Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Kurum avukatları arasında vekalet ücreti paylaşımına ilişkin Yargıtay kararları

Kurum avukatları arasında vekalet ücreti paylaşımına ilişkin Yargıtay kararları

Özet: Kurum avukatlarının; müvekkillerinin, tek yanlı olarak yaptırım gücünü uygulama yetkisine sahip bulunan devlet kurumlan olduğu ve görevlerinin devlet hizmetinin yürütümü sırasında ortaya çıkan hukuksal sorunların çözümüyle ilgili olduğu dikkate alındığında, hem temsil ettikleri şahıslar (devlet kurumlan) hem yaptıkları iş (kamu hizmeti) serbest avukatlara göre farklılık arzetmektedir. Bu durumda, 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Yasasında 4667 sayılı Yasa uyarınca yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından sözetmek mümkün değildir.

Bağlı bulundukları kurumları temsil yetkisine sahip kurum avukatları memur olmaları nedeniyle, kurumları adına takip edip sonuçlandırdıkları davalardan dolayı alacakları vekalet ücretleri özel yasa hükümlerinde gösterilen şartlar ve oranlarda ödenir.
İsteğin Özeti: Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğünde avukat olarak görev yapan davacı tarafından 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde 4667 sayılı Yasayla yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip edip sonuçlandırdığı dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının hukuk müşavirleri ile avukatlara eşit olarak ve defaten ödenmesi yolunda yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenmeyen vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda verilen Zonguldak İdare Mahkemesinin 11.9.2002 günlü ve E:2002/751, K:2002/948 sayılı kararının; davalı idare tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi: Füsun Erkin Tüllük Düşüncesi: Dava, Türkiye Taşkömürü Kurumu avukatı olan ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak görev yapan davacı tarafından Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip ettiği dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin hiçbir kısıntıya tabi tutulmaksızın hukuk müşavirleri ve avukatlara eşit olarak defaten ödenmesi yolunda yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacının 399 sayılı KHK’ye tabi olarak görev yaptığı ve anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin atıfta bulunduğu 657 sayılı Yasanın 146/2. maddesinde kurum avukatlarına ödenecek vekalet ücretine ilişkin esaslarda herhangi bir değişiklik yapılmadığı dikkate alındığında hukuka uygun bulunan dava konusu işlemin iptali yolunda verilen idare mahkemesi kararında yasal isabet bulunmayıp bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı Handan Yağuş Düşüncesi: Uyuşmazlık; Davacının, mahkemenin ücret tarifesine istinaden davada haksız çıkan taraftan tahsiline hükmettiği vekalet ücretinin tamamının avukat sıfatıyla kendisine ödenmesi yolundaki isteğinin reddine ilişkin işlemi iptal eden idare mahkemesi kararının, davalı idarece temyiz yoluyla incelenerek bozulması isteğinden ibarettir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 164’üncü maddesinde “Memurlara Kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerinin tayin ettiği görevleri karşılığında bu kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemez. Ancak, … 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumlann, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarının sonuçlandıran avukat vesaireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı 6000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın on iki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır.”, 1389 sayılı Devlet Davalarım İntaç Eden Avukat vesaireye Verilecek Ücreti Vekalet Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde “Devlet lehine intaç edilen davalardan dolayı hükme rapt ve tahsil olunan vekalet ücretleri muvazenei umumiyeye dahil vekaletler ve umumi müdüriyetlerce hizmeti mesbuk olanlara aşağıdaki cetvel mucibince tevzi ve bütçelerdeki mahkeme harçları tertibinden tesviye olunur” hükümleri yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesi sonucunda; Davacının, … Genel Müdürlüğünde gö¬revli olup 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164’üncü maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle mahkemece Avukatlık Ücret Tarifesine istinaden davadan haksız çıkan tarafa yükletilen vekalet ücretinin tamamının kendisine verilmesi yolundaki istemin reddine ilişkin işlemi iptal eden idare mahkemesi kararının, davalı idarece bozulması istendiği anlaşılmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 116’ncı maddesinin son fıkrasında yer alan “Avukatla iş sahibi arasmda aksi yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir, hükmü 4667 sayılı Kanunla değiştirilerek “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” hükmü getirilmiştir.
