TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası
MADDE 155.- (1) Başkasına ait olup da, (Ek İbare:29.06.2005-5377/18.md.) muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası Açıklama
5237 sayılı TCK.nun 155.maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu, 765 sayılı eski Ceza Kanunumuzun 508. ve 510.maddelerinde öngörülen emniyeti suiistimal suçlarının karşılığıdır. Ancak, eski ve yeni düzenlemeler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Eski Kanunun 508.maddesinde güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsuru olarak gösterilen “satma, rehnetme, sarf ve istihlak etme, ketim ve inkâr etme, tahvil ve tağyir etme” biçimindeki seçimlik hareketleri kapsayacak ve bunların dışında kalan ve korunan hukuksal yararı ihlal eden diğer ihlalleri de içerecek biçimde yeni Kanunda suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkâr etme” olarak ifade edilmiştir. Diğer yandan, eski Kanunun 510. maddesinde yer alan ve 508. ile 509.maddelerde düzenlenen suçların müşterek ağırlatın nedenini oluşturan hüküm, yeni Kanunun 155/2.fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası Suçla Korunan Hukuksal Değer
Bu suçla korunan hukuksal değer, kişilerin mülkiyet hakkıdır. Yasa koyucu bu suçla, mülkiyetin korunmasını amaçlamıştır. Fail, önceden sözleşme gereği kendisine tevdi edilen mal üzerinde malike ait olan yetkileri kullanmaktadır. Bu kasıtlı eylemler, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin gereği olan güven ve itimadı ihlal ettiğinden dolayı cezai yaptırım altına alınmıştır.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası Suçun Konusu
Güveni kötüye kullanma suçunun konusu mülkiyete konu olan ve ekonomik değeri olan taşınır veya taşınmaz maldır. Bir şirketin hisseleri dahi bu suçun konusunu oluşturabilir. Bu itibarla, örneğin, bir anonim şirketin ıskat edilmiş hisselerinin şirket yönetim kurulu tarafından gerçek değerinin altında bir fiyatla üçüncü kişilere satılması durumunda yine güveni kötüye kullanma suçunun oluşacağını kabul etmek gerekir.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası Suçun Faili Ve Mağduru
Güveni kötüye kullanma suçunun faili, sözleşme ilişkisi gereği suça konu olan malın kendisine tevdi veya teslim edilen, yani geçici zilyetlikle malı devir alan kişidir. Bu itibarla, bu suçun faili ancak sözleşme ilişkisinin tarafı olan kişi veya kişiler olabilir. Sözleşme ilişkisinin tarafı olmayan suç ortağı ise bu suçun işlenmesinden dolayı ancak şerik sıfatıyla sorumlu tutulabilir. Diğer yandan, güveni kötüye kullanma suçunun faili, suça konu olan malın maliki olmayıp geçici zilyetlikle malı devir alan kişi konumunda olduğundan, bu nedenle müşterek ve iştirak halinde mülkiyete konu olan malların maliklerinin birbirlerine karşı bu suçu işlemeleri mümkün değildir. Fail, kamu görevlisi ise eylemin zimmet (TCK.247.md.) oluşturup oluşturmayacağının görevli mahkemece tartışılması gerekir. Fail ile mağdur arasında TCK.nun 167.maddcsinde öngörülen akrabalık ilişkisinin bulunması yerine göre şahsi cezasızlık veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şalisi sebep olarak dikkate alınır.
Suçun mağduru ise mevcut sözleşme ilişkisine dayah olarak faile malın zilyetliğini devreden ve güveni kötüye kullanma oluşturan eylemlerden dolayı güveni sarsılan ve çoğu zaman malvarlığı itibariyle de zarar gören kişidir.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası Suçun Maddi Unsuru
Güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsuru, failin başkasına ait olan ve muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması” veya “devir olgusunu inkâr etmesi” ile oluşur.
