TCK m. 106 Tehdit Suçu ve Cezası
MADDE 106.- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
- Tehdidin;
- Silahla,
- Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
- Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Açıklama
YTCK.nun tehdit suçunu düzenleyen 106.maddesi, 765 sayılı ETCK.nun 191. ve 188/3.maddelerinin karşılığı olmakla birlikte eski ve yeni madde metinleri arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Öncelikle basit-şartlı tehdit ayrımına son verilmiştir. Bunun yanı sıra aşağıdaki hususlarda farklılıklar bulunmaktadır;
ETCK.nun 191.maddesinde mağdur bakımından “bir başkasının ağır ve haksız bir zarara uğratılması”ndan söz edilmesine karşılık yeni düzenlemede “kendisine veya yakınına” yönelik saldırıdan bahisle tehdit halinde de suçun oluşacağı hükme bağlanmıştır. Bu hususun esasen eski kanunun uygulandığı dönemde Yargıtay içtihatlarıyla yeni düzenlemede öngörüldüğü şekilde kabul edildiğinden, bu bakımdan uygulamada bir değişiklik söz konusu olmayacaktır. Yeni düzenleme ile anılan hususun yasal bir zemine kavuşturulması isabetli olmuştur. ETCK.nun 191.maddesinde, tehdidin yöneldiği hukuksal değer açıkça belirtilmemesine karşın, YTCK.nun 106/1-1.cümlesinde suçun oluşması için, bir kimsenin kendisinin veya yakınının “hayatına vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik” bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit edilmesi gerektiği açıkça vurgulanmıştır.
Diğer bir değişiklik, suçun nitelikli hallerinden, fiilin silalnla işlenmesi hususun- dadır. 5237 sayılı YTCK.nun 6/1-f bendindeki “silah” tanımı, ETCK.nun 189. maddesindeki tanıma benzemekle beraber daha kapsamlıdır. Yeni düzenlemede nitelikli haller bakımından herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak, ETCK.nun 188/3. fıkrasında yer alan “birkaç kişi tarafından birlikte” ibaresi uygulamada “en az üç kişi” olarak anlaşılmaktaydı. Yeni düzenlemede bunun yerine “birden fazla kişi tarafından birlikte” ibaresi kullanılarak iki kişi tarafından fiilin işlenmesi halinde de bu ağırlatın sebebin uygulanabileceği kabul edilmiştir.
ETCK.nun 191/son fıkrasındaki “sair tehdidat” suçu, 106/1.fıkranın 2. cümlesindeki düzenlemede “kişinin malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından veya sair bir kötülük edileceğinden bahisle tehdit edilmesi” şeklinde yöneldiği hukuksal değer net bir biçimde ortaya konularak ve yine eskiden olduğu gibi kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç olarak yer almıştır. Yeni düzenlemede tehdidin temel şekli ile basit şekli bakımından eski kanuna nazaran daha ağır yaptırımlar öngörülmüştür.
YTCK.nun 106/3.fıkrasında, eski kanunda yer almayan bir özel içtima kuralına yer verilmiştir. Buna göre, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı faile gerçek içtima kuralına göre her iki suçtan ayrı ayn ceza verilecektir. Eski kanunun uygulandığı dönemde ise bu gibi durumlarda sadece gerçekleşen ağır suçtan dolayı failin cezalandınlması şeklinde bir uygulama söz konusuydu.
Getirilen yeni bir düzenleme ile YTCK.nun lll.maddesine göre, tehdit suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı öngörülmüştür. YTCK’da ihkakı hak (ETCK 308.md.) suçuna bağımsız bir suç tipi olarak yer verilmemiş olmasına karşın, YTCK.nun 15O.maddesinde “kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit fiilini işlemesi halinde” fail hakkında tehdit suçuna (106.md.) ilişkin hükümlerin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçla Korunan Hukuksal Değer
Tehdit suçu ile korunmak istenilen hukuksal yararın ne olduğu 106.maddenin gerekçesinde; “…tehdidin koruduğu hukuki değer, kişilerin huzur ve sükunudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile, insanın kendisine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmıştır.
