Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

İstinaf Nasıl Yapılmalıdır? İstinafın Süresi Nedir?

İstinaf Nasıl Yapılmalıdır? İstinafın Süresi Nedir?

istinaf istemi ve Süresi

Madde 273 – (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasın­dan itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkeme­ye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyan­da bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçi­rilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

  • Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
  • (Değişik: 18/6/2014-6545/75 md.) Ağır ceza mah­kemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahke­melerinin yargı çevresi içerisindeki asliye mahkemele­rinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
  • Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, redde­dilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.
  • Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma ne­denlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki ce­vaplarını bildirebilirler.

Olağan kanun yollarından olan istinaf incelemesinin yapı­labilmesi için bir istinaf davasının açılması gerekir. İstinaf da­vasının açılabilmesi için de CMK’nın 273. maddesinde aranan iki şartın gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlardan ilki istek, İkincisi ise süredir.

  1. İstek Şartı
  2. İstinaf İstemi ve Otomatik İstinaf

Davasız yargılama olmaz ilkesi gereğince istinaf incele­mesi yapılabilmesi için bir istinaf davası açılması yani istinaf isteminde bulunulmuş olması gerekir.

Sanık hakkında aynı kararda birden fazla suçtan hüküm kurulmuş ise sanık hangi suçtan istinaf isteminde bulunmuş ise yalnızca o suçtan kurulan hüküm incelenecektir.

CMK’nın 272. maddesinin birinci fıkrasmda, davasız yar­gılama olmaz ilkesinin bir istisnası düzenlenmiştir. Otomatik istinaf olarak da adlandırılan bu durumda, on beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümlerin, bölge adliye mah­kemesince re’sen inceleneceği öngörülerek istek koşulu olma­dan istinaf incelemesi yapılmasına olanak sağlanmıştır. Oto­matik istinaf sanık lehine yapılmış sayılır.Aynı kararda bir­den fazla hüküm varsa yalnızca on beş yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hüküm otomatik istinafa tabi olup, diğer hü­kümler için istek koşulu aranacaktır.

İstinaf isteği ceza muhakemesi hukukunda işlemlerin şar­ta bağlanmaması hakkındaki genel prensip gereğince şarta bağlanamaz. Şarta bağlanan başvuru geçersiz olup, kabule şayan olmayan istinaf isteminin reddine karar verilmelidir.

İstinafa Nasıl Başvurulur? İstinafa Başvuru Mercii Neresidir?

Kural olarak istinaf başvurusunun yazılı şekilde olması yani hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yapıl­ması gerekir. Ancak zabıt katibine beyanda bulunmak suretiy­le sözlü başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkim tarafından onayla­nır (CMK m.273/1).

Tutuklu bulunan sanık ise zabıt kâtibine veya tutuklu bu­lunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarma başvurabilir (CMK m.263).

Başvurunun dilekçe ile yapılması halinde, dilekçenin isti­naf istemi niteliğinde olduğunun anlaşılması yeterli olup, isti­naf sözcüğünün geçmesine gerek yoktur. Dilekçenin başvuru sahibi tarafmdan imzalanmış olması da gerekir.

Yargıtay uygulamasında, imzasız temyiz dilekçesi ve­rilmesi halinde, temyiz istemi reddedilmemekte ve kanun yo­luna başvuru iradesi geçerli sayılarak, dilekçenin başvuru sa­hibine ait olup olmadığının sorularak, ona ait ise imza eksikli­ğinin giderilmesi için dosya ilk derece mahkemesine geri gön­derilmektedir. İmza atamayan kişilerin dilekçeye parmak basması veya kendilerine özgü bir işaret yapmaları da parmak izinin veya işaretin başvurana ait olduğunun doğrulanmış ol­ması koşuluyla geçerli sayılır.

Uygulamada dilekçenin hangi tarihte verildiği hâkim ha­valesine bakılarak tespit edilmekle birlikte istinaf dilekçesinde hâkim havalesi bulunmasına gerek yoktur. Hâkim havalesi bulunmayan dilekçenin hangi tarihte verildiği, temyiz defteri­ne kayıt edildiği tarihe, UYAP kayıtlarına veya alındı belgesi­ne bakılarak tespit edilebilir.

