Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

İşçinin çıraklık döneminin hizmet süresi ve kıdem tazminatı hesabına etkisi

İşçinin çıraklık döneminin hizmet süresi ve kıdem tazminatı hesabına etkisi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 4/f. maddesi gereğince çıraklık dönemindeki çalışmalar bir mesleği öğrenme amacına yönelik olduğundan, işçinin, bu dönemde işçi olarak çalıştığı kabul edilmemektedir. Başka bir ifade ile, çıraklık döneminde geçen dönemdeki çalışma bir iş sözleşmesine dayanmadığından kıdem tazminatı talep edilemez. Kıdem süresine de eklenemez. Çıraklık döneminin, kıdem tazminatı ve hizmet süresinin hesabında dışlanması gerekmektedir.

18 yaşını bitirdiği tarihe kadar işçi hakkında iş kanunu hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

Yargıtay’ın konuya ilişkin vermiş olduğu örnek kararlardan bir kısmı aşağıdadır.

“…Davacı 1.1.2005 3.4.2006 tarihleri arasında davalının işyerinde işçi olarak çalıştığını, evlilik nedeni ile işyerinden ayrıldığını belirterek kıdem tazminatı ve 3 aylık ücret, yıllık izin alacağı bulunduğundan faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı işveren ise davacının 1.10.2005 – 8.3.2006 tarihleri arasında çıraklık sözleşmesi uyarınca çıraklık mesleki eğitim merkezine devam ettiğini bu nedenle işyerinde çalışmasının bulunmadığını S.S.K kayıtları dışındaki belgelere itibar edilmemesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece işyerinde üretimle ilgili çalışmalara davacının fiilen işçi olarak katıldığından bahisle meslek ve sanat eğitimi arka planda tutulduğu nedenlerine dayanarak çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceği gerekçesi ile davacının istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisinde davacının velisi ile davalı işveren tarafından karşılıklı olarak akdedilen çıraklık sözleşmesi mevcuttur. Bunun anlamı davalıya ait işyerinde uygulamalı olarak eğitim verildiği göz ardı edilmemelidir.
1.10.2005 yürürlük tarihli çıraklık sözleşmesi ve 1.10.2004 ile 1.10.2005 tarihli iki adet davacıya ait işe giriş bildirgeleri dışında davalı işyerinden verilmiş ve davacının çalışmalarına ilişkin yazılı belgenin dışında başka belge bulunmamaktadır. Çıraklık sözleşmesi ile çalıştığı dönem ile işe girişinin yapıldığı ve bildirgenin düzenlendiği dönem çakışmaktadır.
Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü yazı cevabında davacının kalfalık belgesi almak üzere 19.9.2005 (üzeri çizilerek 1.10.2005 yazılıdır) tarihinde dokumacılık bölümüne kayıt olduğu ve 28.11.2005 tarihinde devamsızlık nedeni ile kaydının silininceye kadar da çıraklık okuluna devam ettiği bildirilmektedir. Kısa vadeli sigorta kollarına göre primi ödenen bu dönemini de dava ettiği anlaşılmaktadır.
Duruşmada dinlenen tanıklar davacı ile birlikte çalıştıklarını davacının evlilik nedeni ile işten ayrıldığını açıklamış iseler de üretime nc şekilde katılımda bulunduğuna dair ayrıntılı beyanda bulunmamışlardır. Tanıklardan Z.K. davacı ile işyerinde birlikte çalıştığım belirtmekte ise de 2004 yılında kendisinin işyerinden ayrılmış olduğunu ifade ettiğinden aynı dönemde çalışmadıkları görülmektedir. Diğer tanık E.K. ise soyut ifadelerde bulunarak perde fabrikası olan işyerinin saurcel bölümünde asgari ücretle birlikte çalıştıklarını evlilik nedeni ile ayrıldığını ve asgari ücret aldıklarını belirtmekle yetinmiştir.
Oysa ki burada Mahkemece araştırılması gereken önemli husus davacının yaşı vc becerisi dikkate alınarak diğer çalışan işçiler düzeyinde ve niteliğinde üretime emsali işçi kadar katkıda bulunup bulunmadığı, çalışmasının eğitim gören bir öğrenci düzeyinde mi yoksa tam üretime katılan ortalama bir işçi düzeyinde mi bulunduğunun ayrımına girilmesi gerektiği olmalıdır. Bu irdeleme yapılmaksızın yapılan işin niteliği, ne tür bir beceri ve tecrübe gerektirdiği, mevcut hali ile davacının da üretime nasıl bir katkıda bulunduğu hususları tanıklara açıklattırılmadan tamamen soyut ifadelere dayanılarak “birlikte çalıştık” ifadesinden yola çıkılarak davacıyı “işçi” olarak nitelendirerek tüm dönemin kıdem tazminatı ve diğer isteklerinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda çıraklık sözleşmesi gereği 1.10.2005 – 28.11.2005 tarihleri arasında çıraklık okuluna kayıtlı olarak geçen dönem dışında kalan çalışmalarına ilişkin dava konusu alacaklarının kıdem tazminatı ile izin ücretinin iş kanunu kapsamında yeniden değerlendirilerek belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu dönemin de çalışma süresinden ( tam sigorta kollarına tabi primi ödenmesi gereken süre gibi değerlendirilerek ) sayılarak yapılan hesaplamalara göre isteklerin kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2007/12812 E. 2008/7878 K. 08.04.2008)

