Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Ücret zammı – Yargıtay kararları

Ücret zammı – Yargıtay kararları

Somut olayda davacının ne miktarda ücret alacağı 21.02.2004 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi ile belirlenmiştir. Bu sözleşmeye göre eğitim sonrası ücretin aylık net 800 TL olacağı ve yılda bir kez asgari ücret artış oranında arttırılacağı kararlaştırılmıştır. Davacının ücretinin taraflar arasında bağlayıcı olan bu büküme göre belirlenmesi gerekirken meslek odasının bildirdiği bir elektrik mühendisinin alabileceği asgari ücretten belirlenmesi isabetli bulunmamıştır.

9. HD. 2007/42510 L. 2009/10516 K. 13.04.2009

…Taraflar arasında hizmet akdinin ne şekilde ve kimin tarafından feshedildiği hususu ihtilaflıdır.
Mahkemece iş şartı gereği Mart 2005’te yapılması gereken ücret artışı talebinin işverence reddedilmesi üzerine hizmet akdini davacının tek taraflı olarak feshettiği, yemin teklifi üzerine ücret talebini atiye terk etliği, bu şekilde davacının ücretin ödenmediği gerekçesi davacının feshin haklı nedene dayanmadığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatı talebi reddetmiştir.
Davacı tarafından 7.4.2005 tarihinde işverene gönderilen noter ihtarnamesinde Mart ayı ücretinin ödenmemesi ve mutad bir şekilde her yıl Mart ayında yapılan zammın verilmemesi nedeniyle hizmet akdinin feshedildiği açıkça belirtilmiştir. Dosya içerisinde mevcut tanık beyanları, ücret bordroları ve diğer delillerle davacı iddiasını ispatlamıştır.
Bu sebeplerle hizmet akdinin davacı tarafından haklı nedenle feshedildiği ortadadır. Hizmet akdini haklı nedenle kendisi fesheden davacı kıdem tazminatına hak kazanmış olduğundan kıdem tazminatı isteğinin kabul edilmesi yerine mahkemece yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2007/21838 E. 2008/15195 K. 10.06.2008

…Davacı yılda iki kez % 15 oranında ücret zammı yapıldığını iddia ederek talepte bulunmuş ise de davacı ile davalı işveren arasında mutlak ücret zammı yapılacağına ve oranına ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığı anlaşılmaktadır.
Yazılı sözleşmede ücret zammının zorunluluğu ve oranı konusunda açık düzenleme olmadığı takdirde önceki yıllarda yapılan zam ve oranlar işvereni bağlamaz. Zam işverenin yönetim hakkı kapsamında olup önceki zamlar işyeri uygulaması olarak değerlendirilemez.
Davacının hak ve alacaklarının zamsız ücrete göre değerlendirilmesi ve ücret zammı fark alacağı talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
9. HD. 2009/37863 E. 2012/2312 K. 30.01.2012

…Somut olayda davacı her yıl Ocak ayında ücretlere zam yapıldığını ancak ücret farklarının ödenmediğini iddia etmiştir.
Davalı ise davacının iddialarının gerçek olmadığını savunmuştur.
Yapılan yargılama sonucunda davacının iddialarına değer verilerek fark ücret alacağının kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından ücret farkı için işverenin taahhüdünün olmadığı gibi her hangi bir yazılı delil yoktur. İşyeri uygulamasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece ücret farkı talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2008/42907 E. 2010/33650 K. 11.11.2010

…Dosya içeriğine göre davacının 13.12.2005- 13.05.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde kaynakçı olarak çalıştığı, ücret zammı talebinin işveren tarafından kabul edilmemesi üzerine 13.05.2011 günü işyerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Ücret zammı yapılması yönünde işvereni bağlayan bir iş sözleşmesi veya işyeri uygulaması bulunmamaktadır. İş sözleşmesi ücret zammı talebi yerine getirilmediğinden davacı tarafından feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
22. HD. 2012/13005 E. 2013/3331 K. 19.02.2013

