İşçilik Ücretinin Miktarı Ne Kadardır?
Ücretin Miktarı
İş sözleşmesi taraflarının asgari ücretin altında kalmamak koşuluyla özleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabileceği Borçlar Kanununun 323. Maddesinde ifade edilmiştir. Sözleşme özgürlüğü kapsamında taraflar kural olarak ücretin miktarını serbestçe belirleyebilirler. Ancak tarafların sahip olduğu bu serbesti, temel ılarak dönemin asgari ücretinin altında olmamak kaydıyla geçerlidir.
İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2.fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Ücretin miktarına ilişkin uyuşmazlıklar bakımından tarafların getirebileceği deliller incelendiğinde, genel olarak güçlü durumda olan işverenin ücret bordroları gibi, senet niteliği taşıyabilecek belgelere dayandığı; buna karşılık, işçi tarafının özellikle tanık beyanları gibi, takdiri delilerle kendi savını kanıtlamaya çalıştığı görülmektedir. Yazılı bir iş sözleşmesi yapılması zorunluluğunun olmadığı, çalışma koşullarını gösteren belgenin ve ücret pusulası verilmesinin sözleşmenin karşı tarafı olan işverenin inisiyatifinde olduğu bir sistem içinde, işçiden ispat yükümlülüğünü yazılı belgelerle yerine getirmesini beklemek oldukça güç görünmektedir. İşverenlerce düzenlenen yazılı belgeler ve bunların başında gelen ücret bordroları, çoğu zaman fiilen ödenen gerçek ücretten düşük biçimde düzenlendiği için, bunlar genel olarak işverenin savunmama dayanak oluşturan belgeler arasında yerini almaktadır. Dolayısıyla, ücretin miktarına ilişkin bir uyuşmazlıkta, davalı işverence yazılı belgelere ve özellikle ücret bordrolarına dayanılması varsayımında, işçilik alacaklarını talep eden işçi tarafı, sunulan bu belgelerin aksini ispat etmek durumunda kalmaktadır.
Senede bağlı bir iddianın aksinin tanıkla ispat edilemeyeceği hükmü dikkate alındığında çözümü güç bir usul hukuku problemi ile karşılaşılmaktadır. Yargıtay, bu konuda vermiş olduğu bazı kararlarda yazılı bir belgenin aksinin tanıkla ispat edilemeyeceği ve işçinin imzasını taşıyan, asgari ücret üzerinden düzenlenmiş bordroya rağmen işçinin daha yüksek bir ücretle çalıştığını tanıkla ispat edemeyeceği sonucuna varmıştır. Ancak Yüksek Mahkeme, bu görüşünü zaman içinde değiştirmiş ve geliştirmiştir. Gerçekten, Yargıtay işçinin konumunun genel hayat tecrübeleri karşısında asgari ücretle çalışmasını şüpheli kıldığı durumlarda, yazılı belgelerin aksinin kabul edilmesinin söz konusu olabileceği sonucuna ulaşmaktadır. Nitekim Yargıtay işçinin kıdemi ve görevinin genel hayat tecrübeleri ışığı altında asgari ücretle çalışmasını gerçekçi göstermemesi durumunda, asgari ücretten düzenlenen bordroların aksinin kabul edilebileceğini benimsemiş bulunmaktadır.
Yüksek Mahkeme bir kararında, nitelikli işçilerin asgari ücretle çalıştığının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun dairenin kararlılık kazanan uygulaması olduğunu belirtmiştir. Yargıtayın, konuya ilişkin kararlarında, genel yaşam tecrübeleri ışığında, işçinin kıdemi, yaptığı iş, vasıflı olup olmaması gibi olguların dikkate alarak bordroların geçerliliğini değerlendirdiği görülmektedir. Yargıtay, bir işyerinde vasıflı/vasıfsız, ayırım gözetmeksizin tüm işçilerin aynı şekilde, asgari ücretten ücret almalarını da gerçekçi bulmamıştır.
Gerek iş akdinde ücret miktarının belirlenmediği gerekse düşük gösterildiği iddia edildiği hallerde, ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyeri içindeki ve dışındaki hizmet süresi (kıdemi), iş tecrübesi, yapılan işin türü ve niteliği, işyerindeki uygulamalar, aynı veya benzer işlerde çalışanlara ödenen ücretler gibi ölçütler göz önünde tutularak saptanmalıdır.
Bu durumu ve tanık beyanlarının çok sağlıklı olmayabileceğini göz önünde tutan yüksek mahkeme tarafından, işçinin işi ve kıdemi belirtilerek, alabileceği ücretin ilgili meslek odasından (kuruluşundan) sorulması yoluna gidilmektedir. Nitekim Yargıtaya göre “davacı aylık net . TL ücret aldığını davalı ise asgari ücretle çalıştığını savunmuştur… dosyaya sunulan imzalı ücret bordroları asgari ücret esas alınarak düzenlenmiş olup, tüm çalışanların ücretleri asgari ücretten gösterilmiştir…. Ancak davacının konfeksiyon işinde ütücü olarak çalıştığı ve kalifiye eleman olduğu anlaşılmakla asgari ücretle çalışmayacağı da açıktır. Ücret bordroları ve tanık anlatımları arasındaki çelişkinin giderilmesi için davacının yaptığı iş ve kıdemi belirtilerek dava konusu dönem de açıklanmak suretiyle meslek odasından alabileceği ücret sorulmalıdır.
Bununla beraber meslek odalarının bu konuda mahkemelere çoğu kez tatmin edici cevaplar veremediği, gönderilen rakamların gerçek durumu yansıtmadığı iş hukuku öğretisinde haklı olarak belirtilmektedir, bu nedenle yüksek mahkeme sadece meslek kuruluşundan gelecek biliyle yetinilmemesini, bunun diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca varılması gerektiğini hükme bağlamaktadır.