“…Somut olayda, davacı işçi 1987 yılından beri davalı işyerinde çalıştığını iddia etmiş, davalı işveren ise hizmet süresinin başlangıcının 03.01.1994 olduğunu savunmuştur.
Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak 1990 yılından itibaren çalıştığı kabul edilmiş ve hesaplamalar da buna göre yapılmıştır.
Ancak dosyanın incelenmesinde 25.10.1990 tarihli taraflar arasında imzalanmış çıraklık sözleşmesi bulunduğu görülmüştür.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve ilke kararına göre çıraklık dönemi hizmet süresinden sayılamayacağından mahkemece davacının hangi tarihle çıraklık eğitiminin sona erdiği ve hizmet akdi ile çalışmaya başladığı tespit edilerek çalışma süresinin buna göre belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması hatalıdır.”(9. HD. 2010/17532 E. 2012/24730 K. 27.06.2012)

“…Davacının davalı işyerine 12.9.1972 tarihinde çırak olarak girdiği dosya içindeki çıraklık mukavelesinden anlaşılmaktadır.
İşyerinde çalışmakta iken davacının 1.8.1978 tarihinde kadrolu işçi olarak çalıştırılmaya başlandığı daha sonra 11.7.1980 tarihinde askere gitmek suretiyle işyerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı ilk işe başladığı 12.9.1972 tarihinden askere gittiği 11.7.1980 tarihine kadar çalışma süresi için fark kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkemece davacının talebi yerinde görülerek talep ettiği gibi kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacının çıraklık döneminde geçen süre için kıdem tazminatı talebi yersizdir. Zira bu dönemdeki çalışma taraflar arasındaki bir iş sözleşmesine dayanmamaktadır. Davacının kadroya geçirildiği tarihten askere gittiği tarihe kadar hizmet süresi karşılığı davacıya 8 haftalık ücreti tutarında bir ödemenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu ödemenin kıdem tazminatı avansı olarak verildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davacının 1.8.1978 – 11.7.1980 tarihleri arasındaki askerlik öncesi hizmet süresinin emekli olduğu tarihteki ücret esas alınarak kıdem tazminatı hesaplanmalı, Toplu İş sözleşmesinin 90. maddesine göre yapılan ödeme tespit edilip bu miktarın yasal faizi ile birlikte toplam kıdem tazminatından indirilmek suretiyle bakiyesinin hüküm altına alınması gerekir.
Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir.”(9. HD. 2006/3751 E. 2006/25282 K. 28.09.2006)

