Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 282  Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu ve Cezası

TCK m 282  Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu ve Cezası

MADDE 282.- (1) Alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda ka­naat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

  • Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tara­fından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.
  • Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
  • Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güven­lik tedbirlerine hükmolunur.
  • Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı de­ğerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanım­lanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.

5237 sayılı YTCK’nun “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” ke­nar başlıklı 282.maddesi, 765 sayılı ETCK’da yer almayan yeni bir düzenlemedir. Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin usul ve esaslar 18.10.2006 tarih ve 26323 sayılı RG’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5549 sayılı “Suç Gelirlerinin Ak­lanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda” belirlenmiştir.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Bu suçla korunmak istenen hukuksal yarar, aklama eylemleri ile ülkenin kamu­sal, ekonomik ve siyasi yapısı, istikrar ve sağlamlığı, hatta suçtan kaynaklanan mal­varlığı değerlerinin sınıraşan niteliği nedeniyle değişik ülke ekonomilerinin ve bi­reylerinin ve çağdaş ekonomik kurumlanıl aklamanın etkilerinden korunmasıdır

Madde gerekçesinde açıklandığı üzere; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerle­rine meşruiyet görüntüsü verilerek ekonomik sisteme sokulması, suç işlemenin kazanç elde etme açısından cazip bir yol olarak görünmesine neden olmaktadır.

Suç işlemek suretiyle veya dolayısıyla elde edilmiş olan ekonomik değerlerin meşruiyet görüntüsü kazandırılarak ekonomik sisteme sokulması, aynı zamanda suç delillerinin değiştirilmesi, gizlenmesi ve dolayısıyla, suçlunun kayırılması sonu­cunu doğurmaktadır.

Bu düşüncelerle, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin, yurt dışına trans­fer edilmesi veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tutulması, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Suçun Konusu

Bu suçun konusunu alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri (suç geliri) oluşturmaktadır.

Sözlük anlamına göre “malvarlığı”; bir kişiye ait para ile ölçülebilen hakların bütünüdür. Palermo Sözleşmesinde ise “malvarlığı”; gerek maddi gerek gayri mad­di, taşınır veya taşınmaz somut veya soyut her türlü varlık ve bu tür varlıklara iliş­kin tasarruf hakkını veya ayni hakkı tevsik eden yasal belgeler veya araçlar şeklinde tanımlanmıştır.

Ceza hukuku açısından “suçtan elde edilen maddi menfaat” kavramı, suçun iş­lenmesi dolayısıyla elde edilen menfaat ve bunların değerlendirilmesi sonucu orta­ya çıkan menfaatleri içerir. Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’nin 2-e maddesine göre “suç geliri”; bir suçun işlenmesinden kaynaklanan veya doğrudan ya da dolaylı olarak elde edilen malvarlığı anlamına gelmektedir.

Bu malvarlığı değerlerinin elde edildiği suçun türü veya mahiyeti önemli değil­dir. Önemli olan, bu suçun konusunu oluşturan ekonomik değerlerin, başka bir suçun işlenmesi suretiyle veya dolayısıyla elde edilmiş olmasıdır.

Suçun Faili

Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Failin sıfatı ve niteliği önemli olmamakla birlikte, bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tara­fından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi maddenin 2.fıkrasında daha ağır ceza­yı gerektiren nitelikli hal sayılmıştır. Fail, öncül suçlara iştirak eden birisi de olabilir, ancak failin öncül suçlarla ilişkisinin olması şart değildir. Ayrıca failin aklama işle­mi karşılığında bir çıkar sağlamış olması da gerekmez.