Suçun ön koşulu: Malın zilyetliğinin faile devredilmiş olması
Suçun, bu kanuni tanımından da anlaşıldığı üzere, yasa koyucu güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için öncelikle “malın zilyetliğinin faile devredilmiş olması” önkoşulunun gerçekleşmiş olmasını aramaktadır. Bu itibarla, suçun konusunu oluşturan taşınır veya taşınmaz mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesis edilmiş olmalıdır. Malın zilyetliğinin faile devredilmesi ile arılatılmak istenilen husus, malın, failin o mal üzerinde fer’i zilyetliğini tesis edecek biçimde teslim edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyişle, başkasına ait olan mal faile muhfaza edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere önceden teslim edilmiş olmalıdır, bu unsur, güveni kötüye kullanma suçunu, dolandırıcılık ve hırsızlık suçundan ayırıcı kriteri de oluşturmaktadır. Hırsızlıkta mal, çalan tarafından sahibinin bir hatası olmadan alınmaktadır. Dolandırıcılıkta ise mal, sahibi tarafından, dolandırıcının kullandığı hile nedeniyle, teslim edilmektedir. Oysa güveni kötüye kullanmada mal, sahibi veya zilyedi tarafından belli amaçlarla yapılmış ve yöntemlere, hukuka uygun, aldatılmamış, özgür rıza ile teslim edilmektedir. Böylece, belli amaçlarla (muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere) ve inançlı bir işleme dayanılarak, belli bir (taşınır veya taşınmaz) mal üzerinde ikinci derece zilyetlik (fer’i zilyetlik) kurulmaktadır. Buna karşılık, hırsızlık asla rızai bir teslim söz konusu olmamakta, dolandırıcılıkta ise, bir malın teslimi söz konusu ise de, bu teslim, hileyle sakatlanmış, özgür olmayan iradeye dayanmaktadır, bu durumda rıza sakatlanmıştır ve teslim olgusu hukuka aykırıdır.
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için zilyetlik devri sonucunu doğuran sözleşmenin hukuken geçerli bir ilişkiye dayalı olması gerekir. Bu hukuki ilişki, örneğin kira sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, karz sözleşmesi, vedia sözleşmesi, istisna sözleşmesi ile kurulmuş olabilir. Malın mutlaka sahibi tarafından faile teslim edilmiş olması şart değildir. Malın fer’an zilyedi bulunan bir kişi tarafından teslim edilmiş bulunması halinde de suç oluşur. Ancak teslim olgusu, failin mal üzerinde mülkiyetini kurmak amacıyla yapılmışsa, güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz. Yasal olmayan amaçlar için yapılmış bir sözleşme ile mal üzerine fail lehine zilyetlik tesis edilmiş ise, bu durumda esasen Borçlar Kanununun 2O.maddesi hükmüne göre, ahlaka ve hukuka aykırı bir amaçla bir malın zilyetliğini devreden kişinin malı geri talep etme hakkı bulunmadığından, bu mal üzerindeki tasarruflar güveni kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır.
Malın zilyetliğinin devredilmesi hileli davranış sonucu sağlanmışsa, eylem güveni kötüye kullanma suçunu değil, dolandırıcılık suçunu oluşturur. Örneğin;
“Müştekinin teslim iradesinin sanığın kullandığı hile ve sanialar ile elde edildiğinin anlaşılmasına göre eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Sanığın kendisini inşaat ve otomotiv firmalarının sahibi ve müteahhit olarak tanıtıp, Denizli’de Şehit Pilot İbrahim Öztürk ve Tüm Şehitler Abidesinin ihalesini aldığını, İsparta İlinde de müteahhitlik yaptığını, İdeal İnşaat firmasının da sahibi olduğunu söyleyip başkasına ait inşaata tabela astırıp bu inşaatın müteahhiti olduğunu belirterek inşaat sahasında şikâyetçi ile pazarlık yaptığı, senetleri ise büroda düzenleyeceğini söyleyerek güven sağlayıp deneme sürüşü ve sanayide inceletmek bahanesiyle aldığı arabayı getirmeyerek kaçtığı, bir süre konca diğer dolandırıcılık ve hırsızlık suçlarından dolayı Antalya’da yakalandığı, sanığın başlangıçtan beri kastının dolandırmak suretiyle otoya sahiplenmek olup bu amaçla hile ve desiselerde bulunduğu gözetilerek dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Pınar Süt Mamülleri A.Ş. bünyesinde, Yaşar Emekli Yardım Sandığı Vakfının işten ayrılan kişilere ait birikmiş aidatlarının ödenmesi işiyle görevli olan sanığın, 6.1.2001-26.4.2001 tarihleri arasında şirket yetkilileri tarafından düzenlenen işten ayrılma belgeleriyle kendisine gelen 17 hak sahibinin işlemlerini yapıp bu belgelerdeki miktarları şirket veznesinden çekerek ilgililere ödedikten sonra kendisinde kalan şirkete gönderilmesi gereken suretleri kullanarak bu kişiler adına yeniden değişik kişi ve tarihlerde mükerrer tahsilatlar yaparak toplam 23.810.689.000 lira haksız yarar temin etmesi olayında, sanığa tevdi veya teslim olunmuş bir paranın bulunmaması, sanığın hileli davranışlarda bulunmak suretiyle şikâyetçiyi hataya düşürüp kendisine haksız yarar sağladığı anlaşılmakla eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçu nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırıdır.”