Tehdit suçunun ihdasıyla bireyin, korkusuz, endişe duymadan huzur içinde ve emniyet duygusuyla yaşaması sağlanmak istenmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 18.01.1993 tarih ve 5/1 sayılı kararındaki karşı oy yazısında tehdit suçuyla korunan yararın “ruh dünyası ve iç huzuru” olduğu belirtilmiş ve “tehdit suçunun mağdurda yarattığı, yol açabileceği ruhsal tedirginlik nedeniyle suç sayıldığı” vurgulanmıştır.
106.maddede suçla korunan hukuksal değere paralel bir düzenleme ile tehdidin yöneldiği (hedef aldığı) hukuksal değer net bir şekilde ortaya konulmak suretiyle kişi haklarının daha etkin bir şekilde korunması amaçlanmıştır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Konusu
Tehdit suçunun maddi konusu, tehdide muhatap olan mağdurun iç huzuru, hürriyetidir. Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere “Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Bir olayda eylemin tehdit suçunu oluşturması için yasada belirlenen suç tipine uygun olması yeterli bulunmaktadır”. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması da şart değildir. Ancak, failin hareketlerinin mağdurda korku yaratmaya elverişli olmaması durumunda tehdit suçu oluşmaz. Tehdit suçu, bir “soyut tehlike suçu” niteliğindedir. Soyut tehlike suçlarında hareketin suç konusu üzerinde tehlike yaratıp yaratmadığı araştırılmamakta, suç tipinde tanımlanan icrai veya ihmali hareketin yapılmasıyla suçun gerçekleştiği kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla soyut tehlike suçlarında, yasal tanımdaki hareketin yapılmasıyla, maddi konu üzerinde bir tehlikenin ortaya çıktığı varsayılmakta, tehlikenin mevcut olup olmadığı araştırılmamaktadır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Faili
Tehdit suçu fail yönünden bir özellik taşımaz. Bu suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Kamu görevlisi de bu suçun faili olabilir. Eğer kamu görevlisi tehdit suçunu işlerken kendisine görevi dolayısıyla verilmiş vasıtaları kullanmışsa cezası YTCK.nun 266.maddesi uyarınca artırılacaktır. Tehdit suçu tek kişi tarafından işlenebileceği gibi birden fazla kişi tarafından birlikte (müşterek fail sıfatıyla) de gerçekleştirilebilir. Suçun birden fazla kişi birlikte işlenmesi 106/2-c bendinde daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren nitelikli bir hal sayılmıştır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Mağduru
Bu suçun mağduru herkes olabilir. Ancak suçun mağdurunun belirli bir yaşayan kişi (insan) veya kişiler olması gerekir. Belirli olmayan kimselerden oluşan halk kitlelerine yönelik tehdit fiili, bu suçu değil, unsurları bulunduğu takdirde YTCK.nun 213.maddesine uyan suçu oluşturur. Tehdit suçunun mağdurunun medeni hakları kullanma ehliyeti bulunması şart değildir. Tam akıl hastaları, küçükler ve kusur yeteneğinden (isnat kabiliyetinden) yoksun kişiler de tehdit suçunun mağduru olabilirler. Bu durumda tehdidin bu kimselerin yakınlarını (akıl hastasının ve küçük çocuğun babası ya da annesini) korku ve endişeye düşürmeye, iç huzurlarını bozmaya yeterli olması halinde tehdit suçu oluşur, bu halde tehdit suçunun mağduru, akıl hastası ve küçük çocuğun yakınlarıdır. Nitekim 106/1.fıkrada mağduru bakımından getirilen yeni düzenleme ile bu husus yasal bir zemine kavuşturulmuş ve mağdurun “kendisine veya yakınına” yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit edilmesi halinde de suçun oluşacağı hükme bağlanmıştır. Esasen Yargıtay, ETCK.nun yürürlükte olduğu dönemde verdiği kararlarında da mağdurun anne-babasına, çocuklarına ve yakınlarına karşı gerçekleştirilen tehdidin, mağduru korku ve kuşkuya düşürmesi koşulu ile ona yapılmış sayılacağı vurgulanmaktaydı. Örneğin; “…Tehdidin dolaylı da olsa mutlaka hedef alman kişinin şahsına yönelmesi zorunlu değildir. Yakınlarına yönelen bu eylemin mağdura duyurulması ve onu endişeye düşürecek nitelikte olması ye- terlidir…” şeklindeki kararda bu husus belirtilmiştir. 106/1.fıkrada sözü edilen “yakını” teriminin anlamı sözlükte “aralarında sıkı ilişki olan, arkadaş, dost veya akraba” şeklinde açıklanmıştır. Bu itibarla “yakını” teriminin, mağdur ile üçüncü kişi arasındaki akrabalık yahut diğer bir surette edinilmiş yakınlık ilişkisi olarak anlaşılması gerekir.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Maddi Unsuru
Tehdit suçunun maddi unsuru, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmektir. Bu şekilde yapılan tehdit 106/1-1.cümlede, tehdit suçunun temel şekli olarak tanımlanmıştır. Bu durumda suçun kovuşturması re’sen yapılır. Buna karşılık, tehdidin, mağduru malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle yapılması ise, 106/l-2.cümlede suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren nitelikli unsuru sayılmış, ayrıca, bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.
