Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

İş Kazası Sayılan Haller Hangileridir?

İş Kazası Sayılan Haller Hangileridir?

İş Kazası Sayılan Haller

5510 Sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, iş kazası;

  1. Kanunun 4 üncü maddesi birinci fıkrasının (a) bendi kapsa­mında çalışan sigortalının;
  • İşyerinde bulunduğu sırada,
  • İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
  • Görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi ne­deniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  • Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatına tabi olup olmadığına bakılmaksızın yine bu mevzuatta belirtilen sürelerde çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  • İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sı­rasında,
  1. Kanunun 4 üncü maddesi birinci fıkrasının (b) bendi kapsa­mında çalışan sigortalının ise;
  • İşyerinde bulunduğu sırada,
  • Yürütmekte olduğu iş nedeniyle işyeri dışında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen yada ruhen özre uğratan olaydır.

İş kazasının unsurları şunlardır;

Sigortalı Olma:

Kazaya uğrayanın 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının a veya b bendi kapsamında sigortalı sayılması gerekir. Sigortalı sayılmayanların uğradıkları kazaların iş kazası sayılması düşü­nülemez. Bu bağlamda Kanunun istisna hükmü “sigortalı sayılmayan­lar” arasında yer alan bir kimsenin uğradığı kaza iş kazası kabul edil­meyecektir.

Bununla birlikte Kanunun istisna hükmü içinde yer almamakla beraber, sigortalı sayılmayan ancak, sosyal güvenlik destek primi kesi­lenler ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortalarına tabi tutulmuş olan­lar da iş kazası ve meslek hastalığı halinde, Sosyal Sigortalar Kanunu ile sağlanan yardımlardan yine bu konuda yazılı şartlar ve esaslar dai­resinde faydalanırlar.

Bunun gibi, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun “Meslek Kursları” başlığını taşıyan 37 nci maddesi kapsamındaki kur­siyerler, kursa devam ettikleri sürece, 3308 sayılı Kanunun, çırak ve öğrencilere verdiği haklardan yararlandıklarından ve anılan Kanunun 25 nci maddesindeki “Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğiti­mi gören öğrencilere, sözleşmenin akdedilmesi ile 5510 sayılı Kanu­nun iş kazaları ve meslek hastalıkları … hükümlerinin uygulanacağı” hükmü karşısında, bunların uğrayacakları kazalar da, iş kazası sayıla­caktır.

İşe alınanlar kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından, işveren ta­rafından Kuruma bildirilmemiş olması, sigortalının maruz kaldığı olay karşısındaki durumunu etkilemez. Bunun gibi, iş kazasının varlığı için sigortalı olma dışında başka koşulların, örneğin; belli bir süreden beri sigortalılık ya da belirli bir süre prim ödemiş olma koşulunun gerçek­leşmesi de aranmayacaktır. İşe girdikten birkaç saat sonra uğranılan kaza da, iş kazası kabul edilebilecektir. Yine, sigortalının kasdı veya suç sayılır bir hareketi sonucu olayın meydana gelmiş olması, iş kaza­sı sayılma niteliğini ortadan kaldırmayacaktır.

Kazaya Uğrama:

Borçlar hukuku açısından kaza, borçlunun kusur ve iradesi dışın­da meydana gelen, önceden görülemeyen, kaçınılması mümkün olma­yan, zarar doğuran ve borçluyu sorumluluktan kurtaran herhangi bir olaydır.

Genel anlamda kaza, “Can ya da mal kaybına neden olan kötü olay” şeklinde tanımlanır.

Hukuki açıdan ise biri geniş, diğeri dar olmak üzere iki anlamı bulunmaktadır.

Geniş anlamda kaza: Ani bir şekilde ve istenilmeyerek bir zara­rın doğumuna amil olan sebepler kompleksinin bütünüdür. Bu anlam­daki kaza kavramına vücut bütünlüğünün ihlali ve ölüm dahil bulun­duğu gibi, eşyaya ilişkin zarar da dahildir.

Dar anlamda kaza: İnsan vücudunun zarar görmesi, bir başka ifadeyle ölüm veya vücut bütünlüğünün ihlalidir ve genellikle zarar gören kişinin iradesi dışında, hariçten gelen, ani ve şiddetli bir müda­hale sonucu bedende meydana gelen bir arıza olarak tarif edilip, sınır­landırılmıştır.

İş kazaları açısından, bu dar anlamdaki kaza kavramı önem taşır.