Avukatlık Kanununun 164’üncü maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik ile daha önce avukatla iş sahibi (müvekkil) arasında aksi yazılı sözleşme hükmü bulunması halini içeren istisnai durum ortadan kaldırılarak her halükarda mahkemenin tarife kararına istinaden haksız çıkan tarafa yükletilecek vekalet ücretinin diğer taraf avukatına ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Değiştirilmeden önceki fıkra hükmünde öngörülen sözleşme hükmü ancak serbest faaliyette bulunan avukatlar yönünden söz konusudur. 657 sayılı Yasanın 36’ncı mad¬desinin (v) Avukat Hizmetleri sınıfında yer alan, avukatlık ruhsatına sahip, baroya kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerinde temsil yetkisine haiz olan memurları kapsamaz. Çünkü; 657 sayılı Yasada öngörülen Avukatlık Hizmetleri sınıfında yer alan memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetkilerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar.
Kurum avukatları; Mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet memuru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar. Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekalet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde yukarıda anılan bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler. Bunun sonucunda; serbest meslek erbabı avukatlar, mahkemece hükmedilen vekalet ücretini vekil avukat sıfatıyla tamamını almakta, bağlı bulunduğu kurumunu temsil yetkisine sahip kurum avukatları ise mahkemece hükmedilen vekalet ücretini kurumlarını temsile yetkili memur olmaları nedeniyle özel yasa hükümlerinde gösterilen şekil ve miktarda almaktadırlar. Bu nedenle aksine verilen idare mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenle; Davalı idarenin yerinde görülen temyiz isteminin kabul edilerek temyiz konusu idare mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Dava, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğünde … olarak görev yapan davacı tarafından 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde 4667 sayılı Yasayla yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip edip sonuçlandırdığı dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının hukuk müşavirleri ile avukatlara eşit olarak ve defaten ödenmesi yolunda yapı¬lan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenmeyen vekalet ücretinin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır. Zonguldak İdare Mahkemesince, Avukatlık Yasasında yapılan değişiklikle hiçbir istisna getirilmeksizin yargı mercileri kararlarıyla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin davada haklı çıkan tarafın avukatına ait olduğunun öngörüldüğü, dolayısıyla davalı idarenin taraf olduğu davalarda da karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin davalı idare avukatı olan davacıya ait olacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin son fıkrası, “Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” şeklindeyken 4667 sayılı Yasanın 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, “Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” şeklinde değiştirilmiştir.
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK’nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince teşebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekalet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinin 2. fıkrasında ise, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, “Ancak 2.1.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.1.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.1.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat vesaireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. (Değişik cümle: 20/03/1997-KHK-570/8 md) Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı; 6.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır, “hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu olayda, kurum avukatı olan davacının 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kamu personeli statüsünde görev yaptığı ve ücret ve özlük haklarının bu Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlendiği tartışmasız bulunmaktadır.
Öte yandan kurum avukatlarının; müvekkillerinin, tek yanlı olarak yaptırım gücünü uygulama yetkisine sahip bulunan devlet kurumlan olduğu ve görevlerinin devlet hizmetinin yürütümü sırasında ortaya çıkan hukuksal sorunların çözümüyle ilgili olduğu dikkate alındığında, hem temsil ettikleri şahıslar (devlet kurumlan) hem yaptıkları iş (kamu hizmeti) serbest avukatlara göre farklılık arzetmektedir. Bu durumda, 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Yasasında 4667 sayılı Yasa uyarınca yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından sözetmek mümkün olmadığından dava konusu işlemin iptali yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmayıp bozulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, Zonguldak îdare Mahkemesinin 11.9.2002 günlü ve E:2002/751, K:2002/948 sayılı kararının yukarıda belirtilen hususlar gözönüne alınarak yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına,
10.11.2003 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
AZLIK OYU
Temyizen incelenerek bozulması istenilen idare mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan onanması gerektiği görüşü ile aksi yöndeki çoğunluk kararma katılmıyorum. (Danıştay 11. D. 10.11.2003,4665-4924)

Özet: 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü yürürlükten kaldırdığından ve ayrıca kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davalıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.