Her türlü belgenin elektronik ortamda düzenlenmesine ilişkin CMK’nın 38/A maddesi uyarınca; her türlü ceza muha­kemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır ve elektronik imzalı belgenin elle ahlan imzalı bel­geyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektro­nik imzalı belge geçerli kabul edilir (CMK m. 38/A-5).

Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin, kanun yoluna başvuru iş­lemleri başlıklı 46. maddesinde başvurunun nasıl yapılması gerektiği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Buna göre;

  • Kanun yoluna başvuru dilekçesi, ön büro veya yazı iş­lerinde görevli personele teslim edilir.
  • Kanun yoluna başvuru dilekçesi hemen sisteme kay­dedilir ve başvuru sahibine ücretsiz alındı belgesi verilir.
  • Alındı belgesi, kanun yolu dilekçesinin sisteme kay­dedilmesi üzerine verilen belgedir. Alındı belgesi, dairenin adını, dosyanm esas ve karar numarasını, karar tarihini, taraf­ların ad ve soyadlarını, suçun türünü, başvurulan kanun yolu merciini, başvuru tarih ve saatini içerir.
  • Kanun yolu başvurusu, kanun yolu dilekçesinin kaydedildi­ği tarihte yapılmış sayılır.
  • Başka yer bölge adliye mahkemesine verilen kanun yoluna başvuru dilekçelerinde de yukarıdaki hükümler uygu­lanır. Başka yer yazı işleri müdürü veya görevli personel tes­lim aldığı dilekçe ve eklerini elektronik ortama aktarır, fizikî evrakı da gecikmeksizin ilgili mahkemeye gönderir.
  • Herhangi bir nedenle elektronik ortamda işlem yapı­lamaması hâlinde durum bir tutanakla tespit edilir ve işlem fizikî ortamda yapılır. Elektronik sistem açıldığında fizikî or­tamda yapılan işlemler gecikmeksizin elektronik ortama akta­rılır. Bu durumda kanun yolu başvuru dilekçesi tutanağın düzen­lendiği tarihte verilmiş sayılır.
  • Fiziksel ortamda kanun yolu başvurusu mesai saatleri içinde yapılır.
  • Gerçek kişilerin UYAP Vatandaş Bilgi Sistemi üzerin­den, tüzel kişi temsilcilerinin UYAP Kurum Bilgi Sistemi üze­rinden kanun yolu başvuru dilekçeleri gönderebilmeleri için güvenli elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin UYAP üzerinden mahkeme ekranlarına düştüğü tarihte yapılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda erişebileceği bir alındı belgesi oluşturulur.
  • Müdafi veya vekillerce UYAP üzerinden güvenli elekt­ronik imza ile kanun yolu başvuru dilekçesi gönderilebilir. Bu işler için ayrıca elle atılmış imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi üzerinden kanun yolu başvuru dilekçesi gönderebilmeleri için güvenli elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Kanun yolu başvurusu, dilekçenin UYAP üzerinden mahkeme ekranlarına düştüğü tarihte yapılmış sa­yılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda erişebileceği bir almdı belgesi oluşturulur.
  • Elektronik ortamda kanun yolu başvurusu saat 00:00’a kadar yapılabilir.
  • Kanun yoluna başvurulan dava veya işler, dosya gönderme formu ve dizi pusulası UYAP üzerinden hazırlana­rak ilgili mercie gönderilir.

Bu nedenle hâkim havalesi bulunmayan istinaf dilekçesinin UYAP üzerinden elektronik imza ile gönderildiği tarihte veya taranarak sisteme aktarıldığı tarihte verildiği kabul edilmelidir.

Kural olarak istinaf başvuru dilekçesinin hükmü veren mahkemeye verilmesi gerekir. Ancak istinaf dilekçesinin, hükmü veren mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilmesi de mümkündür.

Cumhuriyet savcısı da dahil istinaf kanun yoluna baş­vurma hakkı olanlar açısından kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvu­ranın haklarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mer­cie gönderir (CMK m.264).

