlenmenin butlanı­na ilişkin nihai kararda nafaka hükmüne yer verilmesi daha doğrudur.

Yeni kanunumuz ile önceki kanunumuz arasında bu nafaka yönün­den şu Önemli fark vardır. Önceki kanunumuzdaki kocanın evlilik birli­ğinin reisi olduğu, evin karısı ve çocuklarının uygun şekilde geçiminden onun sorumlu olduğuna ilişkin hüküm (T. K. M. m. 152) ile aynı doğrul­tudaki diğer hükümler (Birliği kocanın temsil ettiğine dair 154. madde, konutun seçimi v. b. hükümler) kadın erkek eşitliğine aykırı olduğundan yeni kanunumuza alınmamıştır. Önceki kanunumuz döneminde bu hü­kümlerin sonucu olarak kadının geliri olsa dahi uygulamada boşanma veya evlenmenin butlanı davası açıldığında adeta otomatik olarak kadın yararına tedbir nafakası bağlanıyordu. Yeni kanunumuz uyarınca eşlerin mali durumları, gereksinimleri dikkate alınarak bu konuda karar verile­cektir. Şayet kadının mali durumu, geliri kocaninkinden daha iyiyse lehine nafakaya hükmedilmeyebilecektir.

Boşanma, evlenmenin butlanı davası içinde hükmolunan tedbir na­fakası, bu davalardan feragat edilmesi halinde, feragat tarihinden itiba­ren sona erer. Feragat, kesin hükmün sonuçlarını doğuracağından (H. U. M. K. md. 95), feragat kararının şekli anlamda kesinleştiği tarihte sona erecek şekilde nafakaya karar verilmesi doğru değildir. Feragat beyanı­nın mahkemeye ulaştığı tarihte sona erecek şekilde nafakaya hükmedilmelidir.

Bu davaların görülmesi sırasında tedbir nafakasına hükmolunmamış ve bu yön temyiz edilmeyerek kesinleşmişse, aynı dönem için daha sonra tedbir naf akasma karar verilemez.

Boşanma ve evlenmenin butlanı davası içinde istenen veya istek ol­madan mahkemece kendiliğinden hükmolunan tedbir nafakası bu davalarin eki niteliğinde olduğundan ayrı yargılama harcı ve vekalet ücretine karar verilemez.

Boşanma davası açılmadan önce eşlerden birinin nafaka istemeye­ceğine dair beyanı, bu konuda eşler arasında yapılan yazılı anlaşma hu­kuken sonuç doğurmaz. Doğmamış bir haktan feragat sözkonusu ola­mayacağından, davadan önce bu yönde bir beyan olsa dahi, boşanma davası sırasında nafaka istenebilir.

Boşanma, evlenmenin butlanı veya ayrılık davası sırasında çocuklar yararına nafakaya hükmolunurken şunlara dikkat edilmelidir:

  • Çocuk, dava tarihinden sonra doğmuşsa, nafakaya doğum tari­hinden itibaren,
  • Çocuk, dava tarihinden sonraki bir tarihte lehine nafaka taktir edilen eşe teslim edilmişse, fiilen çocuğun teslim edildiği tarihten başla­yacak şekilde nafakaya karar verilmelidir.

Ayrılık davasının açılması veya boşanma davası sonucunda ayrılığa karar verilmesi halinde nafakanın devam edeceği süre farklılık gösterir. Boşanma veya evliliğin butlanı davalarında nafaka, bu kararların kesin­leşme tarihinde sona erer. Oysa ayrılığa karar verilmesi halinde nafaka, dava tarihinde başlayıp ayrılık için mahkemece kararlaştırılan sürenin bitmesine kadar sürer. Örneğin üç yıl süreyle ayrılığa karar verilmişse, bu sürenin bitimine dek nafaka devam edecektir.