Suçun Maddi Unsuru

Bu suçun ön koşulu, aklanan malvarlığı değerlerinin, alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanmış olmasıdır. Buna göre, “ön­cül suç”un alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektirmelidir. Öncül suçun TCK’da veya özel bir kanunda düzenlenmiş olması önem taşımaz. Malvarlığı değerlerinin elde edildiği öncül suçun gerektirdiği hapis cezasının alt sınırı bir yılın altında ise 282/1.maddedeki suç oluşmaz. Örneğin, gelir doğurabilecek nitelikte olmalarına rağmen YTCK’nun 155., 156., 163., 209. ve 228.maddelerinde tanımlanan suçların gerektirdikleri hapis cezalarının alt sınırları bir yılın altında kaldığı için, bu sayılan suçlar aklama suçunun öncül suçu olamayacaktır. Önceki eylemin suç oluş­turmadığına ilişkin kesinleşmiş bir hüküm var ise bu durumda da öncül suçtan bahsediİçmeyeceğinden aklama suçu da söz konusu olamayacaktır. Ancak önceki suç bakımından kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü gerekli değildir. Suçun işlen­diğinin tespiti yeterlidir. Keza, öncül suç hakkında dava ve cezayı düşüren sebeple­rin bulunması, öncül suçun failinin ölmüş olması ya da bilinmemesi nedeniyle kovuşturulamaması gibi nedenler aklama suçunun oluşmasını engellemez. Aynı şe­kilde, öncül suç failinin özel affa uğraması, ceza bağışıklığından yararlanması ceza ehliyetini kaldıran nedenler, yaş küçüklüğü gibi nedenlerle ceza sorumluluğunun bulunmaması, aklama suçunu işleyen failin cezalandırılmasına engel değildir. Ayrı­ca, öncül suç, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin elde edildiği ülkede suç sayılmıyorsa, suçun yasallığı ilkesi gereği Türkiye’de aklama suçu oluşmayacaktır. Öncül suç ancak her iki ülkede de suç ise aklama suçu gerçekleşir.

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Suçun maddi unsurunu oluşturan bu seçimlik hareketler; alt sının bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin;

  1. Yurt dışına çıkarılması veya,
  2. Gayrimeşru kaynağının gizlenmesi ve meşru bir yolla elde edildiği konusun­da kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tutulmasıdır.

Birinci seçimlik hareket, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin yurt dışına transfer edilmesidir. Yani suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin kazanıldığı ülkeden başka bir ülkeye fiziki olarak (örneğin kurye veya kargo yoluyla) veya elektronik yolla (örneğin, bankacılık işlemleri ya da posta havalesi yoluyla) naklidir.

İkinci seçimlik hareket ise, birincisinin aksine serbest hareket olarak belirlenmiş­tir. Yasa koyucu, bilinen aklama yöntemlerine yenilerinin de eklenebileceğini göze­terek “çeşitli işlemler” tabirini kullanmıştır. Bu hareketler açısından önemli olan, bunların gerçekleştiriliş! sırasında güdülen amaçtır. Başka bir deyişle, suçtan elde edilen malvarlığı değerlerinin, gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru yoldan elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tu­tulması gerekir.

Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde, ekonomideki anlamı itibariyle “iş­lem” deyimi, “nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu seçimlik hareket açısından işlemler değişik şekillerde gerçekleşebilir. Örneğin, yurt dışında işlenmiş olan bir suçtan kaynaklanan gelirin, meşru yolla elde edilmiş bir para görüntüsüyle yabancı ser­mayeyi teşvik mevzuatı çerçevesinde ülkeye sokulması halinde bu suçun oluştuğu­nu kabul etmek gerekir. Aynı maksatlarla, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerle­rinin örneğin, banka hesabına yatırılması, dövize çevrilmesi, taşınmaz mal, araba, değerli taş ve madenler, sanat eseri, hisse senedi ya da seyahat çeki alımında kulla­nılması gibi işlemlerle bunların gerçek niteliği, kaynağı, yeri, durumu, hareketi, bu malla ilgili haklar ya da mülkiyeti gizlenmiş olabilir.

Suçun Manevi Unsuru

Birinci seçimlik hareket bakımından suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için, genel suç işleme kastının varlığı yeterlidir. Ayrıca herhangi bir saik veya maksat aramaya gerek yoktur. Başka bir deyişle bu seçimlik hareketin gerçekleştiril işi sıra­sında, yurt dışına transfer edilen malvarlığı değerlerinin suçtan elde edilmiş oldu­ğunun bilinmesi gerekir.

Suçun, ikinci seçimlik hareketle işlenmesi halinde ise failde genel kastın yanı sıra özel kastın da bulunması gerekir. Başka bir deyişle failin, suçtan elde edilen malvar­lığı değerlerinin, gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla hareket etmesi gerekir.

Bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Failin akladığı malvarlığı değerlerinin öncül bir suçtan kaynaklandığını bilmesi yeterlidir. Ayrıca, öncül suçun fail ya da mağdurunu, işlenme koşullarını, zamanını, yerini bilmesi gerekmez. Aklama suçu, doğrudan veya olası kastla işlenebilir.