Tehdit etme fiili, söz, yazı, jest, resim, sembol, şekil ya da işaret gibi her türlü etkin davranışla işlenebilir. Tehdit, mağdurun yüzüne karşı ya da ona iletilmek üzere yokluğunda da yapılabilir.
Tehdit çoğu zaman bir başka suçun unsurunu ya da nitelikli halim oluşturur. Örneğin, yağma (148.vd.), cinsel saldırı (102), çocukların cinsel istismarı (103/1-b, 103/4), konut dokunulmazlığının ihlali (116/4), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (109/2) suçlarında olduğu gibi 106.maddede ise tehdit suçu, genel ve tamamlayıcı, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Tehdidin başka bir suçun unsuru ya da cezayı ağırlatın nitelikli halini oluşturduğu durumlarda özel suçun genel suça göre önceliği ilkesi ve YTCK.nun 42.maddesinde düzenlenen bileşik suç hükmü uyarınca fail sadece özel suçtan dolayı cezalandırılır, ayrıca tehdit (106.md.) suçundan dolayı cezalandırılmaz.
Tehdit halinde, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmemesi kaydına bağlı bir tecavüz, kötülük mağdura bildirilmektedir. Tehdidin konusunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin bildirilmesi oluşturmaktadır. Bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi ile de, tehditte bulunulabilir.
Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddi bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi halinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali niteliğindeki sözlerin muhatabı üzerinde ne suretle ciddi endişe ve korku yarattığının tespitinde, sarfedilen sözün objektif anlamda bu sonucu sağlamaya elverişli bulunmasının yeterli olduğu”, “tehdit içerikli sözlerin müşteki üzerinde ciddi korku ve endişe yaratacak elverişlilikte olup olmadığının, eylemin işlendiği ortam, olaya özgü koşullar tarafından bedensel ve ruhsal durumları değerlendirilerek belirlenmesi gerektiği” vurgulanmaktadır. Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış, muhatap alınan kişi üzerinde ciddi bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddi şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayın özelliklerine göre mahkemece araştınlıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.
Objektif olarak ciddi bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddi bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur, bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Zira tehdit suçu, soyut bir tehlike suçudur. Failin de kendisinin tehdit konusu saldırıyı gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu saldırıyı gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu saldırının ciddi olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak, örneğin muska yazılarak, üzerine cinlerin musallat edilerek bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz. Tehdit konusu kötülük, mağdura değil de, bir üçüncü şahsa yönelik olabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık, yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır. Tehdit halinde kişi, tehdit konusu saldırının ileride vuku bulacağı beyanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır, mecbur edilmektedir.