O halde davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kurallara göre belirlenen miktardan fazla vekalet ücreti alamazlar.

Davacı (Vakıflar Genel Müdürlüğü) vekili dilekçesinde; davalının, davacı kurumun kadrolu avukatı olarak görev yapması nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesi gereğince ödenmesi gereken vekalet ücretinin, limite bağlı olmaksızın ödendiği ileri sürülerek, limit harici yapılan 14.652,07 TL’nin davalı avukata ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında; davanın hak düşürücü süre, zamanaşımı ve görev yönlerinden reddini dilemiş, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle vekalet ücretinin davalıya ait olduğunu savunmuştur.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hüküm, Dairemizin 30.11.2011 tarihli kararıyla “…dava açmaya yetkili Vakıflar Genel Müdürlüğünün durumu 16.1.2009 tarihinde öğrendiği, zamanaşımının bu tarihte başladığı ve davanın süresinde açıldığı düşünülmeden, ödeme tarihi dikkate alınarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru görülmediği” belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece; Dairemizin bozma ilamına uyularak, olayda 657 sayılı Kanunun 146. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı ve davalıya yapılan fazla ödeme olmadığı, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yapılan değişikliğin EK 1. madde dikkate alındığında kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan avukatlar için de uygulanması gerektiği özel kanunun genel kanuna göre öncelikli olduğu gerekçe gösterilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.
HGK.nun 2.6.2010 tarih ve 2010/3 – 266 – 303 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yargının önemli unsurlarından olan avukat; iddia, savunma ve yargı üçgeninde bağımsız olan savunmayı temsil eder. Avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti olmakla birlikte, serbest meslek icra eden avukatlar ve kamu avukatları eliyle yürütülür. Ücret karşılığında müvekkili için hukuksal yardımda bulunan serbest meslek erbabı avukat ile bu yardımı sunduğu müvekkili arasındaki hukuki ilişki maddi hukuka tabi olup, özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. (Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Ankara 2002, s.51)
Avukat üzerine aldığı işi kanun ve anlaşma hükümlerine göre takip etmek zorundadır (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 171).
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde ise “kesin hüküm elde edilinceye kadar” avukatın işine devam edeceği açıklanmıştır.
Bu durumda avukatın sözleşmesi, ilk yargılama aşamasını kapsadığı gibi, karar, temyiz, temyiz duruşması ve temyiz sonrası aşamayı da kapsar. Bunun aksine sözleşme yapılması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi, avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren nitelikte olduğundan taraflar diledikleri zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptirler (Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret, Ankara 2006, s. 128 vd).
Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (AK)’nun 164/1. maddesi hükmüne göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmektedir.
Avukatın hangi hallerde ne şekilde ücret alacağı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163 ve 164 maddelerinde hükme bağlanmıştır.
Hukuk sistemimizde iki tür vekalet ücreti söz konusudur. Birincisi, müvekkil ile vekil arasında yapılacak bir sözleşme ile (yazılı sözleşme yoksa Avukatlık Kanunu’nun 164/4 maddesine göre) belirlenen vekalet ücreti (AK. m. 164/1,2,3,4) ; İkincisi ise HUMK’un 423/6, (CMUK:322/I-9, 413/son, (CMK:303/I-h, 324); İYUK:31/1) ve Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddelerine göre, vekille takip edilen davalarda mahkemece, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre re’sen takdir edilen vekalet ücretidir.