Boşanma, evliliğin butlanı, ayrılık davası devam etmekte iken, ayrı bir nafaka davası açılmış ise, bu davanın boşanma davası üzerinde bir­leştirilmesi gerekir. Şayet, bağımsız nafaka davası, boşanma davasından önce açılmışsa birleştirme kararı verilebileceği gibi davalar ayrı ayrı da sonuçlandırılabilir. Ancak yargılamanın daha sağlıklı yapılması için da­vaların birleştirilmesi daha doğru olur.

Eşler arasında özel bir anlaşma yoksa nafaka kural olarak Türk pa­rası cinsinden hükmedilmeli, eş ve çocuklar için takdir edilen miktar ayrı ayrı kararda gösterilmelidir. Ayrım yapmadan eş ve çocuklar için: «top­lam … TL» şeklinde karar verilmesi usule aykırı olup bozma nedenidir.

b) Ayrı dava şeklinde Tedbir Nafakası isteği

Evlilik birliği sona ermeden boşanma davasından ayrı olarak nafaka davası açılması halinde yetkili Aile Mahkemesi eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Bağımsız açılan tedbir nafakası davasının hukuki dayanağı T. M. K. md. 185,186 ve özellikle 195-197 hükümleridir.

Bu nafaka davası ayrı yargılama hara ve vekalet ücretine tabi oldu­ğu gibi, boşanma davası için de hükmedilen nafakadan farklı olarak nafaka hükmedilecek eşin «haklı» olması koşuluna bağlıdır.

Eşlerin ayrı yaşaması haklı bir nedene dayanıyorsa, istem halinde Aile Mahkemesi hakimi, eşlerden birinin diğerine yapacağı parasal kat­kıyı belirler. Eşlerden birinin, haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşa­maktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de hakim, istem halinde tedbir nafakasına hükmedebile­ceği gibi bu maddelerde (md. 195, 196, 197) yazılı diğer tedbirlere de eşleri uyarma, uzlaştırmaya çalışma, uzman kişilerin yardımını isteme) başvurabilir.

Yeni kanunumuz, evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler arasında önceki kanunumuzda bulunmayan yeni hükümlere de yer vermiş; eşlerin birinin diğerine yapacağı katkının geçmiş bir yıl ve gele­cek yıllarda artan oranlarda belirlenebilmesi olanağını da getirmiştir. md. 196,176/son)

Bağımsız açılan nafaka davasının kabul edilebilmesi için, istemde bulunan eşin haklı olması zorunludur. Boşanma, evliliğin butlanı veya ayrılık davaları içinde nafakaya hükmedilmesi için böyle bir koşul bu­lunmamaktadır. Ayrık bazı durumlar dışında (örneğin kadının evlilik dışı başka bir erkekle yaşaması halinde tedbir nafakası hükmedilemeyeceği gibi) bu davalar içinde eşlerin kusuruna, haklı olup olmadıklarına bakılmaksızın, diğer koşullar varsa (mali durumunun yetersiz olması, nafakaya gereksinim duyması gibi) İlgili davalar kesinleşinceye dek ge­çerli olmak üzere, istem olmasa dahi tedbir nafakasına hükmedilebilir.

Bağımsız açılan nafaka davasında ise, istem sahibi eş ayrı yaşamakta haklı olduğunu veya diğer eşin ailenin geçimi için katkıda bulunmadığı­nı (md. 195, 196) kanıtlamak zorundadır. Bu davanın kabulü halinde kural olarak süre belirtilmez ve istem halinde geçmiş bir yıl için de hük­medilebilir, (md. 196/3)

Eşlerden her hangi birinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde açılan bağımsız tedbir nafakası sonucu verilen karar önlem niteliğinde olduğundan kesin hüküm oluşturmaz. Koşulların değişmesi durumunda bu önlemin kaldırılması nafaka miktarının azaltılması veya arttırılması ilk tedbir nafakasına karar verilen yerdeki Aile Mahkemesinden istenebi­lir (md. 201)

Bu davayı sadece kadın değil, koşulların gerçekleşmesi halinde (Ay­rı yaşamakta haklı olma, ekonomik açıdan diğer eşin yardımına gerek­sinme duyma gibi) koca da açabilir.