…Davacı işçi işyerinde 01.09.2000-31.08.2002 tarihleri arasında uygulanmış olan toplu iş sözleşmesinde öngörülen ve 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren 3. dönem ücret artışının uygulanmadığından bahisle anılan toplu iş sözleşmesi ile takip eden toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan fark isteklerde bulunmuştur.
Davalı işveren ise, 2001 yılında ortaya çıkan ekonomik krize bağlı olarak sendikalı işçilerin sendika ile belirlenen değil % 12 oranında zam yapılmasını kabul ettiklerini, TİS.ten kaynaklanan haklarından vazgeçtiklerini, feragatname imzaladıklarını, davacının 2001 yılından itibaren ihtirazı kayıt koymaksızın verilen zam oranlarını kabul ettiğini, her ay ücret bordrosunu imzalayarak ücretini aldığını aradan dört yıl geçtikten sonra bu yönde talepte bulunmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, savunmaya değer verilerek davacının her ne kadar TİS zammından kaynaklanan alacaklardan feragat ettiğine veya TİS zammının % 12 olarak uygulanmasını kabul ettiğine dair herhangi bir belge yok ise de, davacının 2001 yılından iş akdinin feshedildiği 18.08.2004 tarihine kadar uzun süre işyerinin TİS zammı uygulamasına karşı çıkmadığı, işvereni bu konuda temerrüde düşürmediği, iş akdinin feshedilmesinden sonra işyeri uygulamasına karşı çıkmak sureti ile alacak talep etmesinin objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile fark ücret alacağı talebinin reddine karar vermiştir.
Toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde, işçi ile işverenin bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri mümkün değildir.
Toplu iş sözleşmesini imzalayan tarafların bu yönde yetkileri olmakla birlikte, somut olayda toplu iş sözleşmesini imzalayan işçi sendikası ile işveren sendikası arasında bu yönde bir girişimde bulunulduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Bu noktada işçinin toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışım öngören hükmün uygulanmasından bireysel olarak vazgeçmesi 2822 Sayılı Kanunun 6/1.maddesi uyarınca geçerli değildir. Somut olayda davacının bir feragati da bulunmamaktadır. İşyerindeki bu uygulama, toplu iş sözleşmesi düzenini öngören 2822 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmüne aykırıdır. Gerçekten işverenin ücret artış oranları konusunda tek taraflı kararı ile toplu iş sözleşmesinin hükmüne aykırı şekilde ve işçi aleyhine bir hizmet akdi hükmü yürürlüğe sokulmak istenmiş olmakla, bu durum, anılan 6. maddenin ilk cümlesine açık biçimde aykırılık oluşturur.
Böyle olunca davacı işçinin toplu iş sözleşmesinin 01.09.2001-28.02.2002 tarihleri arasında geçerli olan ücret artışından yararlanması gerekir.
Dosya içinde mevcut bilirkişi raporları ve diğer bilgi ve belgeler bir değerlendirmeye tabi tutularak dava konusu istekler hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/27830 E. 2007/14717 K. 10.05.2007

…Ücret ve zamlarına ilişkin bireysel veya toplu iş sözleşmesi hükümlerinin zorunluluk taşıması, mutlak, kesin ve uygulanır olması gerekir. Bu hükümlerin belirtilen unsurları taşımaması, örneğin belirli olguların gerçekleşmesi ve işverenin yönetim hakkına bırakılması halinde uygulanması olanağı yoktur.
Davalının H. Group adlı uluslararası bir firmaya iş değerlendirilmesi projesi yaptırdığı, 27.11.2007 günlü yönetim kurulu kararı ile bu projenin sonuçlarını nazara almak kaydı ile ücret skalasını nihai hale getirmek için Genel Müdüre yetki verildiği, 17.3.2008 tarihli karar ile 2008 yılı kapsam dışı ücret skalasının kabul edildiği görülmektedir. Tip 1 imzalayanlara bu değerlendirme ve piyasa şartları nedeni ile bir zam öngörülmediği davalı yazılarından anlaşılmaktadır.
İş sözleşmesinin 7/3 maddesi ve davalı genelgesi ücretlere zam yapılmasının zorunlu olduğuna ilişkin emredici bir hüküm taşımamaktadır. Davalının 1. Tip sözleşme imzalayanların bir kısmına zam yapıp, bir kısmına zam yapmadığı da iddia ve ispat edilmiş değildir, böyle olunca eşit işlem borcuna aykırılıkta söz konusu değildir.
TİS üyesi işçilere zam yapılması davacı için emsal olamaz, davacı ancak, kendi iş sözleşmesi ve tabi bulunduğu yönetmelik ya da skalada öngörülen zamları talep edebilir. Davacının talebi ise sadece hizmet akti ve genelgeye göre, enflasyon ve şirketin karlılık oranına dayanan zam isteğine ilişkin olduğu gibi mahkemenin kabulü de aynı doğrultudadır. Ancak sözleşmedeki ve genelgedeki hüküm zorunluluk taşımadığı gibi emredici, mutlak, kesin ve uygulanır nitelikte değildir. Nitekim Dairemizin 18.10.2010 gün ve 2010/39659 Esas, 2010/29321 Karar sayılı kararı bu yöndedir. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2011/18568 E. 2013/22524 K. 16.09.2013

