Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Trafik Kazası Ters Yöne Girme Bilinçli Taksir

Trafik Kazası Ters Yöne Girme Bilinçli Taksir

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
ESAS NO. 2014/200
KARAR NO. 2016/250
KARAR TARİHİ. 10.5.2016

>ÖLÜMLÜ YARALAMALI TRAFİK KAZASI,SÜRÜCÜSÜNÜN ALKOLLÜ VE FARLARI KAPALI ARAÇLA TERS YÖNE GİREN SÜRÜCÜNÜN ÖLÜME, YARALANMAYA NEDEN OLAN OLAYDA, BİLİNÇLİ TAKSİR Mİ, OLASI KASTLA MI SUÇUN DEĞERLENDİRİLMESİNİN YAPILMASI

ÖZET: alkollü ve farları kapalı araçla ters yöne giren sürücünün ölüme, yaralanmaya neden olması halinde, sanığın eyleminin bilinçli taksirle mi “olası kastla” öldürme mi ? kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir kavramları ile bu kavramlar arasındaki ayırt edici ölçütler…” gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.”,

DAVA : Olası kastla öldürme ve bu suça teşebbüsten açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne, birden fazla kişinin de yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 Sayılı TCK’nun 85/2, 22/3, 62, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin iki yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba ilişkin, Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.09.2010 gün ve 25-97 Sayılı hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.05.2013 gün ve 2257-3917 sayı ile;

“Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü saat 21.50 sıralarında sanığın 2.70 promil alkollü olarak ‘taşıt giremez’ ve ‘sola dönülmez’ levhalarına rağmen Trabzon-Giresun bölünmüş yoluna ters yönden girerek yolun akışına göre sol şeritten aracın farları kapalı vaziyette seyir halinde bulunduğu sırada, mağdur …’ın kullandığı ve içerisinde maktul … ve mağdurlar …, Oğuzhan ve Hatice’nin bulunduğu araçla karşılaştığı, mağdur …’ın selektör yaparak sanığı uyarmasına ve frene basarak sanığın kullandığı araca çarpmamaya çalışmasına rağmen sanığın frene basmadan mağdur …’ın aracına çarpması sonucu kazaya, maktulün ölümüne ve mağdurların yaralanmasına neden olduğu olayda, sanığın trafik kazası olabileceğini ve ölüm veya yaralanma sonucunun gerçekleşebileceğini öngörmesine karşın bunları kabullendiği, bu sebeple meydana gelen sonuçtan sorumlu olduğu ve eylemin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarını oluşturduğu anlaşıldığı halde, suçların niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 11.09.2013 gün ve 115-125 sayı ile;
“Olay tarihinde sanık …’ın 21.12.2009 günü saat 15.00 sıralarında ikametgahında yarım litre viski içtiği, saat 21.30 sıralarında … plaka sayılı aracı ile Fatih Mahallesi Eski Sahil Yolu, Karayolları karşısı, Fatih Apartmanı önünden, Adacık Mahallesinde bulunan Mavi Kıyı Restauranta köfte yemek için hareket ettiği, liman kavşağına geldiğinde üst geçit altında ‘Taşıt Giremez’ ve ‘Sola Dönülmez’ trafik işaret levhası bulunduğu halde Giresun-Trabzon istikameti bölünmüş olan ve karşı yönden gelen trafiğin kullandığı, D.010 devlet karayoluna tersten girerek Giresun istikametine göre sol şerit üzerinden, yani güvenlik şeridinde, farları kapalı bir şekilde seyretmekte iken orta şeride geçerek yaklaşık 850 metre sonra Adacık Mahallesi Adacık fırını karşısı Yıldızkent Sitesi önünde saat 21.50 sıralarında, Giresun-Trabzon istikametinin 2800. metresinde yolun orta şerit çizgisi üzerinde orta refüje 440 cm mesafede şikayetçi …’nin kullandığı 80 NB RN Hollanda plakalı araca çarpması sonucu trafik kazasının meydana geldiği, 80 NB RN plakalı aracın çarpmanın etkisiyle arka tarafının havaya kalkıp dönüp savrularak orta refüj üzerine düştüğü, bu araç içerisinde ön koltukta oturan …’nin olaydan hemen sonra öldüğü, araç şoförü … ile arka koltukta oturan şikayetçiler …, … ve …’ın raporlarında belirtildiği şekilde yaralandıkları, … plaka sayılı aracın kaza anında savrularak yol ortasında dönerek durduğu ve aracı kullanan şüphelinin yaralandığı, …’nin solunum yetmezliği ve iç kanamadan ölüm meydana geldiğinin tespit edildiği, sanığın Vakfıkebir Devlet Hastanesinde 21.12.2009 tarihinde saat 23.31’de alkolmetre ile yapılan ölçümde ve muayenesinde 2.70 promil alkollü olduğunun, Adli Tıp Kurumu, Trabzon Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesinin 30.12.2009 tarih ve 2009/2723/2288 Sayılı raporunda ise 2.57 promil etil alkol olduğunun tespit edildiği,Trafik kazası tespit tutanağında ve trafik bilirkişi Selahattin İşçi’nin 22.12.2009 tarihli trafik kazası bilirkişi raporu, sanık savunması, müşteki ve sanık beyanlarına göre sanık …’ın alkollü olarak Giresun-Trabzon istikameti bölünmüş olan ve karşı yönden gelen trafiğin kullandığı karayoluna aracı ile tersten girmesi neticesi kaza meydana geldiği olayda birinci derecede ve asli kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsünün ise kusursuz olduğu anlaşılmış olup, sanık olayda sarhoş olacak düzeyde alkollü ve geceleyin ana yola dönülmez işaretinin bulunduğu yerde ters istikamete girmiş ve güvenlik şeridinden devam etmekte iken orta şeritte müştekinin aracına çarpmak suretiyle kaza meydana gelmiştir. Sanığın olaydaki kusurunun asli olduğu ve ağır olduğunda kuşku yoktur. Bununla birlikte sanığın eylemi bilinçli taksir mi yoksa olası kasıtla mı işlendiği üzerinde durmak gerekmektedir. Bilinçli taksirde irade unsuru bulunmadığından taksirin derecesi ne kadar ağır olursa olsun, ne kadar olası kasta yaklaşırsa yaklaşsın olayda taksirin nitelikli halinin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Olası kastta ikinci sonuçlar kesin olarak öngörülmektedir, bilinçli taksirde meydana gelen zararlı sonucun meydana gelmeyeceği ve bunu istemediği konusunda failde kesin bir kanı vardır. Buna göre bilinçli taksirde meydana gelen sonuç, sanık tarafından tahmin edilebilir, öngörülebilir olmalıdır. Nitekim olayda alkollü ve ters yöne giren sanığın sonucu tahmin ettiği, öngördüğü açıktır. Nitekim sanık ters yöne girdiğini bilmekte, güvenlik şeridinde giderken alkolün de verdiği etki ile aracına hakim olamamakta orta şeride geçerek kazanın meydana gelmesine neden olmaktadır.Basit taksirde; failin neticeyi bir dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali sebebiyle öngörememesi söz konusu iken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörebilmesine ve olası kasttan farklı olarak bu neticeyi kabullenmesine rağmen, yanlış bir öngörü ile neticenin meydana gelmesini engelleyebileceğini ya da neticenin gerçekleşmeyeceğini zannetmektedir. Başka bir deyişle neticeyi öngörmekle birlikte neticenin meydana gelmeyeceği yönünde yanlış bir öngörüye sahiptir. Objektif özen yükümlülüklerine aykırı davranmasından ortaya çıkabilecek neticeyi, kendi yetenekleriyle engelleyebileceğini zannetmekte veya neticenin meydana gelmemesi yönünden şansına güvenmektedir. Olası kasıt ise; 21. maddenin 2. fıkrasında ‘kişinin suçunun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi halinde olası kasıt vardır’ şeklinde düzenlenmiştir. Olası kasıt durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birisinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, fiil failce işlenmektedir. Diğer bir deyişle fail, muhakkak değil ama büyük olasılıkla gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte, göze almaktadır. Ne olursa olsun demektedir. Neticeyi bertaraf etmek için özel bir çaba göstermemektedir. Bu anlamda olası kastın oluşabilmesi için fiilin, belirsiz sayıda veya kim oldukları belli olmayan mağdurlara karşı yapılmış olması şart değildir. Şu durumda muhakkak görünen, neticenin failce bilinmesi halinde doğrudan kast, öngörülen olası neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle neticenin meydana gelmesinin engellenemediği hallerde bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması sebebiyle öngörülemediği hallerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.Sanık çok yoğun trafiğin olduğu yola ters yönden kazanın meydana geleceği kesine yakın bir öngörü ile, ‘olursa da olsun’ düşüncesiyle girmesi halinde olası kasıt söz konusu olacaktır. Halbuki olayda kazanın meydana geldiği gece saat 21.00 sıraları itibarıyla trafik yoğun değildir ve ‘olursa olsun’ diyerek önceden zihninde kabul ettiği ve buna yönelik iradesini ortaya koyduğu bir davranışı bulunmamaktadır. Sanığın olayda kusuru aslidir, ağırdır ve neticeyi öngörebilmektedir, ancak önceden olursa olsun düşüncesiyle bir kabulü ve iradesi bulunmamaktadır, bu durumda trafiğin çok yoğun olmadığı saatte sanığın alkolün verdiği etki ile ana yola ters yönden girip kazanın meydana gelmesinde bilinçli taksiri bulunmakta olup, mahkememizce bilinçli taksirde irade unsuru bulunmadığından taksirin derecesi ne kadar ağır olursa olsun ne kadar olası kasta yaklaşırsa yaklaşsın olası kasta dönüşmez, sanığın eyleminde yer alan alkollü olarak araç kullanma, bölünmüş yola ters yönden girme ve farlarının kapalı olması her biri ayrı ayrı bilinçli taksir olarak değerlendirilebilirse de, her biri ayrı ayrı bilinçli taksir olarak değerlendirilebilecek birden fazla halin bir araya gelmesi halinde taksirin kasta dönüştüğünün kabul edilmesinin mümkün olmadığı…” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.

Bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “düzelterek onama” istekli 31.03.2014 gün ve 365507 Sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bir kişinin ölümü birden fazla kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan kazada, sanığın eylemini bilinçli taksirle mi yoksa olası kastla mı gerçekleştirdiğinin tespitine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;
Olay günü sanığın evinde alkol aldıktan sonra saat 21.30 sıralarında aracı ile Trabzon merkezdeki evinden yaklaşık 50 km uzaklıkta bulunan Beşikdüzü ilçesi Adacık mahallesinde bulunan Mavi Kıyı Restorana gitmek üzere hareket ettiği, restorana 1-2 km mesafede bulunan liman kavşağına geldiğinde üst geçit altında “Taşıt Giremez” ve “Sola Dönülmez” trafik işaret levhası olduğu halde bölünmüş ve karşı yönden gelen trafiğin kullandığı karayoluna tersten girerek Giresun istikametinde güvenlik şeridinde yaklaşık 850 metre kadar ilerlediğinde bölünmüş yolun kendi istikametinde ve sağ şeridinde seyreden, kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığı belirlenerek hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen katılan …’ın kullandığı içerisinde ölen … ile katılanlar Orhan, Oğuzhan ve Hatice’nin bulunduğu araçla karşılaştığı, katılan …’ın selektör yaparak sanığı uyarmasına ve sol şeride geçerek sanığın kullandığı araca çarpmamaya çalışmasına rağmen sanığın panik yaparak aracını sağ tarafa sürmesiyle bölünmüş yolun orta şerit noktasında çarpıştıkları,Katılanlar Hasan, Oğuzhan ve Orhan’ın hayati tehlike geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek, katılan …’nin hayati tehlike geçirmeyecek, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücudunda 5. derecede kemik kırığına neden olacak şekilde yaralandığı, katılan …’ın eşi Serpil’in ise hayatını kaybettiği,Otopsi tutanağında; ölen …’in sağ kaburga kemiklerinin kırılmasına bağlı akciğer ve zarlarının hasarına bağlı olarak iç organ harabiyetine bağlı solunum yetmezliği ve iç kanamadan ölümün meydana geldiğinin belirtildiği,Vakfıkebir Devlet Hastanesinde olaydan sonra saat 23.31’de yapılan ölçümde sanığın 2,70 promil alkollü olduğunun belirlendiği,
21.12.2009 tarihli trafik kazası tespit tutanağında; havanın yağmurlu, zeminin ıslak, düz, asfalt, eğimsiz olan bölünmüş yolda gece vakti saat 21.50 sıralarında …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı Citroen Berlingo marka araç ile sahil yolunun Beşikdüzü’den Trabzon istikametine ayrılmış bölümünde “Taşıt Giremez” tabelasına uymayarak tali yoldan ana yola çıkarak alkollü vaziyette ters istikamette seyretmekte iken kaza mahalline geldiğinde karşıdan gelen …’nin sevk ve idaresindeki 80 NB-RN plaka sayılı Volkswagen Golf marka otomobilin sağ ön kısmına kendi aracının sağ ön kısmı ile çarpması sonucu ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, bu kazanın oluşumunda … plaka sayılı aracın sürücüsü …’ın 2918 Sayılı Kanunda yer alan asli kusurlardan