Yeni düzenlemede, basit-şartlı tehdit ayırımına yer verilmemiştir. Cebir suçunu düzenleyen 108.maddede, bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareket olarak “bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için kişiye karşı cebir kullanılması” gösterilmiş, ayna “tehdit”e yer verilmemiştir. Bu itibarla, bir koşulun gerçekleşmemesine bağlı tutulup tutulmadığına bakılmaksızın, 106/1.fıkrada sayılan hukuksal değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinin beyanı tehdit suçunu oluşturacaktır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Manevi Unsuru
Tehdit suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bunun için, failin başkasını haksız bir zarar ile tehdit ettiğini bilmesi ve bunu istemesi gerekir. Failin saiki önem taşımaz. Yargıtay kararlarına bakıldığında, 4.Ceza Dairesi örneğin, “…Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup, suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilir ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu etkileyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir” kararında olduğu gibi öfke ile işlenen tehdit fiilinde de kast unsurunun gerçekleşeceğini vurgulamaktadır. Yargıtay 2.Ceza Dairesi ise örneğin “Sanığa atılı ölümle tehdit suçuna dair sözlerin su meselesinden yaptıkları tartışma sırasında söylendiği anlaşılmış olmasına göre muhatabı üzerinde ciddi korku ve endişe yaratacak elverişlilik ve yeterlilikte olup olmadığının tartışılmaması bozmayı gerektirmiştir”, keza “Olay günü adliyede yaptıkları kavga sırasında yardım etmeyen ağabeyleri olan sanık Nihat’a sinirlenen sanıklar Kadar ve Nuran’ın, sanık Nihat’ın evine giderek burada Nihat ile tartışıp kavga ettikleri sırada Nihat’a hitaben tehdit içerir sözler sarfettikleri anlaşılmakla kavga ve tartışma ortamında, kızgınlıkla sarfedilen sözlerin muhatabı üzerinde ciddi bir korku ve endişe yaratacak nitelik, yeterlilik ve elverişlilikte olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması, bozmayı gerektirmiştir” kararlarında olduğu gibi kavga ve tartışma ortamında kızgınlıkla sarfedilen sözlerde ciddiyet, yeterlilik ve elverişlilik bakımından tehdit suçunun manevi unsurunun oluşup oluşmadığının tartışılması gerektiği vurgulanmaktadır. Kanaatimizce, 106.madde metninde ve gerekçesinde tehdit suçunun manevi unsuru bakımından tasarlama koşuluna yer verilmediğinden, tehdit içeren sözlerin muhatabı üzerinde ciddi bir korku ve endişe yaratacak nitelik, yeterlilik ve elverişlilikte olup olmadığının her somut olayda mahkemece tartışılması gerekli ise de kavga veya tartışma ortamında söylenen sözlerin kastı kaldırıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Zira, genel kastla işlenen suçlardan olan tehdit suçunda kast, süreci açısından düşünce kastı ya da öfke, taşkınlık kastı gibi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Bu itibarla öfkenin bilinç ve iradeyi ortadan kaldırmayacağını, bir olayda tehdit eylemin tehdit suçunu oluşturması için yasada belirlenen suç tipine uygun olmasının yeterli olduğunu düşünüyoruz. Kuşkusuz bu husus, Yargıtay’ın kararlarıyla netlik kazanacaktır.
Tehdit Suçunda Cezanın Azaltılmasını Gerektiren Nitelikli Unsur (106/1- 2.Cümle)
106.maddenin l.fıkrasının ikinci cümlesinde, mağdurun malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağı veya sair bir kötülük edileceğinden bahisle tehdit edilmesi, cezanın daha az tayini gerektiren nitelikli bir unsur olarak düzenlenmiş, ayrıca suçun bu işleniş şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine bağlı kalınmıştır.
Yargıtay kararlarına bakıldığında, “ben sana gösteririm”, “neden korkuyorsun, erkek değilmisin, gel istediğin yere gidelim”, “erkekse gelsin burayı eksin ağzının tadıyla burayı ektirmem”, “sizden hesap soracağım”, “seni yaylaya çıkartmayacağım”, “sen bizim kapının önünden geçersin, o zaman görürsün” şeklindeki sözlerin “sair bir kötülük” edileceğine ilişkin tehdit içerdiği kabul edilmiştir. Halen uygulama bu doğrultudadır.
Tehdit Suçunda Cezanın Artırılmasını Gerektiren Nitelikli Unsurlar (106/2.Fıkra)
106.maddenin 2.fıkrasmda tehdidin daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri gösterilmiştir. Bu haller, tehdidin kapsadığı korkutma gücünün ciddiliği ve yoğunluğu hususunda mağdurda ciddi kaygılar meydana getirmeye elverişli durumlardır. Buna göre, tehdidin silahla; kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle; birden fazla kişi tarafından birlikte; var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır. Bu nitelikli unsurlardan birkaçının birlikte mevcut olması halinde suçun tekliği söz konusu olmakla birlikte bu durumun 61.madde uyarınca temel ceza belirlenirken teşdit sebebi olarak gözetilmesi gerekir.
