Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Ücret değişikliğine muvafakat – Yargıtay kararları

Ücret değişikliğine muvafakat – Yargıtay kararları

…Taraflar arasında 29.2.2000 tarihinde akdedilen beş yıllık belirli süreli iş sözleşmesi ile davacının genel müdür yardımcısı olarak çalışması, ücretinin her yıl ocak ve haziran aylarında olmak üzere D.İ.E toptan eşya endeksi yıllık artış oranından az olmamak üzere artırılması kararlaştırılmış ise de; sözleşmenin başlangıcından itibaren sözleşmede belirlenen artış yerine, davalı şirket yönetim kurulu tarafından saptanan oranlarda zam yapılmıştır.
Bu durum, davacının Ocak /2004 ayı ücret artışlarının yapılmadığını öğrendiği tarihe kadar devam etmiştir. Diğer bir deyiş ile belirli süreli hizmet akdinin devamı süresince şirket yönetim kurulunca tespit edilen oranda zam yapılmasına davacının herhangi bir itirazı olmamıştır.
Daha sonra davacı, davalıya gönderdiği 11.2.2004 tarihli ihtarname ile geriye dönük olarak sözleşmede belirlenen ücret artış oranlarına göre fark ücret ve ikramiyelerini talep etmiştir. Buna rağmen davalı tarafından sözleşmede kararlaştırılan oranda ücret artışı değil, şirket yönetim kurulunun belirlediği oranda artış uygulandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hatta davalı davacının ihtarnamesini aldıktan sonra 20.2.2004 tarihli toplantıda da Ocak/2004 ayı için sözleşmedeki oranda değil, kendi tespit ettiği oranda artış yapmış olması nazara alındığında tarafların üstü örtülü olarak sözleşmenin ücret artışına ilişkin maddeyi tadil etmiş olduklarının kabulü gerekir.
Bu nedenle ücret ve ikramiye fark alacaklarının reddine karar verilmelidir. (Not: 1475 sayılı iş kanununun yürürlükte olduğu dönemde örtülü muvafakat geçerli kabul edilmekte idi.)
9. HD. 2006/5813 E. 2006/6625 K. 14.03.2006

…Davacı işçi, deri sektöründe ölü aylar denilen Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayları için işverenle yarım maaş ödenmesi hususunda anlaşma yapıldığını ileri sürmüştür.
Davalı bu iddianın doğru olmadığını savunmuştur.
Mahkemece talebin kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, dairemizden onanarak geçen 2009/41163 esas sayılı dosyada çalışılmayan ölü sezonda ücret ödeneceğine ilişkin uygulamanın 2002 yılında kaldırıldığı tespit edilmiştir.
Aynı dosyada bizzat beyanına başvurulan emsal dosyanın davacısı da son sene Ocak-Ağustos arası dönemde çalışmadıklarını beyan etmiştir. Ayrıca bu dosyada dinlenen tanıklar da ücret talep ettikleri dönemde işyerinde çalışma yapmadıklarını beyan etmişlerdir.
Sonuç olarak ücret işçinin fiilen çalışması karşılığıdır. Davacı o dönemde çalıştığını ispat edememiştir.
Bu nedenle, emsal dosyalar da nazara alınarak mahkemece ölü sezon için ücret hususunda davacının ileri sürdüğü gibi bir uygulamanın olup olmadığı yeniden araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ve araştırma ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2012/9129 E. 2012/12280 K. 11.04.2012

…Davalı işveren tarafından dosya içerisine ibraz edilen, Satış Temsilcisi Taahhütleri başlıklı belgelerin incelenmesinde, her çalışına yılı için davacı işçinin aylık ücreti, yemek bedeli ve prim koşullarının tarafların karşılıklı imzaları ile belirlediği görülmektedir.
Her ne kadar 2009 yılında davacıya aylık 205,00 TL yemek ücreti ödenmekte ise de, 2010 yılı için davacının imzaladığı Satış Temsilcisi Taahhüdünde aylık yemek ücretinin 102,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Davacı bu taahhütnameyi ihtirazi kayıtsız imzalamıştır ve içeriğinin iradesine aykırı şekilde doldurulduğuna ilişkinde bir savunma getirmemiştir. Bu durumda işveren tarafından yemek ücretinin miktarına ilişkin yapılan değişikliğe davacının onay verdiği kabul edilmelidir.
İşveren tarafından yemek ücreti miktarında yapılan değişikliğin 4857 sayılı Kanunum 22. maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile davacının 2010 yılında da aylık 205,00 TL yemek ücreti alması gerektiği yönündeki mahkeme kabulü hatalıdır. Davacının fark yemek ücreti alacağı talebinin reddi gerektiği gibi, kıdem tazminatına esas giydirilmiş brüt ücret miktarı da aylık 102,00 TL yemek ücreti ilave edilmek sureti ile hesaplanmalıdır. Eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsiz olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
22.HD. 2013/2357 E. 2014/503 K. 21.01.2014

…Dosya içeriğine göre, davalı işverenin 09.06.2008 tarih ve 107 sayılı kararıyla özelleştirme sebebiyle işyeri değişikliği yapılması konusunda işçilerden tercih formu topladığı, beş tane tercih hakkı tanındığı, formun en altında nakil talebinde bulunan olarak işçilerin imzasının yer aldığı ve ayrıca idarenin ihtiyaçlarına göre tercih dışı nakilin ve nakil edilecek yerde işçinin emeğine ihtiyaç duyulan iş ünvanı ve sınıfı çerçevesinde nakledilme ve çalışmanın kabul edildiğinin yazılı olduğu görülmektedir. Davacının da bu kapsamda sınıf ve unvanın düşürülerek yeni işyerinde çalıştırıldığı, bu değişikliğin ücretin miktarında da düşmeye sebep olduğu anlaşılmaktadır.
Dava tarihinde henüz 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun da yürürlüğe girmemiş olduğu dikkate alındığında, işverene iş sözleşmesinde değişiklik yapmak yetkisi veren söz konusu kayıtlar geçerli olup bu kayıtlar neticesinde işverenin yönetim hakkı kapsamı genişlemektedir. Bu durumda işverence işçi tarafından verilen değişiklik yapma yetkisine dayanılarak iş sözleşmesinde değişiklik yapılması 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesine aykırı olacak şekilde çalışma koşullarının değiştirildiği şeklinde değerlendirilemez.
Diğer taraftan somut olayda, işverene ücrette indirim yapabilme yetkisinin işçi tarafından verilip verilmediği hususunun açıklığa kavuşturulması gereklidir. Davacı işçi tarafından tercih formu isimli belgede işverene sınıf ve unvan değişikliği yapma yetkisi verilmiştir. Ücretteki düşme ise bu değişikliğin doğal sonucu olup davacı işçi tarafından verilen değişiklik yetkisinin bu değişikliğin doğal sonucu olan ücretin indirilmesini de kapsadığı açıktır. Davalı işveren tarafından sınıf ve unvan değişikliğine bağlı olarak ücretin düşürülmesi dışında ayrıca ücrette bir indirime gidilmediği de gözönünde bulundurulduğunda davanın reddi yerine yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilerek davacı lehine fark ücret alacağına hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/1703 E. 2013/2824 K. 12.02.2013