Eylemin, güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilmesi için teslim olgusunun mutlaka suç konusu malın zilyetliğinin faile devri şeklinde yapılması gerekir. Zilyetliğin tam olarak devrinden söz edilemeyen durumlarda eylem güveni kötüye kullanma suçunu değil, hırsızlık suçunu oluşturur. Örneğin;
“Bir kişiyi ayıracağını söyleyip kısa bir süre kullanmak için şikâyetçilerden aldığı cep telefonları ile kaçan sanığın fiilinin, sanığa özel bir tevdi ve teslimin gerçekleşmemesi nedeniyle hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeden güveni kötüye kullanmak suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.”
“Müdahilin satın aldığı evde kiracı olan sanığın, evin tahliyesi sırasında özel olarak teslim ve tevdie konu edilmeyen lavabo, küvet, termosifon kazanı ve saireyi rıza dışında ve faydalanmak amacıyla alıp götürdüğünün anlaşılması karşısında; eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden; suç niteliğinde yanılgıya düşülerek güveni kötüye kullanma suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır”.
“DHL Taşımacılık ve Ticaret A.Ş.de işçi olarak çalışan sanığın Başarı Elektronik Şirketi’nin Finlandiya’dan ithal edip DHL tarafından Türkiye’ye getirilen ve Yeşilköy Atatürk Havalimanı TASİŞ ambarlarında bir gece kaldıktan sonra Ankara Esenboğa gümrüğüne sevkedilen 11 adet kolinin içerisinden 28 adet Nokia cep telefonunu aldığı anlaşılmasına, ithal edilen telefonların sanığa teslim ve tevdi edildiğine ilişkin herhangi bir belge veya başkaca bir kanıt bulunmamasına göre eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisine ilişkin akdi ilişki, karma veya sui generis bir sözleşme ile de tesis edilmiş olabilir. Örneğin, bir bankada açılan cari hesaba veya bir “özel finans kurumu”nda açılan “katılım ortaklığı hesabı”na ilişkin sözleşme ile de bu hukuki ilişki tesis edilmiş olabilir.
Malın zilyetliğinin muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanılmak üzere devredilmiş olması
Suçun oluşabilmesi için malın zilyetliğinin “muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanılmak” üzer faile devredilmiş olması gerekir. Suça konu olan malın başkasına ait olması gerekirse de, zilyetliğin devrinden önce mal sahibinin bu malı ne şekilde elde ettiğinin suçun oluşumu bakımından önemi bulunmamaktadır. Mülkiyeti muhafaza kaydıyla satın îdinmiş olan eşyanın, örneğin bir üçüncü kişiye satılması halinde de güveni kötüye kullanma suçu oluşur.
765 sayılı eşik Ceza Kanunumuzun 5O8.maddesinde “idare veya muayyen bir suretle istimal etmek üzere” malın zilyetliğinin devrinden bahsedilmesine karşın 5237 sayılı TCK.nun 155/1.maddesinde “muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanılmak üzere” denilmek suretiyle, muhafaza etmek amacıyla verilen mallar da güveni kötüye kullanma suçunun kapsamı içine alınmış ve böylece öğretide bu konudaki tartışmalara son verilmiş ve uygulamada ortaya çıkabilecek duraksamalar giderilmiştir. Yeni düzenlemede “iade” edilmek üzere ifadesine yer verilmemiş ise de, bu zilyetlik devri, malik olmayan kişiye, aradaki hukuki ilişkinin niteliğine göre, eşya üzerinde belli bazı tasarruflarda bulunma (muhafaza etme veya belirli bir şekilde kullanma) yetkisini verdiğinden, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar yani zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya bu devir olgusunu inkâr etme biçimindeki davranışlar iade etmemeyi de kapsadığından bu konuda uygulamada bir boşluk meydana gelmesi sözkonusu değildir.
Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak veya devir olgusunu inkâr etmek
155.maddenin 1.fıkrasında öngörülen suçun oluşabilmesi için failin suç konusu mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması” veya bu “devir olgusunu inkâr etmesi” gerekir. 765 sayılı eski Ceza Kanunumuzun 5O8.maddesinde güveni kötüye kullanma suçunu oluşturan seçimlik hareketler “satma, rehnetme, sarf ve istihlak etme, ketim ve inkâr etme, tahvil ve tağyir etme” şeklinde sayma yöntemiyle belirtilmekteydi. Yeni Kanunun “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkâr etme” şeklindeki ifadesi, 508.maddede sayılan eylemleri de kapsadığı gibi, bunların dışında kalan ve suçun kanuni tanımına göre korunan hukuksal yararı ihlal eden diğer kasti tasarrufları da ihtiva etmektedir. Bu itibarla yeni düzenlemeyi kanun yapma tekniği açısından isabetli bulmaktayız.
Fail, malın maliki olmadığından, zilyetliğin devri faile sadece, aradaki hukuki ilişkinin niteliğine göre, eşya üzerinde belli bazı tasarruflarda bulunma hak ve yetkisini vermektedir. Bu itibarla, zilyetliğin devri amacı dışındaki her türlü kasti tasarruf güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur.
Devir olgusunu inkâr etmekten maksat, failin malın kendisine teslim edilmediğini iddia etmesi ve bu yönde açıklamada bulunmasıdır.
Örneğin, “sanığın, müşteki tarafından sütünden istifade etmesi karşılığında bakıp gözetmek üzere kendisine teslim edilen inekleri satması”; “sanığın, şikâyetçiden kiraladığı otomobili kira süresi sona erdiği halde iade etmeyip, mal edinmesi”; “sanığın, tanık M.K.’nın bulduğu ve sahibi çıktığında vermesi için kendisine teslim ettiği müdahile ait cep telefonunu istendiğinde iade etmeyip sahiplenmesi” hallerinde suçun maddi unsuru oluşmaktadır.
155/l.fıkradaki kanuni tanımına göre, güveni kötüye kullanma suçunun oluşması bakımından mağdurun bu fiilden zarar görmüş olması aranmadığından, somut olayda ayrıca bir zararın meydana gelip gelmediğinin araştırılmasına gerek yoktur. Suçun oluşması için, failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya devir olgusunu inkâr etmesi yeterlidir.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Suçun Manevi Unsuru
Güveni kötüye kullanma suçunun manevi unsuru, failin suçun kanuni tanımındaki “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma” veya “devir olgusunu inkâr etme” biçimindeki fiilleri “kendisinin veya başkasının yararına olarak” ve “kasden” işlemiş olması halinde gerçekleşir. Yararın fiilen gerçekleşmesi zorunlu değildir. Keza, mağdurun bu fiilden zarar görmüş olması da aranmamıştır.
Hâkim somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin niteliğine ve olayın özelliklerine göre kast unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirecektir. Örneğin;
“Şikâyetçinin olay tarihinden 8 ay kadar önce onarım için bıraktığı uydu kullanım cihazını almaya geldiğinde, sanıkların arayıp bulamadıkları, bunun üzerine şikâyetçiden bir gün süre istedikleri, ertesi gün gelen şikâyetçiye uydu kullanma cihazını bulamadıkları için yerine benzerini vermeyi teklif ettikleri, ancak şikâyetçinin bıraktığı cihazın daha yeni olduğunu iddia ederek kabul etmediğinin anlaşılması karşısında, sanıkların uydu kullanma cihazını mal edinme kastı ile hareket ettiklerine dair savunmalarının aksini gösterir cezalandırılmalarına yeterli ve kesin delil bulunmadığı ve uyuşmazlığın hukuki nitelikte bulunduğu gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine hükmolunması, yasaya aykırıdır.”