  1. Dıştan gelen müdahale:

Sigortalıyı bedence ya da ruhça arızaya (zarara) uğratan yahut ölümüne neden olan olayın, dıştan gelen bir etkenle meydana gelmiş olması gerekir. Şu halde bir kazanın varlığından söz edebilmek için, kişinin bedeni varlığının arızalı olmasından ileri gelen bir zarara ma­ruz kalmamış olması gerekir.

Dıştan gelen müdahale bir çok zaman kaza ile hastalığın ayırımı­na yardımcı olmaktadır. Hastalık, harici bir müdahale olmadan mey­dana gelen patolojik bir durumdur ve yavaş inkişaf eden olayların so­nunda kendisini belli ettirir. Her ne kadar mikroplar da, dıştan gelen bir müdahale olarak mütalaa edilebilirse de, bu gibi özellikler üzerinde durulmamaktadır.

  1. Ani Müdahale:

İş kazası, aniden veya çok kısa bir zaman aralığı içinde mevdana gelen bir nedenle ortaya çıkan bir olaydır.

Müdahalenin ani oluşu genellikle kazanın nerede ve ne zaman meydana geldiğinin tespitini kolaylaştırır. Bu gibi durumlarda kazanın meydana geldiğinin ispatında da bir zorlukla karşılaşılmaz. Örneğin, otomobilin çarpması, dokuma tezgahındaki mekiğin fırlaması gibi.

Ancak bazı hallerde, müdahalenin belirli bir süre devam etmesi sonucu kazanın meydana geldiği de görülmektedir. Örneğin, zehirli gaz teneffüsü sonucu boğulmalar, güneşin etkisiyle meydana gelen ya­ralar gibi olaylar sonucunda da, kazanın meydana geldiği kabul edil­mektedir. Belirtilen bu gibi durumlarda genellikle, müdahalenin ani oluşu söz konusu olmasada, dıştan bir müdahalenin varlığı ve bu mü­dahalenin kesintisiz devam etmesi aranmaktadır.

Bazen müdahale ani olmakta ve dışarıdan meydana gelmekte, an­cak etkilerini bir süre sonra göstermektedir. Örneğin, böcek, yılan, arı soktuktan belli bir süre sonra arıza görülmektedir. Bu gibi hallerde, dıştan gelen müdahalenin ani olduğu ve kazanın varlığı benimsenmek­tedir. Ancak dıştan gelen müdahalenin etkilerinin bir süre sonra açığa çıktığı durumlarda, kazanın vukuunun ispatlanması güçleşebilir. Bu gibi olaylarda gerçekleşen müdahale ile, vücutta ortaya çıkan arıza arasındaki bağlantının ispatlanması gereği ortaya çıkmaktadır.

Müdahalenin ani oluşu da, tıpkı dıştan gelen müdahale gibi has­talık ve kazayı birbirinden ayıran bir unsur olarak değerlendirilmekte­dir.

Sigortalının Uğradığı Kaza Sonucu Bedence ve Ruhça Bir Arızaya Uğraması:

Bir iş kazasından söz edebilmek için, sigortalının karşılaştığı olay nedeniyle hemen veya sonradan, bedensel veya ruhsal bir arızaya ma­ruz kalmış olması gerekir. Arıza kavramı, bedensel veya ruhsal arıza- larm tümünü kapsar. Uğranılan arızanın en azından sosyal sigorta yar­dımlarının Kurumca sağlanmasını gerektirecek nitelik ve derecede olması yeterli olacaktır. Bu ölçüde olmayan, örneğin, gündelik iş ha­yatında sıkça karşılaşılan ufak tefek yara, bere ve sıyrıklar iş kazası olarak nitelendirilmez. Bunların dışında kalan her türlü yaralanma, sa­katlanma, kırık, yanık, körlük ve sağırlık gibi dış organlarda meydana gelen arızalarla, iç kanama, beyin sarsıntısı gibi iç organlardaki be­densel arızalar iş kazası olarak kabul edilecektir. Olay sonucu sigorta­lının yaşamını yitirmesi de, hiç kuşkusuz bir iş kazasıdır. Sigortalının uğradığı kaza nedeniyle ruhsal bir arızaya uğraması da iş kazası kap­samına girer. Örneğin; akıl hastalığı, hafıza kaybı, zihinsel yorgunluk, sürekli sinir bozuklukları iş kazası sayılır.

Sigortalının vücut bütünlüğüne ilişkin olmayan zararlar iş kazası kavramı dışında kalır. Bu bağlamda eşyaya ilişkin zararlar, iş kazası olarak nitelendirilmez.