Eşlerden birinin ayrı yaşamakta, daha doğru bir ifadeyle nafaka is­temekte haklı olması değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Uygulamada en çok görülen Örnekler; nafaka isteyen eşin ortak konuttan kovulması , uzaklaştırılması, terke zorlanması veya diğer eşin ortak konuttan ayrılıp, nafaka isteyen eşle ilgilenmemesi ona destek olmamasıdır. Çalışma gibi zorunlu nedenlerle ortak konuttan ayrılıp eşine destek olmayan eş aley­hine de nafaka davası açılabilir. Bu davaya neden olan somut olaylar tek tek sayılamayacak kadar çoktur. Nafakaya hükmedilebilmesi için:

  • Nafaka istenen eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği, birlik görevlerinden kaçındığı kanıtlanmış olmalı,
  • Nafaka miktarı eşlerin ekonomik, sosyal durumlarıyla orantılı, hakkaniyete uygun olarak belirlenmelidir.

Bağımsız nafakaya karar verilebilmesi için eşler arasında evlilik bir­liğini temelinden sarsacak nitelikte geçimsizlik bulunması gerekmez. Eşlerden birinin birlik görevlerini yerine getirmekten kaçındığı, örneğin aynı evde birlikte yaşadıkları halde, evin giderlerine katılmadığı, nafaka isteyen eşe yardımcı olmadığının kanıtlanması, bu davanın kabulü için yeterli olur.

Nafaka miktarını belirleme, uzmanlık gerektiren bir iş olmadığın­dan, bu konuda kural olarak bilirkişiye gidilmemelidir. Eşlerin gerçekle­şen ekonomik, sosyal durumlarına ve hakkaniyete uygun olarak mah­keme yargıcı tarafından miktar tesbit edilmelidir.

Nafaka istemekte haklılık bazı durumlarda farklı özellikler göstere­bilir. Bunlardan uygulamada en çok görülenlerden bir kısmı: Önceki reddedilen boşanma davasından sonra açılan nafaka davası, ihtar iste­ğiyle nafaka davası ilişkisi, nafaka isteyen veya istenen eşin özel durumu başkasıyla yaşaması,akıl hastası olması, askerliğini yapıyor olması, iflas etmesi, nafaka isteyen eşin yanında bulunan çocuğun durumudur.

Reddedilen Boşanma Davası Bulunması Durumunda Tedbir Nakafası

Daha önce açılıp reddedilen boşanma davasında, eşlerden biri için davanın devamı süresince hükmedilen nafaka, boşanma kararının kesinleştiği tarihte sona erer. O dava ile birleştirilen bağımsız bir nafaka dava­sı bulunmuyorsa, boşanma davasından sonra da devam edecek şekilde nafakaya hükmedilemez.

Boşanma davasından sonra açılan nafaka davasında bazen, boşan­ma davasında hükmedilen nafakanın arttırılmasının istendiği görülmek­tedir. Burada yasal olarak «nafaka arttırım» değil «bağımsız bir nafa­ka» isteğinin amaçlandığı gözetilerek işlem yapılması gerekir.

Reddedilen boşanma davasındaki kanıtlar ve değerlendirme, daha sonra açılacak bağımsız nafaka davasında «ayrı yaşama hakkının» tesbiti yönünden önem taşır.

Örneğin kocanın açtığı boşanma davası, kocanın başka kadınla ya­şaması nedeniyle tam kusurlu veya ağır kusurlu bulunarak reddedilmişse; kadının daha sonra bağımsız açacağı tedbir nafakası davasında koca bu ilişkisini sona erdirdiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Aksi halde, ka­dının ayrı yaşamakta haklılığının devam etmesi nedeniyle yararına ted­bir nafakasına hükmedilecektir.

Boşanma davası bağımsız ortak konut bulunmaması nedeniyle reddedilmişse, yine kadının açacağı nafaka davasında bunun aksi koca tara­fından kanıtlanmadıkça, kadının ayrı yaşamakta haklılığının sürdüğü kabul edilecektir.

