Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

KİŞİSEL DEĞER YARGISI NİTELİĞİNDEKİ BEYANLARIN ELEŞTİRİ SINIRLARINDA KALDIĞININ KABUL EDİLMESİNİN GEREKTİĞİ – İSTEMİN KISMEN KABULÜNÜN İSABETSİZLİĞİ

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 702
Karar: 2016 / 173
Karar Tarihi: 01.01.2016

ÖZET: Kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilmesinin gerektiği, bu itibarla davalının, davacı hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulü ile istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

(2709 S. K. m. 12, 25, 26, 36)
Dava ve Karar: Davacı A.. A.. vekili Avukat Ö..K.. tarafından, davalı S.. G.. aleyhine 31/07/2013 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/10/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, A.. B.. kayıtlı avukat olarak çalıştığını, dava dışı işten çıkarılan müvekkilleri adına uzlaşmak amacıyla şirket yetkilisi olan davalı ile telefon görüşmesi yaptığını, ancak davalının telefon görüşmesine farklı anlamlar yükleyerek kendisini A.. B.. şikayet ettiğini, şikayet neticesinde A..B..disiplin kurulunca iddiaların yersiz olduğundan disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına karar verildiğini beyan ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, kendisinin yasal şikayet hakkını kullandığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının baroya verdiği şikayet dilekçesinde kullandığı ifadelerin anlamı itibariyle davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyişle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “. .” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptirler.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “.. ” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. T.. K.. 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin, hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davacının avukat, davalının şirket temsilcisi olduğu, davacının dava dışı müvekkillerinin işçilik alacakları nedeniyle davalıyla telefon görüşmesi yapması nedeniyle davalının baroya şikayet dilekçesi verdiği, olayın gelişimi ve dilekçenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, şikayet dilekçesinde kullanılan kelimelerin kişisel değer yargısı olduğu, hakaret niteliği taşımadığı, söz konusu şikayet dilekçesinde davalının sarf ettiği düşüncelerden hoşa gitmeyen, rahatsız edici olanlarının dahi A.. S.. 10. maddesi, Anayasa 26. maddesi uyarınca, ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunmasının gerektiği, kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilmesinin gerektiği, bu itibarla davalının, davacı hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulü ile istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11.01.2016 gününde oybirliği ile, karar verildi.