…Davacı işçi, 2009 yılı itibari ile asgari ücretin % 20 fazlası tutarında ücret ödendiği, 2010 yılında ise ücretinin asgari ücretin % 5 fazlası olarak belirlendiğini ileri sürerek ücret fark alacağı talep etmektedir. Davacıya ait Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtların incelenmesinde, işçinin sigorta primlerinin 2009 yılında 2010 yılına göre daha yüksek ücret üzerinden yatırıldığı görülmektedir.
Dosya içerisinde mevcut ve alt işverenlerde çalışacak personele uygulanacak ücretlerin düzenlendiği 09.10.2009 tarih 2009/64 sayılı Bakanlık Genelgesi ile, lise mezunu olan güvenlik görevlilerinin ücretinin, asgari ücretin % 5 fazlası olarak belirlendiğini ve 2010 yılında davacıya bu genelge doğrultusunda ödeme yapıldığı sabittir .
Davalı asıl işveren, alt işverenler ile imzaladığı hizmet alım sözleşmelerinde bu genelgeye göre personele asgari ücretin %5 fazlası ücret verileceğini belirlenmiştir. Davacı ile alt işveren arasında 2008 yılında imzalanan iş sözleşmesinde davacının aylık ücretinin asgari ücretin % 20 fazlası olarak belirlendiği yönünde hüküm bulunmamaktadır. İlgili sözleşmenin 8/1. maddesinde yasal mevzuatın devlet tarafından değiştirilmesi ve benzeri durumlarda meydana gelecek ücret değişikliklerinin işçi tarafından kabul edildiğine ilişkin düzenleme bulunmaktadır. 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleşen çalışma dönemlerinde ise işçi ile alt işveren arasında başka bir yazılı iş sözleşmesi imzalanmamıştır.
Çalışmasını alt işverene bağlı gerçekleştiren davacı işçi, işyerinde asıl işveren ile alt işveren arasındaki hizmet alım sözleşmeleri ve teknik şartnamelere göre belirlenen ücret karşılığı çalışmaktadır. İşçinin imzaladığı iş sözleşmelerinde ücret miktarı açıkça belirlenmediğinden ve alt işverence genelge ve hizmet alım sözleşmesine uygun olarak asgari ücretin %5’i oranında ücret ödendiğinden, davacının fark ücret alacağına hak kazandığından bahsedilemez. Bu durumda fark ücret alacağı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/4588 E. 2013/13497 K. 04.06.2013

…İş Kanununun 22. maddesindeki iş koşullarının ve bu koşullardan sayılan ücretin tarafların karşılıklı anlaşmasıyla değiştirilmesi mümkündür.
Dosyada mevcut imzası inkar edilmeyen 15.05.2006 tarihli belgede davacının “1 Nisan 2004 tarihinden itibaren G. Belediyesi’nin içinde bulunduğu ekonomik nedenlerden dolayı Belediye Başkanlığı ile anlaşarak kendi rızası ile 26.000.000 TL yevmiye ile çalışmayı kabul ederek sürdürdüğü, ücretindeki bu düşüş nedeni ile geriye dönük ücret farkı talebinde bulunmadığı, bu talebinden feragat ederek G. Belediyesini ibra ettiği, 01.06.2006 tarihinden
itibaren bugünkü günlük çalışma ücretine ek olarak brüt 3 TI. artışla çalışmaya devam etmek istediği, bu tarihten sonrası için de ücret farkı talebinden feragat ettiği ve G. belediyesini ibra ettiği” görülmüştür.
Davacı, ücretlerin düşürülmesine ilişkin bu belgenin irade fesadı yaratacak şekilde ve baskı altında alındığını ileri sürmüş olup buna ilişkin her hangi bir delil toplanmamıştır.
Yerel mahkemece, işçi ücretlerinden İş Kanunu 62. maddesi uyarınca indirim yapılamayacağı gerekçesiyle dava kabul edilmişse de İş Kanunu 22. maddesi göz önüne alındığında gerekçe yerinde değildir.
Emsal nitelikteki Bursa 4. İş Mahkemesinin 2009/121 E-752 K sayılı dosyası farklı bir gerekçeyle bozulmuş olup, mahkemece ücretlerin düşürülmesine ilişkin belgede irade fesadı olup olmadığı araştırılarak sonuca gidilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
9. HD. 2010/20820 E. 2012/30855 K. 19.09.2012

…Somut olayda, işyerinde çalışanlardan alman ınuvafakatname doğrultusunda bir ikramiye ödemesinin ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Her ne kadar davacı işçi muvafaktanamenin baskı ile alındığını iddia etmişse de, bu konuda davacı tanıkları ile davalı tanıklarının tamamen birbirinden farklı açıklamalarda bulundukları dikkate alındığında davacı işçi muvafaktanameyi baskı altında imzaladığını ispat edememiştir. Davacının 29.03.2011 tarihinde verdiği dilekçe ile dört adet ikramiyeden birisinin kaldırılmasına rıza gösterdiği anlaşıldığından mahkemece ikramiye alacağına ilişkin talebin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2013/5324 E. 2014/4240 K. 27.02.2014

…Somut olayda, davalı bakanlığa bağlı hastanede alt işverene bağlı olarak veri grubu elemanı sıfatıyla çalışan davacı işçi, ücretinin 2009 yılında haberi olmadan düşürüldüğünü belirterek eksik ödenen ücret farkını istemiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının ücretinde azalma olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan davalı Sağlık Bakanlığından ihale ile iş alan alt işverenin kayıtlarının Van depreminde zayi olduğu belirtilerek kayıt sunulmamıştır. 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesi uyarınca işçinin rızası olmadan ücrette indirim yapılamayacağı dikkate alındığında, davacı işçinin aldığı ücret ile indirim sonucu ödenen miktar arasındaki farkın çalışılan süreye göre hesaplanarak hüküm altına alınması gerekirken, bilirkişi raporuna itibar edilerek ücrette meydana gelebilecek artış oranı da hesaplamaya dahil edilerek belirlenen miktarın hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 22. HD. 2014/11653 E. 2014/13128 K. 15.05.2014