Telefonla tutanak tutturmak suretiyle istinaf kanun yolu­na başvurulması mümkün değildir. Ancak kimin tarafından gönderildiği yeterince açık olan telgraf veya taahhütlü mek­tupla da istinaf kanun yoluna başvurulmasına bir engel yok­tur. Bu durumda dilekçenin postaya verildiği tarih değil mah­kemeye ulaştığı tarih esas alınır.

Başvurunun sözlü beyan ile yapılması halinde, istinaf ka­nun yoluna başvurulduğuna dair yeterli bir açıklama içeren bayana ilişkin bir tutanak düzenlenir ve tutanak başvuru sahi­bi ile zabıt katibi tarafından imzalanır. Tutanağın ayrıca hâki­me de onaylatılması gerekir.

Uygulamada hüküm açıklandıktan sonra, hazır bulunan tarafların kanun yoluna başvurmak istediklerine ilişkin sözlü beyanları duruşma tutanağına geçirilerek, tutanağın ilgili kıs­mının beyan sahibi, zabıt katibi ve hâkim tarafından imzalan­dığına da rastlanmaktadır.

Bizce, kendisine bayanda bulunulacak zabıt katibi hükmü veren mahkemenin zabıt katibi olabileceği gibi başvurulan merciide yanılmaya ilişkin CMK’nın 264. maddesi uyarınca başka bir mahkeme zabıt katibine de beyanda bulunmak sure­tiyle istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Bu du­rumda başvurulan mercii tarafından tutulan tutanak hükmü veren mahkemeye gönderilecektir.

Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vere­rek kanun yollarına başvurabilir (CMK m. 263).

Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.

Kurum müdürüne başvuru hâlinde de başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususlan belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli ve­ya sanığa bir örneği verilir ve tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.

Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.

Buna göre tutuklu bulunan sanık sözlü olarak tutuklu bulunduğu kurum müdürüne veya kararı veren mahkeme­nin zabıt kâtibine başvurabilir. Bu başvuruyu dilekçeyle de yapabilir.

CMK’nın 263. maddesinde bahsedilen sanık kavramına yalnızca o suçtan tutuklu olanlar değil başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olanlar da dahildir.

Tutuklu sanık ya bulunduğu kurum müdürüne ya da hükmü veren mahkemenin zabıt katibine başvurabilir.

Uygulamada ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ya da hükümlü kurum müdürüne başvurmak yerine, ceza infaz kurumu aracılığı ile ilgili mahkemeye gönderilmek üzere ka­nun yoluna başvuru dilekçesi yazmakta ve idare tarafından dilekçenin üzerine alındığına ya da görüldüğüne dair bir ibare yazılarak tarih atılmaktadır. Bu durumda dilekçenin idareye verildiği tarih başvuru tarihi kabul edilmektedir. Dilekçenin hangi tarihte verildiği konusunda bir bilgi yoksa hangi tarih­te verildiği ceza infaz kurumundan sorularak veya UYAP ka­yıtları incelenerek tespit edilmelidir.

İstinaf Başvurusunda Sebep Göstermek Zorunlu mudur?

İstinaf kanun yoluna başvuruda, temyizin aksine Cumhu­riyet savcısı sebep göstermek zorunda olduğu halde (CMK m.273/5), diğer kişilerin sebep göstermesine gerek yoktur (CMK m.273/4). Bu kişilerin istinaf kanun yoluna başvurmala­rı halinde sebep ile bağlı olmaksızın hüküm tüm yönleri ile incelenir.

Yalnızca CMK’nın 273. maddesinin 4. fıkrasında sayılan kişiler değil bunların müdafii veya vekilleri de istinaf başvu­rusunda bir sebep göstermek zorunda değildir.

Ancak mahkûmiyet hükmüne karşı, katılan ya da vekili tarafından şahsi hakka ilişkin olan vekâlet ücretine hükmedilmediğinden bahisle istinaf yoluna başvurulması ya da be­raat eden sanığın Hazine aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin olarak istinafa başvurması halin­de, yalnızca vekâlet ücreti ile sınırlı olarak inceleme yapılma­sı gerekir.

