Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 292 Hükümlü Veya Tutuklunun Kaçması Suçunun Cezası

TCK m 292 Hükümlü Veya Tutuklunun Kaçması Suçunun Cezası

MADDE 292.- (1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altın­da bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

  • Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Bu suçun, silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır.
  • Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
  • Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hü­kümlüler ile hapis cezası adli para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.
  • (27.05.2005-5377 sayılı Kanununun 33.md. ile metinden çıkarılmıştır.).

YTCK’nun 292.madde hükmü, 765 sayılı ETCK’nun tutukiunun kaçmasına iliş­kin 299.maddelerinin tek bir maddede birleştirilerek yeni TCK.nun sistematiği için­de düzenlenmiş şeklidir. Yeni düzenlemede eski metinlerden farklı olarak 4.fıkrada özel bir içtima hükmüne yer verilmiştir.maddenin 2. ve 3.fıkrala-rında öngörülen ağırlatıcı sebepler, ETCK’nun 298. ve 299.maddelerinin 2. ve 3. fıkra farının unsurları değiştirilmeden terminolojik yenilenme ile aynen kabul edilmiş halidir keza, mad­denin 5.fıkrası hükmü de ETCK’nun 299/son fıkrası tekrar edilmekle birlikte farklı olarak bu hükmün “hapis cezası adli para cezasından çevrilmiş olanlar” hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Maddede tanımlanan suçla korunmak istenilen hukuksal yarar, Devletin adli yargı fonksiyonlarını cezaların infazı ile ulaşılmak istenilen amaçlar çerçevesinde yerine getirilebilmesinin sağlanması, böylece ceza infaz sisteminin etkin bir biçimde işleyişinin, suçların ve suçluların takibinin temin edilmesi ve özellikle adliyenin korunmasıdır.

Suçun Faili

Bu suç fail bakımından özgü (mahsus) suç (YTCK 40/2.md.) niteliğindedir. Su­çun faili, tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü olabilir. Uygulamadaki durak­samaları gidermek amacıyla maddenin 5.fıkrasında bu madde hükümlerinin, ceza infaz kurumlan dışında çalıştırılırken kaçan hükümlüler ile adli para cezasının infazına ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması dolayısıyla çevrilen hapis ceza­sının infazı sürecinde kaçan hükümlüler hakkında da uygulanacağı açıklanmıştır.

Tutuklu veya hükümlü sıfatını taşımayanlar, örneğin CMK’nun 91-99.maddeleri uyarınca yakalanan veya gözaltına alınan kimseler, bu suçun faili olamaz­lar.maddenin yasalaşan ilk metninde geçen “gözaltına alınan” ibaresi 29.6.2005 gün ve 5377 sayılı Kanunun 3.maddesi ile metinden çıkarılmıştır. Buna gerekçe olarak, hakkında verilmiş bir tutuklama veya mahkumiyet kararı olmamasına rağmen, güvenlik görevlileri tarafından yakalanarak gözaltına alınan bir kişinin kaçması halinde bir yıla kadar hapis cezasını, kaçma olgusunun herhangi bir şiddet kulla­nılmasa dahi iki kişi tarafından gerçekleştirildiğinde iki yıl süreyle hapis cezasını gerektirmesi nedeniyle, ölçüsüz bir cezalandırmaya imkan sağlayan bir hüküm niteliği taşıdığı vurgulanmıştır.

Hakkında “disiplin hapsi” veya “hapsen tazyik” kararı verilen kişilerin ceza in­faz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması halinde 292.maddedeki suçun faili olup olamayacakları hususunun da burada irde- lenmesinde yarar görüyoruz.

