İİK m 336 Müflisin Mallarını İflas İdaresine Vermemek Ve Müflisin Alacaklılarını İcra Dairesine Bildirmemek Suçu ve Cezası
İİK MADDE 336 (Değişik 31.05.2005-5358/6 md)
Müflisin mallarını ellerinde bulunduran veya müflise borçlu olan üçüncü şahıslar, iflasın açıldığına dair ilana muttali oldukları tarihten itibaren bir ay içinde makbul bir mazeret olmaksızın o malları iflas idaresi emrine vermezler veya borçlarını bildirmezlerse, doksan günü kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
DEĞİŞİKLİK GEREKÇESİ
Maddeyle yapılan değişiklikle fiil kabahate dönüştürülmüş ve karşılığında yaptırım olarak adli para cezası öngörülmektedir.
Görevli Mahkeme
09.06.1932 tarih ve 2004 sayılı İİK’nun 346.maddesinde 5358 sayılı ve 31.05.2005 tarihinde yapılan değişiklik uyarınca madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Görev ve birleştirme yasağı:
Bu kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu babta yer alan suçlar ile ilgili davalara icra mahkemesinde bakılır.
Yetkili Mahkeme
09.06.1932 tarih ve 2004 sayılı İİK.’nun 348.maddesinde 5358 sayılı ve 31.05.2005 tarihinde yapılan değişiklik uyarınca madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu babta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.
İİK’nun 50 ve 154/1 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde yetkili mahkeme iflasın açıldığı yer icra ceza mahkemesi olacaktır.
Şikayetçi
İİK 336 madde düzenlenen suçun takibinin şikâyete bağlı olup olmadığı hususunda kanunda herhangi bir açık düzenleme bulunmamaktadır. Bununla beraber icra ceza mahkemesinde görülen ve cazası daha ağır olan diğer bir takım İcra ve İflâs suçlarının takibinin şikâyete bağlı olduğundan hareketle nispeten daha hafif bir cezanın öngörüldüğü bu maddedeki suçun da takibinin şikâyete bağlı olacağı ve şikâyet hakkının da alacaklılardan her birine ait olduğu söylenebilir.
Kanaatimize göre şikâyetçi alacaklılardan her biri ya da iflas masasıdır.
Sanık
Borçlu yahut temsilcisi ya da borçlu hesabına hareket eden üçüncü kişilerdir.
Şikayet Usulü
İİK MADDE 346 (Değişik: 31.5.2005 gün 5358 Say. Kan.maddel8)
Bu kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Babta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.
İİK MADDE 349/1
Şikâyet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır.
İİK 349 hükmü nedeniyle; bu bölümde düzenlenen tüm icra iflas suçlarının yargılamasının 349 maddeye göre yapılması ve bunun sonucu olarak tüm icra iflas suçlarından dolayı şikâyetin dilekçe veya şifahi beyanla icra mahkemesine yapılması savunulmuştur.
5371 sayılı CMK’nunda şahsi dava usulüne yer verilmemiş ise de burada İcra ve İflâs Kanunun benimsediği kendine özgü şahsi dava usulünde bir değişiklik yapılmamış olduğu için bu usulün hala yürürlükte olduğu ileri sürülebilir.
Doktrinde savunulan diğer bir görüşe göre ise; İİK 349/1 de yer alan dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi sözcükleri 5371 ve 5330 sayılı kanun hükümleri karşısında yaptırımı hapis cezası olan icra suçlarında artık uygulanamaz. Bu konuda Cumhuriyet başsavcılığına başvurulması ve Cumhuriyet savcılığınca iddianame ile icra mahkemesinde ceza davası açılması gerekir.
Yargıtay lö.Hukuk Dairesinin 23.02.2006 gün ve 2005/ 10009 esas, 2006/1229 karar sayılı kararma göre; sanık hakkında İİK.’na göre hapis cezasının uygulanmasının gerektiği durumlarda, şikâyet dilekçesi ile dava açı- lamayıp yargılamanın iddianame ile icra dairesine açılacak dava üzerinden yapılması gerekliliğine karar vermiştir. Ancak daha sonraki bir kararında İİK’nun 349 ve 346. maddesinin son fıkrasına göre sanığa yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılmasının gerekmediği, icra mahkemesine verilecek dilekçe ile yargılamaya başlanacağını bildirmiştir.
Tüm anlatılanlar birlikte değerlendirildiğinde kanaatimizce; hapis cezasının uygulanmasının gerektiği durumlarda ve müflisin mallarını vermeyenler hakkında adli para cezasına hükmolunacağını gösteren İİK’nun 336 maddesinin uygulanacağı bu durumda şikâyet dilekçesi ile dava açılamayıp yargılamanın iddianame ile açılacak dava ile yapılması gerekir. Zira adli para cezası da TCK 45.maddesinde suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak ceza niteliğinde gösterilmiştir. Bu açıdan hapis ve adli para cezası arasında bir fark bulunmamaktadır. Bu suç için şikâyet koşulu aranmadığı da dikkate alınarak davanın iddianame ile açılması gerekecektir.