Cumhuriyet savcısı ise istinaf yoluna başvurma nedenle­rini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça göstermek zorundadır. Cumhuriyet savcısının istinaf kanun yoluna baş­vurma istemine ilişkin dilekçesi ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevap­larını bildirebilirler (CMK m.273/5). Kanun istinaf isteminde gerekçe gösterme konusunda Cumhuriyet savcısı ile diğer kişiler arasında fark yaratmıştır. Cumhuriyet savcısı başvuru­sunda mutlaka gerekçe göstermek zorundadır. Buna rağmen Cumhuriyet savcısı sebep göstermemiş ise istinaf isteminin sanığın lehine olduğu kabul edilerek inceleme yapılmalıdır.

Ancak istinaf incelemesinin, istinaf başvurusunda belirti­len sebepler ile sınırlı olarak yapılacağına dair bir düzenleme bulunmadığından aksini savunan görüşlere rağmen, istinaf incelemesinin, Cumhuriyet savcısının başvurusunda belirttiği sebepler ile sınırlandırılamayacağına ve hükmün tüm yönleri ile incelenmesi gerektiğine ilişkin görüşe katıldığımızı be­lirtmek isteriz.

İstinafa Başvuru Süresi Ne Kadar?

Genel Olarak İstinaf Süresi

İstinaf davası açılması için Kanun, yedi günlük bir süre öngörmüştür. İstinaf süresi hukuki niteliği itibariyle hak dü­şürücü bir süredir.

CMK’nın 273. maddesinin birinci fıkrasına göre, hükmün yüze karşı açıklanmasından (tefhiminden) itibaren yedi gün içinde istinaf kanun yoluna başvurulması gerekir. Ancak hü­küm, istinaf kanun yoluna başvurma hakkı olanların yoklu­ğunda açıklanmış ise yedi günlük süre tebliğ tarihinden başlar (CMK m.273/2).

İstinaf davası açılması için öngörülen yedi günlük süre hem Cumhuriyet savcısı hem de istinaf kanun yoluna baş­vurma hakkı olan diğer kişiler için geçerlidir.

CMK’nın 39. maddesi uyarınca, gün ile belirlenen süre­lerde tefhim veya tebliğin yapıldığı gün dikkate alınmaz. Bu nedenle yedi günlük istinaf süresi, hükmün yüze karşı açık­lanması halinde açıklandığının ertesi günü, yoklukta verilmesi halinde ise tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar (CMK m.39/1 ve ilgili Yönetmelik m.46).

UYAP haricinde yapılacak başvurunun son gün mesai sa­ati bitimine kadar yapılması gerekir. Ancak başvuru UYAP üzerinden elektronik ortamda yapılacak ise süre gün sonunda saat 00.00’da biter (CMK m.38/A-9).

Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhu­riyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürü­tülmesine Dair Yönetmeliğin, kanun yoluna başvuru işlemleri başlıklı 46. maddesine göre; başvuru dilekçesinin elektronik ortama aktarılması gerekir. Kanun yolu başvurusu da, kanun yolu dilekçesinin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır. Ancak herhangi bir nedenle elektronik ortamda işlem yapılamaması hâlinde durum bir tutanakla tespit edilir ve işlem fizikî or­tamda yapılır. Bu durumda kanun yolu başvuru dilekçesi tu­tanağın düzenlendiği tarihte verilmiş sayılır.

Yedi günlük sürenin son günü bir tatile rastlarsa süre, ta­tilin ertesi günü biter (CMK m.39/4). Ancak, Ceza Genel Kurulu’nun 22/06/2010 tarihli ve 119-155 sayılı kararında da be­lirtildiği gibi, kamu görevlilerinin idari izinli sayıldığı günler resmi tatil olarak değerlendirilemez ve sürelere işlemeye de­vam eder bu nedenle yedi günlük sürenin son gününün idari izin sayılan güne rastlaması halinde o gün başvurunun yapıl­ması gerekir.

Adli tatile ilişkin CMK’nın 331. maddesine göre, ceza işle­rini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler. Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yar­gıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin inceleme­lerini yapar.

Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bit­tiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır (CMK m.331/4).

Sürenin üç gün uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebli­ğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır.

Ancak 14/02/1934 tarihli ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararma göre; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili karar­ların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği halinde ise süre hiç iş­lemez ve yedi günlük istinaf süresi adlî tatilin bitiminden iti­baren işlemeye başlar.

