TAKİBİN KESİNLEŞMESİNDEN ÖNCE BONONUN ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI
İcra ve İflas Kanunu MADDE 169 ,(Değişik madde: 18/02/1965 – 538/82 md.)
Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.
İTİRAZIN İNCELENMESİ:
MADDE 169/a.
(Ek madde: 18/02/1965 – 538/83 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./46. md.) İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.
(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./46. md.) İcra mahkemesi hakimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği belgelerden borcun itfa veya imhal edildiği veya senedin metninden zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı yahut icra dairesinin yetkili olmadığı kanaatine varırsa, daha evvel itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/32 md.) Borçlunun ibraz ettiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, merci hakimi, 68/a maddesindeki usule göre yapacağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde, borçlunun itirazının kabulüne karar verir ve alacaklıyı, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasina mahkum eder. Alacaklı birinci fıkra gereğince çağrıldığı duruşmaya gelmediği takdirde merci hakimi alacağın itiraz edilen kısmı için icranın muvakkaten durdurulmasına karar verir. Bunun üzerine alacaklı en geç altı ay içinde merci önünde duruşma talep ederek makbuz altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ispat etmek suretiyle, takibin devamına karar alabilir. Merci, imzanın alacaklıya ait olmadığına karar verirse borçluyu, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder.
Merci hakimi, borçlunun zamanaşımı itirazını alacaklının ibraz ettiği kambiyo senedindeki tarihe göre varit görür ve alacaklı da zamanaşımının kesildiğini veya tatil edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse, itirazın kabulüne; aksi halde reddine karar verir.
İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açmak hakkı mahfuzdur. Alacaklı, genel mahkemede dava açarsa, inkar tazminatı ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan inkar tazminatı ve para cezası kalkar.
(Ek fıkra: 09/11/1988 – 3494/32 md.) (Değişik cümle: 17/07/2003 – 4949 S.K./46. md.) Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.34) “yüzde yirmiden” aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.
(Değişik fıkra: 02/03/2005-5311 S.K./13.mad) İtirazın reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması, hiçbir icra muamelesini durdurmaz. Şu kadar ki, borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icra durur.
NOT:
13.3.2005 vade tarihli bono için 19.10.2006 tarihinde takip başlatılmıştır. Borçluya gönderilen ödeme emri bila tebliğ dönmüştür. Borçlu, 10.12.2010 tarihinde icra mahkemesine başvurarak bononun zamanaşımına uğradığını iddia etmiştir.
İşbu başvuru, İİK m.168/5 muvacehesinde, takibin kesinleşmesinden önceki dönemde bononun zamanaşımına uğradığı iddiası niteliğindedir.
Borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesinin somut olayda uygulanma imkanı yoktur. TTK m.661 muvacehesinde 3 yıllık zamanaşımı süresi geçmekle İİK m.169/a uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmelidir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi,
Esas: 2011/12553
Karar: 2011/13118
Karar Tarihi : 23.06.2011
“Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı vekili tarafından 13.03.2005 vade tarihli bonoya dayalı olarak 19.10.2006 tarihinde borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe başlandığı, borçlu adına çıkartılan ödeme emri tebligatın bila tebliğ döndüğü ve örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliğ edilmediği, adı geçenin 10.12.2010 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda, bononun zamanaşımına uğradığını ileri sürerek icra takibinin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.
Borçlunun icra mahkemesine başvurusu bu hali ile İİK.’nun 169/a maddesine göre takibin kesinleşmesinden önceki dönemde bononun zamanaşımına uğradığı nedenine dayalıdır.
İİK’nun 168/5. maddesi hükmü gereği borçlunun borcu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki itirazını sebepleri ile birlikte 5 gün içinde İcra Mahkemesine bildirmesi gerekir. Bir diğer anlatımla takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı İİK.’nun 168/5. maddesi kapsamında olup bu maddeye göre 5 günlük sürede yapılması gerekir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu maddenin uygulanabilmesi için muhataba usulsüz de olsa yapılmış bir tebligat olmalıdır. Her hangi bir tebligat yapılmamış veya tebligat çıkarılmasına rağmen tebliğ edilemeden iade edilmiş ise anılan madde hükmü uygulanmaz. Her ne kadar borçluya 19.11.2010 tarihinde yenileme tebliğ edilmiş ise de, yenileme, ödeme emrinin unsurlarını içermediğinden itiraz süresinin yenilemenin tebliği ile başlatılması mümkün olmadığı gibi, borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesinin uygulanma imkanı yoktur. Dolayısıyla borçlunun daha önce takibi öğrenmiş olması kendisine ödeme emri tebliğ edildiği sonucunu doğurmaz.
Bu durumda borçluya örnek 10 numaralı ödeme emri tebliğ edilmediğine göre, 10.12.2010 tarihinde yaptığı zamanaşımı itirazının yasal sürede olduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, borçluya “ödeme emri tebliğ edilemese” bile, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesi mevcut bulunduğu sürece borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmemesi şikayet ve itirazda bulunmasına engel teşkil etmez. Her ne kadar borçluya ödeme emri tebliğ edilmemiş ise de alacaklı vekilinin yargılamaya katılarak itirazın reddini talep ettiği ve bu nedenlerle, anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesinin mevcut bulunduğu görülmektedir.
TTK.’nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler “… dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. TTK.’nun 663/2. maddesine göre ise, zamanaşımının kesilmesi ile kesildiği tarihten itibaren yeni bir süre işlemeye başlar.
İcra takip dosyasının incelenmesinde alacaklı vekilince 19.10.2006 tarihinde takibe başlandıktan sonra 06.03.2007 tarihinde ödeme emri tebliğinin istenildiği, bu tarihten yenileme talebinde bulunulan 26.10.2010 tarihine kadar herhangi bir işlem yapılmadığı ve TTK’nun 661. maddesinde yazılı 3 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği görülmektedir.
O halde mahkemece borçlu zamanaşımı itirazının kabulüyle İİK’nun 169/a maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.
KARAR : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 23.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.”