Disiplin hukukunu, Ceza Hukukundan ve disiplin cezasını gerektiren fiilleri, suçlardan ayırmaya yarayan temel ölçüt, birincilerin özel bir ilişki ile hiyerarşik yetkiyi haiz olan veya olmayan bir topluluğa bağlılıktan doğmasına karşılık, İkinci­lerin Devlet ülkesinde yaşama ve bulunma olayından ileri gelen genel bir itaat yü­kümünden doğmasından ibarettir. Genel olarak “Ceza yargılaması hukuku gere­ğince uygulanacak bir cezayı gerektiren haksız bir fiil” olarak tanımlanan suç, bire­yin ülkesinde yaşadığı Devlete karşı olan genel itaat yükümünün ihlalini ifade eder; disiplin cezasını gerektiren fili ise bir kimsenin rızası ile tabi olduğu belirli bir toplu­luğa karşı olan özel bağlılık yükümüne karşı gelmesi halinde ortaya çıkar. Bu nedenle disiplin hapsi ve diğer disiplin cezaları, kısmi bir düzeni tehlikeye düşüren, ancak suç aşamasına varmayan davranışları önlemek için kabul edilen “önleyici nitelikte” yaptırımlar olup bir suçtan dolayı uygulanan yaptırımlardan farklı özel­likler taşımaktadırlar. AİHS’nin “özgürlük ve güvenlik hakkı” başlıklı 5.madde olan k, verilen bir karara riayetsizlikten dolayı veya yasanın koyduğu bir yükümlü­lüğün yerine getirilmesini sağlamak için usulüne uygun olarak yakalanması veya tutuklu durumda bulundurulması” halinin Sözleşmeye uygun olduğu, bu istisnai durumun, Devletin toplumsal düzen için tehlikeli kişileri özgürlüğünden alıkoya­bilirle hakkına dayalı önleme amaçlı özgürlük kısıtlaması olduğu vurgulanmıştır.

CMK’nun 2.maddesinin 1.fıkrasının (k) bendindeki tanıma göre, “disiplin hap­si: Kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, erteleneme- yen ve adli sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi, ” ifade etmektedir. Örneğin CMK’nun 60/1. fıkrasında yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, 70/1.fıkrasında usulünce çağrıldığı halde gelmeyenler hak­kında, 203/3. fıkrasında (avukatlar ve çocuklar hariç) duruşmanın düzenini bozan ve bu nedenle mahkeme başkanı veya hakim tarafından salondan çıkarılması emre­dilen kişinin dışarı çıkarılması sırasında direnç göstermesi ve karışıklıklara neden olması halinde (savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla) disiplin hapsine konulabilecekleri öngörülmüştür. Hapsen tazyik (tazyik hapsi) de YTCK’nun 45/1.maddesi anlamında suç karşılığı uygulanan yaptırım şekli olarak “hapis cezası” değil, borçluyu mal bildiriminde bulunmaya zorlayan bir tedbirdir. Örneğin İİK’nun 76.maddesi uyarınca, “mal beyanında bulunmayan borçlu, alacak­lının talebi üzerine beyanda bulununcaya kadar icra mahkemesi hakimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere hapisle tazyik olunur. Ancak, bu hapis üç ayı geçe­mez. Keza 6183 sayılı AATUHK hükümlerine göre kamu kuruluşları da borçlunun hapsen tazyikini isteyebilir. Hapsen tazyik kararları evrak üzerinde verilir. Disiplin hapsi ile aynı özellikleri taşıyan hapsen tazyik kararları temyiz edilemez, itiraz yasa yoluna tabidirler.

765 sayılı ETCK’nun 298. ve 299.madde metinlerinde “hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçlarının tanımında tutukluğun veya hükümlülüğün “bir suçtan dolayı” olması zorunlu olarak aranmaktaydı. YTCK’nun 292/1.fıkra-sındaki tanımda ise “bir suçtan dolayı” ibaresine yer verilmediğinden, her ne kadar disiplin hapsi ve tazyik hapsi uygulanan kişiler teknik anlamda şüpheli, sanık, tutuklu veya hükümlü sıfatı­nı taşımamakta ise de, bu disiplin ve tazyik hapislerinin kişi özgürlüğünü sınırlaması ve hapis cezasına benzer biçimde ceza infaz kurumlarında çektirilmesi nedeniyle bu kişilerin de hükümlüye benzer konumda bulundukları gerçeğinden hareketle, YTCK.nun 292/1.fıkrasında kaçan kişinin “bir suçtan dolayı” tutuklanmış veya hü­küm giymiş olması koşulunun da aranmamış olmasından dolayı haklarında disiplin hapsi veya hapsen tazyik kararı verilen kişilerin tutukevinden veya ceza infaz ku­runtundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçmaları halinde 292.maddede tanımlanan suçun faili olabilecekleri kanısındayız.

