CMK m. 109 Adli Kontrol Nedir? Adli Kontrol İşlemi Nasıl Yerine Getirilir?
Tutuklama koruma tedbirinin ağır sonuçları nedeniyle buna mümkün olduğu ölçüde nadiren başvurmak saikiyle kabul edilmiş tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiridir. Zira tutuklama, kişi özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturduğu için tutuklama ile ulaşılmak istenen amaca daha uygun bir tedbirle ulaşma olanağı varsa, tutuklamaya karar verilmemesi, ölçülülük ilkesinin bir gereğidir. Ayrıca bu durum, gerek Anayasa m. 36 gerek AİHS m. 6/2’de düzenlenen adil yargılanma hakkının da temel ilkelerinden birini oluşturan suçsuzluk karinesinin bir sonucudur.
İşte adli kontrol sayesinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilmek yerine, tutuklama ile varılmak istenen amaca Yasa’da belirtilen tedbirlerin bir veya birkaçının birlikte uygulanması suretiyle ulaşılabilmekte, böylece koruma tedbirlerinin ortak özelliği olan ölçülülük ilkesine de daha sıkı bir şekilde riayet edilmiş olunmaktadır.
6352 sayılı Yasa değişikliği ile adli kontrolün şartlarında cok önemli bir değişiklik yapılmış ve süreye ilişkin sınırlama kaldırıl mistir. Böylece artık her türlü suçta adli kontrol uygulanabilmesine olanak tanınmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan adli kontrol yükümlülükleri şunlardır:
- Yurt dışına çıkamamak.
- Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
- Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
- Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
- Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu Maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
- Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
- Silâh bulunduramamak veya taşıyama- mak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
- Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
- Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek
- Konutunu terk etmemek.
- Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
- Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek
Adli Kontrol Şartları
- Öncelikle 100. maddede belirtilen tutuklama sebeplerinden biri mevcut olmalıdır. O hâlde tutuklamanın koşulları oluşmamışsa adli kontrol kararı da verilebilmesi mümkün değildir diyebiliriz. Zira tekraren ifade etmemiz gerekirse, adli kontrol, tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiridir. Tutuklama şartlarının mevcudiyeti hâlinde tutuklama yerine doğrudan doğruya adli kontrol tedbirine başvurulabileceği gibi tutukluluk süreleri dolduğu için salıverilenler hakkında da adli kontrol uygulanabilecektir (CMK m. 109/7). Birinci hâlde tutuklamanın koşulları gerçekleşmiş, ikinci hâlde ise tutuklamanın koşulları devam ediyor olmalıdır.
- Tutuklama yasağı öngörülen hâllerde de adli kontrol uygulanabilmesi mümkündür (CMK m. 109/2). Bundan anlaşılması gereken, tutuklama kararı verilebilmesinin maddi ve şekli koşulları oluşmuş olmakla beraber (ki şartlar oluşmamışsa zaten tutuklama kararı da verilemeyeceğinden, tutuklama yasağı getirilmesine de gerek yoktur), tutuklama kararı verilmesinin mevzuat tarafından yasaklanmış olmasıdır. İşte bu hâllerde de adli kontrol uygulanabilecektir. Yine suç şüphesi altında bulunan çocuklar hakkında da tutuklama yasağının bulunduğu hâllerde adli kontrol tedbirine başvurulabilecektir.
Adli kontrol için çok önemli bir husus da adlî kontrol altında geçen sürenin, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemeyeceğidir. Bunun istisnası ise “özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek” şeklindeki tedbirdir.
7242 sayılı Kanun ile CMK m. 109/4’te yapılan düzenleme ile maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebileceği, hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtları incelenerek hükmü veren ilk derece mahkemesinin de adlî kontrol kararı verebileceği öngörülmüştür.
Adli Kontrol Kararı Vermeye Yetkili Merciler
Tutuklama kararına paraleldir. Dolayısıyla soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi ancak savcının talebi üzerine buna karar verebilirken, kovuşturma evresinde mahkeme, talep üzerine veya resen adli kontrol kararı verebilir.
TIPKI TUTUKLAMA KARARINDA OLDUĞU GİBİ ADLİ KONTROLDE DE SAVCININ BUNA KARAR VEREMEYECEĞİNE DİKKAT EDİLMELİDİR! ANCAK YİNE TUTUKLAMADA OLDUĞU GİBİ ADLİ KONTROLDE DE SAVCININ BUNA RESEN SON VEREBİLECEĞİNİN ALTINI ÇİZMEK GEREKİR. AYRICA CUMHURİYET SAVCISI KENDİLİĞİNDEN MEVCUTTA UYGULANAN BİR ADLİ KONTROL TEDBİRİNİ ŞÜPHELİNİN LEHİNE OLSA DAHİ DEĞİŞTİREMEZ.
Soruşturma evresinde savcının tutuklama talebi üzerine hâkimin, adli kontrol kararı vermesi mümkün olduğu gibi savcının tutuklama talep etmeksizin doğrudan sulh ceza hâkiminden adli kontrol talep etmiş olması da mümkündür. Ancak hâkim, savcının tutuklama veya adli kontrol talebi olmaksızın resen adli kontrol kararı vermesi mümkün olmadığı gibi savcının adli kontrol talep etmiş olması karşısında, hâkimin tutuklama kararı vermesi de mümkün olmamalıdır.
Ayrıca Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde, tutuklu şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını da sulh ceza hâkiminden talep edebilir. Şüpheli ve müdafi de tutuklama kararının kaldırılarak adli kontrolle salı- verilme talep edebilir (CMK m. 103/1).
Adli Kontrol Kararının Değiştirilmesi, Kaldırılması ve Adli Kontrol Tedbirlerine Uymama
Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir (CMK 110/2). Kovuşturma evresinde de adli kontrol kararı verilmesindeki usule paralel olarak, mahkeme, resen veya savcının talebi üzerine, sanık için bunları yapabilir. Bu kararın talep üzerine verilmesi durumunda, hâkim veya mahkemenin 5 gün içinde kararını vermesi gerekir (CMK 111/1).
Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının vereceği kovuşturmaya yer olmadığı kararı üzerine adli kontrol de kendiliğinden kalkar. Ayrıca savcı, kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermemiş olsa bile, resen de adli kontrolü kaldırarak şüpheliyi serbest bırakabilir (CMK m. 103/2).
Öte yandan tutuklamadan farklı olarak adli kontrol uygulaması için azami bir süre öngörülmemiştir.
Adli kontrole ilişkin kararlara karşı 111/2. madde itiraz kanun yolunu öngörmüştür.
Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilecektir (CMK m. 112). Ancak burada da yasa koyucunun “verebilir” ifadesini kullanmış olduğuna dikkat edilmelidir. Zira adli kontrol tedbirinin gereklerine şüpheli veya sanık tarafından uyulmaması, kendiliğinden tutuklama kararı verilmesini sonuçlamaz. Sulh ceza hâkimi veya olaya bakan mahkeme, tutuklama açısından gerekli koşulların mevcut olup olmadığını ve bu bağlamda özellikle işin öneminin, tutuklamayı zorunlu kılıp kılmadığını değerlendirmelidir.
Ayrıca 7242 sayılı Kanun değişikliğinin bir yeniliği olarak; hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de tutuklama kararı verebilecektir.
Yukarıda yer alan adli kontrol tedbirine uyulmaması hâlinde tutuklama kararı verilebilmesine ilişkin kural, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz.