Kaçakların Yargılaması Nasıl Yapılır?
Bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır. Bunu medeni hukuktaki gaiplikle karıştırmamak gerekir.
Sanığın gaip olması durumunda bir art niyeti, yani birazdan değineceğimiz kaçaklıktan farklı olarak, hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalması maksadıyla kaçma gayreti yoktur. Gaip, muhtemelen hakkında dava açıldığını dahi bilmivordur ve bundan haberi olduğu takdirde de muhtemelen mahkemeye gelecektir: ancak kendisine ulaşılamamıştır veya ulaşılsa bile gelememekte, getirilememektedir.
Kanun’da devamlı suretle sanık kavramı kullanıldığına göre, gaip olan kişi soruşturma evresini aşmış ve kovuşturma evresinde bulunan kişidir.
Sanığın getirilmesi ile elde edilecek yarar ile bu suretle verilebilecek zarar arasında makul bir ölçü yoksa getirilmesi uygun değildir. Buna örnek olarak, sanığın getirilmesinin büyük masraflarla mümkün olması veya örneğin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK m. 288-yalnızca adli para cezası öngörmektedir) suçu gibi basit suç için Türkiye’ye getirilecek kimsenin yurt dışındaki işini kaybedecek olması gösterilebilir. Buna karşılık, sanık hasta ve yurt dışında bir hastanede yatarak tedavi görüyor ve seyahat etmesi olanaksız ise GETİRİLEMEYEN sanığa bir örnektir. Keza yurt dışında, orada işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı tutuklu bulunan bir sanığın da getirilmesi, kural olarak, olanaklı olmadığından, böyle bir sanık da GETİRİLEMEYEN sanık durumundadır.
Gaip hakkında duruşma açılmaz; mahkeme, delillerin ele geçirilmesi veya korunması amacıyla gerekli işlemleri yapar (CMK m. 244/2). Böy- lece Ceza Muhakemesi Kanunu, gıyapta yargılamayı tümüyle reddetmiş olmaktadır. Ancak bu, gaip sanık hakkında koruma tedbiri de uygulanamayacağı veya delil toplanamayacağı anlamına gelmez. Ayrıca mahkemece duruşma hazırlığı işlemleri de yapılabilir. Bu işlemlerin naip hâkim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapılması mümkündür (CMK m. 244/3). Bu işlemler sırasında sanığın müdafii veya kanunî temsilcisi veya eşi hazır bulunabilir. Gerektiğinde, mahkemece barodan bir müdafi görevlendirilmesi istenir (CMK m. 244/4). Kanun, “gerektiğinde” ifadesini kullanmakla bunun mutlak bir zorunluluk olmadığını, nispi bir zorunluluk içerdiğini vurgulamıştır.
Adresi bilinmeyen gaibe, mahkeme önüne gelmesi veya adresini bildirmesi hususları uygun bir iletişim aracıyla ihtar edilir (CMK m. 245). Bu düzenlemeye göre gaibe ulaşma bakımından hangi aracın en uygun olduğuna mahkeme karar verir ve gaibe bu iletişim aracılığıyla ihtar yapılır. Dolayısıyla söz konusu iletişim aracı kanaatimizce, yeri geldiğinde belki facebook, twitter bile olabilecektir. Ancak örneğin Resmi Gazete ile yapılacak ihtar amaca uygun olmayacaktır. Ayrıca haber niteliğindeki televizyon ve radyo yayınları da ihtar yerine geçmez.
Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir (CMK m. 246/1). Bu şartlar örneğin, yargılama sona erinceye kadar yurt dışına çıkmama, duruşmalara düzenli olarak katılma, belli bir şehirde ikamet etme, belli sınırlar dışına çıkmama, bazı devlet makamlarına belirli aralıklarla görünme, bilgi verme, belge imzalama gibi koşullar olabilir. Bunların neler olacağı Kanun’da tek tek veya örnekleme şeklinde dahi sayılmamış, bu husus tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz (CMK m. 246/2). Keza belge belli bir süre için verilmişse, bu sürenin bitiminde de sanık tutuklanabilir.
Kaçakların Yargılanması
Hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.
Kaçaklık kurumu CMK ile ilk kez tanımlanmış, özellikle ve ayrıca düzenlenmiştir.