“Sanığın, katilarım eşi olan ve çocuksuz olarak ölen kız kardeşinin ölümünden sonra kendisine teslim edilen ziynet eşyalarını, kendisinin de mirasçı olduğundan bahisle katılana iade etmemekten ibaret eyleminde, uyuşmazlığın hukuki nitelik taşıdığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Kömür satıcılığı yapan sanığın, kömür getirmek için şikâyetçiden on milyon lira aldığı, işlerinin bozulması nedeniyle kömürü getiremediği gibi parayı da iade etmediği olayda, güveni kötüye kullanmak suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, uyuşmazlığın hukuki nitelikte bulunduğu gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.”
“Sanığın bacanağı olan katılan ile ortak saman işi yaptığı, kârdan payına düşen miktar ödenmeyince, ortak mal olan ve kendisinde bulunan saman yapma makinesini üçüncü kişiye sattığı, bu haliyle taraflar arasındaki ihtilafın hukuki nitelikte olduğu gözetilmeden, unsurları oluşmayan atılı suçtan dolayı sanığın beraati yerine, yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunması yasaya aykırıdır”
“3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ve buna dayanarak taraflar arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesinden doğan iade zorunluluğu yerine getirilmemiş ise de; kiralananın başkasına satıldığı ve rehnedildiğine dair iddia ve delil bulunmadığı, ketim ve inkâr da edilmediği anlaşılmasına göre yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle beraati yerine suçun oluştuğundan bahisle mahkûmiyetine hükmolunması yasaya aykırıdır.”
“Sanığın beş gün için kiraladığı müştekiye ait otonun bir ay sonra terkedilmiş vaziyette bulunduğu, çelik cantların satılarak yerine eskilerinin takıldığı, teyp ve hoparlörlerin alındığı iddia, ikrar, teslim tutanağı ve şahadet ile anlaşılmasına göre müsnet suçun tüm unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, mahkûmiyeti yerine, uyuşmazlığın hukuki nitelik taşıdığı ve sanıkta suç kastının mevcut olmadığından bahisle beraatine karar verilmesi yasaya aykırıdır.”
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru
Güveni kötüye kullanma suçu bakımından ilgilinin rızası (TCK. 26/2.md.) ve hakkın (hapis hakkının) kullanılması (TCK. 26/1.md.) durumlarında eylemin hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmez ve hukuka uygunluk halinin bunduğu kabul edilir.
İlgilinin rızasından söz edilebilmesi için, bu rızanın suçun kanuni tanımında öngörülen maddi hareketlerin yapılmasından önce veya en azından eylem anında varlığı şarttır. Örneğin;
“Sanığın aşamalarda değişmeyen ısrarlı savunmalarında, suça konu cep telefonunu şikâyetçinin oğlunun onayı ve bilgisi dahilinde takas etmek amacıyla Y.S. isimli şahsa verdiğini, bu şahsı bulamadığı için telefonu iade edemediğini beyan etmesine, şikâyetçinin de savcılığa verdiği 17.5.2001 tarihli yazılı dilekçesinde kendisinin ve oğlunun bilgisi dahilinde cep telefonunun değiştirilmek üzere sanık tarafından Y.S. isimli şahsa verildiğini doğrulamasına göre, atılı suçun kasıt unsuru itibariyle oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.”
Türk Medeni Kanununun 939.maddesinde öngörülen “hapis hakkı” ayni bir hak olup, bu hakla kişi belirli bir şekilde kullanmak amacıyla zilyetliğini aldığı malı geri vermeme hakkını elde etmektedir. Bu itibarla, failin, belirli bir şekilde kullanmak amacıyla zilyetliğini devraldığı mal üzerinde hapis hakkını kullandığı durumlarda, güveni kötüye kullanma suçunun hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmez ve fiil hukuka uygun sayılır. Kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi düzenlemelerden kaynaklanan yada hukuken tanınmış ve düzenlenmiş olması şartıyla bir mesleğin icrasından doğan hakkın kullanılması hallerinde de failin eyleminin hukuka uygun olduğu kabul edilir. Örneğin;
“Katılan şirkette muhasebe servisinde çalıştığı anlaşılan sanığın, görevi gereği tevdi olunan 3950 Markını, işyerinden ayrılmayı düşündüğünden kendisine yasal olarak ödenmesi gereken paralara mahsuben üzerinde tuttuğunu ve sonradan, ödediğini savunması karşısında suç tarihinde sanığın şirkette herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı ve alacağı için açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılıp sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik soruşturmayla beraatine hükmolunması yasaya aykırıdır.”