Suçun Unsurları
- Üçüncü şahsın elindeki mal müflise ait olmalı ya da üçüncü kişi müflise borçlu olmalıdır.
- İflasın açıldığı ilan edilmiş olmalıdır.
- İlanın öğrenilmesi gerekir.
- Öğrenilmesinden itibaren 1 ay geçmiş olmalıdır.
- Malların verilmemesi ya da borçların bildirilmemesini haklı gösterecek bir mazereti bulunmamalıdır.
İİK’nun 219 maddesinin b 4 fıkrasında müflisin mallarını her ne sıfatla olursa olsun ellerinde bulunduranların o mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak kaydı ile bunları aynı müddet içerisinde daire emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse makbul mazeretleri bulunmadıkça cezai mesuliyete uğrayacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları hususu da yapılan ilanda yer alacaktır. Ancak ceza verilmesi için ilan yeterli ğörülmeyip ayrıca maddede ilanı öğrenmiş olma şartı aranmıştır.
Maddede öngörülen hapis para cezası ise 90 güne kadar adli para cezasına dönüştürülmüştür.
Yeni 5237 sayılı TCK adli para cezalarıyla ertelenmeyi kabul etmediğinden icra mahkemesince hükmedilecek adli para cezasının ertelenmesi mümkün olmayacaktır.
Zamanaşımı Süresi
Dava Zamanaşımı
İİK 354 maddesinde yer alan (Ek fıkra 31.05.2005-5358/ 22) “İcra Mahkemesinin bu bab hükümlerine göre verdiği tazyik veya disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren 2 yıl geçtikten sonra yerine getirilmez” hükmünden başka İİK.’nunda zamanaşımı ile ilgili başka bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu durumda icra iflas suçları ile ilgili zamanaşımı sürelerinin başlangıç tarihleri, zamanaşımının durma ve kesilme nedenleri ile zamanaşımı sonunda verilecek karar ve olağanüstü zamanaşımı süreleri gibi hususlarda TCK 66, 67, 68 maddelerinde düzenlenen hükümlerin uygulanacağı, IIK’nunda yer alan ve yaptırımı hapis ya da adli para cezası olan suçlarda dava zamanaşımı süresi TCK’nun 66/1-e maddesine göre 8 yıl olacağı savunulmuştur.
Ancak; ceza davasını açma süresi bakımından 5358 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 347 maddesi hükmünü de göz önünde bulundurmak gerekir. Zira bu hüküm İİK’nun 16. Babında yer alan eylemlerden dolayı şikâyet hakkının kullanılması biçimlerini göstermektedir. Buna göre şikâyet hakkı fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer. O halde alacaklı, fiilin işlendiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde şikâyet hakkını kullanarak bu ceza davasını açmak zorundadır. Ceza davası bu bir yıllık süre geçtikten sonra açılırsa, mahkeme artık davanın reddine karar vermek durumundadır.
Bu nedenle kanaatimizce; dava zamanaşımı hesaplanırken İİK’nun 347 maddesindeki şikâyet hakkı ve kullanılma süresi dikkate alındığında, fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde şikâyet hakkı kullanılmamış ise, artık dava açılamayacağından ya da bu süreden sonra açılmış bir dava mahkeme tarafından red edilmek durumunda olduğu için, bu suçlar bakımından dava zamanaşımı fiilen bir yıl olarak uygulanacak demektir. Bu durumda TCK’nunu dava zamanaşımı süresi olan TCK 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık süre işlerlik kazanamayacak demektir. Bu suçlar için dava zamanaşımı süresi bir yıl olarak uygulanacaktır. Buna karşın şikâyet hakkı zamanıda kullanılmış ve usulünce dava açılmış ise dava zamanaşımı olarak hiç kuşku yokki bu defa TCK 66/1-e maddesindeki süre yani sekiz yıllık dava zamanaşımı süresi geçerli olacak demektir.
İcra suçları ile ilgili davalarda şikâyet hakkı suçunu vuukuna ıttıla tarihinden itibaren üç ay ve her halükarda vukuundan itibaren bir sene geçmekle düşer. Şikâyetin bir yıllık yasal süre içerisinde yapılmaması nedeniyle şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmesi Yargıtay tarafından yasaya aykırı bulunmuştur.
Ceza Zamanaşımı
Ceza zamanaşımı süresi ise TCK madde 68/1-e ye göre 10 yıldır.