Tehdidin silahla işlenmesi (106/2-a)
Bu nitelikli unsurun cezayı ağırlatıcı neden olarak kabul edilmesinin sebebi tehdidin silahla icra olunması halinde, bunun ciddiliği hususunda bir korkunun meydana gelmesinin çok daha kolay olmasıdır.
YTCK.nun 6/1-f bendindeki tanıma göre, ceza kanunlarının uygulanmasında “silah” deyiminden, “1. Ateşli Silahlar, 2.Patlayıcı maddeler, 3.Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, 4.Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, 5.Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler” anlaşılır. Filin işlenmesine elverişli oyuncak tabanca veya kuru-sıkı tabanca da bu nitelikli unsurun uygulanmasını gerektirir.
Somut olayda silahın tehdit suçunun işlenişinde kullanıldığının kabulü için silahın mağduru tevcih edilmesi (yöneltilmesi) gerekli olmayıp, onun iç huzurunu bozmaya elverişli bir şekilde teşhir edilmesi yeterlidir. Silahın aynca kullanılmasına gerek yoktur. Silahın somut olayın şartlarında (fiziksel, entelektüel, sosyal vb.) orta derece zekaya sahip bir kimseyi korkutmaya uygun ve elverişli bulunması yeterlidir. Mağdur üzerinde korku yaratmaya elverişli silahın, olayda boş (tabancada mermi bulunmaması) veya gerçek silah görünümünde olmakla birlikte, sahte (örneğin oyuncak) ya da kuru-sıkı tabanca olması önemli değildir.
Tehdidin, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle işlenmesi (106/2-b)
Bu durumlarda mağdurda meydana gelen korku çok yoğun olduğundan, tehdit suçunun bu suretlerde işlenmesi nitelikli unsur sayılmıştır.
Kişinin kendisini tanımayacak bir hale koyması, görünümünü normal hale göre değiştirmesidir. Örneğin, failin tanınmayacak biçimde takma sakal ve bıyık ya da yüzüne bere, maske takması gibi. Bu suretle işlenen suçun mağdurda daha ağır bir korku meydana getirmesi, faili teşhis imkânını azaltması muhtemel olduğundan bu nitelikli unsur kabul edilmiştir. Ancak, somut olayda mağdurun bu değişikliğe rağmen faili tanımış ya da korkmamış olması, bu nitelikli unsurun uygulanmasına engel teşkil etmez.
Tehdit suçunun imzasız mektupla işlenmesi halinde, bu nitelikli unsurun uygulanabilmesi için, imzasız mektubun kim tarafından yazıldığının muhatabınca anlaşılamamış olması gerekir. Uydurma imzalı mektupta, imzasız mektup sayılır. Mektubun elle veya daktilo ya da başka bir vasıtayla yazılmış olması önemli değildir.
106/2-b bendinde sayılan diğer bir nitelikli unsur ise, suçun “özel işaretlerle” işlenmesidir. Örneğin, mağdurun kapısının önüne ölüm işareti çizilmesi, evinin önüne kafatası, tabut, kanlı bez parçası konulması hallerinde bu nitelikli unsurun uygulanma koşulları gerçekleşir. Böylece özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırdığından nitelikli hal sayılmıştır.
Tehdidin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi (106/2-c)
Buradaki “birden fazla” deyiminin en az iki kişi olarak anlaşılması gerekir. Tehdit suçunun birden fazla kişi tarafından “birlikte işlenmesi” ifadesi ise, bu suçun icra hareketlerinin en az iki kişi tarafından müşterek fail (37.md.) olarak sorumluluğu gerektirecek şekilde gerçekleştirilmesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, söz konusu suçun bir başkası tarafından şerik (azmettiren veya yardım eden) sıfatıyla iştirak edilmek suretiyle işlenmesi halinde, sadece bu nedenle 106/2-c bendi hükmünün uygulanması mümkün değildir. Müşterek fail konumundaki birden fazla kişinin suçun işlenmesinden önce aralarında anlaşmış olmaları şart değildir. Ancak, faillerin en azından suçun icrasına başlandığı anda birlikte tehdit suçunu işleme iradelerinin bulunması gerekir. Müşterek faillikte birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bur suç ortağı fail statüsündedir. Ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında, suç ortaklarının suçun icrasındaki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulur. Bu durumda fiilin icrası veya sonuçsuz kalması ortak faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Suç ortaklarının suçun işlenişine ilişkin kastlarının doğrudan veya olası kast gibi farklılık göstermesinin, müşterek fail olarak sorumlulukları bakımından bir etkisi yoktur.