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Hali
155.maddenin 2.fıkrasmda, güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre, sözkonusu suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin yada hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi durumunda faile suçun temel şekline (155/l.fıkrasına) nazaran daha ağır ceza verileceği öngörülmüştür. Bu durumda suçun soruşturma ve kovuşturması, mağdurun şikâyetine bağlı olmayıp, C.Savcılığınca kendiliğinden (re’sen) kovuşturma yapılacaktır.
155/2.fıkradaki bu nitelikli hal, 765 sayılı eski Ceza Kanunumuzun 510. maddesinin karşılığıdır. Yeni düzenlemede hapis cezasının üst sınırı artırılmış ve ayrıca üçbin güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı öngörülmüştür. Diğer yandan, eski düzenlemede nitelikli unsur sayılan, suçun “emanetçi sıfatıyla tevdi edilmiş ve teminat olarak verilen” şeyler üzerinde işlenmesi haline yeni düzenlemede yer verilmemiştir. Ancak, belirtilen bu husus, “hizmet ilişkisi” kapsamına girdiğinden, uygulamada bu konuda herhangi bir boşluk doğmayacaktır.
Yasa koyucu böylece, suç mağdurunun 155/2.fıkrada sayılan haller nedeniyle eşyanın zilyetliğini tevdi ve teslim etmiş olduğu suç işleyene karşı duyduğu güvenin kötüye kullanılmış olmasını, bu durumlarda suçun işlenmesindeki kolaylığı da gözeterek güveni kötüye kullanmanın temel şeklinden farklı mütalaa etmiş ve nitelikli hal saymıştır.
“Meslek ve sanat”; kişinin geçimini sağlamak için devamlılık arzeder biçimde yaptığı iştir. Bu nitelikli halin uygulanması yönünden özellikle dikkat edilmesi gereken husus, eşyanın faile yaptığı meslek veya sanat dolayısıyla tevdi ve teslim edilmiş olmasıdır. Tevdi ve teslimin bizzat mağdur tarafından yapılmış olmasına da gerek yoktur. “Ticaret” kavramı, kişilerin özel ilişkilerini ilgilendiren alanlarda, mallardan yararlanmalarını düzenleyen hukuki ilişkileri kapsamakta, hukuk açısından ticari faaliyeti ve sınai alanı içine almakta ve maddi mallara özgülenmiş failin ticaret amacı ile hareket etmesi yeterli olup TTK anlamında tacir olup olmaması önem taşımaz.
Suç konusu eşyanın “hizmet ilişkisi” nedeniyle tevdi ve teslim edilmiş olması şeklinde ifade edilen nitelikli halin oluşabilmesi için, hizmeti yapanla yaptıran arasında Borçlar Kanununun 313.maddesinde tanımlanan bir hizmet ilişkisi olmalı ve suça konu eşya sanığa sürekli olarak ve tüm sorumluluğu ona ait olmak koşulu ile teslim edilmelidir. Hizmet ilişkisinden söz edilebilmesi için, failin ücret karşılığında çalışması gerekir.
155/2.fıkrada gösterilen diğer bir nitelikli hal, suçun “hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında” işlenmesidir. Burada “hangi nedenden olursa olsun” ibaresinden de anlaşıldığı üzere eşyanın mutlaka sahibi veya fer’an zilyet bulunan kimseler tarafından maddeten tevdi ve teslimi zorunlu olmayıp, eşyanın Kanunun kendilerine verdiği görev gereği “başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak”, örneğin kendilerine bu tür yetki ve yükümlülük verilen tasfiye memurları, vasi veya kayyumların muhafazasına bırakılmış olması ve bu konumdaki kimselerin suç konusu eşya üzerinde 155/1.fıkrada sayılan ve güveni kötüye kullanma suçunu oluşturan fiillere girişimleri yeterlidir.
Yargıtay’ın güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halleri ile ilgili olarak geçmişte vermiş olduğu kararlar, 155/2.fıkranm uygulanması bakımından da geçerli ve açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Örneğin;
“Kaportacı olan sanığın kendisine teslim edilen otomobildeki ekolayzer’i aldığına ilişkin iddiaya ilişkin kabulün temas ettiği TCK.nun 51O.maddesindeki suçu oluşturur.”