Ancak, adlî tatil içinde görülebilen tutuklu hükümlere ilişkin işler ile Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işler yönünden CMK’nın 331 maddesinin 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili sü­reler adlî tatil içinde de işleyecektir.

Hükmün Yüze Karşı Açıklanması Halinde İstinaf Süresi Ne Zaman Başlar?

İstinaf kanun yoluna başvuru için öngörülen yedi günlük süre yüze karşı verilen hükmün açıklanmasından itibaren iş­lemeye başlar.

Sanık müdafii veya katılan vekilinin hazır olmadığı otu­rumda, sanık veya katılanm yüzüne karşı verilen hükme kar­şı istinaf süresi hükmün açıklanmasından (tefhimden) itibaren işlemeye başlar. Kararın ayrıca sanık müdafisine veya katılan vekiline tebliğine gerek yoktur. Bu durumda gerek olmadığı halde sanık müdafisine veya katılan vekiline yapılan tebligat bir hak doğurmaz ve yeni bir süre işlemeye başlamaz.

Aynı şekilde hükmün, sanık müdafii veya katılan vekili­nin yüzüne karşı açıklanması halinde, süre tefhimden itibaren işlemeye başlar, kararın ayrıca sanığa veya katılana tebliği ge­rekmez ve gerekmediği halde yapılan tebligat süre yönünden yeni bir hak doğurmaz.

Ancak Yargıtay, CMK’nın 150. maddesi uyarınca kendisi­ne zorunlu müdafi atandığından sanığın haberdar edilmediği durumlarda zorunlu müdafiye yapılan tefhim ve tebliğin, kendisine bağlanan hukuksal sonuçları doğurmayacağına, ayrıca sanığa da tebligat yapılması gerektiğine karar vermiş­tir. Bu durumda sanık müdafii tarafından hüküm aleyhine istinaf yoluna başvurulması halinde, hükmün sanığa da tebliği için iadesi gerekir.

Hükmün Başvurma Hakkı Olanların Yokluğunda Açıklanması Halinde İstinaf Süresi Ne Zaman Başlar?

Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yoklu­ğunda açıklanmışsa, yedi günlük süre tebliğ tarihinden başlar (CMK m.273/2).

Tebligat işlemleri 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanu- nu’nda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşulu ile 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre yapılacaktır.

Cumhuriyet savcısının duruşmada bulunmadığı hallerde istinaf süresi kararın başsavcılığa geliş tarihinden itibaren iş­lemeye başlar. Yargıtay, CMK’nın 38/A maddesi gereğince kara­rın Cumhuriyet savcısının UYAP ekranına düştüğü tarihte tebliğ edilmiş sayılacağına” karar vermiştir.

UYAP haricinde yapılacak başvurunun son gün mesai sa­ati bitimine kadar yapılması gerekir. Ancak başvuru UYAP üzerinden elektronik ortamda yapılacak ise süre gün sonunda saat 00.00’da biter (CMK m.38/A-9).

İstinaf kanun yoluna başvurma hakkı olan kişi hükümlü veya tutuklu ise hükmün kendisine bir tutanak ile tebliği ye­terli değildir ayrıca kararın kendisine okunup anlatılması ge­rekir (CMK m.35/3).

Kanun yollarına başvurma hakkı olan kişi hükümlü ol­ması nedeniyle kendisine vasi atanmış olsa bile hakkmdaki mahkumiyet hükmü, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen bizzat sanığa yapılması icap eden tebligatlardan olduğundan sanık yerine sanığın va­sisine yapılan tebligat geçersizdir.

Sanık ve müdafisinin yokluğunda verilen hükmün 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesindeki, “vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağına” ilişkin hükmü uyarın­ca sanık veya katılana değil sanık müdafii veya katılan vekili­ne yapılması gerekir. Avukatları yerine kendilerine yapılan tebliğ hukuki sonuç doğurmaz ve istinaf süresinin başlaması­na neden olmaz.

Kişi kendisini birden fazla avukat ile temsil ettirmiş ise bunlardan birisine tebligat yapılması yeterlidir.

Sanığın eşi veya yasal temsilcisi için kanun yollarına baş­vurma süresi kararın şüpheli veya sanığa tefhim ya da tebli­ğinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Kararın ayrıca yasal temsilci ve eşe bildirilmesine gerek yoktur.

