Nafaka Davalarında Tarafların Özel Durumu
Akıl Hastası Eş
Nafaka davasını açan eşin akıl hastası olması durumunda; ayrı yaşamakta haklılığın belirlenmesi özellik gösterir. Akü hastası eşin davranışları sonucu (saldırgan davranışlarda bulunması, ortak konutu nedensiz terk edip gitmesi gibi) ayrı yaşam gerçekleşse dahi diğer eşin nafaka ödemesi gerekebilir. Akıl hastası eşin davranışları iradi olmadığından kendisine kusur yüklenemeyecektir. Diğer eşin de evlilik birliği hukuken devam ettiği sürece ekonomik gücü ile orantılı olarak eşine destek olma yükümlülüğü bulunduğundan nafakaya hükmedilebilecektir.
Davalı eşin akıl hastası olması durumunda ise davacı eşin ayrı yaşamakta haklı olduğunu kanıtlaması ve davalının geliri, malvarlığının bulunması halinde nafakaya karar verilecek, aksi halde nafaka isteği reddedilecektir.
Nafaka Borçlusunun Asker Olması
Davalı, zorunlu askerlik hizmeti yapıyor ve gelir getiren malvarlığı, kazancı da yoksa aleyhine nafakaya hükmedilmeyecektir. Ancak bedelli askerlik yapan davalı, diğer koşulların da bulunması halinde nafaka ödemekle yükümlüdür.
Çocukların durumu
Nafaka davasını açan eşin fiilen yanında bulunan küçük çocuklar yararına, istem olması halinde, davacının ayrı yaşamakta haklı olup olmadığına bakılmaksızın tedbir nafakasına hükmetmek gerekir. Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır, (md. 327)Davacı eşin nafaka isteği ayrı yaşamakta haklı bulunmaması nedeniyle reddedilse bile, yanında bulunan küçük çocuklar yar arma istem varsa mutlaka nafaka verilmelidir.
Davacı eş, ergin çocuk için nafaka isteyemez. Taraf ehliyeti kamu düzeniyle ilgili olduğundan ergin çocuğun kendisi veya atadığı bir avukat tarafından açılmış bir dava yoksa, davacı eşin bu çocuk adına açtığı nafaka davası kabul edilemez. Dava açıldıktan sonra bu çocuğun davayı açan ebeveynine vekalet vermesi, onun da avukatı vekil ataması sonucu değiştirmez. Bu halde ergin çocuk için açılan dava hakkında «davanın açılmamış sayılmasına» karar vermek gerekir.
Davacı eş kendisi ve çocuklar için istediği nafaka miktarlarını ayrı ayrı belirtmeli, kararda da nafaka miktarları istek aşılmadan davacı ve çocuklar için ayrı ayrı gösterilmelidir.
Hüküm, infaz aşamasında duraksamaya neden olmayacak şekilde açık ve net olmalıdır. Bağımsız nafaka davası boşanma kararı kesinleşmeden açılmış ve boşanma davasında da nafakaya hükmedilmişse; mükerrer ödemeyi önlemek için bu hususun hüküm fıkrasında açıklanması doğru olur.
Davalı eşin iflas etmiş bulunması halinde, dava iflası idaresi aleyhine açılmalıdır. Bu durumda, davalının, davayı kabulünün sonuç doğurmayacağı unutulmamalıdır.
Nafaka Davası Taraflarından Birinin Ölmesi
Dava açıldıktan sonra davacının ölmesi halinde, mirasçılar davayı takip edebilirler. Davanın kabulü halinde; davacının ölüm tarihine kadar olan süre için birikmiş ve ödenmemiş olan nafakalar terekeye ait olur.
Davalının, davadan sonra ölmesi ve davanın kabulü halinde ise; ölüm tarihine dek hükmedilecek nafakadan davalının mirasçıları külli halef olarak sorumlu olacaklardır.
Zamanaşımı
Evlilik birliği hukuken devam ettiği sürece bağımsız nafaka davası her zaman açılabilir. Nafaka, her an istenebilen bu özelliği nedeniyle dava açma bakımından zamanaşımına tabi değildir.
Ancak eşler, aralarında mahkeme ilamı ve ilam sayılan belge dışında nafaka hakkında bir anlaşma yapmışlar, nafaka alacaklısı takip yapmamış, borçluyu temerrüde düşürmemişse, bu nafakayı isteme konusunda beş yıllık zamanaşımı bulunmaktadır. (B.Y. m.126) Davacı, beş yıldan önceye ait nafaka istemesi halinde zamanaşımı itirazıyla karşılaşabilir.
Mahkemece tedbir nafakasına karar verilmiş ise, bu nafakanın icraya konması, istenebilmesi aşamasında on yıllık zamanaşımı söz konusudur. (İ.İ.K. m.39, B.K. 135/2) Tahakkuk tarihinden geriye doğru on yıllık sürede işleyip birikmiş nafaka borcu İ.İ.K. m.39 uyarınca zamanaşmıına uğrar. Nafaka hükmünün verildiği tarih ile takip konusu yapıldığı tarih arasındaki süreye ilişkin zamanaşımını ise Borçlar Kanunu düzenlemiştir. Buna göre, hüküm tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra nafaka kararının icraya konması halinde zamanaşımı itirazında bulunulabilir.
Faiz
Tedbir nafakası davalarında bazen dava tarihinden itibaren faize hükmedildiği görülmektedir. Nafaka isteğinin mahkemece kabul edilip edilmeyeceği, edilecekse miktarı dava tarihinde belli değildir. Dava açıldığında belirli ve istenebilir bir borç bulunmadığından, tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru değildir. Açık istek olması halinde faize nafaka miktarının belli olduğu ve borçlunun temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren karar verilebilir.
Vekalet ücreti
Boşanma davası içinde hükmolunan tedbir nafakası için ayrıca harç ve vekalet ücretine hükmolunmaz.
Bağımsız açılan tedbir nafakasında ise Avukatlık ücret tarifesine göre vekalet ücreti takdir edilecektir. Buna göre: Kabul edilen nafaka miktarının, şayet daha önce bağlanan nafakanın arttırımı davasıysa; arttırılan kısmın bir yıllık tutarı üzerinden, tarifeye göre belirlenecek miktarın yarısına hükmedilecektir. Ancak bu miktar maktu vekalet ücretinden az olamayacaktır. Nafaka davasının kısmen kabulü, kısmen reddi halinde, reddedilen kısım için vekalet ücreti takdir edilmeyeceği unutulmamalıdır. Nafaka isteğinin tümüyle reddi halinde avukatlık ücretine karar verilecektir. (2. HD. 05.05.1995/ 5057 – 5657 s. karar)