“Davaya katılan şirkette şoför olarak çalışan sanığın yönetimindeki kamyonla, şirketin anlaşmalı olduğu Aydın Petrol şirketinden veresiye fişi karşılığı aldığı mazotu şirket işinde kullanmayacak mal edindiği, petrol ofisinden mazot almadığı halde almış gibi veresiye fişi düzenlediği veya bu fişle başka vasıtalara mazot verildiği halde şirket aracında kullanılmış gibi fiş düzenlenip hile ve desise yapılarak haksız menfaat sağlandığına ilişkin bir iddia ve delil bulunmamasına göre eylemin
TCK.nun 51O.maddesinde yer alan hizmet nedeniyle inancı kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu, gözetilmeden yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan sanığın mahkûmiyeti cihetine gidilmesi yasaya aykırıdır.”
“İş takipçiliği yapan ve satın aldığı aracın devir işlemlerini yapmak üzere şikâyetçiyle ücreti karşılığı anlaşılan sanığın, aracın devrini yaptırmadığı halde, yapılmış gibi sonradan sahte olarak düzenlenen noter senedi fotokopisini şikâyetçiye vermek suretiyle aldığı parayı bu iş için gerekli yerlere yatırmayıp mal edinmekten ibaret eyleminin, sahte belgenin başlangıçta şikâyetçiyi hataya düşürmek için hile unsuru olarak değil, sonradan fiilin ortaya çıkmasını geciktirmek amacıyla kullanması nedeniyle TCK.nun 510.maddesinde yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçu nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Müdahilin pazarlama elemanı olarak çalışan sanığın satması için kendisine teslim edilen çayları peşin para ile sattığı halde vadeli satmış gibi göstermek için hayali şahıslar adına düzenlediği bonoları katılana vermek suretiyle tahsil ettiği paraları mal edinmekten ibaret eyleminin TCK.nun 510. ve 8O.maddeleri kapsamında teselsül eden hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç niteliğinde yanılgıya düşülerek dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.”
“Sanığın bir günlüğüne kiraladığı oyun makinesi ile CD’leri iade etmekten ibaret eyleminin TCK.nun 508.maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanunun 51O.maddesi ile hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Emlak Komisyoncusu olan sanığın şikâyetçinin evini satmak ve başka bir ev bulmak amacıyla komisyon bedeli olarak aldığı parayı iade etmediği iddia olunmasına, yüklenilen hizmet için verilen bir para olmasına göre güveni kötüye kullanmak suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve uyuşmazlığın hukuki nitelikte bulunduğu gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.”
“Sanığın, marangoz atölyesine geçici bir süre kaması için bırakılan suça konu keresteleri iade etmediğinin iddia, tanıklar A.V. ve R.K.’m yeminli ifadelerinden anlaşılmasına göre eylemin, TCK.nun 5O8.maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu gözetilerek şikâyetin yasal süresi içinde yapılıp yapılmadığı belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayini yerine, taraflar arasında hizmet ilişkisi olmadığından bahisle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır.”
“Sanığın, tamir için kendisine bırakılalı motosikleti şikâyetçinin rızası olmadan başkasına satmasından ibaret eyleminin TCK.nun 51O.maddesinde yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Özeliklerini öğrenip anlatmak ve program yükledikten sonra iade etmek üzere, yardım amacıyla şikâyetçiden aldığı bilgisayarı başkasına satmak şeklinde oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eyleminin taraflar arasında hizmet veya ticaret ilişkisi bulunmadığından TCK.nun 508.maddesine uygun bulunduğu gözetilmeden aynı yasanın 51O.maddesi ile ceza tayini yasaya aykırıdır.”
“…serbest muhasebeci olan sanığın SSK ve Bağ-Kur’a yatırılmak üzere şikâyetçi tarafından kendisine verilen prim bedellerini kişisel menfaatinde kullanması TCK.nun 5O8.maddesinde yer alan suçu oluşturur.”
“Adliyede hizmetli olan sanığın görevi olmadığı halde ön ödeme bedeli olarak maliye veznesine yatırmak üzere şikâyetçiden aldığı parayı yatırmayarak mal edinmekten ibaret eylemi TCK.nun 5O8.maddesinde öngörülen suçu oluşturur.”