Eski Hâle Getirme Süresi İçinde İstinaf Süresinin İşlemesi Nasıl Olur?

Madde 274 – (1) Sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle getirme isteminde buluna­bilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca istinaf isteminde bulunması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili işler, eski hâle getir­me istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.

Anayasanın 40/2 ve CMK’nın 231/2. maddesine göre, ilk derece mahkemesinde hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabi­leceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilecektir.

İlk derece mahkemesinin vereceği kararın hüküm fıkrasın­da da, kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığı, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüte yer verme­yecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir (CMK m.232/6, 34/2).

İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıkla­nır ve isterse kararın bir örneği de verilir. Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır (CMK m.35).

Kural olarak kusuru olmaksızın istinaf kanun yoluna baş­vuru süresini geçiren kişi eski hale getirme isteminde buluna­bilir (CMK m.40/1). Kendisine başvuracağı kanun yolu, mercii, süresi ve şekli bildirilmeyen kişi de kusursuz sayılır ve eski hale getirme isteminde bulunabilir (CMK m.40/2).

Eski hale getirme, istinaf başvuru süresini kaçıran kişinin kaybettiği hakkı yeniden elde etme olanağmı veren bir ku­rumdur. Eski hale getirme isteminin koşulları ve süresi CMK’nm 40, 41 ve 42. maddelerinde gösterilmiştir.

Kişinin eski hale getirme isteminde bulunabilmesi için sü­renin kaçırılmasında kusursuz olması gerekir. Buna göre kişi mücbir sebep, umulmayan bir hal veya kaçınılması mümkün olmayan bir nedenle istinaf süresini kaçırmışsa eski hale ge­tirme isteminde bulunabilir. Doğal afetler veya ağır hastalık gibi öngörülmesi ve önlenmesi olanağı bulunmayan, zorlayıcı nedenler, beklenemeyen hallerin varlığı halinde süreyi kaçıran kişi kusursuz sayılır. Bu anlamda raporla belgelenen hasta­lıktan dolayı süreyi kaçırma da eski hale getirme nedenlerin­den biridir. Öte yandan CMK’nm 40. maddesinin 2. fıkrası yeni bir kusursuzluk sebebi daha yaratmıştır. Buna göre, ka­nun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.

Hükümdeki kanun yolu bildiriminin; kanun yolu türü, mercii, şekli ve süresini göstermesi gerekir. Ayrıca bildirimin anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden de uzak olması gerekir. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu, eksik veya ya­nılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engelle­nip engellenmediğinin belirlenmesi gerektiğine, bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu du­rumun eski hale getirme nedeni oluşturmayacağına karar vermiştir.

Ceza Genel Kurulu, 24/11/2015 tarihli ve 163-415 sayılı ka­rarında, sanığın yüzüne karşı verilen hükümde temyiz süresi­nin “tefhim-tebliğden” itibaren işlemeye başlayacağı şeklinde yanıltıcı bir ifade kullanılması nedeniyle süreyi kaçıran sanı­ğın eski hale getirme isteminin kabul edilmesi gerektiğine ka­rar vermiştir. Ancak sanığın yokluğunda verilip tebliğ edi­len hükümde başvuru süresinin tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının belirtilmemesini ise eski hale getirme nedeni olarak kabul etmemiştir.

Hükümde yalnızca başvuru şeklinin gösterilmemesi de es­ki hale getirme nedeni olarak kabul edilmemiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mesleği bir kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olup kanun yollarına başvuru için ye­terli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan müdafii veya vekil açı­sında ise, kanun yoluna başvuru şeklinin gösterilmemesini veya yüzüne karşı verilen hükümde başvuru süresinin tef­himden itibaren işlemeye başlayacağının belirtilmemesini eski hale getirme nedeni olarak görmemiştir. Ancak Ceza Ge­nel Kurulu, 13/10/2015 tarihli ve 120-313 sayılı kararında ise, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yer alan suçlara ilişkin ve­rilen hükümlere karşı temyiz süresi bir hafta olduğu halde iki hafta olduğu belirtilerek sanık müdafisinin yanıltılmasını ise işin karmaşık olduğu gerekçesiyle eski hale getirme nedeni olarak kabul etmiştir.