…Somut olayda, davacı işçinin işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan Petrol İş sendikasına üye olmadığı ve sendikaya dayanışma aidatı da ödemediği sabittir. Ancak davacı, kendisine daha önce uygulanan ücret artışlarının toplu iş sözleşmeleri doğrultusunda gerçekleştirildiğini, bu sebeple toplu iş sözleşmesinden yararlandırılması hususunda işleri uygulaması oluştuğunu, son çalışma yılında ücretine toplu iş sözleşmesinde öngörülen zam oranının yansıtılmadığını ileri sürerek, fark ücret alacağı talep etmektedir.
Dosya içerisinde mevcut ücret bordrolarının incelenmesinde, davacının toplu iş sözleşmesinde öngörülen bir kısım sosyal yardımlardan yararlandırdığı görülmektedir. Her ne kadar şahitler, güvenlik görevlilerine sendikalı işçilerin yararlandığı hakların tanındığı yönünde beyanda bulunmuşlarsa da; taraflar arasında ücret artış oranlarının belirlendiği bir iş sözleşmesi bulunmadığı ve davacının da sendika üyesi olmaması sebebi ile toplu iş sözleşmesinden kanunen yararlanma imkanının var olmadığı sabittir. Davacının ücretinin, önceki yıllarda toplu iş sözleşmelerinde belirlenen oranlarda artırılmış olması, 2010 yılından sonra da toplu iş sözleşmelerinde belirlenen oranlarda artış yapılması gerektiğini göstermez. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması halinde, ücret artış oranlarının belirlenmesi işverenin yönetim hakkı kapsamında kaldığından, bu hususta bir işyeri uygulamasının oluştuğunda kabul edilmez. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulduğunda, davacının toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacağı isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
22. HD. 2012/24089 E. 2013/13504 K. 04.06.2013

…Somut olayda, davacı işçinin işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan Petrol-İş sendikasına üye olmadığı ve sendikaya dayanışma aidatı da ödemediği sabittir. Ancak davacı, kendisine daha önce uygulanan ücret artışlarının toplu iş sözleşmeleri doğrultusunda gerçekleştirildiğini, bu sebeple toplu iş sözleşmesinden yararlandırılması hususunda işleri uygulaması oluştuğunu, son çalışma yılında ücretine toplu iş sözleşmesinde öngörülen zam oranının yansıtılmadığını ileri sürerek, fark ücret alacağı talep etmektedir.
Dosya içerisinde mevcut ücret bordrolarının incelenmesinde, davacının toplu iş sözleşmesinde öngörülen bir kısım sosyal yardımlardan yararlandırdığı görülmektedir. Her ne kadar şahitler, güvenlik görevlilerine sendikalı işçilerin yararlandığı hakların tanındığı yönünde beyanda bulunmuşlarsa da; taraflar arasında ücret artış oranlarının belirlendiği bir iş sözleşmesi bulunmadığı ve davacının da sendika üyesi olmaması sebebi ile toplu iş sözleşmesinden kanunen yararlanma imkanının var olmadığı sabittir. Davacının ücretinin, önceki yıllarda toplu iş sözleşmelerinde belirlenen oranlarda artırılmış olması, 2010 yılından sonra da toplu iş sözleşmelerinde belirlenen oranlarda artış yapılması gerektiğini göstermez. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması halinde, ücret artış oranlarının belirlenmesi işverenin yönetim hakkı kapsamında kaldığından, bu hususta bir işyeri uygulamasının oluştuğu da kabul edilmez. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönündc tutulduğunda, davacının toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacağı isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
22. HD. 2012/24112 E. 2013/14405 K. 14.06.2013