Tehdidin var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi (106/2-d)
Yasa koyucu, gizli veya açık, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları tehdit gücünün de, kişileri paniğe kapılacak surette korkutabilmesi dolayısıyla, bundan yararlanarak suçun işlenmesini nitelikli bir unsur olarak kabul etmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, örgütün var olması veya var sayılan bir örgüt olması yeterli olup örgütün mutlaka yasa dışı olması veya failin bu örgütün üyesi olmasına gerek yoktur. Önemli olan tehdit suçunun böyle bir örgütün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak işlenmiş olmasıdır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Teşebbüs
Soyut tehlike suçu olan tehdit, icra hareketlerinin tamamlandığı anda oluşur. Ancak, tehdit içeren mektubun gönderilmesine rağmen mağdurun eline ulaşmadan ele geçirilmesi örneğinde olduğu gibi icra hareketlerinin bölünebildiği durumlarda tehdit suçuna teşebbüs mümkündür.
TCK m. 106 Tehdit Suçu İştirak
Tehdit suçunda iştirak bir özelik arzetmez. Tehdit suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur sayılmıştır. Bu suça şerik (azmettiren veya yardım eden) düzeylerinde de iştirak mümkündür.
TCK m. 106 Tehdit Suçu İçtima
Tehdidin başka bir suçun unsuru (örneğin yağma, cinsel saldırı suçlarında olduğu gibi) veya cezayı ağırlaştıran nitelikli halini (örneğin, YTCK 103/4, 10/2, 1164.maddelerde olduğu gibi) oluşturduğu durumlarda bileşik suç (42.md.) hükmü uyarınca faile ayrıca tehdit (106.md.) suçundan ceza verilmez. Tehdit içeren sözlerin yanı sıra hakaret içeren sözler de sarfedilmişse fail, gerçek içtima kuralına göre her iki suçtan dolayı cezalandırılır.
Fail, aynı suç işleme kararı ile aynı kişiyi makul zaman aralıklarıyla müteaddit defalar tehdit etmişse zincirleme suç (43/l.md.) hükümleri uygulanır. Aynı sözlerle (tek fiille) birden fazla mağdurun aynı anda tehdit edilmesi halinde de 43/2.fıkra hükmü uyarınca zincirleme suç (aynı neviden fikri içtima) söz konusu olur.
106.maddenin 3.fıkrasında özel bir içtima kuralına yer verilmiştir. Buna göre, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yarama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmolunacaktır. Kişi, tehdidin ciddiliğini vurgulamak için, bir başkasını öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Kovuşturma
Tehdit suçunun temel şeklinin ve nitelikli hallerinin (106/1- 1.cümle, 2.fıkra) soruşturulması ve kovuşturulması C.Başsavcılığınca genel hükümlere göre re’sen yapılır. Sair tehdidat (106/1-2.cümle) halinde ise suçun takibi şikâyete tabidir.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Görevli Mahkeme
Maddenin 1.fıkrasında yazılı suçlardan açılan davalara sulh ceza mahkemesinde, 2.fıkradaki nitelikli hallerde ise asliye ceza mahkemesinde (5235 s.K. 10. ve ll.md.) bakılır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Suçun Yaptırımı
106/1-l.cümlede yazılı suçun yaptırımı altı aydan iki yıla kadar hapis, 106/1-2.cümledeki sair tehdidat suçunun yaptırımı ise bir aydan (49/1.md.) altı aya kadar hapis veya adli para cezasıdır. Bu son durumda seçimlik cezalardan sadece birisi tercih edilerek uygulanacaktır. Maddenin 2.fıkrasında sayılan nitelikli unsurlardan biri veya birkaçının varlığı halinde suçun yaptırımı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.
YTCK.nun 111.maddesi uyarınca tehdit suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü (60.md.) güvenlik tedbirlerine iznin iptali, müsadere) hükmolunacaktır.
TCK m. 106 Tehdit Suçu Dava Zamanaşımı
66/1-e bendi uyarınca, maddede yazılı suçların dava zamanaşımı süreleri sekiz yıldır.