“Müdahil ile akrabalık bağı bulunan sanığın bu bağdan kaynaklanan dayanışma kapsamı içinde kira toplama işlerini yaptığı anlaşılmasına göre ortada yasal anlamda bir hizmet ilişkisinin mevcut olmadığı, eylemin TCK.nun 5O8.maddesine uygun bulunduğu…”
“Müştekinin yanında getir götür işlerinde çalışan sanığın, görevi gereği avukata iletilmek üzere kendisine teslim edilen parayı mal edinmesi şeklindeki eyleminin hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçunu oluşturduğu gözetilmeden para tahsil ve nakil yetkisi olmadığından bahisle aynı Kanunun 5O8.maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır.”
“İş takip bürosu olduğu anlaşılan sanığın, şikâyetçinin satın aldığı evin su, elektrik aboneliklerini yaptırmak ve iskan iznini almak için aralarında yaptıkları anlaşma gereğince kendisine teslim edilen paraları iade etmemek şeklinde oluşan eyleminin TCK.nun 510.maddesinde yazılı emniyeti suiistimal suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Sanığın ücret karşılığı olmaksızın belli bir işin yapılması için müşteki tarafından verilen vekaletnameye dayanarak tahsil ettiği tazminat ile kendi nam ve hesabına harcama yaptığı anlaşılmasına göre olayda TCK.nun 510.maddesinde sözü edilen hizmet ilişkisi bulunmadığı ve eylemin aynı Kanunun 508.maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Şirket yemekhanesinde garson olarak çalışan sanığın aynı yerde çalışan işçilerin maaşlarını dağıtması için kendisine verilen 119.000.000 lirayı alıp işyerinden ayrılmasından ibaret eyleminin TCK.nun 5O8.maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu gözetilmeden hizmet nedeniyle işlendiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”
“Sanığın sekreter olarak çalıştığı işyerinde, kendisine teslim edilen ve şirketin işlemlerine ait bilgileri içeren bilgisayar disketlerini, işten ayrılırken beraberinde götürüp mal edinmesinden ibaret eylemi TCK.nun 510.maddesinde yazılı suçu oluşturur.”
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşebbüs
Suçun maddi unsurunu oluşturan “zilyetliğin devir olgusunun inkârı” neticesi harekete bitişik bir eylem olduğundan bu durumda suça teşebbüs mümkün değildir. “Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma” halinde ise suçun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu İştirak
Güveni kötüye kullanma suçunun faili malın zilyetliğini bir sözleşme ilişkisine dayalı olarak devralan kişidir. Bu hukuki ilişkinin tarafı olmayan üçüncü kişiler suça ancak şerik (azmettiren veya yardım eden) konumda iştirak edebilirler.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu İçtima
Güveni kötüye kullanma suçunun, zincirleme suç (43.md.) şeklinde işlenmesi mümkündür. Suçun, sahte belge kullanılarak gerçekleştirilmesi halinde yeni TCK.nun 212.maddesinin açık hükmü uyarınca fail hem güveni kötüye kullanma ve hem de sahtecilik suçundan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezalandırılır.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Kovuşturma
155.maddenin l.fıkrasında öngörülen güveni kötüye kullanma suçunun temel şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Suç ayrıca CMK’nun 253. ve 254.maddelerinde yer alan uzlaşma kapsamındadır. Fail ve mağdur uzlaştıklarında kamu davası açılmaz, açılmış olan davanın düşürülmesine karar verilir.
155.maddenin 2.fıkrasında öngörülen suçun nitelikli halinin soruşturulması ve kovuşturulması C.Savcısmca re’sen yapılır.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Görevli Mahkeme
Suçun temel şekline (155/1.f.) ilişkin davaya Sulh ceza Mahkemesinde, suçun nitelikli haline (155/2.f.) ilişkin davaya ise Asliye Ceza Mahkemesinde bakılır.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Suçun Yaptırımı
Suçun temel şeklinin yaptırımı altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır. Suçun nitelikli halinin yaptırımı ise, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezasıdır. Adli para cezası, TCK.nun 52.maddesi hükmüne göre tespit ve tayin edilecektir.
TCK m 155 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Dava Zamanaşımı
Dava zamanaşımı, 155/1.fıkradaki suçun temel şekli için 8 yıl, 155/2.fıkradaki suçun nitelikli hali için 15 yıldır (66/1.md.) çocuklarla ilgili olarak 66.maddenin 2.fıkrası hükmünün dikkate alınması gerekir.