Eski hale getirmeye ilişkin genel hüküm niteliğindeki CMK’nın 4O.maddesi dikkate alındığında, eski hale getirme olanağından Cumhuriyet savcısı da dahil istinaf kanun yoluna başvurma hakkı olan herkes yararlanabilir. Ancak eski hale getirme, bir kanun yolu olmadığından, kanun yollarına ilişkin hükümlerin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aksi­ne görüşler de bulunmasına rağmen Cumhuriyet savcısının sanığın lehine eski hale getirme isteminde bulunması müm­kün değildir.

Başvurulacak kanun yolunun türü veya mercii hakkında- ki yanılma veya yanıltma halinde ise kanun yolunun belir­lenmesinde yanılmaya ilişkin CMK’nm 264. maddesine göre hareket edilmesi gerekir.

CMK’nm 274. maddesinde ise istinafa özgü olarak, eski hale getirme konusunda ayrı bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre; “sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle getirme isteminde bulunabilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca istinaf isteminde bulun­ması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili işler, eski hâle getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.”

Sanığın CMK’nm 274. maddesi uyarınca eski hale getirme istemi ile birlikte istinaf yoluna başvurabilmesi için Kanun’da iki koşul öngörülmüştür.

Sanığın eski hale getirme istemi ile birlikte istinaf istemin­de bulunabilmesi için aranan birinci koşul; hükmün sanığın yokluğunda verilmiş olmasıdır. Bu nedenle anılan maddenin, sanık hazır olmasa bile istisnai olarak duruşma yapılabilecek haller ile sınırlı olarak uygulanabileceği, sanık kendi isteği ile duruşmadan bağışık tutulmuş ise ya da kendisini müdafii ile temsil ettirmiş ise artık bu hükme göre eski hale getirme iste­minde bulunamayacağı ileri sürülmüştür (CMK m.198/2).

Sanığın eski hale getirme istemi ile birlikte istinaf iste­minde bulunabilmesinin ikinci koşulu ise hükmün sanığın aleyhine olmasıdır.

CMK’nm 274. maddesinin sağladığı olanaktan yalnızca yokluğunda aleyhine hüküm verilen sanık yararlanır. Ancak bu hüküm, istinaf kanun yoluna başvuru hakkı olan sanığın dışındaki kişilerin eski hale getirme isteminde bulunma hakla­rını ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme değildir. Sanık dışındaki kişiler CMK’nın 40 ve devamı maddeleri uyarınca eski hale getirme isteminde bulunabilirler.

Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye, yani aleyhine istinaf başvurusu ya­pılacak olan kararı veren mahkemeye verilir (CMK m.41/1). Süreyi kusursuz olarak geçirdiğini iddia edenin bunu ispatla­ması gerekir. Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru ol­madığına ilişkin olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açık­lar. Örneğin; hastalığı sebebiyle hastanede yattığmı inandırıcı biçimde ve gerektiğinde doktor raporunu ekleyerek açıklama­sı zorunludur. Dilekçe verildiği anda usule ilişkin yapılama­yan işlemler de yerine getirilir (CMK m.41/2). Başka bir ifade ile başvuran eski hale getirme istemi ile birlikte istinaf is­teminde de bulunmalıdır.

Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahke­me hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir (CMK m.42/1). O halde istinaf süre­sinin geçirilmiş olması nedeniyle ileri sürülen eski hale getir­me istemleri hakkında inceleme ve karar verme görevi, istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemesi (BAM) ilgili dairesine aittir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi, başvu­ranın süreyi kaçırmakta kusurunun bulun bulunmadığını, sü­resinde eski hale getirme isteminde bulunup bulunmadığını inceleyerek bir karar verecektir.

Eski hâle getirme dilekçesi, kararm yerine getirilmesini durdurmaz; ancak, BAM ilgili dairesi yerine getirmeyi ertele­yebilir (CMK m. 42/3).

Eski hâle getirme isteminin kabulüne ilişkin karar kesin­dir. Reddine ilişkin karara karşı itiraz yoluna gidilebilir (CMK m.42/2).