Hakkında, 248 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılmış olan şüpheli veya sanığın, yetkili Cumhuriyet savcısı veya mahkemece usulüne göre yapılan tebligata uymamasından dolayı verilen zorla getirilme kararı da yerine getirilemez ise, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme;
- Çağrının bir gazete ile sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânına karar verir; yapılacak ilânlarda, onbeş gün içinde gelmediği takdirde 248 inci maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceğini ayrıca açıklar,
- Bu işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün içinde başvurmayan şüpheli veya sanığın kaçak olduğuna karar verir.
Koşullar yerine geldiğinde mahkemece kaçaklık kararı verilmek zorundadır; artık mahkemenin bu hususta bir takdir yetkisi yoktur.
Öte yandan şuna da değinmek gerekir ki CMK m. 98/1 hükmü karşısında (Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir.) soruşturma aşamasında şüphelinin, hakkındaki soruşturmayı akamete uğratmak amacıyla adli makamlarla irtibata geçmemesi ya da kendisine ulaşılmayı bilerek engellemeye çalışması içerik ve nitelik olarak kaçaklık kavramının neredeyse aynısı olsa da kaçak olarak nitelendirilebilmesi mümkün değildir. Kanun koyucunun iradesine göre, soruşturma aşamasında böyle bir durumda olan şüpheli “kaçak” olarak değil, “çağrı üzerine gelmeyen ya da çağrı yapılamayan kişi” olarak nitelendirilmelidir.
Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez (CMK m. 247/3).
Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez (CMK m. 247/3).
Duruşma yapılan hâllerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat görevlendirilmesini ister (CMK m. 247/4). Bu düzenleme. zorunlu müdafilik hâllerine bir örnek teşkil eder. Öte yandan gerek bu düzenleme gerekse kaçak hakkında mahkûmiyet kararı verilebilme- sinin daha önce sorgusunun yapılmış olması koşuluna bağlanması, onun savunma hakkını güvence altına almaya yönelik hükümlerdir.
Zorlama Amaçlı El Koyma ve Teminat Belgesi
Kaçağın Cumhuriyet savcısına başvurmasını veya duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye’de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı olarak Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi veya mahkeme kararıyla elkonulabilir ve gerektiğinde idaresi için kayyım atanır. Elkoyma ve kayyım atama kararı müdafiine bildirilir. Elkonulan mal, hak ve alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin hükümler uygulanır. Tedbirlere ilişkin kararların özetinin bir gazetede ilânına sulh ceza hakimince veya mah- kemece karar verilebilir (CMK m. 248/3).
Kaçak yakalandığında veya kendiliğinden gelerek teslim olduğunda elkoymanın kaldırılmasına karar verilir (CMK m. 248/4). Zira amaç, sanığın duruşmalara gelmesini sağlamaktır. Amaç gerçekleştiğine göre artık tedbire de gerek kalmaz; mahkeme tedbiri kaldırmak zorundadır. Tedbirin kaldırılmasına ise tedbire karar veren mahkeme hükmeder.
Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir (CMK m. 248/5). Ancak burada ifade edilen hakkında tutuklama kararı verilebilecek “kaçak”, 5320 sayılı Kanun’un 5/2. maddesi nedeniyle, yalnızca yabancı ülkede bulunan kaçaktır. Bu, CMK’nın kabul etmediği “gıyabi tutuklama” kararı verilebilmesinin bir istisnasıdır.
Sulh ceza hâkimi veya mahkeme elkoymaya karar verdiğinde, kaçağın yasal olarak bakmakla yükümlü bulunduğu yakınlarının alınan tedbirler nedeniyle yoksulluğa düşebileceklerini saptarsa, bunların geçimlerini sağlamak üzere, elkonulan mal varlığından sosyal durumları ile orantılı miktarda yardımda bulunulması konusunda kayyıma izin verir (CMK m. 248/6).
Bu kararlara karşı itiraz edilebilir (CMK m. 248/son).
Öte yandan, CMK m. 248/7 hükmü gereğince 246. madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanacağından, mahkeme, kaçak olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir. Ancak bu şartların, amaçla bağdaşıyor olmasının gerektiği de akıldan çıkarılmamalıdır.
Kanunumuz suça değil, sanığa güvence belgesi verilmesini benimsediğinden, sadece kovuşturulan suç ile ilgili değil, hiçbir suç ile ilgili olarak sanığın tutuklanması mümkün olamayacaktır.