Kamu ve Kurum avukatları, belli bir ücret (maaş) karşılığı iş gördüklerinden, bunlar için birinci tür vekalet ücreti söz konusu değildir. Ancak, yargılama gideri olan ikinci tür vekalet ücreti açısından, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanu-nu’nda, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanuııu’nda, serbest meslek sahibi avukatlarla, memur veya diğer istihdam şekilleriyle iş gördürülen kamu ve kurum avukatları arasında, herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Kamu ve kurum avukatlarının da HUMK. m.423/6’da düzenlenen vekalet ücretini almaya hakları olduğu konusunda, uygulamada da herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir avukat aracılığı ile takip etmiş ise, mahkemece takdir edilen vekalet ücreti, diğer yargılama giderlerine dahil edilerek, davada haksız tarafa yükletilir. Başka bir ifade ile, davayı kazanan lehine takdir edilen vekalet ücreti yargılama giderlerine dahildir. (HUMK.nun
m.423/6).
HUMK.nun 423. maddesinin 6.bendi gereğince yargılama giderleri arasında bulunan vekalet ücreti diğer giderler gibi mahkemece re’sen hüküm altına alınır. Vekalet ücretinin hüküm altına alınabilmesi için, tarafların talebi aranmaz.
Yargılama giderleri arasında bulunan ve mahkemece re’sen hükmedilmesi gereken vekalet ücreti, açılan davada belirtilen esas hakka pek sıkı bir surette bağlı ve müstakil bir varlığı olmayan fer’i bir hak olması sebebi ile, asıl davada hükme bağlanması gerekir. Eğer mahkeme hükmünde vekalet ücretini tamamen veya kısmen unutmuş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiş ise, lehine vekalet ücreti takdir edilmeyen taraf, vekalet ücreti takdir edilmesi için ayrı bir dava açamaz. Çünkü vekalet ücretine yalnız asıl davada ve re’sen hükme bağlanır.
Asıl davada vekalet ücreti hükme bağlanmamışsa, bu husus temyiz sebebi teşkil eder ve lehine vekalet ücreti hükmolunmayan taraf hükmü temyiz edebilir.
Davacının istemine dayanak yaptığı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin de içinde bulunduğu “Onbirinci Kısmı” 4667 sayılı Yasayla “Avukatlık Sözleşmesi” üst başlığı altında düzenlenmiş, maddenin son fıkrası, “Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” şeklindeyken 4667 sayılı Yasanın 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, “Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Yeni getirilen bu hükmün ücretin doğrudan doğruya avukata ödeneceği anlamında anlaşılmamalıdır. Nitekim aynı cümlenin devamında yer alan; “…bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” biçimindeki düzenleme ile mahkemelerce hükmedilen vekalet ücretinin öncelikle müvekkile ait olduğu, ancak vekilinin vekalet ücretini güvence altına almak için, başkalarına ödenmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir.
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK’nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince teşebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekalet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 146. maddesinin 2. fıkrasında, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, “Ancak 2.1.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.1.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.1.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutan; (6.000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde, 1136 sayılı Yasanın 164. maddesindeki, değiştirilmeden önceki fıkrada sözü edilen sözleşme hükmü ancak serbest faaliyette bulunan avukatlar yönünden söz konusudur. 657 sayılı Yasanın 36. maddesinin (V) bendindeki Avukat Hizmetleri sınıfında yer alan, avukatlık ruhsatına sahip, baroya kayıtlı ve kuruluşların yargı mercilerinde temsil yetkisine haiz olan devlet memuru statüsündeki avukatları kapsamaz. Çünkü; 657 sayılı Yasada öngörülen Avukatlık Hizmetleri sınıfında yer alan memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetkilerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar.
