Tutuklamanın genel koşulları
Anayasa‟nın 19‟ncu maddesine göre, tutuklama, “Suç işlediği kuvvetli şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması halinde, şüpheli veya sanığın, kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek amacı ile, kişi özgürlüğünün, kesin hükümden önce, hakim kararı ile, kısıtlanmasıdır.”
Tutuklama kararı verilebilmesi için, genel olarak, şu koşulların hepsinin bir arada bulunması gereklidir: l) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması (CMK “2014-6526” 100/1); 2) Kanunda gösterilen tutuklama nedenlerinden biri de, somut olayda gerçekleşmiş bulunmalıdır; 3) Tutuklama “son çare” olmalıdır; 4) Tutuklama yasağı (CMK 100/4) bulunmamalıdır; 5) Ölçülülük ön şartı da gerçekleşmiş olmalıdır; 6) Somut olayda adli kontrolün uygulanamaması gerekir; 7) Muhakeme şartı gerçekleşmiş olmalıdır; 8) Sanığa güvence belgesi verilmemiş olmalıdır.
Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması: Tutuklama kararı verilmesi
Tutuklama, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması, ayrıca ölçülülük koşullarına bağlanmıştır (CMK 100/1).
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde ise sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re‟sen mahkeme tarafından karar verilir (CMK 101/1).
CMK‟da 2014 yılında 6526 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte, somut delil bulunması şartı koşulmuştur. Bunun için bir kişi hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için, kuvvetli suç şüphesi bulunacak, fakat bu kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller de mevcut bulunacaktır.
Bu nedenle, tutuklama kararı verilebilmesi için, CMK 100/3‟deki katalog suçlar dışında, üç şartın da birlikte mevcut olması gerekir. Katalog suçlarda ise, ilk tutuklama kararında ilk iki şart yeterli iken, tutukluluk durumunun devamı için, üç şartın birlikte mevcut olması gerekir.
Görüldüğü gibi, sanığın suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe sebepleri, yani kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren “deliller” elde edilmiş olmalıdır. Somut delilden kasıt, şüphelinin suçu işlediğini gösteren vakıalardır. Bunların, iddianame düzenlenmesini gerektiren “yeterli şüpheden” daha güçlü olması şarttır.
Ölçülülük
İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez (CMK 100/1).
Tutuklama yasağı bulunmaması koşulu
6352 sayılı Kanun ile 2012 yılında değiştirilen CMK 100/4‟e göre, sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki (daha önce bir yıl idi) yıldan fazla olmayan bir suç halinde tutuklama kararı verilemez.
Ancak, 2016-6763 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ile vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar, ceza üst sınırı bakımından söz konusu olan tutuklama yasağının kapsamı dışında tutulmuştur.
On beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden ötürü tutuklama kararı verilemez (ÇKK 21).
Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması koşulu
Mahkeme, bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan gaip sanığa (CMK 244/1) güvence belgesi verebilir. Ayrıca hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlama amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kaçak (CMK 247/l) hakkında da duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verilebilir (CMK 246/1, CMK 248/7).
Kendisine böyle bir “güvence belgesi” verilmesi üzerine gelen sanık hakkında tutuklama kararı verilemez. Ancak sanık, hapis cezası ile mahkum olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa, belgenin hükmü kalmaz (CMK 246/2).
Tutuklama nedeni bulunması
Kanun (CMK 100/2) tutuklama nedenlerini, “kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular” ve “belli davranışların, delilleri yok etme, gizleme, değiştirme, tanık üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında” kuvvetli şüphe oluşturması” şeklinde tanımlamıştır.
Kaçma: şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması tek başına bir tutuklama nedenidir.
Kaçma şüphesi: Bunun dışında, eğer somut olgular, şüphelinin kaçacağı şüphesini uyandırıyorsa, hakim tutuklama kararı verebilir.
Örneğin kişinin evini satılığa çıkarması veya vize başvurusunda bulunması olguları mevcut bulunmadıkça, tutuklama kararı verilemez.
Delil karartma şüphesi: şüpheli veya sanığın belli davranışlarının, delilleri yok etme, gizleme, değiştirme veya tanık üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturduğu durumlarda da hakim tutuklama kararı verebilir.