Ağırlatıcı Nedenler

maddenin ikinci fıkrasında bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli ha­li düzenlenmiştir. Buna göre, söz konusu suçun kamu görevlisi tarafından görevini yaparken ve görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak ya da belli bir meslek sahibi kişi tarafından mesleğinin icrası sırasında ve sağladığı kolaylıktan yararlana­rak işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılacaktır. YTCK’nun 6/c bendine göre, “kamu görevlisi” deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılacaktır. Buna göre, kişinin kamu görevlisi sayılması için aranacak yegane ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır.

maddenin üçüncü fıkrasında, aklama suçunun, suç işlemek için teşkil edil­miş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek cezanın bir kat artırılması öngörülmüştür. Ancak, aklama suçundan dolayı bu fıkra uyarınca faile verilecek artırılmış ceza, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı failin ayrıca cezalandırılmasına engel teşkil etmez (YTCK 220/4.fıkra), bu durumda fail, 282. ve 220.maddeler uyarınca gerçek içtima kuralları çerçevesinde cezalandırılacaktır.

Etkin Pişmanlık

282.maddenin 5.fıkrasında bu suçla ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiş­tir. Buna göre, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini gizleme nedeniyle kovuş­turma başlamadan önce, bu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu suç nedeniyle cezaya hükmolunmayacaktır. Bu durumda, CMK’nun 223/4-a bendi uyarınca, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir. Bu hüküm sadece etkin pişmanlık gösteren fail ya da faillere uygulanır, diğer suç ortakları bu hükümden yararlanamazlar.

Kovuşturma, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder (CMK 2/1-e bendi). Bu itibarla etkin pişmanlığın iddiana­menin kabulünden önce gösterilmesi gerekir.

Teşebbüs

Birinci seçimlik hareket (yurt dışına çıkarma) bakımından bir suç­tan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçuna teşebbüs mümkündür. Failin bu değerleri yurt dışına çıkarmak isterken ve henüz yurt dışına çıkaramadan yaka­lanması halinde suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilir. İkinci seçimlik hareket, çeşitli işlemlerle gerçekleştirilebildiğinden, hareketin mahiyetine göre par­çalara bölünebildiği takdirde suça teşebbüs söz konusu olabilir.

İştirak

Bu suç iştirak bakımından özellik göstermez. Bu itibarla müşterek fail, azmettiren ve yardım eden konumunda suça iştirak mümkündür.

İçtima

Özel bir içtima kuralı getirilmediğinden, suçların içtimaına ilişkin ge­nel hükümler (42-44.md.) uygulanır. Bu suçun zincirleme suç (43.md.) şeklinde işlenmesi mümkündür.

Kovuşturma

Suçun soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılır. 5549 sayılı Kanunun 19.maddesinde doğrudan doğruya Maliye Bakanlığına bağlı olan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığına suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin görev ve yetkilerinin yanı sıra, bu hususta veri toplamak, şüp­heli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek; değerlendirme sürecinde gerek duyulduğunda kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanların­da inceleme ve araştırma yapılması talebinde bulunmak; bu Kanun kapsamına gi­ren işlemler ile ilgili olarak araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak; yapılan araştırma ve inceleme sonucunda aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespiti halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak; Cumhuriyet savcıları tarafından intikal ettirilen konuları incelemek ve aklama su­çunun tespitine ilişkin talepleri yerinme getirmek; aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin mevcut olması durumunda konuyu ilgili Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek; kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilerin ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek şeklinde geniş yetki ve görevle verilmiştir.

Görevli Mahkeme

5235 sayılı Kanunun 11.maddesi uyarınca, bu suç dolayı­sıyla açılacak davalara bakma görevi asliye ceza mahkemesine aittir.

Suçun Yaptırımı

İki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezasıdır. Suçun kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde bu ceza 282/2.fıkra uyarın­ca yarı oranında artırılacaktır. Suçun, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde de verilecek ceza ayrıca bir kat artırılacaktır.

Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında YTCK’nun 60.maddesinde öngörülen bunlara özgü güvenlik tedbirlerine, yani “iznin iptali ve müsadere” gü­venlik tedbirlerine hümolunacaktır (282/4.fıkra).

Dava Zamanaşımı

282/l.fıkrada tanımlanan suçun temel şekli bakımından dava zamanaşımı süresi YTCK 66/1-e bendi uyarınca sekiz yıldır. Ancak, dava za­manaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun dalıa ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulacağından (66/3.fıkra), 282.maddenin 2. ve 3.fıkralarındaki nitelikli hallerde dava zamanaşımı süresi 66/1-d bendi uyarınca onbeş yıldır.