2. (taşıt giremez, trafik işaretinin bulunduğu karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen şeride girme) kuralı ihlal ettiğinden 1. derecede kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsü …’nin ise kusurunun bulunmadığının belirtildiği,Beşikdüzü Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahallinde 22.12.2009 tarihinde yapılan keşif sonrası düzenlenen aynı tarihli bilirkişi raporunda; sanık …’ın kaza mahallinden 850 metre geride “Taşıt Giremez” ve “Sola Dönülmez” trafik levhasının bulunduğu yerden yola giriş yaptığı, bu sebeple sanığın 2918 Sayılı Kanun’un 84/b maddesinde yer alan “bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme” kusurunu işleyerek kazanın oluşumunda birinci derecede ve asli kusurlu olduğu, 80 NB-RN plaka sayılı araç sürücüsü …’nin ise kaza anında aracı ile kendi yol bölümünde ve sağ şeritte seyir halinde bulunduğu, kazayı önlemek için sol şeride manevra yaptığından kazanın meydana gelmesine kusurunun bulunmadığı görüşünün açıklandığı,

Anlaşılmaktadır.Katılan …; eşi Serpil, çocukları Orhan, Oğuzhan ve kızkardeşi Hatice ile birlikte Hollanda’dan yola çıktığını, 21.12.2009 tarihinde saat 01.00 sıralarında sınır kapısından Türkiye’ye giriş yaparak gece İstanbul’da kaldıklarını, saat 11.00 sıralarında tekrar hareket ederek saat 21.30 sıralarında Beşikdüzü ilçesine geldiklerini, saat 21.50 sıralarında 80-90 km hızla seyir halindeyken karşı istikametten ters yola girmiş olan bir aracın sağ şerit üzerinden farları açık ve hızlı bir şekilde üzerine doğru geldiğini fark edince araca selektör yapıp fren yaparak sol şeride kaçmaya çalıştığını, ancak karşıdan gelen aracın da üzerine doğru kırarak, kendine göre sol şerit üzerinde aracının sağ önünden hiç frene basmayarak çarptığını, kaza öncesinde havanın karanlık, yerlerin ıslak olduğunu, ancak yağış olmadığını, sanığın aracının farlarının kaza anında açık olduğundan kesinlikle emin olduğunu, farları açık olmasaydı aracı görmesinin mümkün olmadığını, sanıktan şikayetçi olduğunu ifade etmiş,

Katılan …; saat 21.50 sıralarında arka koltukta başını cama dayamış uyuklarken babası aniden fren yapınca gözlerini açarak baktığında karşı taraftan üzerlerine doğru farları açık olan bir aracın geldiğini fark ettiğini, babasının bu araçtan kaçarak sol şeride geçtiğini, aracın üzerlerine gelerek sağ ön taraftan kendilerine çarptığını, babasının alkollü olmadığını, emniyet kemerlerinin takılı olduğunu beyan etmiş,