Tutuklama nedeni olmadan tutuklama kararı verilebilen suçlar
CMK 100/3‟de sayılan suçlarda hakimin takdirine göre, tutuklama nedeni olmadan da, bunlar var sayılarak, tutuklama kararı verilebilir. CMK 100/3‟de liste halinde sayılan suçlarda kaçma ve delil karartma karinesi bulunduğu için, tutuklama nedeni araştırılmadan tutuklama kararı verilebilir.
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir (CMK 100/3):
Türk Ceza Kanununda yer alan; Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87), İşkence (madde 94, 95), Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102), Çocukların cinsel istismarı (madde 103), Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149), Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308), Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315), 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar de Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar, 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nd maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
CMK 100 maddede, 6638 sayılı yasa de değişiklik olmuş ve bu fıkraya (g) 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu‟nun 33. maddesinde sayılan suçlar, (h) bendi ile de 12.04.1991 tarihli 3713 saydı Terörle Mücadele Kanunu‟nun 7‟nci maddesinin 3 üncü fıkrasında belirtilen suçlar eklenmiştir.
Maddede son değişiklik ise 6763 sayılı yasa ile yapılmış ve maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “veya” ibaresi “suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere” şeklinde değiştirilmiştir.
Kaçma şüphesi ve delilleri karartma şüphesi dışında liste halinde sayılan (katalog) ağır suçlarda, bu suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilmektedir (CMK 100/3). Bu nedenle listede yer alan suçlardan dolayı ilk tutuklama kararı verilirken kaçma şüphesi veya delil karartma şüphesi bulunduğunu gösteren “olguları” hakim kararında gerekçeler arasında gösterilmesine gerek yoktur. Ancak bu istisna, Mooren Almanya (başvuru no. 11364/03) kararında da belirtildiği gibi, sadece ilk defa tutuklama kararı verilirken geçerlidir. Tutukluluk durumunun uzatılması için verilen kararlarda, kaçma ve delil karartma şüphelerinin dayandırıldığı somut olguların tutuklama kararında artık açıklanması gerekir.
A”HM‟in aynı yöndeki Shishkov-Bıılgaristan (başvuru no. 38822/97) kararında da belirtildiği gibi, 30 gün içerisinde tutukluluk durumunun devamı konusunda karar verilirken, artık tutuklama nedeni teşkil eden somut delillerin kararda gösterilmesi zaruridir. Zira Devletin bu süre içinde yeterli araştırma olanağı bulunacağından, artık “karineye” dayanmaya ihtiyaç kalmamıştır.
Adli kontrole uyulmaması halinde tutuklama kararı verilmesi
Şüpheli adli kontrol yükümlülüklerine uygun davranmadığı hallerde, hakkında CMK 112 uyarınca tutuklama kararı verilir.
Soruşturma evresinde tutuklama kararı vermeye yetkili hakim
Soruşturma evresinde bu yetki, suçun işlendiği veya yakalandığı yerdeki sulh ceza hakiminindir (CMK 100/1).
Buna karşılık, arama kararının verilmesi açısından, işlemin yapılacağı yer hakimi yetkilidir (CMK 162).
Cumhuriyet savcısının istemi
Şüphelinin tutuklanmasına soruşturma ve kovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, CMK l0l/l uyarınca soruşturma evresinde sulh ceza hakimi karar verebilir. Kovuşturma evresinde ise, davaya bakan mahkeme kendiliğinden tutuklama kararı verebilir.
Sulh ceza hakiminin soruşturma evresinde CMK 163/1 gereği re‟sen tutuklama kararı verme yetkisi kaldırılmıştır.
Cumhuriyet savcısı, gerek soruşturma gerekse kovuşturma evresinde tutuklama isteminde bulunması halinde, istemini mutlaka gerekçeye dayandırmalıdır. Yargıtay içtihatları doğrultusunda, “gerekçe”, somut olaydaki olguların hukuka uygulanması anlamına gelir.
AĠHM, ulusal hukuka göre verilen kararların gerekçeli olup olmadığını denetlemektedir. Çünkü kiĢinin bir mahkeme tarafından dinlenilme hakkı ve tarafsız bir mahkemede savunma hakkı vardır: Gerekçeye dayanmayan bir tutuklama kararına itiraz etmek de mümkün değildir. Gerekçesiz tutuklama kararı savunma hakkını ihlal eder.