Suçun Maddi Unsuru

Bu suçun maddi unsuru, kanunen (CMK. 100-108, 28/5.md.) tutuklandıktan ve­ya kesinleşmiş bir yargı kararıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlan­dıktan veya bu maksatla yakalandıktan sonra tutuklu veya hükümlünün tutuke­vinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elin­den kaçması ile oluşmaktadır. Maddenin 5.fıkrası uyarınca, bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adli para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanacaktır. Bu suç, serbest ha­reketli bir suç niteliğindedir. Bu nedenle kaçma fiilinin, görevlinin dalgınlığından yararlanarak, hile ile veya doğrudan gerçekleştirilmesi mümkündür. Suçun kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi maddenin 2.fıkrasında, daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Tutuklu veya hükümlü kaçma fiilini tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya mahkemeye, hastaneye sevkedildiklerinde ya da başka bir infaz kurumuna nakilleri sırasında gerçekleştirmeleri mümkündür. Ceza infaz kurumunda kaçmaya karşı fiziki engel­lerin veya dış güvenlik görevlilerinin bulunup bulunmadığının suçun oluşumuna bir etkisi yoktur. Keza, kaçmanın kısa veya uzun süreli olması, kaçan hükümlü veya tutuklunun kendiliğinden dönmesi veya kolluk güçlerince yakalanmış olması da oluşan suçu etkilemez. Sadece, kaçma süresinin altı ayı geçmemesi ve etkin pişman­lık göstererek kendiliğinden teslim olması halinde hükümlü veya tutukluya verile­cek ceza, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dik­kate alınarak altıda beşinden altıda birine kadar oranda indirilir (293.md.). Failin tutuklandığı suçtan beraat etmesi, hükümlünün yargılamanın yenilenmesi yoluyla sonradan suçsuz olduğunun, tutuklama kararının kanunda öngörülen koşullara aykırı olarak verildiğinin firardan sonra anlaşılması suçun oluşmasını engelle­mez. Kuşkusuz fail bu sayılan durumlarda CMK’nun 141-144.maddeleri uyarınca haksız tutuklama nedeniyle tazminat isteme hakkına sahiptir.

Suçun Manevi Unsuru

Maddede tanımlanan suç ancak doğrudan kastla işlenebilir. Bunun için failin kaçma filini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiş olması gerekir. Failin kaçma fiilini hangi saikle gerçekleştirdiği önemli değildir. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Cezayı Ağırlatıcı Nedenler

Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında bu suçun daha ağır cezayı gerektiren ni­telikli unsurları belirlenmiştir.

Suçun cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi

Maddenin ikinci fıkrasına göre, bu suçun cebir veya tahdit kullanılarak işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandı­rılmayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir.

“Cebir”, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişi­nin iradesi ve davranışları üzerinde zecri bir etki meydana getirilmesidir. Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davra­nışta bulunmaya zorlanmaktadır. Bu daha ağır cezanın uygulanması bakımından “cebir” kasten yaralama suçunun temel şeklini (87/1. ve 2.fıkrasındaki yaralamaları) kapsamaktadır. Maddenin 4.fıkrası uyarınca, bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin (87.md.) veya kasten öldürme suçunun (82.md.) gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi (152.md.) durumlarında, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunacaktır.

Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlü­ğünü ihlal eden bir olgudur. Tehdit, failin mağdura, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırının, kö­tülüğün ileride meydana geleceği bildirilerek korkutulmaktadır. Tehdidin objektif olarak ciddi bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi halinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddi şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araş­tırılması gerekir. Objektif olarak ciddi bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup kork­madığının araştırılması gerekir. Objektif tabı üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdidin mutlaka fail tarafından gerçekleştirilmesi gerekmez. Fail adına hareket eden üçüncü bir kişinin böyle bir saldırıyı gerçekleştireceğini mağdura iletmesi de yeterlidir.

Suçun silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından bir­likte işlenmesi

Maddenin 3.fıkrasında, bu suçun silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi, bir ve ikinci fıkralara göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir.

“Silah” deyiminin YTCK’nun 6/1-f bendindeki tanımına göre anlaşılması gere­kir. Bu ağırlatıcı nedenin uygulanması için suçun silahlı tek kişi tarafından işlenme­si yeterlidir. Ancak, silahın hükümlü veya tutuklunun kaçmasını gerçekleştirmek için, kaçma fiilinin vasıtası olarak kullanılması gerekir. Kaçma fiili gerçekleştik­ten sonra başka bir suçun işlenmesi sırasında, örneğin yolda arama yapan görevlile­re karşı kullanılması halinde bu ağırlatıcı neden uygulanmaz. Silahın olayda atış yapılarak kullanılması şart değildir. Silahın tevcih edilmesi veya failin elinde ya da belinde muhatabınca görünecek biçimde bulundurulması ve böyiece silahın korku­tucu özelliğinden yararlanılarak kaçma fiilinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Bu ba­kımdan örneğin tabancada mermi bulunmaması, tabancanın gerçek bir tabanca olmayıp taklit olması bu durumu bilmeyen muhatabı etkilemesi koşuluyla önem taşımaz.