Uygun İlliyet Bağının Bulunması:

5510 sayılı Kanunun 13. maddesinin iş kazasını, sigortalıyı arıza- ya uğratan olay şeklinde nitelendirmiş olması, illiyet bağını iş kazası­nın bir unsuru durumuna getirmiştir. Şu halde bir kaza olayının varlığı yeterli değildir. Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için uygun illiyet bağının varlığı gereklidir.

İlliyet bağı iş kazaları açısından iki yönde kurulabilir.

Sigortalının gördüğü iş ile kaza arasında;

Sigortalının gördüğü iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağın mevcudiyeti gereklidir. Uğranılan kazanın, görülen iş dolayısıyla meydana gelmesi durumunda işle-kaza arasında illiyet bağının var ol­duğu kabul edilmektedir.

Örneğin;

-İtfaiyede çalışan sigortalının hareket yeteneğini muhafaza ede­bilmek için yaptığı beden eğitimi sırasında ayağının takılması ile düşmesi ve yaralanması,

– Mezbaha işyerinde, haftada iki gün gelip kesim yaparak çalışan sigortalının, o gün sarhoş durumda çalışırken, bıçağı bacağına sapla­yıp kan kaybından ölümü gibi.

Kaza olayı ile uğranılan zarar arasında;

Kaza ile sigortalının uğramış bulunduğu bedensel veya ruhsal arı­za arasında bir ilişkinin bulunması, başka bir ifadeyle, neden ile sonuç arasında bir bağın varlığı gereklidir. Yaşamın karmaşık olayları içinde bu yöndeki illiyet bağının saptanması her zaman kolay değildir. Her şeyden önce, buradaki illiyet uygun illiyettir. Olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre gerçekleşen türden zararlı bir so­nucu meydana getirmeye elverişli ya da böyle bir sonucun meydana gelmesini kolaylaştıran nedene uygun neden, bu nedenle sonuç ara­sındaki bağa da, uygun illiyet bağı denilmektedir. Eğer sigortalının uğradığı zarar, olayların doğal akışına göre, faaliyetin beklenilmeye­cek bir sonucu ise, bu durumda uygun illiyet bağından söz edilemez. Örneğin, işyerinde çalışırken güneş çarpması sonucu hastaneye kaldı­rılan ve tedaviye alınan sigortalının, hastanede tedavi görürken tam iyileştiği sırada kalp kirizinden ölmesi, göğsüne dolanan ip dolayısıyla göğsü şişen fakat aylar sonra kronik kalp yetmezliğinden ölen maden­cinin ölüm olaylarında kaza ile sonuç (ölüm olayı) arasında bir illiyet bağından, dolayısıylada bir iş kazasının varlığından söz edilemez.

Kaza sonucu arıza ya da ölüm gerçekleşebilir. Ölüm ile kaza ara­sında illiyet bağının bulunması şarttır. Örneğin; işyeri sahasına demir aktaran vinçte işaretçi ve yükleyici olarak görev yapmakta olan (A) ve (B) isimli iki sigortalının, yükleme sırasında vincin ani hareketi sonu­cu kazaya maruz kaldıkları, sigortalılardan (A)’nın bacağında parçalı kırık oluştuğu ve hastanede ameliyata alınırken aşırı dozda narkoz so­nucu öldüğü, sigortalı (B)’nin ise karın bölgesine aldığı darbe dolayı­sıyla iç kanama geçirdiği ancak sağlık görevlilerinin durumu geç farketmelerinden ötürü kan kaydından öldüğü tespit edilen olayda, si­gortalı (A) için ölümle sonuçlanan bir iş kazasından söz etmek müm­kün değil iken, (B)’nin geçirdiği kazanın ölümlü iş kazası olduğunun kabulü gerekir.

İş kazası sayılma hal ve durumları aşağıdaki gibidir;

İşyerinde bulunduğu sırada

Sigortalıların iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelen olaylar iş kazası sayılacaktır. İşyeri, 5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işle­rini yaptıkları yerler olarak tanımlanmış olup, işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yö­netim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk em­zirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işye­rinden sayılmıştır.

Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen olayların yapılan işle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın iş kazası sayılması gerekmektedir.

Örneğin;

  • Sigortalıların avluda yürürken düşmesi,
  • Dinlenme saatinde top oynarken ayağının burkulması,
  • Bahçede meyve ağacından meyve toplarken düşmesi,
  • Tarlada çalışır iken traktör ile kaza geçirmesi,
  • Yemekhanede yemek yerken elini kesmesi,
  • Dinlenme odasında dinlenirken sobadan zehirlenmesi,
  • İşyerinde intihar etmesi,
  • İşyeri sınırları içinde bulunan havuzda boğularak ölmesi,
  • Ücretli izinli bulunduğu sırada çalıştığı işyerindeki arkadaşlarını ziyaret için geldiğinde kaza geçirmesi,
  • Araçlarla çalışanların bu araçlarda geçirecekleri kazalar,

İş kazası olarak kabul edilecektir.

Ancak, Kanunun 11 inci maddesindeki; “sigortalının işini yaptığı yer” ifadesinden sigortalının fiilen çalıştığı yani esas işini gördüğü ye­rin anlaşılması gerekmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de işin niteliği bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle diğer eklentilerin de işyerinden sayılması gerektiğinden maden işletmeleri, karayolları, demiryolları gibi işletmelerde çalışanların esas işini gör­düğü yerden tamamen ayrı bir bölgede ve işin yürütümü ile ilgili ol­maksızın bulunduğu sırada meydana gelen bir kazanın, olayın sadece işyeri sınırları içinde meydana gelmesinden dolayı iş kazası sayılma­sına imkân bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, dışardan bir etki veya herhangi bir olayla ilgili olmaksızın işyerinde geçirdiği bir kalp krizi veya başka bir hastalık nedeniyle vefat eden sigortalının ölümünün iş kazası olarak kabulüne imkan bulunmamaktadır.

Yürütülmekte olan iş nedeniyle

İşverenleri tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle işyerinde veya işyeri dışında meydana gelen kazalar iş kazası olarak sayılmak­tadır.

İşçiler bakımından “işverenleri tarafından yürütülmekte olunduğu iş” ifadesiyle, sigortalının işyerinde veya işyeri dışında meydana gelen kazanın işverenin görevlendirmesi veya işin niteliği gereği yapıldığı sırada karşılaşabileceği kaza riskine karşı teminat altına alınmaktadır.

Örneğin;

  • Torna atölyesinde çalışan sigortalının elini torna makinesine kaptırması,
  • Tarlada çalışan sigortalının ilaçlama yaparken zehirlenmesi,
  • Tarlada çalışan sigortalının traktörü devirerek yaralanması,
  • İşverene ait traktör ile tarlaya giderken yolda traktör ile kaza geçirmesi,

– Beyaz eşya tamir bakım servis işyerinde çalışan sigortalının buzdolabı tamiri için gittiği binada dengesini kaybederek düşmesi so­nucunda yaralanması,

gibi olaylar işlerin yürütümü sırasında ve çalışma konusunda meydana geldiğinden iş kazası sayılması gerekmektedir.

İşveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi

Sigortalının işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderil­mesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana ge­len kazalar iş kazası sayılması gerekmektedir. Burada göz önünde bu­lundurulması gereken husus, meydana gelen kazanın işverenin sigorta­lıya vermiş olduğu görevle ilgili olup olmadığı, görevin yapılması için geçen süre içinde meydana gelip gelmediğinin tespitine bağlı bulun­maktadır.

Örneğin; işveren tarafından, işyerinde çalışan bir sigortalının iş­verenin evindeki bir malzemeyi almak üzere görevlendirilmesi halinde işverenin evine sigortalının gidip gelmesi sırasında uğradığı, muhase­be bürosunda çalışan sigortalının işvereni tarafından mükellefin he­saplarını kontrol etmek için görevlendirilmesi halinde sigortalının bu iş için gidip gelmesi sırasında ve mükellefin bulunduğu yerde çalış­ması sırasında meydana gelen olayların iş kazası sayılması gerekmek­tedir.

Ancak, görevli olarak gönderilen sigortalının görev konusu ile il­gili olmayan ve görevinin dışında meydana gelen kazalar iş kazası sa­yılmaz. Bu nedenle görevli gönderilen sigortalının işi dışında eğlen­mek için gittiği sinema veya gece kulübünde herhangi bir nedenden dolayı uğradığı kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi mümkün de­ğildir.

Emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrı­lan zamanlarda

Emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan za­manlarda geçirdiği kazalar da iş kazası sayılmaktadır. Sigortalıların, dar, çocuklarını emzirmeleri için bu Kanunda belirtilen sürelerde si­gortalının işveren tarafından ayrılan emzirme odasında veya çocuğun bulunduğu yer ile bu yere gidiş geliş sırasında ve emzirme sürelerinde geçirdiği kazalar iş kazası sayılacaktır.