Kurum avukatları, mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet memuru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar. Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekalet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde yukarıda anılan bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler. Bunun sonucunda; serbest meslek erbabı avukatlar, mahkemece hükmedilen vekalet ücretini vekil avukat sıfatıyla tamamını alacaklar; bağlı bulunduğu kurumunu temsil yetkisine sahip kurum avukatları ise mahkemece hükmedilen vekalet ücretini kurumlarını temsile yetkili memur olmaları nedeniyle özel yasa hükümlerinde gösterilen şekil ve miktarda alacaklardır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulumun 6.3.2008 gün ve 2005/1588 E., 2008/251 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda; davacı kurum tarafından, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesindeki limitler aşılmak suretiyle davalıya ödeme yapıldığı hususları tartışmasız bulunmaktadır.
Bununla birlikte kurum avukatlarının müvekkillerinin, tek yanlı olarak yaptırım gücünü uygulama yetkisine sahip bulunan devlet kurumlan olduğu ve görevlerinin devlet hizmetinin yürütümü sırasında ortaya çıkan hukuksal sorunların çözümüyle ilgili olduğu dikkate alındığında, hem temsil ettikleri şahıslar (devlet kurumlan) hem yaptıkları iş (kamu hizmeti) serbest avukatlara göre farklılık arz etmektedir.
Avukatlık sözleşmesi yapan avukat ile kamu kurum ve kuruluşlarında idare ile bir sözleşme yapmadan, statü hukukuna göre memur kadrosunda görev yapan ve maaşını bağlı bulunduğu yasalara göre alan kamu avukatının durumunun aynı olmadığında kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda bağlı bulundukları kurumları temsil yetkisine sahip kurum avukatları memur olmaları nedeniyle, kurumları adına takip edip sonuçlandırdıkları davalardan dolayı alacakları vekalet ücretlerinin özel yasa hükümlerinde gösterilen şartlar ve oranlarda ödenmesi gerekeceği de kabul edilmelidir.

Öte yandan, kurum ve kuruluşlarda yapılan görev dağılımı gereği bir takım avukatlar fiilen duruşma avukatlığı yapıp, dava takip etmekte; bazı avukatlar ise dava takip etmeyip, duruşmalara girmeden, hazırlık ve büro çalışmalarını yürütmektedirler. Bu durumda karşı tarafa yüklenen avukatlık ücretinin tamamının, davayı takip eden avukata ait olması halinde aynı kurum içinde paylaşmalı olarak görev yerine getiren avukatlar ve kalem hizmetlerini yürüten diğer personel arasında eşitsizlik yaratacağı ve haksız bir durum ortaya çıkaracağı, bu halin ise Kurum çalışanları arasında huzursuzluk oluşturup, çalışma performansını düşüreceği kuşkusuzdur.
Ayrıca, tüm giderleri (elektrik, su, vergi, personel gideri v.s) kendisi tarafından karşılanan ve müvekkilleri ile vekalet sözleşmesine dayalı olarak çalışan, serbest meslek sahibi avukatlar ile, hiçbir masraf ve gideri bulunmayan, Kamu ve Kurum avukatlarının aynı haklardan, aynı oranda faydalanacağını savunmak adalet düşüncesini zedelemektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında varılan sonuç şudur ki; 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü yürürlükten kaldırdığından ve ayrıca kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davalıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.
O halde davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kurallara göre belirlenen miktardan fazla vekalet ücreti alamazlar.
Hal böyle olunca; mahkemece, anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak davalıya fazla ödenen miktar yönünden davanın kabulü gerekirken, reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir. (Y. 3. HD. 16.1.2014,2013/15115 – 2014/363)

Özet: Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcu da, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu ücret alacağını isteyemez. Açıklanan hususlar nazara alınarak davacı avukatın sözleşmesinin feshedildiği tarih itibariyle tahsil edilmiş bulunan karşı vekalet ücretleri ile sınırlı olmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlük tarihi ile fesih tarihi arasındaki sürede davalının savunmasında belirttiği üzere, davalı kurum bünyesinde görev yapan avukatlar arasında ücret tevzii yapılıp yapılmadığı, davacının da bu sistemden faydalanıp faydalanmadığı noktasında inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.