Cezanın ağırlaştırmasını gerektiren diğer neden ise, bu suçun birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesidir. Bunun için iki veya daha çok kişinin suçu birlikte (müşterek fail sıfatıyla) işlemesi gerekir. Bunun ağırlatıcı neden olarak kabulünün sebebi, iki veya daha fazla sayıdaki kişinin kaçma suçunu gerçekleştir­mesinin kolaylığı ve görevlilerde korkutucu bir teki meydana getirebilecek olması­dır. Faillerin kaçmayı önceden tasarlayıp fikir ve irade birliğine varmaları şart de­ğildir. Ancak en azından kaçma fiilini gerçekleştirirken birlikte hareket etmeleri gerekir. Fıkrada “birlikte işlemek”ten söz edildiğinden, asgari sayıya (iki kişiye) azmettiren ve yardım eden sıfatıyla suça iştirak edenler dahil edilmez.

Tutuklu veya Hükümlü Açısından Etkin Pişmanlık

YTCK’nun 293.maddesinde, tutuklu veya hükümlüler açısından etkin pişmanlık düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için, teslim olgusunun “kendiliğinden” yani serbest irade ürünü olması gerekir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi halinde cezada indirim yapılmaz.etkin pişmanlık şartlarının gerçek­leşmesi halinde hükümlü veya tutuklunun kaçtığı günden itibaren teslimin gerçek­leştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir.

Teşebbüs

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun teşebbüs suretiyle iş­lenmesi mümkündür.

İştirak

Suçun birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi cezayı ağırlatıcı neden (292/3.fıkra) sayıldığından bu durumda hükümlü ve tutuklu- lar açısından müşterek faillik (37.md.) söz konusudur. Bu suç fail bakımından özgü suç niteliğinde olduğundan, YTCK.nun 40/2.maddesi uyarınca hükümlü veya tu­tuklu sıfatı bulunmayan kişilerin bu suça ancak azmettiren (38.md.) veya yardım eden (39.md.) sıfatlarıyla iştirak etmeleri mümkündür.

İçtima

Maddenin 4.fıkrasmda özel bir içtima kuralına yer verilmiştir. Buna göre kaçma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiy­le ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre (87., 82., 152.md.) cezaya hükmolunacaktır. Bu suçların faili engellemeye çalışan görevlilere veya diğer hükümlü veya tutuklulara karşı işlenmesi de mümkündür.

Bu suçun silahlı olarak işlenmesi halinde; eğer silah infaz kurumuna veya tutu­kevine sokulmuş veya bulundurulmuş ise YTCK.nun 297.maddesi uyarınca, göze­timi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçma sırasında yasak silahın vasıta olarak kullanılması durumunda da 6136 sayılı Kanun hükümleri uyarınca failin ayrıca cezalandırılması gerekir. Zira silah bu suçun unsuru değildir.

Kovuşturma

Bu suçun soruşturma ve kovuşturması C.savcıhğınca genel hü­kümlere göre re’sen yapılır.

Görevli Mahkeme

5235 sayılı Kanunun 10. ve 11.maddeleri uyarınca, 292/1. fıkrada yazılı suç dolayısıyla açılan davaya sulh ceza, 292/2.fıkradaki suça ise asliye ceza mahkemesinde bakılır. Ancak, bu suçun işlenmesi halinde görevli mahkeme işlenen suça göre (örneğin kasten öldürme suçunda ağır ceza mahkemesi) belirlenir.

Suçun Yaptırımı

1.fıkrada yazılı suçun yaptırımı altı aydan iki yıla kadar ha­pis, 2.fıkradakinin ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Maddenin 3.fıkrasındaki ağırlatıcı nedenlerden birinin varlığı halinde verilecek ceza bir katına kadar artırılacaktır.

Dava Zamanaşımı

YTCK’nun 66/1-e bendi uyarınca maddenin 1. ve 2.fıkralarında tanımlanan suçların dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Ancak, 66/3.fıkra hükmü uyarınca, bu 2.fıkradaki suçun 292/3.fıkrada vazıh cezayı ağılaştı- rıcı nitelikli hallerden biri ile işlemesi halinde dava zamanaşımı süresi 66/1-d bendi uyarınca onbeş yıldır.