Kadının açtığı boşanma davası, geçimsizlik kanıtlanamadığından reddedilmiş ve daha sonra yine kadın tarafından bağımsız nafaka davası açılmışsa; ayrı yaşama hakkının davacı tarafından kanıtlanması gereke­cektir. Yine, koca evlilik birliğinin temelinden sarsılması (md. 166/1) ne­denine dayalı olarak açtığı davada, karısının nedensiz evi terk edip dönmediğini ileri sürmüş olabilir. Mahkemece eşlere yüklenecek kusurlu bir davranış kanıtlanamadığı, terk hukuki nedenine dayalı bir dava da Solunmadığından dava reddedilmiş ve daha sonra kadın tarafından bağımsız nafaka davası açılmış olsun. Burada da nafakaya hükmedebil­mek için davacı haklılığını kanıtlamakla yükümlüdür.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Burada önemli olan nokta: Red­dedilen boşanma davasında, eşlerden biri yararına «ayrı yaşama hakkı­nın» doğup doğmadığı, doğmuşsa, yeni açılan davada bu haklılığın sürüp sürmediğidir. Örneğin, boşanma davasında koca, karışım ailesine bırakıp terk etmişse kadın yararına ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkı doğmuş demektir. Ancak daha sonra karısına aracılar gönderip barışma girişiminde bulunduğu halde kadın kabul etmemişse başlangıçta kadın yararına doğan ayrı yaşama hakkının devam ettiğinden sözedilemez. Kadın ayrı yaşamakta haklılığını yeni açılan nafaka davasında kanıtlamadıkça lehine nafakaya hükmedilemez.

İhtar İsteğiyle Tedbir Nafakası İlişkisi

Reddedilen boşanma davasından sonra kocanın, karısının ortak ko­nuta dönmesi için ihtar kararı göndermesi, kadının da tedbir nafakası davası açması halinde bunların birbirlerine etkisi ne olacaktır?

Tedbir nafakasının kabul edilebilmesi için, kadının ihtar kararına rağmen ortak konuta dönmemesinin haklı olması aranacaktır. Örneğin; kadın, kocasının halen başka kadınla yaşıyor olması veya evin bağımsız olmaması yada ihtar isteğinin samimi bir arzunun sonucu olmaması (Kocanın, ihtar kararından sonra karısını tehdit etmesi, gelmemesi için haber göndermesi, eve donen eşine kapıyı açmaması gibi) nedenlerinden birine dayanarak ihtar kararına rağmen ortak konuta dönmemiş olabilir. Bu durumda ihtar isteğinden bulunulmuş olması, tedbir nafakasına hükmolunmasına engel olmaz.

Kadının ayrı yaşaması, bağımsız ortak konut olmaması veya kocası­nın terk etmesi (ziyaret için ailesine götürdüğü karısını gidip almaması gibi) nedenine dayanıyorsa durum farklı olacaktır. Koca bağımsız ortak konutu eşiyle seçip veya mahkemece tesbit ettirdikten sonra ihtar iste­ğinde bulunmuşsa; ihtar kararının tebliğinden itibaren iki aylık eve dönme süresi içinde ayrı yaşama hakkı devam edecek, bu sürenin dol­ması ile ayrı yaşama hakkı da sona erecektir. Tedbir nafakasına da ancak ihtar kararının tebliğinden iki ay sonra sona erecek şekilde hükmedilebilecektir.

Kadın yararına daha Önce tedbir nafakasına hükmolunması, ihtar is­teğinde bulunulmasına tek başına engel oluşturmaz. Terk nedenine da­yalı boşanma davası, nafaka kararı, dolayısıyla ayrı yaşama hakkı bu­lunduğu gerekçesiyle reddedilemez. Kadının ihtar kararına rağmen eve dönmemekte haklı olup olmadığının incelenmesi ve buna göre boşanma isteği hakkında bir karar verilmesi gerekir.