…Davalı spor kulübünde basketbol kondüsyoneri olarak çalışan davacı, iş sözleşmesinin başlangıç tarihinde aylık ücretinin net 3.500,00 TL olarak belirlendiği ancak ikinci çalışma sezonunda ekonomik sebeplerle ücretinde aylık 750,00 TL kesinti yapıldığını ileri sürmektedir.
Banka kayıtları içeriği ile davacıya ilk çalışma sezonunda aylık 3.500,00 TL ücret ödendiği sabittir. Davacı tanıkları; “davacı birinci sezon 3.500,00 TL alıyordu, ikinci sene 2.750.00 TL alıyordu, ikinci sene maaşının düşmesinin sebebi takım birinci ligden ikinci lige düştüğü için olmuştur… ” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Mahkemece, davacının ikinci sezonda aylık net 2.750,00 TL ücret ödenmesine rıza gösterdiği ve bu şartlarda çalışmayı kabul ettiği gerekçesi ile hüküm altına alınan ihbar tazminatı ve ücret fark alacağı miktarı aylık net
2.750,0 TL üzerinden belirlenmiştir.
İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir. 4857 sayılı İş Kanunumun 22. maddesinin ikinci fıkrasında, çalışma koşullarının, tarafların karşılıklı uzlaşmaları ile değiştirilmesinin her zaman mümkün olduğu kurala bağlanmıştır. Çalışma koşullarında değişiklik konusunda işçinin rızasının yazılı alınması kanun gereğidir.
Davacının ikinci çalışma sezonunda ücretinin eksik ödenmesine rağmen çalışmaya devam etmesi, aylık ücret miktarının 2.750,00 TL ye düşürülmesine onay verdiği ve fark ücret alacaklarından vazgeçtiği anlamını taşımaz. Bu nedenle ihbar tazminatı alacağı aylık net 3.500,00 TL ücret esas alınarak hesaplanmalı, ayrıca dosya içerisinde mevcut banka kayıtları dikkate alınmak sureti ile davacının ikinci çalışma sezon için eksik ödenen ücret alacakları hüküm altına alınmalıdır. Bu hususun dikkate alınmaması ve eksik incelemeye dayalı karar verilmesi isabetsizdir.
22. HD. 2013/38255 E. 2014/1967 K. 11.02.2014

…Somut uyuşmazlıkta, davalı işverenin ücretin eki niteliğinde olan yol yardımını tek taraflı bir işlemle ve davacıya bildirim yapmadan kaldırdığı anlaşılmaktadır. Yol yardımının kaldırılması 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik olup, değişiklik işçiye yazılı olarak bildirilmek ve işçinin kabulü suretiyle yapılabilir. Bu şekilde yapılmayan ve işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. Davacı uygulamadan kaldırılan yol yardımı ücretlerini talep edebilir. 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesi hükmü karşısında davacının uzun süre sessiz kalması zımnen kabul anlamına gelmez. Bu sebeple, dava konusu isteğin yazılı gerekçe ile reddedilmesi hatalıdır.
22. HD. 2014/3413 E. 2014/4730 K. 04.03.2014

…Somut olayda davacı ücretlerinin ara dönemde noksan ödendiğini iddia ederek tahsilini talep etmiştir.
Cevap dilekçesinde davalı vekili, davacının ücretinin anlaşma sonucu 7 ay süre ile noksan ödendiğini, yine davacının noksan ödenen dönem bordrolarını ihtirazi kayıtsız imzaladığım savunarak ücretinin belirtilen süreler içinde azaltıldığını savunmuştur.
Davacının fark ücret alacağı talebi mahkemece; ücret azaltmasının işletme kararı olarak talep döneminde %3() oranında eksik ödendiğini, bunun karşılıklı anlaşmaya dayandığını belirterek bu talebi reddetmiş ise de davacı işçinin ücretinin azaltılmasına ilişkin muvafakatinin olduğu yazılı delil ile ispatlanamamıştır.
Ücretin düşürülmesi İş Kanunu den yararlanmaya başlanması üzerine düşürülmesi 2822 sayılı TİSGLKımn 6. maddesi uyarınca işçi lehine şart ilkesinin ihlali niteliğinde olup, kanuna aykırıdır. Mahkemece davalının zamanaşımı savunması nazara alınarak hesap dönemine ilişkin tüm ücret bordroları dosyaya getirtilerek gerekirse bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle davacının ücret farkından kaynaklı taleplerine ilişkin yeniden bir karar verilmelidir.
9. HD. 2014/14321 E. 2014/28654 K. 30.09.2014

…Somut olayda, davacı K. Belediyesine bağlı olarak çalışırken, Belediyenin yasa gereği kapatılması üzerine 30.3.2009 tarihinden itibaren S. Belediyesinde çalışmaya başlamıştır. S. Belediye Encümeni tarafından alman 29.4.2009 tarih ve 2009/3 sayılı kararı ile birleşme ile gelen işçilerin yevmiyeleri 45,00 TL den 34.48 TL ye düşürülmüştür. Bu arada davacının, 14.5.2009 tarihinde TİS’e taraf Gcnel-İş Sendikasına üye olarak işyerinde uygulanan TİS den yararlanmaya başlamıştır. Yasa gereği, bir işçinin yazılı rızası olmaksızın ücretinden indirim yapılamaz. Belediye Encümeninin bu konuda karar alma yetkisi yoktur. Ancak davacı, TİS’e taraf sendikaya üye olarak, TİS de belirlenen ücrete razı olduğundan, davacının 30.3.2009 tarihi ile TİS den yararlanmaya başladığı
14.5.2009 tarihleri arası ücret farkı alacağına hak kazandığının kabulü gerekir. Bu durumda yapılacak iş davacının 30.3.2009 -14.5.2009 tarihleri arasında hak ettiği ücret farkının kabulüne karar vermekten ibarettir.
7. HD. 2013/18098 E. 2014/658 K. 20.01.2014