Örneğin; kadın sigortalının çocuğunu emzirmek için belirlenen zamanda işyerindeki emzirme odasında merdivenden düşmesi sonucu meydana gelen kaza, çocuğun bulunduğu yere gidiş-gelişi esnasında geçirdiği trafik kazaları iş kazası sayılmalıdır.

İşverence sağlanan taşıtla işin yapıldığı yere gidiş ve gelişi sırasında

Sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gi­diş-gelişi sırasında meydana gelen kazalar iş kazası sayılmaktadır.

Burada önemli olan;

  • İşverence sağlanan bir taşıtın bulunması ve
  • Sigortalıların işin yapıldığı yere getirilip götürülmeleri keyfiye­tidir.

Örneğin;

  • İşverenin kiraladığı bir minibüs veya işyerine ait servis aracı ile sigortalıların sabah evlerinden işyerine, işin bitiminde de işyerlerinden evlerine getirilip götürülmeleri sırasında meydana gelen trafik kazası,
  • Tam olarak durmamış araçtan sigortalının inerken düşerek yara­lanması, \{!(!(İ! .
  • Araç içinde herhangi bir nedenle meydana gelen olay,

İş kazası sayılması gerekmektedir.

Ancak, sigortalının işe gitmek için bindiği servis aracından indik­ten sonra yolun karşı tarafında bulunan işyerine geçmek için yolu ge­çerken uğradığı trafik kazası, sigortalının getirilip götürülme hali sona ermesi nedeniyle iş kazası sayılamayacaktır.

İş Kazasının Bildirimi ve Bildirim Süresi

İş kazası, 5510 Sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci fıkra­sına göre, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan sigortalılar ile Kanunun 5 inci maddesinin (a) ve (c) bendinde sayılan sigortalıların iş kazası geçirmeleri halinde işverenleri, Kanunun 5 inci maddesinin (b) ve (e) bentlerinde belirtilen sigortalıların iş kazası ge­çirmeleri halinde ise, eğitim veya staj gördükleri işyeri işverenleri ta­rafından kazanın olduğu yerdeki yetkili kolluk kuvvetlerine derhal, Kuruma en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde, Kanunun 5 inci maddesinin (g) bendinde sayılan sigortalının iş kazası geçirmesi ha­linde, işvereni tarafından kazanın olduğu ve ülkemiz ile sosyal güven­lik sözleşmesi bulunmayan ülkelerdeki yerel kolluk kuvvetlerine der­hal, Kuruma ise en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirilir.

İş kazası, 5510 Sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci fıkra­sına göre, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olan sigortalıların iş kazası geçirmeleri halinde; bir ayı geçmemek şar­tıyla kendisi tarafından geçirdiği iş kazasına ilişkin rahatsızlığının bil­dirimine engel olmadığı günden sonraki üç iş günü içinde Kuruma bildirilir.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği Ek-7’de yer alan iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesini vermekle yükümlü olanlar e-Sigorta ile Kuruma bildirir veya doğrudan ya da posta yoluyla da ilgili üniteye gönderebilir.

Adi posta veya kargo ile yapılan bildirimlerde Kurum kayıtlarına intikal tarihi, taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta ile yapılan bildirimlerde de postaya veriliş tarihi esas alınır. Bildirim için tanınan sürede resmi tatil günlerine rastlayan günler üç iş günü hesabında dik­kate alınmaz.

5510 Sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendin­deki sigortalıların bildirim yapmaya engel durumlarını hekim raporu ile veya mücbir sebep olayını belgelemeleri şarttır.

5510 Sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendin­de belirtilen sigortalıların iş kazası geçirmeleri halinde, belirtilen süre­lerde işverence bildirim yapılmaması durumunda, bildirimin Kuruma yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik öde­neği Kurumca işverenden tahsil edilir.

5510 Sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların, işverenin kontrolü dışındaki yerlerde iş kazası geçirmeleri halinde, iş kazası ile ilgili bilgi alınmasına engel olacak durumlarda, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren bildirim süresi üç iş günüdür.

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsa­mında sigortalı olanların iş kazası geçirmeleri ve belirtilen sürede bil­dirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için yapılacak geçici iş göremezlik ödeneği ödenmez. Bildirim tarihinden sonraki sü­relere ait geçici iş göremezlik ödeneği ödenir.