1- Davacı eldeki dava ile, davalı kurum vekili sıfatıyla yürüttüğü dava ve takipler nedeni ile hak ettiğini iddia ettiği karşı vekalet ücretlerinin tahsilini istemiş, davalı ise karşı vekalet ücretlerinin henüz tahsil edilmediğini belirterek davanın reddini dilemiştir. Avukatlık Kanununun 164/son maddesi hükmüne göre, karşı tarafa yükletilen vekalet ücreti avukata ait olup davacı, karşı tarata yükletilen vekalet ücretinin tahsili için eldeki davayı açmıştır. Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcu da, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu ücret alacağını isteyemez. Açıklanan hususlar nazara alınarak davacı avukatın sözleşmesinin feshedildiği tarih itibariyle tahsil edilmiş bulunan karşı vekalet ücretleri ile sınırlı olmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır, BOZMAYI gerektirir.
2- Davalı kurum cevap dilekçesinde “davacının takip ettiğini iddia ettiği davaların ve icra takiplerinin tümünün kurumdaki diğer avukatlarla birlikte takip edildiğini, davacı tarafından tek başına yürütülmediğini, kurumun 38.6.1969 tarihli Avukatlık Ücreti Tevzii Yönetmeliği ve 1389 sayılı Kanuna göre vekalet ücretinin nasıl dağıtılacağının belirtildiğini, bu nedenle, davacı tarafından tüm vekalet ücretlerinin istenmesinin yerinde olmadığını” belirterek davanın reddini dilemiş ise de mahkemece “taraflar asındaki sözleşmede bu yönde hüküm olmadığı için savunmaya itibar edilemeyeceği” noktasındaki görüşü savunan bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde bu noktada bir belirleme yok ise de, sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih ile feshedildiği tarih aralığında bu yönde bir uygulama olup olmadığı da araştırılmamıştır. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlük tarihi ile fesih tarihi arasındaki sürede davalının savunmasında belirttiği üzere, davalı kurum bünyesinde görev yapan avukatlar arasında ücret tevzii yapılıp yapılmadığı, davacının da bu sistemden faydalanıp faydalanmadığı noktasında inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre ve yukarıdaki 1 no’lu bent ışığında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır, BOZMA nedenidir. (Y. 13. HD. 21.5.2012, 2012/7530 – 2012/12957)

Özet: 657 sayılı kanunun vekalet ücretine ilişkin 146. maddesi hükmü 1136 sayılı kanunun 164. maddesine göre “özel kanun” niteliğinde olup, bu durumda 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı kanunla yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.

Davada, kamu görevlisi olan davalıya DMK’nun 146. maddesine aykırı şekilde limit aşılarak fazla avukatlık ücreti ödendiği ileri sürülerek alacağın tahsili istenilmiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda süresinde fazla ödemenin geri istenmediği, kaldı ki, ödemenin harcanmış olduğu, DMK’nun 146. maddesine göre uygulama yapılamayacağı gerekçeleri ile istemin reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip edip sonuçlandırılan dava dosyalarında yargı kararlarıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının kurum görevlilerine ait olup olmadığı hususundadır. Uyuşmazlığın çözümü kurum görevlilerini yönünden 657 sayılı kanunun 146. maddesinin mi, 1136 sayılı kanunun 164. maddesinin mi “özel kanun’’ nitileğinde olduğunun tespitine bağlıdır.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin son fıkrasında yer alan “Avukatla iş sahibi arasında aksi yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir” hükmü 4667 sayılı Kanunla değiştirilerek “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir” hükmü getirilmiştir.
Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik ile daha önce avukatla iş sahibi (müvekkil) arasında aksi yazılı sözleşme bulunması halini içeren istisnai durum ortadan kaldırılarak her halükarda mahkemenin tarife kararına istinaden haksız çıkan tarafa yükletilecek vekalet ücretinin diğer tarafa yükletilecek vekalet ücretinin diğer taraf avukatına ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Buna karşılık 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinde “Memurlara Kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerinin tayin ettiği görevleri karşılığında kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemez.” hükmü yer almaktadır.
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK’nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince teşebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekalet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinin 2. fıkrasında ise, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, “Ancak 2.1.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.1.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.1.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 2.2.21929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve belediyeler ile bunlara bağlık birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve diğer görevlilere verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. (Değişik cümle: 20/03/I997-KHK-570/8 madde) Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı; 6.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık bürüt tutarının oniki katım geçemez. Bu esasa göre hesaplanacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu bağlamda 657 sayılı kanunun vekalet ücretine ilişkin 146. maddesi hükmü 1136 sayılı kanunun 164. maddesine göre “özel kanun” niteliğinde olup, bu durumda 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı kanunla yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün olmadığından mahkemece anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak davalıya fazla ödenen miktar yönünden davanın kabulü gerekirken reddi cihetine gidilmesi doğru değildir. (Y. 3. HD. 4.10.2010, 2010/13226 – 2010/16679)

Özet: Uyuşmazlık davalı kurumda çalışan avukatların hukuk işleri müdürlüğü dağıtım yönetmeliğine göre dağıtılan ücretlerin tamamının avukatlık kanunu 164. maddesine göre avukatlara ait olması gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Yürürlükte bulunan yönetmeliğe göre yapılan idari bir işlemin yerinde olup olmadığı hususu, idari yargı yerinde tam yargı davası şeklinde açılıp görülmesi gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Mahkemece, uyuşmazlıkta idari yargı görevli olduğundan görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirDavacılar, davalı kurum (Türkiye Kalkınma Bankası) bünyesinde kadrolu avukat olarak çalıştıklarını, takip edilen davalarda tahakkuk eden vekalet ücretlerinin hukuk işleri vekalet ücreti dağıtım yönetmeliğine göre dağıtıldığını, Avukatlık Kanunu 164. maddesine göre ücretin avukata ait olduğunu, geçersiz yönetmeliğe göre işlem yapıldığını ileri sürerek, kendilerine eksik ödenen 13.000.000.000 TL’nin faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının 4456 sayılı kuruluş kanunu hükümlerine göre özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket statüsünde tüzel kişiliğe sahip başbakanlığa bağlı bir kuruluş olduğu, yönetmelik çıkarma yetkisi bulunduğu ve çalışanların atanması ve diğer mali ve sosyal hakları ile ilgili tasarrufun Bakanlar Kurulu Kararı ile gerçekleştirildiği, personelin Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık davalı kurumda çalışan avukatların hukuk işleri müdürlüğü dağıtım yönetmeliğine göre dağıtılan ücretlerin tamamının avukatlık kanunu 164. maddesine göre avukatlara ait olması gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Yürürlükte bulunan yönetmeliğe göre yapılan idari bir işlemin yerinde olup olmadığı hususu, idari yargı yerinde tam yargı davası şeklinde açılıp görülmesi gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Mahkemece, uyuşmazlıkta idari yargı görevli olduğundan görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde işin esası incelenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 16.2.2006,15103 – 1960)

Özet: Sendikanın kadrolu avukatları arasında gönüllü olarak oluşturdukları bu sistem, iş yoğunluğu ve tahsil edilen ücreti vekalet konusunda, herkesin tahsil ettiği ücreti vekaletlerin %55’ini sisteme yatırılarak, ne miktar yatırmış olursa olsun tüm avukatlar arasında eşit olarak dağıtılması amaçlanmıştır. Bu nedenle davacının, daha fazla para yatırdığı yada sistemde kalan parasının iadesini talep edemez. Böyle bir talep tarafların gönüllü olarak oluşturdukları ve eşit dağıtım esasına dayanan anlaşmanın özüne aykırıdır.