…Davacının işe başladığı 10.11.2003 tarihinde günlük brüt ücreti 31.00 TL d ir. Davacı sendikaya üye olmuş üyelik işveren 21.06.2004 tarihinde bildirilmiştir. İşyerinde uygulanan 01.03.2003-28.02.2005 tarihli toplu iş sözleşmesinin eki olarak imzalanan protokol hükümleri gereği davacılar günlük 24,44 TL ücret ödendiği anlaşılmaktadır. Toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında imzalanan 15.06.2004 tarihli protokolle sendikaya sonradan üye olan işçilerin toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmasına ilişkin özel hükümler getirilmiş, bu özel hükümlere göre davacı ve onunla aynı şartlarda çalışan işçilerin ücretleri belirlenmiştir. Dolayısıyla, sadece davacının şahsına ilişkin ücretinin düşürülmesi veya ücretinin işverence tek taraflı olarak düşürülmesi söz konusu olmamıştır. Bu durum karşısında, davacının toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden faydalanmaya başladığında ücretinin 24,00 TL olarak belirlenmesinde, davalı vcdavacı adına hareket eden sendikaile işveren arasında imzalan 31.05.2004 tarihli protokol hükümlerinin esas alındığı açıktır. Bu bakımdan ücretin düşürülmesi iddiasının sözleşme dayanağının bulunmadığı yönündeki davacı iddialarına katılmak mümkün olamamaktadır. Davacıya yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi gereğince ödenmesi gereken menfaatler davalı tarafça ödenmektedir. Bu şekilde davacının toplu iş sözleşmesinden faydalanmasıyla birlikte toplu iş sözleşmesinin işçiler lehine getirdiği akçalı menfaatlerden (giyim yardımı, gıda yardımı, yemek yardımı, ikramiye, ilave tediye gibi) de yararlanması mümkün olup böylelikle davacının gelirinde artış meydana gelmiştir. Mahkemece bu yönler gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/26219 E. 2013/21368 K. 10.10.2013

…22.10.2000 tarihinde, Türk-İş Sendikası ile Hükümet arasında yapılan protokolle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde belirli süreli iş sözleşmesiyle (geçici veya mevsimlik işçi pozisyonlarında) istihdam edilmiş veya 26 Ekim 2000 tarihi itibariyle çalışanların; uzun süredir bu kuramlarda çalışmış olmaları ve iş deneyimleri dikkate alınarak 02.02.2001 tarihinden itibaren sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilmesi öngörülmüştür.
Sözkonusu protokolün 2. maddesinde “ Sözkonusu işçilerin ücret skalası 2001 yılında ve daha sonraki yıllarda yenilenecek toplu iş sözleşmelerinde genel ücret artışı dışında korunacaktır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Davacı, Hükümet ile Türk-İş Sendikası arasında imzalanan 26.10.2000 tarihli protokol uyarınca sürekli işçi kadrosuna alınmış olup sözü edilen protokole göre geçici işçilerin mevcut ücretleri üzerinden sürekli işçi kadrosuna geçirilecekleri açıkça vc özel olarak belirtilmiştir. Davacı işçi bu şartlar altında sürekli işçi kadrosuna geçirilmiş olup sürekli işçi kadrosuna geçmenin şartlarını bildiği halde aradan on yıldan fazla süre geçtikten sonra protokol hükümleri gözönünde bulundurmaksızın ücretin eksik belirlendiğini ileri sürerek fark ücret ve buna bağlı diğer işçilik alacakları isteğinde bulunması yerinde değildir. Davanın reddi yerine kabulü hatalıdır.
22. HD. 2014/3414 E. 2014/16718 K. 10.06.2014

…Somut olayda, davalı işveren tarafından ibraz edilen 28.03.2000 tarihli feragat belgesinde, davacı işçinin temyiz incelemesinden geçen emsal dosyalardan anlaşıldığı üzere 01.09.1998-.01.09.2000 tarihleri arasında geçerli bulunan Toplu İş Sözleşmesinin 44 maddesinde öngörülen ve 01.03.2000 tarihinde yürürlüğe girecek olan “enflasyon oranı + 7 puan ” oranındaki artış uygulamasından kendi serbest iradesi ile vazgeçtiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Davacı işçinin Toplu İş Sözleşmesi hükmü uyarınca 01.03.2000 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışını öngören hükmün uygulanmasından bireysel olarak vazgeçmesi geçerli değildir. İş yerindeki bu uygulama, Toplu İş Sözleşmesi düzenini öngören 2822 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmüne aykırıdır. Mahkemenin 28.03.2000 tarihli bu feragat belgesini geçersiz kabul etmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır
Yine temyiz incelemesinden geçen emsal dosyalardan anlaşıldığı üzere uyuşmazlık konusu olan, 14.05.2004 tarihli Sulh ve İbra Protokolünün ise davalı işveren ile davacının üyesi olduğu sendika arasında imzalandığı görülmektedir. Bu protokolün 1. maddesinde, ekonomik kriz dönemindeki uyarlama konusunda yaşanan sorunlar göz önünde bulundurularak 01.09.2000- 01.09.2002 tarihleri arasında geçerli 18 Dönem Toplu İş Sözleşmesinden doğan ücret, ikramiye, sosyal yardım vs. gibi alacak miktarlarının her bir işçi için ayrı ayrı belirlenerek sulh sağlandığı, ekli listede belirtilen bu parasal bedellerin taksitler halinde ödeneceği, taksitlerde gecikme olması halinde protokolün geçerliliğini yitireceği yönünde düzenleme bulunmaktadır.
Aynı protokolün 3. maddesinde ise; 18 Dönem Toplu İş Sözleşmesi ve önceki yıllarda uygulanan Toplu İş Sözleşmelerine ilişkin olarak ücret, ikramiye ve sosyal haklar fark alacağı taleplerin yönünden de ekli listede belirlenen parasal bedeler dışında işverenin bir borcunun bulunmadığı belirlenmiştir. Protokol ekinde işçilerin sulh olduğu alacak bedelleri ve feragat belgeleri bulunduğu belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusu bu protokol davalı işveren ile toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendika arasında sendika üyesi 293 işçi için imzalanmış olup, protokolde öngörülen düzenleme, Toplu İş Sözleşmelerinde düzenlenen ücret artış oranlarından feragat niteliği taşımamakla birlikle, ekli listede ismi yer alan işçiler yönünden protokol tarihine kadar doğmuş bulunan ve Toplu İş Sözleşmelerinde öngörülen ücret artış oranlarından kaynaklanan fark alacaklarından feragat niteliğindedir.
14.05.2004 tarihli Sulh ve İbra Protokolünün 293 işçi için imzalandığı anlaşılmaktadır. Ancak dosya içerisine ibraz edilen vc alacak miktarları belirlenen işçi sayısı 263 kişiliktir.
Mahkemece, davacının protokole ekli liste içerisinde yer alıp almadığı araştırılmalı uyuşmazlık konusu dönemde geçerli bulunan Toplu İş Sözleşmeleri celp edilerek, protokol tarihine kadar doğmuş bulunan ve toplu iş sözleşmesinde öngörülen ücret artışlarından kaynaklanan, ücret, ikramiye ve sosyal yardım fark alacakları için belirlenen miktarların davacıya ödenip ödenmediği de tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2009/22873 E. 2011/38349 K. 19.10.2011