Adli kontrolün neden yetersiz kalacağını, kanundaki diğer koşulların nasıl mevcut olduğunu da mutlaka belirtmelidir.
Tutuklama kararının gıyaben verilemeyeceği
Tutuklama kararının verilebilmesi için Şüphelinin yüzüne karşı celse açılması gerekir. Soruşturma evresinde sulh ceza hakimi şüpheliyi CMK147‟de belirtilen usule göre sorguya çekecek ve sorgu sırasında zorunlu olarak müdafi de hazır bulunacaktır (CMK 101/3).
AĠHM Mooren-Almanya kararına göre, gerek ilk tutuklama kararı verilirken ve gerekse tutukluluğun devamı gibi kararlar verilirken şüpheli fiilen hazır bulunmalıdır. CMK 102/3 de şüphelinin görüşünün alınmasından bahsettiğine göre, uzatma kararı verilirken de yüze karşı celse açılması gerekir.
Şüpheli veya sanığın yokluğunda (gıyapta) tutuklama kararı verilemez. Çünkü tutuklama kararının içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak yüzüne karşı bildirilmelidir (AĠHS 5/2).
İtiraz merciinin tutuklama kararı vermesi
Cumhuriyet savcısının tutuklama isteminin sulh hakimince reddi halinde, itiraz hakkını kullanan savcının itirazının incelendiği merciin itirazı kabul etmesi de bir tutuklama kararıdır. Ancak bu takdirde, “şüpheli veya sanık” bu itiraz muhakemesinde “hazır” bulunamaz.
CMK 271 uyarınca itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğü takdirde savcı ve sonra müdafi veya vekil dinlenebilir.
Bizce, adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği prensibine aykırı olan bu uygulamanın ortadan kaldırılması, itiraz üzerine karar verilirken şüpheli ve müdafiin hazır bulundurulması gerekir.
Yakalama emri, “gıyabi tutuklama kararı” gibi kullanılamaz
Uygulamada, verilen yakalama emirlerinde (CMK 98), hakimlerimizin artık hukukta yer almayan gıyabi tutuklama kararını yeniden canlandırmaya gayret ettikleri görülmektedir. Önceden yapılan çağrıya uymayanlar hakkında düzenlenmesi gereken yakalama emri, doğrudan ve yakalandığında tutuklanması istemi ile kaleme alınmaktadır. Bu uygulamaya mutlaka itiraz edilmelidir.
Yakalama emri üzerine yakalanan şüphelinin en yakın hakime çıkarılması, bu mümkün değilse, en yakın adliyeye götürülerek SEGBĠS ile yetkili hakim tarafından sorgusunun yapılması veya savcı taralından ifadesinin alınması gerekir. Yol tutuklaması 2014‟de kaldırılmıştır (CMK 94).
Tutuklama kararında yazılması gereken noktalar
CMK, iletişimin denetlenmesi veya arama kararlarında hangi hususların yer alması gerektiğini düzenlemişken, CMK 100 ve 101 maddelerince “genel çerçeve” belirtmekle yetinmişti.
Tutuklama kararında bulunması gereken hususlar 6352 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiştir. Tutuklama, kişi özgürlüğünü çok ağır bir şekilde kısıtlayan bir tedbir olduğundan, mutlaka gerekçe gösterilmesi ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilmesi gerekir. Bir tutuklama kararında aşağıdaki noktaların yer alması yerinde olur:
Şüphelinin atılı suçu işlediğini gösteren kuvvetli suç şüphesini destekleyen olgular açıklanmalıdır.
Suçun, kanunda tutuklama nedeni var sayılan suçlardan olması durumunda (CMK 100/3) ilk tutuklama kararı verilirken kuvvetli suç şüphesi yeterli ise de, tutukluluk durumunun devamına karar verilirken tutuklama nedeni kararda gösterilmelidir.
Şüphelinin soruşturma ve kovuşturmadan kaçma şüphesi varsa, bunun olguları da belirtilerek açıklanması gerekir.
Delilleri yok etme, gizleme, tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı oluşturma şüphesi varsa, somut olayda bunlara ilişkin kanıtların gösterilmesi gerekir.
Tutuklama kararına 7 gün içinde itiraz edilebileceği belirtilmeli, itiraz yerleri de gösterilmelidir (CMK 267).