Katılan …; saat 22.00 sıralarında Beşikdüzü ilçesine geldiklerini, kısa bir süre sonra karşı istikametten bir aracın üzerlerine doğru geldiğini fark edince babasının aracı sol tarafa doğru kırdığını, ancak karşıdan gelen kişinin de kendilerine doğru aracı sürünce sağ ön taraftan çarptığını, kazaanında karşıdan gelen aracın farının açık olup olmadığını hatırlamadığını, kaza yerinde yol aydınlatması olduğunu, havanın karanlık olup, yerlerin ıslak olduğunu, ancak yağmur yağmadığını, babasının alkollü olmadığını dile getirmiş,

Katılan …; kazanın nasıl olduğunu bilmediğini, kaza sırasında arkada uyuduğunu söylemiş,

Tanık … savcılıkta; balkona meyve almak için çıktığında sanığın kullandığı aracın ters yönde ve emniyet şeridinde farları kapalı biçimde yavaş yavaş 30-40 km hızla gittiğini, Giresun istikametinden gelen farları açık bir aracın ise ters yönden gelen araca devamlı selektör yaptığını, bu sırada sanığın kullandığı aracın aniden hızlanarak yolun ortasına doğru sürünce diğer araçta sola doğru kaçmasına rağmen kafa kafaya çarpıştıklarını, kaza anında hafif bir fren sesi duyduğunu, kaza anında havanın karanlık olup hafif yağmur yağdığını, trafik yoğunluğunun az olduğunu, kazaanında her iki araç dışında yolda başka araç olmadığını ifade etmiş, duruşmada da aynı beyanlarını tekrarlayarak sanığın kullandığı aracın farlarının kapalı olduğunu zannettiğini beyan etmiş,

Tanık …; saat 21.50 sıralarında balkon camına perde takarken büyük bir ses duyduğunu, dışarı baktığında kaza olduğunu gördüğünü, hemen yanlarına gittiğini, kazadan önce fren sesi duymadığını, yolun ortasında ters dönen aracın farlarının yanmadığını, orta refüjde bulunan diğer aracın flaşörlerinin ve farlarının açık olduğunu, kaza anında havanın karanlık ve hafif yağışlı olduğunu, trafik yoğunluğunun az olduğunu, kaza yerinde iki araçtan başka araç görmediğini, ne kadar hızlı gittiklerini bilemeyeceğini söylemiş,

Sanık soruşturmada; 21.12.2009 günü saat 15.00 sıralarında evinde yarım şişe viski içtiğini, saat 21.30 sıralarında aracı ile Beşikdüzü ilçesi Adacık mahallesinde bulunan Mavi Kıyı Restorona köfte yemek için hareket ettiğini, liman kavşağına geldiğinde kavşaktaki işaretleri karıştırarak ters istikamete doğru yola devam ettiğini, Karadeniz sahil yolunun Giresun-Trabzon istikametine emniyet şeridini ters istikamette takip ederek restoranın karşısına gideceğini, aracının farlarının açık olduğunu, dördüncü viteste 70-80 km hızla devam ettiğini, karşı taraftan gelen başka araç görmediğini, Yıldızkent sitesinin önüne geldiğinde Adacık fırınının karşısında karşı taraftan bir aracın geldiğini farkedince araçtan kaçmaya çalıştığını, karşıdan gelen aracın selektör yaparak ikazda bulunmadığını, araç üzerine doğru gelince çarpmasın diyerek yolun ortasına doğru aracını sürdüğünü, ancak yolun tam ortasında araçların ön taraftan çarpıştığını, çarpmadan sonrasını hatırlamadığını, alkollü olduğunu ve olay anında ters istikamete girerek kazaya sebebiyet verdiğini kabul ettiğini, liman kavşağı üst geçit altında sola dönülmez, taşıt trafiğe kapalı yol ve araç giremez trafik işaret levhalarının olduğunu farkettiğini, ancak karıştırdığından sola dönerek ters istikamete hareket ettiğini, kaza anında ve öncesinde aracının farlarının açık olduğunu, sebep olduğu kazadan dolayı çok üzgün ve pişman olduğunu söylemiş,
Duruşmada da; akşam aşırı derecede şiddetli bir yağmur yağdığını, yolda ışıklandırma olmadığını, köfte salonuna gittiğini, alkollü olduğu için güvenlik şeridinde devam ettiğini, ancak ters yol olduğunu bilmediğini, görüş mesafesinin tahmini olarak 40-50 metre kadar olduğunu, aniden karşı yönden gelen aracın süratli bir şekilde üzerine doğru geldiğini görünce kaçma şansının olmadığını, 30-40 km hızla gittiğini, karşı yöndeki aracın ters yönde geldiğini zannettiğini, dalgınlığına geldiğini, pişman olduğunu savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için; kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 21. maddesi;
“1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
2-) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” şeklinde düzenlenerek, birinci fıkranın ikinci cümlesinde doğrudan kast tanımlanmış, ikinci fıkrasında; öğreti ve uygulamada “dolaylı kast, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan “olası kast” tanımına yer verilmiştir.
Buna göre, doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup, kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi halinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi halinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve “olursa olsun” düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.
Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hallerde ise taksirle işlenir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. TCK’nun 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.

Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide benimsendiği üzere, taksirin unsurları;
1-) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2-) Hareketin iradi olması,
3-) Sonucun istenmemesi,
4-) Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5-) Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,Şeklinde kabul edilmektedir.

Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanununda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.

Türk Ceza Kanununda taksir; “basit” ve “bilinçli” taksir olarak ikili bir ayrıma tâbi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça dair cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırt edici ölçüt; basit taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hali, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hali ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanununun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı kanunun 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; “öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği “kabullenme” ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; “olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir” şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.

Kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir arasındaki ilişkiyi kısaca özetlemek gerekirse; gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi halinde doğrudan kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle sonucun meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması sebebiyle öngörülmediği hallerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.
Olası kast ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüleri ise yargısal kararlar ve öğretideki görüşlerden yararlanmak suretiyle şu şekilde belirlemek mümkündür: Gerek olası kast, gerekse bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörülmektedir. Bilinçli taksirde, öngörülen neticenin gerçekleşmeyeceği ümit edilmekte, olası kastta ise bu netice fail tarafından göze alınmakta ve kabullenilmektedir. Olası kastta fail öngördüğü neticenin meydana gelmesini kabullenerek, sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere, hatta kendi bilgi veya becerisine güvenerek öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir.Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.03.2015 gün ve 619-80; 07.06.2011 gün ve 54-120 ile 06.07.2010 gün ve 51-162 Sayılı kararlarında da bu hususlar vurgulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Olay gecesi Trabzon-Giresun karayolu üzerinde seyir halindeyken Beşikdüzü ilçesi Adacık mahallesinde yer alan bölünmüş yolda ters yöne girerek emniyet şeridinde farları açık biçimde seyreden ve 2,70 promil alkollü olan sanığın, aynı yolda kendilerine ayrılmış kısımda seyreden katılan …’ın aracına çarparak araçta bulunan katılanların yaralanmasına, ve Serpil’in ölümüne neden olduğu olayda; sanığın uyarıcı yön levhaları ve çizgilerin usulüne uygun olarak bulunduğu yolda, karşı yönden gelen trafik araçlarının kullandığı bölüme bilerek girdiği, ters yönde olduğunu bilmesine rağmen aracını sürmeye devam ettiği, karşı istikametten gelen bir araca çarparak yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü halde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması sebebiyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına ve karşı yönden gelenlerin kendilerini koruma yönünde dikkatli davranacaklarına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek öngördüğü ancak istemediği neticeye neden olduğu, meydana gelen sonucu kabullenmediği ve arzulamadığı anlaşılmaktadır.Bu nedenle, gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, suç niteliği yönünden isabetli bulunan hükmün incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; “sanığın eyleminin olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama niteliğinde olduğundan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerektiği ” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-) Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11.09.2013 gün ve 115-125 Sayılı direnme hükmünün suç niteliğinin belirlenmesi yönünden İSABETLİ OLDUĞUNA,
2-) Hükmün sair yönlerinin incelenmesi için dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.04.2016 tarihinde yapılan ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 10.05.2016 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.