…Somut olayda, davalı her ne kadar davacının verdiği dilekçeler ile gece çalışma ücretinden vazgeçtiğini savunmuşsa da davacının henüz çalışıyor iken gece çalışma ücretinden feragat etmesinin mümkün olmadığı, ayrıca gece çalışına ücretinin toplu iş sözleşmesi ile davacıya tanınmış bir hak olduğu bu nedenle toplu iş sözleşmesi ile tanınmış olan bir hakkın ancak başka bir toplu iş sözleşmesi ile kaldırılabileceği, davacının bu haktan bireysel olarak feragat etmesinin geçerli olmayacağı hususları nazara alınmadan davacının gece çalışma ücretinden feragat ettiği gerekçesiyle bu alacağın reddine karar verilmesi hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2010/33446 E. 2012/44312 K. 26/12/2012

Davacı işçi işyerinde 01.09.2000-31.08.2002 tarihleri arasında uygulanmış olan toplu iş sözleşmesinde öngörülen vc 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren 3. dönem ücret artışının uygulanmadığından bahisle anılan toplu iş sözleşmesi ile takip eden toplu iş sözleşmelerinden kaynaklanan fark isteklerde bulunmuştur.
Davalı işveren ise, 2001 yılında ortaya çıkan ekonomik krize bağlı olarak sendikalı işçilerin sendika ile belirlenen değil % 12 oranında zam yapılmasını kabul ettiklerini, TİS.ten kaynaklanan haklarından vazgeçtiklerini, feragatname imzaladıklarını, davacının 2001 yılından itibaren ihtirazı kayıt koymaksızın verilen zam oranlarını kabul ettiğini, her ay ücret bordrosunu imzalayarak ücretini aldığını aradan dört yıl geçtikten sonra bu yönde talepte bulunmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, savunmaya değer verilerek davacının her ne kadar TİS zammından kaynaklanan alacaklardan feragat ettiğine veya TİS zammının % 12 olarak uygulanmasını kabul ettiğine dair herhangi bir belge yok ise de, davacının 2001 yılından iş akdinin feshedildiği 18.08.2004 tarihine kadar uzun süre işyerinin TİS zammı uygulamasına karşı çıkmadığı, işvereni bu konuda temerrüde düşürmediği, iş akdinin feshedilmesinden sonra işyeri uygulamasına karşı çıkmak sureti ile alacak talep etmesinin objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesi ile fark ücret alacağı talebinin reddine karar vermiştir.
Toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde, işçi ile işverenin bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri mümkün değildir.
Toplu iş sözleşmesini imzalayan tarafların bu yönde yetkileri olmakla birlikte, somut olayda toplu iş sözleşmesini imzalayan işçi sendikası ile işveren sendikası arasında bu yönde bir girişimde bulunulduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Bu noktada işçinin toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca 01.09.2001 tarihinde yürürlüğe giren ücret artışını öngören hükmün uygulanmasından bireysel olarak vazgeçmesi 2822 Sayılı Kanunun 6/1.maddesi uyarınca geçerli değildir. Somut olayda davacının bir feragati da bulunmamaktadır. İşyerindeki bu uygulama, toplu iş sözleşmesi düzenini öngören 2822 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmüne aykırıdır. Gerçekten işverenin ücret artış oranları konusunda tek taraflı kararı ile toplu iş sözleşmesinin hükmüne aykırı şekilde ve işçi aleyhine bir hizmet akdi hükmü yürürlüğe sokulmak istenmiş olmakla, bu durum, anılan 6. maddenin ilk cümlesine açık biçimde aykırılık oluşturur.
Böyle olunca davacı işçinin toplu iş sözleşmesinin 01.09.2001-28.02.2002 tarihleri arasında geçerli olan ücret artışından yararlanması gerekir.
Dosya içinde mevcut bilirkişi raporları ve diğer bilgi ve belgeler bir değerlendirmeye tabi tutularak dava konusu istekler hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2006/27830 E. 2007/14717 K. 10.05.2007

…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ücretinin hukuka aykırı olarak düşürülüp düşürülmediği ve buna bağlı olarak talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır.
Davacının işe başladığı 10.11.2003 tarihinde günlük brüt ücreti 31.00 TL’dir. Davacı, 30.04.2004 tarihinde sendikaya üye olmuştur. İşyerinde uygulanan 01.03.2003-28.02.2005 tarihli toplu iş sözleşmesinin eki olarak imzalanan protokol hükümleri gereği davacıya günlük 24,44 TL ücret ödendiği anlaşılmaktadır. Toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında imzalanan 31.05.2004 tarihli protokolle sendikaya sonradan tiye olan işçilerin toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmasına ilişkin özel hükümler getirilmiş, bu özel hükümlere göre davacı ve onunla aynı şartlarda çalışan işçilerin ücretleri belirlenmiştir. Dolayısıyla, sadece davacının şahsına ilişkin ücretinin düşürülmesi veya ücretinin işverence tek taraflı olarak düşürülmesi sözkonusu olmamıştır. Bu durum karşısında, davacının toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden faydalanmaya başladığında ücretinin 24,44 TL olarak belirlenmesinde,davalı ve davacı adına hareket eden sendika ile işveren arasında imzalan 31.05.2004 tarihli protokol hükümlerinin esas alındığı açıktır. Bu bakımdan ücretin düşürülmesi iddiasının sözleşme dayanağının bulunmadığı yönündeki davacı iddialarına katılmak mümkün olamamaktadır. Davacıya yürürlükte olan toplu iş sözleşmesi gereğince ödenmesi gereken menfaatler davalı tarafça ödenmektedir. Bu şekilde davacının toplu iş sözleşmesinden faydalanmasıyla birlikte toplu iş sözleşmesinin işçiler lehine getirdiği akçalı menfaatlerden (giyim yardımı, gıda yardımı, yemek yardımı, ikramiye, ilave tediye gibi) de yararlanması mümkün olup böylelikle davacının gelirinde artış meydana gelmiştir. Mahkemece bu yönler gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2014/4721 E. 2014/7283 K. 08.04.2014

…Öte yandan, işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendika yetkilileri ile davalı şirketin yönetim kurulu başkanı arasında 4.9.2003 tarihinde imzalanan toplantı tutanağı ile işçi ücretlerinin 1.9.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden belirlendiği görülmektedir. Davalı işveren tarafından toplu iş sözleşmesinin değişikliğini öngören toplantı tutanağı, geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulmuş ve 1.9.2003 tarihinden sonraki dönem için davacı işçinin ücretleri düşürülmüştür.
Toplu iş sözleşmesini imzalayanlar tarafından sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi mümkün ise de, kural olarak bu değişiklik geçmişe etkili olarak yapılamaz. Buna göre, protokolün yapıldığı tarihe kadar olan dönem için davacı işçiye toplu iş sözleşmesi ile belirlenen haklarının ödenmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, davacı işçiye ücretinin düşürüldüğü 1.9.2003 tarihi ile anlaşma tutanağının imzalandığı tarih arasında geçen süre için toplu iş sözleşmesinden doğan istek konusu haklan hesaplatılarak hüküm altına alınmalıdır. Bilirkişi raporuna diğer itirazlar üzerinde durularak, ek hesap raporu alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2007/32845 E. 2007/3303 K. 13.02.2007

…Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasında yürürlük süresi 01.01.2005-31.12.2006 arası olan TİS’in 08.02.2005 tarihinde imzalandığı, TİS de çalışanlara bir belde belediyesinin imkanlarının çok üzerinde mali haklar öngörüldüğü, davalı belediyenin TİS’de öngörülen mali hakları ödeyemeyeceğinin anlaşılması üzerine tarafların 23.05.2005 tarihinde yeniden bir araya gelerek imzaladıkları “Tutanaktır” başlıklı ek protokolle TİS’in bazı maddelerinde değişiklik yapıldığı anlaşılmaktadır. TİS’de değişiklik yapılmasına ilişkin protokol geçerli olup davacı yönünden de bağlayıcıdır. Bu durumda dava konusu taleplerle ilgili değerlendirme yapılırken söz konusu ek protokolün de nazara alınması gerekirken bunun yapılmaması hatalı olmuştur.
22.HD. 2012/28637 E. 2013/27060 K. 28.11.2013

…Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının işe girerken belirlenen ücret derecesinin tespiti ile buna bağlı olarak fark alacağı bulunup bulunmadığı vc toplu iş sözleşmesi hükümlerinde yapılan değişikliğin davacı işçi yönünden bağlayıcı olup olmadığına ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı işçinin, davalı işyerinde işe girmeden önce farklı işverenler nezdinde çalışmasının bulunduğu, işyerinde 01.03.2011- 28.02.2013 tarihleri arasında yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinin davacının işe girmesinden ve sendikaya üye olmasından sonra 28.11.2011 tarihinde imza edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının işe başlama tarihinde davalı işyerinde uygulanmakta olan 01.03.2011- 28.02.2013 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinin 41. maddesinin b bendinde “İşçi sözleşme şartlarına göre alınması gereken ücret derecesinin altında işe alınmış ise aradaki ücret farkları, işlemin yapıldığı tarihten geçerli olmak üzere işçiye verilir ve işçi, hakkı olan ücret derecesine intibak ettirilir.” düzenlemesinin yer aldığı, yine Toplu İş Sözleşmesinin 38. maddesinde 13. ücret derecesinden işe alınacak işçilerin tanımlanarak (a) fıkrasında “Mesleğinde en az 3 yıl çalışmış Teknik Lise ve dengi okul mezunları ile en az dört yıl çalışmış ve bu hususta belge almış Endüstri Meslek Lisesi ve dengi
Teknik Okul mezunları,” hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu Toplu İş Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden sonra 21.02.2012 tarihinde Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası ile Türk Ilarb-İş Sendikası arasında imzalanan Protokol ile 23. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesinin 34, 35, 41, 59 ve 71. maddelerinde değişiklik yapılmış, 36, 37 vc 38. maddeleri sözleşmeden çıkarılmıştır. Toplu İş Sözleşmesine eklenen Geçici Madde 3 ile “a-01.03.2011 tarihinden önce işe alman ve öğrenim ya da çalışma hayatı itibarıyla hatalı ücret derecesinden işe başlatılan işçilerle ilgili olarak;
1- İşçinin 23 Mart 2012 tarihine kadar, ücret derecesi intibakının yanlış yapıldığını ispatlayım nitelikteki belgelerle birlikte işyerine yazılı olarak müracaat etmesi,
2- Bu madde hükümlerine göre teşkil edilecek Komisyon tarafından, işçinin işe alınış ücret derecesinin hatalı olduğunun tespit edilmesi halinde, Komisyon kararının iş yerine ulaşmasını takip eden aybaşından itibaren, Komisyon tarafından belirlenen ücret derecesine intibakı yapılır.
b-İşçinin hatalı ücret derecesine intibak ettirilmiş olması, işe alınmadan önceki çalışma hayatından kaynaklandığı durumlarla ilgili olarak; işçinin, işe giriş tarihinden önceki çalışma hayatının, işe alındığı iş ve meslek kolunda olduğunu çalışma belgesi veya bu nitelikteki belge ile ispatlaması ve bu sürelere ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları (her hizmet yılı, 300 prim ödeme gün sayısı üzerinden hesaplanır) ile uyumlu olması zorunludur.
c-Bıı madde hükümleri uyarınca oluşturulacak Komisyon; Milli Savunma Bakanlığınca görevlendirilecek iki, işveren ve işçi sendikaları ile ilgili kuvvet komutanlıklarından birer kişinin katılımıyla oluşturulur. Komisyona Millî Savunma Bakanlığı temsilcisi başkanlık yapar. Komisyon kararlarını oyçokluğu ile alır. Komisyon üyeleri, düzenlenecek rapora imza atmaktan imtina edemezler, ancak muhalefet şerhi koyabilirler.” düzenlemesi yapılarak taraflarca 21.02.2012 tarihinde imzalanmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/22-530 esas, 2013/717 karar ve 15.05.2013 tarihli kararında, “Toplu iş sözleşmesinin emredici hükümleri, iş sözleşmesi taraflarına tanınan sözleşme serbestisini sınırlayan ve çalışma koşullarının belirleyen önemli bir hukuk kaynağıdır. Bunun yanında, değişen ekonomik durumların, genel ya da sektörel krizlerin çalışma koşullarını ve bu arada toplu iş sözleşmelerini etkileyebileceği açıktır. Bu nedenle, çalışma koşullarının işçi lehine olarak değiştirilebileceği ve bunun hizmet akti hükmü olarak geçerli Olduğu 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6. maddesinde öngörülmüştür. Ancak 2822 sayılı Kanun’un 6/2. maddesine Göre, toplu iş sözleşmesi düzeninin geçerli olduğu bir işyerinde çalışma koşullarında işçi aleyhine olarak yapılacak değişiklik, işçi ve işverenin ortak iradeleri ile dahi mümkün olmayacaktır.
Öte yandan, toplu iş sözleşmesinin taraflarının değişen ekonomik durumlar karşısında, sözleşmede değişiklik yapmak ve sözleşmeyi yeni koşullara uyarlamak amacıyla toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri
olanaklıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 22.maddesinin son fıkrasında yazılı olan “taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarım her zaman değiştirebilirler” kuralından, toplu iş sözleşmeleri yönünden iş ilişkisinin tarafları yerine, toplu iş sözleşmesinin taraflarım anlamak lazım gelir. Gerçekten, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi olan kişilerin bu yetkileri devam ettiği sürece toplu iş sözleşmesi hükümlerinde değişiklik yapmaları kural olarak mümkündür.
Toplu iş sözleşmesi yetkisi olan yanlar, aralarında yapacakları bir ek protokolla gelecekteki haklarda artışı ve hatta bir azalmayı kararlaştırabilirler.
Ne var ki toplu iş sözleşmesinde yapılacak olan değişiklikler kural olarak geçmişe etkili olamayacaktır. Toplu iş sözleşmesinin tarafları arasında yapılan bu değişiklikler yapıldıkları tarihten ileriye dönük olarak sonuçlarını doğurur. Ayrıca, toplu iş sözleşmelerinin özerkliği ilkesi gereğince, her toplu iş sözleşmesi kendi içinde bağımsızdır.” denilmektedir.
Somut olayda davacı, davalı kurumun yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 38. maddesi gereğince 13. ücret derecesinden işe başlatılması gerekirken, bu durum dikkate alınmadan daha düşük ücret derecesinden işe başlatıldığı, yanlış ücret derecesinden işe başlatılması sebebiyle tüm özlük haklarının yanlış ve eksik ödendiği gerekçesi ile işe başlangıç ücret derecesinin tespiti ile fark ücret, ikramiye ve ilave tediye ücreti alacaklarının tahsilini istemiştir. Mahkemece, davacının işe başlamasından ve sendikaya üye olmasından sonra yürürlüğe giren Toplu İş Sözleşmesinin 38 ve 41/b maddeleri uyarınca bilirkişi tarafından hesaplanan alacakları hüküm altına alınmıştır. Yukarıda belirtilen ve Toplu İş Sözleşmesinde yeralan düzenlemeler ile davacı işçinin talepleri değerlendirildiğinde, davacı işçinin üyesi olduğu sendika ile işveren arasında akdedilen 21.02.2012 tarihli Protokol uyarınca yapılan düzenlemeye göre davacının talep ettiği alacaklarının Protokol tarihine kadar hesaplanan fark alacak isteğinin kabulü doğrudur. Protokol tarihinden sonra ise, söz konusu Protokolün yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak sonuçlarını doğuracağı dikkate alındığında, davacının talep ettiği alacakları bu tarihten itibaren Protokol uyarınca yeniden hesaplanarak varsa hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece, 21.02.2012 tarihli Protokol dikkate alınmadan davacının alacaklarının hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22.HD. 2014/8857 E. 2014/17454 K. 17/06/2014