Davacının iş akdinin son bulması nedeniyle sitemde kalan tüm parasını talep etme hakkına sahip değilse de çoğun içinde az da vardır ilkesi gereği, davacının talebi, iş akdinin son bulduğu tarihten 1 yıl sonrasına kadar sistemde birikecek paradan pay talep ettiği şeklinde yorumlanmalıdır.

2- Taraflann Belediye-İş Sendikasının kadrolu avukatları olduğu, sendikanın mahkeme ve icra dairelerinin verdiği ücreti vekalet dışında işçilerden vekalet ücreti almalarının yasaklandığını, dava dışı diğer kadrolu avukatlarla bir araya gelerek sendikayı ilgilendirmemek üzere, bu şekilde tahsil ettikleri ücreti vekaletlerin %55’ inin davalı adına açılan hesaba yatırılması ve belli miktara ulaştıkça eşit olarak dağıtılmasının kararlaştırıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu uygulama tüm yurt genelinde kadrolu avukatların iş yoğunluğu ve Tahsilatlarının dengelenmesi ve yeni veya eski tüm avukatların eşit olarak sistemden pay almalarının amaçlandığı, iş akdinin son bulması veya ölüm halinde de l yıl sonrasına kadar sistemde birikecek paradan pay alınmasının kararlaştırıldığı hususları ihtilaflı değildir. Davacının sisteme %55 oranda para yatırması gerekirken %45 oranda eksik para yatırmış, iş akdi ise 1.6.2007 tarihi itibarıyla son bulmuş, sistemden 12.6.2006 tarihinde 4.092 TL pay almıştır. Sendikanın kadrolu avukatları arasında gönüllü olarak oluşturdukları bu sistem, iş yoğunluğu ve tahsil edilen ücreti vekalet konusunda, herkesin tahsil ettiği ücreti vekaletlerin %55’ini sisteme yatırılarak, ne miktar yatırmış olursa olsun tüm avukatlar arasında eşit olarak dağıtılması amaçlanmıştır. Bu nedenle davacının, daha fazla para yatırdığı yada sistemde kalan parasının iadesini talep edemez. Böyle bir talep tarafların gönüllü olarak oluşturdukları ve eşit dağıtım esasına dayanan anlaşmanın özüne aykırıdır. Ne var ki davacıya en son ödeme 12.6.2006 tarihinde 4.092 TL olarak yapılmış olup bu tarihten dava tarihine kadar başkaca bir ödeme yapılmamıştır. Davacının iş akdi 1.6.2007 tarihi itibarıyla son bulmuş ise de avukatlar arasındaki kararlaştırmaya göre iş akdinin son bulması veya ölüm halinde de bu tarihten 1 yıl sonrasına kadar sistemde birikecek paradan pay alınabilmesi öngörülmüştür. Davacının iş akdinin son bulması nedeniyle sitemde kalan tüm parasını talep etme hakkına sahip değilse de çoğun içinde az da vardır ilkesi gereği, davacının talebi, iş akdinin son bulduğu tarihten 1 yıl sonrasına kadar sistemde birikecek paradan pay talep ettiği şeklinde yorumlanmalıdır. Dava 28.11.2007 tarihinde açılmış olup 1 yıllık süre henüz dolmamıştır. Ancak dava tarihi itibarıyla sistemde biriken paradan (davacının %55 yatırması gerektiği halde %45 oranda ücreti vekalet yatırdığı hususları da gözetilerek) pay talep etme hakkına sahiptir. Buna göre, dava tarihi itibarıyla sisteme yatan paralar ve yapılan ödemelerle, davacının alacağı pay olup olmadığı konusunda, tarafların delilleri toplanıp, taraf ve yargı denetimine açık bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Y. 13. HD. 3.3.2011, 2010/12915 – 2011/3089)