4857 sayılı Yasanın 71. maddesinde onbeş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmalarının yasak olduğu, ancak ondört yaşını doldurmuş ve ilköğretimini tamamlamış olan çocukları, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitimine devam edenlerin okullarına devamlarına engel olmayacak şekilde hafif işlerde çalıştırılabilecekleri bildirilmiştir.
Davacı 08.03.1996 tarihinde işe girdiğini, iddia etmiş, bu husus davacı tanıkları tarafından doğrulanmıştır. Ancak davacının 01.09.1984 doğumlu olduğu dikkate alındığında bu iddia ettiği tarihte yaşı 12’nin altındadır. Dolayısı ile bu tarihteki çalışması o dönemde yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasa kapsamında bir çalışma olarak kabul edilemez. Davacı o dönemde olsa olsa çırak olarak çalıştırılmıştır.
4857 sayılı Kanunun 71. Maddesi uyarınca 14 yaşını tamamladığı tarihten itibaren işçi olarak çalıştığı kabul edilip davacının hak ettiği işçilik alacaklarının buna göre hesaplanması gerekirken tüm süre üzerinden işçilik alacaklarının kabulü hatalıdır.”(7. HD. 2014/260 E. 2014/4684 K. 26.02.2014)

Davacının, Mayıs 2004-30.09.2005 tarihleri arasında davalı işyerinde çırak olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4/f. maddesi gereğince bu dönemki çalışmalar bir mesleği öğrenme amacına yönelik olduğundan, davacının bu dönemde işçi olarak çalıştığı kabul edilemez. Dava konusu alacakların hesaplanmasının bu dönem dışlanarak yapılması gerekirken, çıraklık dönemi de dahil edilmek suretiyle yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması hatalıdır.”(22. HD. 2012/9983 E. 2013/343 K. 22.01.2013)

“…Davacının, 01.10.1999-30.06.2003 arasında çıraklık sözleşmesine göre eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4/f. maddesi gereğince bu dönemki çalışmalar bir mesleği öğrenme amacına yönelik olduğundan, davacının bu dönemde işçi olarak çalıştığı kabul edilemez. Dava konusu alacakların hesaplanmasının bu dönem dışlanarak yapılması gerekirken, çıraklık dönemi de dahil edilmek suretiyle yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması hatalıdır.”(22. HD. 2012/29166 E. 2013/26960 K. 28.11.2013)

“…Somut olayda, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında davacının işyerinde 28.03.2006-31.10.2006 arası çalışması görünmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tanıklarının beyanlarına göre, iddia gibi 01.09.1997-15.10.2009 arası çalıştığı kabul edilerek dava konusu alacaklar hesaplanmıştır. İşçi 05.08.1986 doğumlu olup, hizmet başlangıcı kabul edilen 01.09.1997 tarihinde onbir yaşındadır. Tanık anlatımlarına göre işe çırak olarak başladığı anlaşılmaktadır. Ancak tüm süre hesaplamalarda dikkate alınmıştır, oysa çırak olarak çalıştığı sürenin yukarıda açıklandığı şekilde belirlenerek değerlendirme dışında bırakılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozma sebebidir.”(22. HD. 2012/18114 E. 2013/6526 K. 28.03.2013)

“…Dosya içeriğine göre, 03/03/1977 doğumlu olan davacının 01/01/1990 tarihinde 13 yaşında davalı işyerinde çalışmaya başladığı kabul edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde 01/01/1990 da işyerine çırak olarak girdiğini belirtmiştir. 1475 sayılı İş Yasasının 5/6 maddesi gereğince 18 yaşım bitirdiği tarihe kadar davacı hakkında iş yasası hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
Böyle olunca işe giriş tarihinin 18 yaşını bitirdiği tarih olarak kabul edilerek alacaklarının bu tarihten itibaren hesaplanması gerekirken uygun şekilde hüküm kurulması hatalıdır.”(9. HD. 2008/379 E. 2009/12327 K. 04/05/2009)