…Taraflar arasında diğer bir uyuşmazlık 20.10.2008 tarihli protokolle toplu iş sözleşmesi ücret artışını öngören hükmün tadil edilip edilmediği noktasında ortaya çıkmaktadır. Mahkemece hükme esas alman bilirkişi raporunda toplu iş sözleşmesinde öngörülen ücret artışının kaldırıldığının işçilere duyurulmadığı belirtilmiş, hak kazanma koşullarının mahkemeye ait olduğu belirtilerek ücret farkı hesaplanmıştır.
Toplu iş sözleşmesinin 35. maddesinde 2 yıl 1. altı ay ücret artışı % 5 olarak öngörülmüştür. Dosya içinde bulunan 20.10.2008 tarihli protokolde sözü edilen ve 01.11.2008 tarihinde yürürlüğe girecek olan ücret artışının kaldırıldığı belirtilmiştir.
Kural olarak toplu iş sözleşmesinin taraflarının toplu iş sözleşmesi hükümlerini tadil etmeleri mümkündür. Ancak değişiklik toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili kişilerce gerçekleştirilmeli vc ileriye dönük olarak yürürlüğe konulmalıdır. Somut olayda ücret artışı hükmünün 10 gün öncesinde değişiklik yapıldığı ileri sürüldüğüne göre değişiklik geçmişe etkili olarak yapılmamıştır.
Taraflar arasında toplu iş sözleşmesi işveren yetkilisi M.C. ile sendika yetkilileri olduğu belirtilen K.D. vc İ.A. tarafından imzalanmıştır. Sendika yetkilisi olarak belirtilen şahısların unvanları belirtilmemiştir. Protokol ise işveren temsilcisi olarak isimsiz bir imza içermekte ve sendika yetkilisi olarak K.D: imzasını taşımaktadır. K.D. adlı şahsın protokolün düzenlendiği tarihte sendika adına tek başına toplu iş sözleşmesi bağıtlama yetkisi olup olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Mahkemece bu husus sendikadan sorulmalı ve protokol tarihinde adı geçenin tek başına toplu iş sözleşmesi imzalamaya yetkisinin varlığı halinde, değişiklik davacı işçiyi bağlayacağından ücret larkı isteğinin reddine karar verilmelidir. Belirtmek gerekir ki, toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili kişiler tarafından ileriye ekili olarak yapılan değişikliğin işçi tarafından ayrıca kabulü zorunluluğu bulunmamaktadır. Protokolün geçerli olabilmesi için noterden onaylanmış olması da gerekmez.
Uyuşmazlık konusu protokolün toplu iş sözleşmesi bağıtlamaya yetkili olmayan şahıslarca imzalandığı belirlendiği taktirde şimdiki gibi ücret farkı isteğinin kabulüne karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
9. HD. 2014/3736 E. 2014/5937 K. 25.02.2014

…Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık imza tarihinde işveren sendikası üyesi olan işveren ile işçi sendikasının 31/03/2009 tarihinde yaptıkları protokolün geçerli olup olmadığı, geçerli ise etki ile sonucunun ne olduğu ile davacının talep ettiği alacaklarının bulunup bulunmadığıdır.
Uyuşmazlık konusu protokolde “Bir tarafla Öz İplik-İş Sendikası, diğer yanda Y.-Y.ve Yo. San.Tic. AŞ ile S. S.vc Y.San. Tic. A.Ş yetkilileri 31.03.2009 tarihinde bir araya gelerek XXI. Dönem Grup Toplu İş sözleşmesinin ücret zammına ilişkin 35.maddesinin uygulanması konusunda aşağıdaki çerçevede hareket edilmesi konusunda mutabakata varmışlardır. Madde 35/e uyarınca
01.04.2009 tarihinde yapılacak ücret artışına temel alınacak baz ücret 31.03.2009 tarihi itibarıyla bordrolarda görünen ücret olup, TİS m.35/e gereğince 01.04.2009 tarihinden geçerli olmak üzere uygulanacak %4(yüzde dört) oranındaki ücret artışı -işbu protokolle belirlenen ve 31.03.2009 tarihi itibarıyla bordrolara yansıyan baz ücret esas alınarak- anılan baz ücret üzerine gerçekleştirilecektir.(Kısaca ve özetle, yargı kararlarıyla ortaya çıkabilecek olası durumlar da dikkate alınmak suretiyle 01.04.2009 tarihindeki ücret zammına baz / esas ücret bu şekilde belirlenmiştir.” denilmektedir.
XXI. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi’nin ücret zammına ilişkin 35. Maddesinin “e” bendinde ise “31.03.2009 tarihinde işyerinde hizmet akdi devam eden işçilerin brüt ücretlerine 01.04.2009 tarihinden geçerli olmak üzere %4 oranında zam yapılacaktır” hükmüne yer verilmiştir.
Protokol, toplu iş sözleşmesini değiştiren anlaşmaları ifade etmekte olup, toplu iş sözleşmesinin eki kabul edilmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. Maddesinin son fıkrasında “Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.” hükmü getirilmiştir. Bu hüküm uyarınca protokoller ancak geleceğe etkili olarak yapılabilir.
Somut olay bakımından konu değerlendirildiğinde işverenin kendi işyeri için işçi sendikası ile protokol yapabileceğinin kabulü gerekir. Bu şekilde yapılan protokollere geçerlilik tanınması gereklidir. Şu halde mahkemece bu konuda yapılan tespit yerindedir.
Ancak dosyada yer alan bilirkişi raporu açık olmadığı gibi denetime elverişli de değildir. Bilirkişi raporunun tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak nitelikte, açık vc denetime elverişli olması gereklidir. Bilirkişi raporunda ulaşılan sonuca nasıl ulaşıldığı açıklanmalı ve gerek taraflarca gerekse yargı makamlarınca anlaşılabilmeli ve sağlaması yapılabilmelidir. Mahkemece öncelikle davacının uyuşmazlık konusu olan döneme ilişkin tüm bordroları dosya kapsamına dahil edilmeli, bundan sonra alanında uzman olan üçlü bilirkişi heyetinden ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınarak sonuca gidilmelidir. Bunun yapılmayarak eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
22. HD. 2012/22922 E. 2013/28215 K. 06.12.2013

…Uyuşmazlık zamdan kaynaklanan ücret alacağı noktasından çıkmaktadır. İşyerinde uygulanmakta olan personel yönetmeliği iş sözleşmesi eki niteliğindedir. Personel Yönetmeliğinin değiştiği ve bu değişikliğin işçiye bildirildiği konusunda herhangi bir bilgi dosya içeriğinde bulunmamaktadır. Ücret zammının 2 yıllık süreç içerisinde ödenmemesi adı geçen yönetmelik dikkate alındığında iş şartı haline gelmez.
Mahkemece yapılacak iş, ilgili yönetmelik dikkate alınarak hesaplama yapılması, bu arada işverence yapılan bir zam var ise bu hesaplama içinde dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Eksik inceleme sonucu verilen karar hatalıdır.
9. HD. 2007/9794 E. 2008/1303 K. 20.02.2008

…Davacı vekili dava dilekçesinde özelle; davalı işyerinde 22.08.1994 tarihinden beri çalışan davacı hakkında işverence 2006 yılı Ocak ayında kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle kayden giriş-çıkış işlemi yapıldığını, ücretinin düşürüldüğünü, kıdem ve ihbar tazminatı ödemesinin avans niteliğinde olduğunu, iş akdinin 13.09.2007 tarihinde de kıdem tazminatı ödenerek feshedildiğini, ancak işyerinde yaptığı iş değişmeden kesintisiz çalışan davacının girdi çıktı yapılan tarihteki ücreti ile akdin feshedildiği tarihteki ücreti arasında TİS ile yapılan yardımlar da eklendiğinde fark oluştuğunu iddia ederek fark kıdem tazminatı ile ücret ve ikramiye fark ücret talebinde bulunmuştur.
Mahkemece davacının 1994 yılından beri davalı işyerinde çalıştığı, 2006 yılında işverence davacı gibi birçok işçinin tazminat ve hakları ödenmek suretiyle işten çıkarıldığı, bu tarihte davacının kıdemi itibariyle saat ücretinin 4,46 TL olduğu, 17.01.2006 tarihinde yeniden hizmet akdi yapılarak işe başlatıldığı, tanık beyanlarına göre fesih sonrasında 10 gün işten uzak kaldıkları sürenin de Kurban Bayramına denk geldiği, davacının bu dönem itibariyle 10 günlük işsizlik sigortasından yararlandığı, 13.09.2007 tarihinde verilen görev yeri değişikliğini kabul etmeyen davacının iş akdinin ihbar öneli sonunda 13.09.2007 tarihinde feshedildiği, davacının her ne kadar 2006 yılı Ocak ayında tazminatları ödenmek suretiyle iş akdi feshedilmiş ise de kurban bayramı akabinde tekrar sözleşme ile işe başlatılması ve sonrasında düşük ücretle çalıştırılması nedeni ile işverenin kayden çıktı-girdi işlemi yaptığı, böylelikle davacının ücret ve ikramiyelerinin düşürüldüğü, amacın işçi maliyetinin düşürülmesi olduğu, davacının kurban bayramı süresi sonunda ara vermeden işe devam ettiği, ilk döneme ilişkin kıdem ve ihbar tazminatını almasının tasfiye sayılamayacağı gerekçesi ile bilirkişi raporu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından davacının 06.01.2006 tarihinde iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek sureti ile feshinden sonra 17.01.2006 tarihinde davalı işveren ile yeni bir iş sözleşmesi imzaladığı anlaşılmaktadır. Buna ilişkin yazılı hizmet akdi dosya içinde bulunmaktadır. Davacı taraf dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında bu sözleşmenin irade fesadı altında imzalatıldığı yönünde bir iddiada bulunmadığı gibi, buna ilişkin bir delil de ibraz etmemiştir. Bu iş sözleşmesi çerçevesinde 13.09.2007 tarihine kadar çalışmıştır. Bu süre içinde yasal yollara başvurmadan düşük ücretle çalışmayı kabul etmiştir. Nitekim davalıya karşı aynı istemle dava açan M.Ö. isimli işçinin davasının reddine ilişkin Bursa 4. İş Mahkemesinin 24.10.2008 tarih ve 2007/222 Esas 2008/968 K. Sayılı kararı Dairemizin 16.12.2010 tarih ve 2009/897 Esas 2010/38128 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.
Bu nedenle davacının davasının reddi gerekirken kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
9. HD. 2011/20858 E. 2011/15199 K. 24.05.2011

Somut olay açısından, ücretinin düşürülmesi davacı açısından çalışma şartlarının uygulanmaması niteliğinde olup, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun’un 24/11- f. bendi gereğince davacı işçi tarafından fiilen işe devam etmemek sureti ile sonlandırıldığının kabulü gerekir. Bu durumda
işçinin kıdem tazminatı hakkı doğmakta ise de ihbar tazminatı talep hakkı bulunamamaktadır. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, ihbar tazminatı istemi yönünden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
22. HD. 2012/14182 E. 2013/7544 K. 09.04.2013